
Sponsorluğunu Tekfen Holding’in üstlendiği, moderatörlüğünü Tekfen Holding Grup Şirketler Başkanı Hakan Göral’ın yaptığı ‘Geleceğin Enerji Dünyasında Hidrojen’ oturumunun konuşmacıları Linde Gaz Türkiye Genel Müdürü Adnan Ünal, Tüpraş Strateji ve Sürdürülebilirlik Direktörü Çağatay Ölken, IFC (World Bank Group) Yatırım Sorumlusu Pedro Uhalde ve Sabancı Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selmiye Alkan’dı.
Sponsorluğunu Tekfen Holding’in üstlendiği, moderatörlüğünü Tekfen Holding Grup Şirketler Başkanı Hakan Göral’ın yaptığı ‘Geleceğin Enerji Dünyasında Hidrojen’ oturumunun konuşmacıları Linde Gaz Türkiye Genel Müdürü Adnan Ünal, Tüpraş Strateji ve Sürdürülebilirlik Direktörü Çağatay Ölken, IFC (World Bank Group) Yatırım Sorumlusu Pedro Uhalde ve Sabancı Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selmiye Alkan’dı.
Tüpraş Strateji ve Sürdürülebilirlik Direktörü Çağatay Ölken
‘Türkiye’nin en büyük hidrojen üreticisiyiz’
Tüpraş, bilmeyenler için şu anda Türkiye’nin en büyük endüstriyel şirketi. Rafinaj faaliyetleriyle devam etmekle beraber 2021’de açıklamış olduğumuz dönüşüm planıyla Tüpraş’ın ana faaliyetlerinden olan rafinajın daha sürdürülebilir şekilde devam etmesiyle beraber, buradan kazandığımız kaynak veya parayı diyelim, farklı ve geleceğin enerjisi dediğimiz alanlara yatıracağımızı söylemiştik. Karbon nötr hedefiyle beraber 2050 yılı için birkaç tane alana odaklanacağımızı söyledik. Bunlar sürdürülebilir havacılık yakıtları ki bir bakımdan ben bunun hidrojenle de bağlantısı olduğunu görüyorum. Hidrojen birçok kimyasal süreçte veya birçok enerjinin üretilmesi için de ihtiyaç olan bir molekül veya bir ara katalizör ya da bir enerji kaynağı. İkinci tarafta da sıfır karbonlu elektrik ve hidrojenden bahsetmiştik. Burada özellikle yeşil hidrojeni kendimize bir alan olarak koyduk. Bunun da spesifik nedenleri var tabii.
Bugünkü teknolojilerle üretilen hidrojenin standart bir emisyonu var; çok daha azaltılarak düşük karbonlu hidrojen olarak üretilmesi. Entegre bir iş modeliyle sıfır karbonlu elektrik ve hidrojeni birlikte ele alacağımızı beyan etmiştik. Yurt dışındaki gibi “carbon capture” ile mevcut tesislerin kullanılarak hidrojen üretilmesi gibi bir yöntem de var. Fakat Türkiye maalesef şu anda yakalanan karbonun depolanması için çok gerekli olan jeolojiye sahip değil. Doğal gaz veya petrol kaynağımız olmadığı için biz de yeşil hidrojene doğru odaklandık. Tüpraş olarak her zaman üretime, Türkiye’nin enerjisini karşılamaya odaklanmış bir şirketiz. Gelecekte de kendimizi bu rolü devam ettirecek şekilde görüyoruz. Bugün bizden halkın beklediği, ulaşımın enerjisini sağlamamız. Hidrojen bize mevcut ulaşımın dışında farklı sektörlere girme avantajı da sağlayabilecek çünkü endüstriyel olarak çok farklı alanlarda kullanılabileceği belirtilen bir enerji türü. Biz bugün Türkiye’nin en büyük hidrojen üreticisiyiz. 200 bin ton üzerinde gri hidrojen üretiyoruz, mevcut doğal gaz kullanarak üretiyoruz.
IFC (World Bank Group) Yatırım Sorumlusu Pedro Uhalde
‘Yenilenebilir enerjinin farklı kombinasyonunu görmek isteriz’
Elektrolizörlerle başlamak istiyorum ki biliyorsunuz, yeşil hidrojenle ilgili ürünlerin en temel bileşeni aslında. Farklı teknolojiler var. Bu projeler uzun vadede genellikle test edilmemiş projeler. Dolayısıyla oldukça yeni bir teknoloji ve aynı zamanda özellikle üretim için de geniş sahalara ihtiyaç var ve mevcut imkanlar yetersiz. Halihazırdaki üreticilere baktığımız zaman, performans garantisi sunmuyorlar. Dolayısıyla bu da işleri zorlaştırıyor. Bu elektrolizörlere baktığımız zaman, genellikle 7-15 yıl arasında, dolayısıyla kısa yaşam döngülerinin olduğunu söyleyebiliriz. Burada en fazla test edilenler neler? CPM’ler, alkalin olanlar ve PEM’ler. İkinci konu ise özellikle güç konusu; maliyetin yaklaşık %70’i oluşturuyor.
Yenilenebilir enerjinin çeşitlendirilmesi konusunda özellikle elektrolizörlerin kullanımını ya da performansını azaltıyoruz. Enerjide farklı kaynaklar ve farklı korelasyonlar var ve bunlar arasında da enerjinin iletkenliği ya da enerjinin depolanması, bunların hepsi de maliyete ekleniyor. Aynı zamanda operasyonların daha karmaşık hale gelmesine yol açıyor. Dolayısıyla farklı yenilenebilir enerjilerin kombinasyonunu görmek isteriz. Çünkü bazen birinin performansı diğerine göre daha yüksek ya da düşük olabiliyor. Aynı zamanda bunun iletilmesi, enerjinin üretilmesi açısından daha iyi olabilir. Bir konu da diğer altyapı konuları; özellikle su. Çünkü biliyorsunuz yeşil hidrojen üretilmesi için çok fazla suya ihtiyaç var. Aynı zamanda su kalitesinin de iyi olması gerekiyor. Projeler su kaynaklarının yetersiz olduğu yerlerde başarısız olabilir. Mevcut altyapıyı iyileştirebilirsiniz. Yeni altyapı geliştirecekseniz ideal olarak aynı geliştiricinin bu projelere bakması ve altyapıyı geliştirmesi oldukça önemli.
Yeşil hidrojen, gri hidrojenden üç kat daha pahalı. Bunun da ötesinde ilk projeden itibaren üretilen yeşil hidrojen, gelecekte üretilecek olandan daha pahalı. Çünkü ileride muhtemelen teknoloji gelişecek, elektrolizörler daha ucuz hale gelecek, fiyatlar daha ekonomik olacak.
Linde Gaz Türkiye Genel Müdürü Adnan Ünal
‘Hidrojene hazır olmak için ciddi yatırım gerekiyor’
Hidrojen dünyada kullanılıyor. Linde olarak biz hidrojeni 80 seneyi aşkın süredir müşterilerimiz için çeşitli yollarla üretiyor ve doğru şekilde kullanılmasını sağlıyoruz. Yaklaşık olarak 3 milyar dolarlık hidrojen satışımız, 8 bin ton günlük kurulu hidrojen kapasitemiz var. Hidrojeni üretme, son kullanım noktasına getirme, doğru kullanımı sağlama gibi pek çok desteğimiz var. Önümüzdeki 2-3 sene içinde hidrojene 10 milyar dolar civarında yatırım yapacağız. Linde Gaz, geleceği hidrojende görüyor, çok ciddi yatırımlar yapmaya devam ediyor. Hidrojen için gelecekteki başarı alanlarımızdan bir tanesi diyebilirim.
Endüstride yakıt kullanımı, gelecekte çok ciddi bir pay alacak. Hidrojen evlerde kullanılacak, ulaşımda kullanılacak, enerji ihtiyacını karşılamak için kullanılacak. Bu, Linde’nin kendine ait projeksiyonu değil, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin desteklediği bir yaklaşım. Bu noktada biz ne yapıyoruz? Linde kendi içindeki tüm enerji ihtiyaçlarını sıfır emisyonlu üretim ve kullanım şekline getirmeye çalışıyor. Bu bizim en önemli sürdürülebilirlik hedeflerimizden biri. Biz hidrojeni üretiyoruz, işliyoruz. Yani basınçlandırıyoruz, sıvı hale getiriyoruz; kullanılması için uygun hale getiriyoruz. Bunu kullanıma uygun hale getirdiğimiz hidrojeni bazen depoluyoruz, bazen direkt olarak naklediyoruz.
Herhangi bir fabrikanın hidrojene hazır hale gelmesi için çok ciddi bir yatırım gerekiyor. Mevcut üretici firmalara desteklerin de olması gerekiyor. Herkes hidrojen üretim teknolojilerinin yeşil mi gri mi olduğunu soruyor. Bence en önemlisi şu, ilk başta hidrojen üretip onu doğru şekilde kullanabilmek, gerekli altyapıyı hazırlamak. Hidrojenin yeşillendirilmesi çalışması başka bir çalışma. İkisini birbirinden ayırmak gerekiyor, ayrı planlamak gerekiyor. Hep birlikte yapmaya kalktığımızda kompleks bir problemle karşılaşıyoruz. Peki, hidrojen neden bu kadar moda oldu? Regülasyonlar değişiyor. Çevre, artık mevcut üretim yapımızı kaldıracak durumda değil. Beklediğimiz verimliliği karşılayamıyor. Bu nedenlerle bir şeylerin değişmesi gerekiyor. Bunun da ilk adımını Avrupa Birliği atıyor. Sınırda karbon kontrolü gibi bazı regülasyonlar getirerek herkesin çevreye duyarlı ve temiz şekilde üretim yapmasını istiyorlar. Bunun motivasyonuyla ciddi anlamda Türkiye ve yurtdışındaki birçok firmanın enerji altyapısını değiştirme ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bunun regülasyonlarla ve gerekli altyapı iyileştirme projeleriyle gerçekleştirilmesi bekleniyor. Direkt enerjide hidrojene geçebilecek bazı sektörler. Demir çelik bunlardan bir tanesi.
Türkiye ilk başta hidrojenle ilgili bir teste girecek. Eğer sınırda karbon regülasyonları gelirse Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne sattığı ürünlerin %51’i bundan etkilenecek. Bence burada çok ciddi bir riski var. Bu nedenle gönüllü olarak değil, mecburen yapacağız. 2026’dan bahsediyoruz, Türkiye’nin ciddi anlamda aksiyon alması gerekiyor; altyapısının hazırlanması gerekiyor. Ticarete başlayabilmek için ilk önce altyapı kurallarının tanımlanması gerekiyor.
En önemli konulardan biri de şu; hidrojen 1766’da bulunmuş, uzun zamandır yakıt olarak da biliniyor ama dünya üzerinde hala hidrojenle spesifik olarak uğraşan, bu konuda know-how sahibi olan çok kişi yok. Türkiye’nin, bunları yetiştirmesi gerekiyor. Üniversitelere, özel şirketlere ve herkese görev düşüyor.
Hidrojen ucuz bir yakıt değil. Ucuz olmayan bir şeyi kullanmak için motivasyon gerekiyor. Aradaki farkı kim nasıl destekleyecek, bunun tanımlanması, iştah açıcı çözümler sunulması gerekiyor Türkiye’de. Hidrojeni kullanmak sadece otomobili çevirmek değil, hidrojeni doldurmak bile oldukça maliyetli. Deponuza yüksek basınçlı tank koyacaksınız örneğin. Bu altyapıların kurulması gerekiyor. Dünyayla entegrasyonumuzu, projeleri artırmamız gerekiyor. Biz projelerin müşterisi değil, projelerin partneri olmalıyız.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selmiye Alkan Gürsel
‘Hidrojen bir kurtarıcı değil ama birçok avantajı var’
Toplamda sera gazı emisyonları artıyor. Bunu önlemek ya da azaltmak için yapmamız gereken, temiz enerji kaynaklarına yönelmek. Hidrojen de sanki burada bir kurtarıcı gibi görünüyor. Son 21 yıldır hidrojen teknolojileri konusunda çalışan biri olarak, ilk başta şunu belirteyim; hidrojen bir kurtarıcı değil tabii ama birçok avantajı var. Hidrojen bir enerji kaynağı değil, hidrojen bir enerji taşıyıcısı, hidrojen bir yakıt ve bir hammadde. Yüzyıllardır sanayide de kullanılıyor. Amonyak gibi, metanol gibi birçok kritik kimyasalın üretiminde, gübre üretiminde; özellikle çelik, çimento gibi karbonuzlaştırmanın zor olduğu sektörlerde hidrojen bir çözüm. Buralara bakarsak, benim asıl işim hidrojenden elektrik üretmek, bunu da yakıt pilleri vasıtasıyla yapıyoruz.
Yakıt pilleri ve yakıt piliyle çalışan sistemlerin, özellikle ulaşımda bizi birçok çözüme götürdüğünü görebiliriz. Saatlerce yol giden ağır taşıtlara zaten taşıt ağırken bir de koskoca batarya modülünü monte edip ağırlığını artırmak, saatlerce dolaşan bir araçta sürekli şarj etmek zorunda bırakmak hiç pratik değil. Bu tür uygulamalarda, yakıt piliyle çalışan sistemler alternatif oluşturuyor. Zira yine emisyonları azaltmak için hidrojenle çalışan uçaklar söz konusu. Binek araçlarda da potansiyel var.
Hidrojen niye değerli? Hidrojen, evrende en yaygın bulunan element. Aslında bu anlamda sürdürülebilir diyebiliriz. Biz hidrojeni serbest formda bulamıyoruz, hidrokarbonların yapısında ya da su formunda buluyoruz. Hidrokarbondan ya da sudan hidrojeni ayrıştırmamız gerekiyor. Hidrojen üretilirken temiz olmayabilir ama kullanımı temiz. Çünkü yanma tepkimelerinde herhangi bir hidrokarbonu ya da başka yakıtı yaktığınızda ana ürününüz karbondioksit olmak zorunda ama hidrojende tek ürün su. Hiçbir şekilde karbondioksit emisyonuna yol açmaz. Bu anlamda çok temiz ve belki de hidrojenin en iyi özelliği bu. İstersek depolayabiliriz, bu da çok önemli bir avantaj. Özellikle yenilenebilir kaynaklardan ürettiğimiz enerjiyi, talebin az olduğu zamanlarda hidrojen şeklinde depolayabiliriz. İstersek basınçlı kaplarda gaz formunda depolayabiliriz. Çok düşük sıcaklıklarda, kriyojenik sıcaklıklarda sıvı fazında ya da amonyak olarak depolayabiliriz. Metal hibritlerin yapısında ya da birtakım kimyasalların içinde depolayabiliriz.
Hidrojeni istersek yenilenebilir enerjiyle ve hatta bataryalarla entegre edebiliriz. Bunlar hidrojenle ilgili söylenecek olumlu şeyler ama bilinenin aksine hidrojen üretimini bu yöntemle yapmaya devam edersek metanla başlarsınız, yüksek sıcaklıklara çıkarsınız, çok basit bir yöntemle üretirsiniz ancak ürettiğiniz hidrojen gri hidrojen olur. Ana ürün karbondioksit olur. Bizim derdimiz hidrojeni kullanarak karbondioksit emisyonunu azaltmakken karbondioksit üretmiş oluruz. Temiz bir yöntem var; sudan başlarsınız, suyu elektrolizör dediğimiz sistemlerle hidrojen ve oksijene çevirirsiniz. Bu ürettiğimiz hidrojene ise yeşil hidrojen diyoruz. Tabi, eğer bu aşamada kullandığımız elektrik yenilenebilir kaynaklardan elde edilmiş elektrikse buna yeşil hidrojen denilir. Tüm dünyada üretilen hidrojenin yalnızca %4’ü elektroliz yöntemiyle üretiliyor. Çünkü bu yöntem hâlâ pahalı geliyor.
Birçok ülkenin hidrojen teknolojileri yol haritası var. Bizim de 2023 Ocak’ta hidrojen teknolojileri yol haritamız ve stratejimiz yayınlandı. Hidrojen vadisi konsepti yeni bir konsept değil aslında. Yeşil hidrojenin merkezde olduğu coğrafi alanlara hidrojen vadisi diyoruz, yani yeşil hidrojen ekosisteminin çalıştığı alanlar; yeşil hidrojeninin üretildiği, depolandığı, dağıtıldığı ve kullanıldığı coğrafi alanlar. Bugün itibarıyla dünyada, 36 ülkede 98 tane hidrojen vadisi var. Türkiye’de de bir hidrojen vadisi projemiz var. Bu bir teknoloji değil, bir uygulama projesi ve aslında yeşil hidrojen ekosisteminin yaygınlaşması için çok önemli. Türkiye’de bir ilk. Avrupa fonundan çok yüksek bir hibe alındı bu proje için.
Tekfen Holding Grup Şirketler Başkanı Hakan Göral
‘Ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıyayız’
Her yıl son dönemin en sıcak yılı oluyor. Bu yıl Türkiye’de ekim ayı itibarıyla bir önceki yıla göre yüzde 42 daha az yağmur yağdı. Ama bir taraftan da dünyanın farklı yerlerinde fazla yağmur yağması nedeniyle felaketler yaşanıyor. Doğanın dengesinin bozulduğu ve olağanüstü iklim felaketleri yaşadığımız çok net. Geçtiğimiz günlerde Bakü’de COP konferansı yapıldı. Beklentiler çok yüksekti. Beklentileri belli bir ölçüde karşılar şekilde, konferansın sonunda konferans yöneticileri “New Quantified Collaborative Goals” diye bir açıklama yaptı. Buna göre 2035 yılına kadar 1,3 milyar doların gelişmekte olan ülkelere aktarılması gibi bir hedef var ama bu hedefin nasıl tutturulacağı, kimin ne kadar para vereceği hususu açıkta kaldı. Dolayısıyla ciddi bir iklim krizi, ciddi bir karbonsuzlaşma problemiyle karşı karşıyayız. Bu problemde önümüze çıkan en önemli çözüm noktalarından bir tanesi de hidrojen. Hidrojen, bildiğiniz üzere suyu ayrıştırdığınız zaman çıkan iki gazdan biri. 1776 yılında bulunmuş ve daha sonra başta enerji ve hidrokarbon endüstrisi olmak üzere pek çok endüstride kullanılmış. Şu anda da bahsettiğimiz iklim krizi, karbonsuzlaşma çabalarında en önemli çıkış noktalarından biri olarak görülüyor. Yönetimi çok zor olan bir gaz; gerek enerji yoğunluğu, boru hatlarıyla iletimi gerekse depolaması itibarıyla çok zor bir gaz ama beraberinde pek çok fırsatı da getiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çanakkale’de 100 bin fidanlık “enerji ormanı” oluşturuyor20 Nisan 202517:37 Türkiye Avrupa’ya “yeşil hidrojen” ihraç edebilir konuma yakın19 Nisan 202518:29 ASPİLSAN Enerji, ürettiği pil ve bataryalarla savunma sanayisinin karbon ayak izini düşürüyor19 Nisan 202512:36 Rekabet Kurulu, Stellantis’in, Tofaş tarafından devralma işlemini onayladı19 Nisan 202512:34 ABD yönetimi, madencilik projelerinde izin süreçlerini hızlandırıyor19 Nisan 202512:33