Türkiye’ye yeşil hidrojende 5 milyar euro yatırım fırsatı

TEKSİS İleri Teknolojiler Genel Müdürü Hüseyin Devrim, gazetemiz muhabiri Sibel Acar’ın sorularını yanıtladı. Hidrojen enerjisinin uzun yıllardır üzerinde çalışan konulardan olduğunu ifade eden Devrim, ülkemizin yenilenebilir ve temiz enerji kaynakları arasında çok büyük potansiyeli olduğu yeşil hidrojenin, yakın gelecekte başta ulaşım sektörleri olmak üzere imalat sanayisinde geniş bir kullanım alanı bulacağını belirtti.

Türkiye’ye yeşil hidrojende 5 milyar euro yatırım fırsatı
Petroturk
  • Yayınlanma4 Kasım 2024 13:47

Sibel Acar – Ankara

Sanayi Devrimi’nden bu yana kullanılan fosil temelli yakıtlara alternatif olarak kabul edilen hidrojen enerjisi, günümüzde karbonsuzlaştırmaya yönelik en büyük hamlelerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Geleceğin enerji tedarik senaryoları arasında sağlam bir yere sahip olan hidrojen enerjisi, bugün ülkelerin sürdürülebilir kalkınma projelerinde temel bileşenler arasında yer alıyor. Özellikle son dönemlerde hidrojen enerjisinin kullanım alanlarının genişletilmesi, hidrojenden elektrik üretimi ve hidrojen depolama çalışmalarının yapılması, hidrojen enerjisinin geleceğine yapılan başlıca yatırımlar arasında bulunuyor.

Evrenin temel enerji kaynağı olan hidrojen, iklim krizi ile etkin bir şekilde mücadele etme ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleme noktasında da önemli bir rol üstleniyor. Geçmişten günümüze büyük dönüşümden geçen hidrojen enerjisi, bugün yeşil geleceğe giden yolda stratejik bir kaldıraç vazifesi görüyor.

Yeni nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmanın formülünü sunan yeşil hidrojen enerjisinin, yakın gelecekte sıfır karbon hedefini gerçekleştirmek için kullanılacak alternatiflerden biri olması beklenirken son dönemlerde hidrojen enerjisinin kullanım alanlarının genişletilmesi noktasında birçok yeni çalışma yürütülüyor.

Bu kapsamda yürütülen çalışmalar arasında 2007 yılında kurulan TEKSİS, hidrojen enerjisine odak olarak da Yeşil Hidrojen üzerine çalışan ülkemizdeki en köklü teknoloji şirketleri arasında yer alıyor.

TEKSİS İleri Teknolojiler Genel Müdürü Hüseyin Devrim, gazetemiz muhabiri Sibel Acar’ın sorularını yanıtlarken enerji depolayıcı olarak da kullanılan yeşil hidrojenin gelecekteki stratejik önemi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Hidrojen enerjisi, son yıllarda yenilenebilir enerji gündeminde adını sıklıkla duyduğumuz bir kaynak. Ancak rüzgâr, güneş, jeotermal gibi temiz enerji kaynaklarına oranla daha az yaygın olduğunu gözlemliyoruz. Bunun sebebi nedir sizce?

Hidrojen aslında dünya için yeni bir sözcük değil. Çok uzun yıllardır bu alanda çalışan şirketler, akademisyenler, kamu destekli projeler bulunuyor. Hatta Eylül ayı içerisinde yüz yaşında hayata veda eden Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, yaklaşık yarım yüzyıldır Hidrojenin dünya için taşıdığı önemi anlatan, uluslararası örgütlerin başkanlığını yapan bir hocamızdı. Kendisini rahmetle anıyorum.

Hidrojen enerjisi bugün başta enerji yoğun sektörler olmak üzere ağır sanayi kollarının tümünde var ve kullanılıyor. Ancak Yeşil Hidrojen olarak adlandırdığımız enerji kaynağı tüm gelişmiş ülkelerde karbonsuzlaşma hedefinin en önemli kaldıracı olarak görülüyor.

Türkiye için de durum farklı değil.

Ülkemizin yenilenebilir ve temiz enerji kaynakları arasında çok büyük potansiyeli olduğu Yeşil Hidrojen, yakın gelecekte başta ulaşım sektörleri olmak üzere imalat sanayisinde geniş bir kullanım alanı bulacak. Elektriğinin yaklaşık üçte birini doğalgazdan üreten, aynı doğalgazda yüzde 97 ithalat bağımlısı olan Türkiye’nin bu enerjiyi yenilenebilir kaynaklardan üretmesi ve hidrojen ekosistemini kurması gerekiyor. Bugün başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde yatırımcılar, Yeşil Hidrojen’e yatırım imkânlarına odaklanıyor. Biz bu ekosistemi kurduğumuzda, yatırımların adresi olacağız.

TEKSİS olarak siz bu ekosistemin neresinde konumlanıyorsunuz?

2007 yılında kurulan TEKSİS, Hidrojen enerjisine, odak olarak da Yeşil Hidrojen üzerine çalışan ülkemizdeki en köklü teknoloji şirketleri arasında yer alıyor.  Enerjisini Yeşil Hidrojen’den elde eden net sıfır emisyon özelliğine sahip Ankara’daki merkez binamızı, bu alanda bir iyi uygulama örneği olarak konumladık. Farklı kapasitelerde yakıt hücreleri, yeşil hidrojen üretimine yönelik elektrolizör sistemleri geliştiriyoruz. ODTÜ Teknokent’te bir Ar-Ge yapılanmamız bulunuyor. Güneş ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları ile birlikte oluşturulan hibrit sistemlere yüksek teknolojili çözümler de sunmaktayız.

Başta demir çelik, rafineri, petrokimya, otomotiv, cam, çimento gibi enerji yoğun sektörlerde Yeşil Hidrojen üretimini artırmayı ve enerji dönüşümüne öncülük etmek için alanında yetkin kadrolarımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Türkiye’nin hidrojen ekonomisine öncülük etmek için yenilikçi çözümler geliştiren şirketimiz, hidrojen endüstrisindeki çalışmaları ile Türkiye’nin sürdürülebilir bir geleceğe ulaşmasına katkıda bulunmayı ve hidrojen ekonomisinde lider bir oyuncu olmayı hedefliyor.

Kurumsal Üyesi olduğumuz Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (ENSİA) Ankara Temsilciliği’nin yanı sıra Hidrojen Enerjisi Çalışma Grubu’nun başkanlığını da sürdürmekteyim.

Hidrojenin enerji taşıyıcısı olarak depolamadaki faydası ve önemi nedir?

Enerji kaynağı olmasının yanı sıra enerji depolayıcı olarak da kullanılan Hidrojen, tüm gelişmiş ülkelerin enerji bağımsızlığı stratejilerinde kilit rol oynuyor. Hidrojen, birim kütle başına yüksek enerji yoğunluğuna sahip olması nedeniyle diğer birçok enerji taşıyıcısına göre daha fazla enerji depolayabilme kapasitesine sahip.

Özellikle uzay araştırmaları ve taşımacılık gibi ağırlığın kritik olduğu uygulamalarda hidrojen kullanımı büyük bir avantaj sağlıyor. Hidrojenin enerji yoğunluğu, ağırlıkça benzinin üç katından fazla ve bu da taşıma ve depolama açısından daha verimli olmasını sağlıyor.

Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları baz yük olma özelliğina sahip değildir,   dalgalı üretim yapar. Güneş enerjisi sadece güneşli havalarda, rüzgar enerjisi ise rüzgarlı koşullarda maksimum verimle çalışır. Bu dalgalanma, sürekli ve güvenilir enerji arzı sağlamak için enerji depolama çözümlerine ihtiyaç duyulmasına neden oluyor. Hidrojen ise yenilenebilir enerjiyi depolamak için mükemmel bir araç olarak öne çıkıyor. Söz gelimi fazla elektrik enerjisi, suyun elektrolizi yoluyla hidrojene dönüştürülerek depolanabilir. İhtiyaç duyulduğunda, bu hidrojen tekrar elektriğe dönüştürülebilir veya yakıt olarak kullanılabilir.

Hidrojen, büyük miktarlarda ve uzun vadeli enerji depolama için uygun bir imkan sunuyor. Yer altı depolarında veya basınçlı tanklarda depolanabilen hidrojen, sezonluk enerji ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılabilir. Bu özellik, özellikle kış aylarında veya uzun süreli enerji taleplerinde kritik bir rol oynuyor.

Gaz veya sıvı formda da depolanabilme ve taşınabilme imkanı olan Hidrojen, endüstriyel tesislerden dağıtım noktalarına ve son kullanıcılara taşınmasını kolaylaştırır. Bugün Avrupa ülkelerinde sayıları hızla artan Hidrojen dolum istasyonları, yakıt hücreli araçlar için kolay ve hızlı dolum imkânı tanıyor. Yaklaşık 7 lt Hidrojen ile 1000 km’nin üzerinde bir mesafayi kat edebilme imkanı ve konforu sunuluyor. Bu esneklik, hidrojenin özellikle TIR, tren gibi ağır taşıtların ulaşımlarında bir enerji taşıyıcısı olarak kullanımını da destekliyor.

Fosil yakıtlardan farklı olarak, yanma sırasında karbon emisyonu üretmeyen Yeşil Hidrojen, kaynağı su atığı da sadece subuharı olan bir enerji kaynağı olarak karbon ayak izinin azaltılmasına da büyük katkı sağlıyor.

Dünyada üretilen Hidrojen varlığı içinde Yeşil Hidrojen’in payı nedir? 

Bugün tüm dünyada yıllık 100 milyon ton hidrojen üretilirken, bu üretimin sadece yüzde 4’ü Yeşil Hidrojen sınıfına giriyor ve yenilenebilir kaynaklardan üretiliyor. Üretimin kalan yüzde 48’i doğalgaz, yüzde 30’u petrol, yüzde 18’i ise kömür kaynak kullanılarak gerçekleşiyor.

Kömür kaynaklı hidrojen üretimi “Kahverengi Hidrojen” olarak adlandırılırken, doğalgaz kaynaklı üretilen hidrojen “Gri Hidrojen”, Nükleer kaynaklı üretilen hidrojen ise “Pembe Hidrojen”  olarak tanımlanıyor. Yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrik kaynaklı hidrojen üretimi ise literatürde “Yeşil Hidrojen” olarak adlandırılıyor.

Türkiye’nin Yeşil Hidrojen’de, özellikle de AB ülkelerinin ana tedarikçisi olması mümkün mü? Bunun için neler yapılmalı?

2030 yılında AB genelinde ihtiyaç duyulan Yeşil Hidrojen miktarı yaklaşık 20 milyon ton / yıl seviyesinde olacak. Bu ihtiyacın en az yarısının AB bölgesi dışından ithal edileceğini biliyoruz. Türkiye, bu noktada elbette AB’nin potansiyel tedarikçileri arasında en başta yer alıyor. Ülkemizin temiz enerji kaynakları arasında çok büyük potansiyeli olduğu Yeşil Hidrojen, yakın gelecekte başta ulaşım sektörleri olmak üzere imalat sanayisinde geniş bir kullanım alanı bulacak. Tüm dünya ve enerji tüketen tüm sektörler, bu uzun yolculukta son durağın Yeşil Hidrojen olduğunu çok iyi biliyor. Bu anlamda en şanslı ülkelerden biri Türkiye. Bugünkü kilogram fiyatı 2 ilâ 4 Euro arasında olan Yeşil Hidrojen için AB toplamında 40 ilâ 80 milyar Euro arasında bir pazar olacak. Bu talebin en az yarısının ithalatla karşılanması durumunda 20 ilâ 40 milyar Euro arasında bir ithalat gerçekleşecek. Bu üretimi gerçekleştirmek için elektrolizör kapasitemizin hızla artması hayati önem taşıyor.

Hükümetimizin açıkladığı stratejik hedeflere göre bugün sıfır noktasında olunan elektrolizör kapasitemiz 2035 yılında 5 bin Megavat’a çıkacak. Bu kapasite kabaca 5 Milyar Euro yatırım anlamına geliyor.

Enerji tüketimi ve emisyon salımı yüksek üretime sahip sektörlerde Yeşil Hidrojen’e yönelik dikkat çekici bir ilgi var. Bu ilginin yatırım iklimi ile desteklenmesi, ülkemizi bu alanda bambaşka noktalara taşıyabilir.