SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, Green Power’a özel açıkla-malarda bulundu: “Doğal afetler karşısında enerji depolama sistemleri, pek çok faydasının yanı sıra, elektrik şebekesi arızalandığında kritik işlevlere acil durum gücü sağlayacaktır.” Yayınladığı raporlarla sektöre önemli veriler aktaran SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin Direktörü Alkım Bağ Güllü gazetemize özel açıklamalarda bulundu. Güllü; “Yenilenebilir enerji kaynakları […]
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, Green Power’a özel açıkla-malarda bulundu: “Doğal afetler karşısında enerji depolama sistemleri, pek çok faydasının yanı sıra, elektrik şebekesi arızalandığında kritik işlevlere acil durum gücü sağlayacaktır.”
Yayınladığı raporlarla sektöre önemli veriler aktaran SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin Direktörü Alkım Bağ Güllü gazetemize özel açıklamalarda bulundu. Güllü; “Yenilenebilir enerji kaynakları hem iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden korunmak için hem de yerli, hammadde gerektirmeyen, ucuz kaynaklar olduğu için teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması gereken kaynaklar” açıklamalarında bulundu.
“DAĞITIK YENİLENEBİLİR ENERJİ TESİSLERİNDEN YANINDA GÜÇLÜ BİR BİNA STOĞU DA ÖNEMLİ”
Deprem bölgesinin yeniden yapılanması sırasında yenilenebilir enerjinin yeri nedir?
Enerji güvenliği hem depremler hem de iklim değişikliği sebebiyle orman yangınları, seller, aşırı soğuk ve sıcaklar, toprak kayması gibi diğer doğal afetlerin arttığı son yıllarda dünya çapında bir sorun haline geldi. Zira endüstrinin doğru işleyişi, ulaşım ve iletişim sistemleri gibi modern toplumun gereksinimi olan temel işlevler, sürekli olarak enerjiyle beslenmesi gereken unsurlar. Elektrik sistemi odağında ele alındığında, bugün birçok temel hizmet (su, gaz, iletişim, internet ve altyapılar) sistemin sürekliliğine ve doğru kurgulanmasına bağlı.
Türkiye’de Şubat ayında art arda yaşanan ve 11 ilde büyük can ve mal kaybına yol açan depremlerin ardından, enerji sisteminin nasıl kurgulandığının önemi bir kez daha ortaya çıktı. Deprem sonrası yaşanan enerji kesintilerinin ve buna bağlı aksaklıkların arama-kurtarma sürecini etkilemesinin yanında, günlük yaşamı ve tüm endüstriyel faaliyetleri duraklattığını gördük.
Merkezi olarak yönetilen elektrik şebekeleri, yüksek voltajla uzun mesafelere elektrik tedariği için geliştirilerek farklı coğrafi koşullardan geçmekte ve değişen talep ve arzı dengelemek üzere karmaşık bir yapı üzerine oturmakta. Elektrik sisteminin çağdaş teknoloji ve dijitalleşen yöntemler doğrultusunda yeni ihtiyaçlara göre yeniden kurgulanmasının ve tüketiciyi merkeze alan yeni bir üretim-tüketim yapısını içermesinin yanında, iklim değişikliğiyle birlikte büyüyen ve sıklaşan afetlere karşı dayanıklı ve güvenli olması artık kaçınılmaz görünmekte.
Yenilenebilir enerji kaynakları hem iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden korunmak için hem de yerli, hammadde gerektirmeyen, ucuz kaynaklar olduğu için teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması gereken kaynaklar. Yeniden yapılanma kapsamında bu kaynaklar, şehirlerimizin ve enerji sistemimizin depreme ve diğer doğal afetlere dayanıklı hale getirilmesine de hizmet edebilirler. Bu kapsamda sistem yenilenebilir enerji bazlı dağıtık enerji kaynakları (DEK) yerinde üretim, mikro şebekeler ve mobil üretim birimleri aracılığıyla dayanıklılığı artıracak bir unsur olarak ön plana çıkmakta. Ülkemizde dağıtık üretim daha ziyade güneş enerjisine dayalıdır. Bu tesisler depolama sistemleri ile desteklendiği takdirde bir mikro şebeke oluşturarak deprem ve diğer doğal afetlerin elektirk sistemine vereceği hasar kapsamında risklerin dağıtılmasına yardımcı olurlar.
Dağıtık yenilenebilir enerji tesislerinden bahsederken güçlü bir bina stoğunun önemini de gündeme getirmemiz gerekli. Zira pek çok dağıtık tesis- çatı üstü GES’ler gibi -binaların üzerinde yer almakta. Bu bağlamda, yeniden kurulacak veya yenilenecek yerleşim alanlarında doğru elektrik altyapısıyla birlikte üst yapının ve binaların da yeni ihtiyaçları karşılayacak şekilde planlanması ve uygulanması gereklidir.
Sürdürülebilir ve doğal afetlere dirençli şehirler için binaların depreme dayanıklı olmasının yanısıra bu binaların sıfır emisyonlu binalar olarak tasarlanması da önemlidir. Binaların ve şehirlerin yenilenen elektrik sistemine ve dijital teknolojilere uyumlu olmaları, ayrıca sürdürülebilirliği gözeten tüm parametreleri de karşılamalarının çok yönlü faydaları olacaktır. Sıfır emisyonlu binalar enerjiyi verimli kullanan, yenilenebilir enerji kaynaklarından kendi enerjisini üretebilen ve ısıtma/soğutma için elektrifikasyon yolu ile temiz enerji kullanan, su verimliliği için verimli armatür, yağmur suyu toplama, gri su sistemleri, çatılarda güneş enerjisiyle su ısıtma ve bina altında sıcak suyu depolama gibi unsurları olan akıllı binalardır. Hem depreme dayanıklı hem de temiz enerji kaynaklarını verimli bir şekilde kullanan sıfır emisyonlu akıllı binalar nihai enerji tüketiminin yüzde 26’sını kullanan konut sektörünün karbonsuzlaşması için itici güç olacak ve enerji dönüşümünü destekleyecektir.
“BÜTÜN BU UNSURLARIN SİSTEME ENTEGRASYONUNDA KİLİT ROL OYNAYAN DİJİTALLEŞMEDİR”
Türkiye’nin deprem kuşağında olduğu göz önüne alınarak enerji dönüşümünde hangi konular dikkate alınmalı?
Enerji dönüşümünün en önemli unsurları yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, sanayii, konut ve ulaştırma gibi son kullanım sektörlerinde temiz elektrifikasyonun sağlanması, dağıtık enerji ve bütün bu unsurların sisteme entegrasyonunda kilit rol oynayan dijitalleşmedir. Aslında enerji sistemin depreme ve iklim değişikliğinden kaynaklanan diğer afetlere dayanıklılığı açısından en önemli konular yine bunlardır. Ön plana çıkan başlıklar şunlar olacak:
• Yenilenebilir enerji bazlı dağıtık enerjinin ve mikro şebekelerin yaygınlaşması, off grid bataryaların kullanımı
• Elektrik sisteminin afetlere hazırlıklı olarak yenilenebilmesi için kapsayıcı mevzuat, doğru finansman mekanizmaları ve farkındalık ile teknik kapasitenin geliştirilmesi
• Dijitalleşme: Akıllı mikro şebekeler ve gelişmiş ölçüm alt yapısı giderek daha fazla birbirine geçen dağıtım ağları, DEK’ler ve uyarlanabilir ada oluşturma konusunda büyük operasyonel fayda sağlayabilir. Şebekedeki akıllı elektronik cihazlar, güç sisteminin durumu durumunu hızla değerlendirip rapor ederek ve acil durumlarda şebekedeki değişikliklere otomatik olarak tepki veren, gerektiğinde uzaktan müdahale sağlayan teknolojilerdir.
• Sıfır emisyonlu akıllı binalar
• Adil dönüşüm: Bölgede yaşayan insanlar için yeni şehirlerin kurulması kadar yeni istihdam olanaklarının yaratılması da önemli olacaktır. Yeniden yapılanma ve enerji dönüşümü ile birlikte ortaya çıkacak yeni istihdam olanaklarının değerlendirilmesi, dönüşümden olumsuz etkilenen sektörler için tedbir alınması kapsamında gerekli adil dönüşüm ve sosyoekonomik politikalarının oluşturulması
• Ayrıca enerji sektöründe de afet durumunda hızlı müdahelenin yapılması için gerekli koordinasyonun önceden yapılması, kamu koordinasyonunda enerji sekötründeki diğer paydaşların verebileceği katkıların da önceden planlanması daha hızlı müdahale şansı verebilir.
“DEPREM SIRASINDA KULLANMAK İÇİN DEPOLAMALI MOBİL GÜÇ SİSTEMLERİ ÖNCEDEN HAZIR EDİLEBİLİR”
Doğal afetler karşısında enerji depolamanın öneminden bahseder misiniz?
Enerji depolama sistemleri, pek çok faydasının yanısıra, elektrik şebekesi arızalandığında kritik işlevlere acil durum gücü sağlayacaktır. Depolama sistemleri hem şebekeye bağlı hem de sayaç arkası olabilir. Depolama sistemleri ile desteklenen dağıtık güneş veya rüzgar enerji tesisleri, şebeke hasarı durumunda kendini izole ederek elektrik üretimine devam eder ve kesintisiz güç kaynağı sağlar.
Bunlar yanısıra Pompaj Depolama Santralleri çok büyük ölçekli enerji depolama fırsatı sunar ve geçici de olsa üretim tesislerinin kaybını telafi edebilir.
Yine deprem sırasında kullanılmak için güneş ve rüzgar enerjisi ile çalışan depolamalı mobil güç sistemleri önceden hazır edilebilir. Kahramanmaraş depremi sırasında güneş enerjisi firmaları ve sektör organizasyonları bölgeye güneş enerjisiyle çalşıan akü ve bataryalar gönderdiler; bunların acil durum için önceden stoklanıp hazır edilmesi faydalı olacaktır.
“NET SIFIR SENARYOSUNDA TÜRKİYE BÜYÜMEYE DEVAM EDİYOR”
Net sıfır 2053 hedefi için yayınladığınız son raporda fosil yakıt kullanımının 2030 sonrası azalma hızının artacağını belirtmiştiniz. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Günümüzde gerek çevre ve sürdürülebilirlik kaygıları gerekse enerji arz güvenliği ve artan fosil yakıt maliyetleri karşısında en ucuz kaynaklar olarak enerjiye ekonomik erişimi sağlayan yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payı giderek artmaktadır. SHURA’nın “Net Sıfır 2053: Türkiye Elektrik Sektörü için Yol Haritası” raporunda yer alan net sıfır senaryosunda Türkiye net sıfır hedefine yenilenebilir enerji potansiyelini azami şekilde kullanarak ve son kullanım sektörlerinde enerji verimliliği ve elektrifikasyon seviyelerinin artırılması yoluyla ulaşabiliyor. Net sıfır senaryosunda Türkiye büyümeye devam ediyor ve 2030 yılına kadar artan ekonomik aktiviteyle beraber enerji talebinde bir artış söz konusu. 2030 yılından sonra ise enerji ve karbon yoğun düşük ve orta-düşük teknolojii imalattan enerjiyi verimli kullanan yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli ürünlere doğru bir kayma oluyor ve hem bu dönüşüm hem de sanayi, ulaşım ve konut sektörlerindeki elektrifikasyon ve enerji verimliliği uygulamalarıyla enerji talebi 2030 yılından itibaren azalarak ve 2053 yılında 2020 seviyesine düşüyor. SHURA senaryosunda;
• Enerji verimliliğine ve elektrifikasyona yapılan yatırımlar, önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlıyor
• Güneş ve rüzgar enerjisi kapasite artışları 2030’dan sonra hızlanıyor
• Depolama sistemlerive talep tarafı katılımı gibi diğer esneklik uygulamaları ile değişken yenilenebiir enerjinin sisteme güvenli bir şekilde entegrasyonu sağlanıyor
• Akkuyu Nükleer Santrali 2030 yılına kadar tamamen devreye giriyor
• 2035 yılında kömürden elektrik üretimi sona eriyor
2035 yılına kadar enerji verimliliği, elektrifikasyon ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlarla beraber yenilenebilir enerji kaynkalarının enerji arzındaki payı artarken fosil yakıtların payı da düşüyor. Karbon emisyonları 2025 yılında zirveye ulaşıyor ve 2035 yılından sonra özellikle kömür kaynaklı üretimin sonlanması ile hızlı bir şekilde düşmeye başlıyor.
“ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ EYLEMLERİNİN GECİKMEMESİ İÇİN ÖNCELİKLE TÜM EKONOMİ GENELİNDE NET SIFIR STRATEJİSİ OLUŞTURULMALI”
Enerji dönüşüm eylemlerinin gecikmemesi için neler yapılmalı SHURA’nın bu konudaki önerileri nelerdir? Eylemler gecikirse bu gecikmenin ülke ekonomisi ve enerji sektörüne yansıması nasıl olur?
SHURA’nın “Net Sıfır 2053: Türkiye Elektrik Sektörü için Yol Haritası” raporunda gecikme durumundaki sonuçları analiz ettiği bir de duyarlılık analizi var. Bu senaryoda da net sıfıra ulaşılıyor ancak gerekli eylemler 10 sene gecikmeli olarak gerçekleşiyor. Gecikmeli senaryoda 2030-2040 yılları arasında kömür ve linyit, ‘mevcutta olduğu gibi’ çalışmaya ve benzer seviyelerde emisyon yaymaya devam etmektedir. Sonuçlar:
• Tüm yatırımlar neredeyse 2040-2050 yılları arasında gerçekleştirilmekte, bu dönemde yaklaşık 215 GW yeni kapasite kurulumu gerekmektedir. Dönüşümü geciktirmek, 2020 ile 2040 dönemleri arasında devreye alınması gereken 59 GW’lık rüzgâr ve güneş enerjisi santrali kapasitesinin dönüşümün son 13 yılına kaymasına neden olmaktadır. Bu durum finansman, ekipman ve iş gücü için yüksek uygulama riskleri barındırmaktadır.
• Yenilenebilir enerji kaynaklarının sisteme entegrasyonunun gecikmesi ile sistem maliyetleri artırmaktadır. Fosil yakıt fiyat dalgalanmalarına maruz kalma riski artmakta ve 2031 ile 2050 arasında yakıt ithalat maliyetleri yüzde 20 daha fazla gerçekleşmektedir.
• Elektrik sektörü kümülatif emisyonları 2053 yılına kadar yüzde 46 artmaktadır.
Kısacası gecikme kümülatif emisyonları, enerji ithalat ve sistem maliyetlerini artırırken son döneme sıkışan yüksek yatırım ihtiyacı finansman, ekipman ve iş gücü riskleri nedeniyle hedefe ulaşılmasını neredeyse imkansız hale getirmektedir.
Enerji dönüşümü eylemlerinin gecikmemesi için öncelikle tüm ekonomi genenelinde bir net sıfır stratejisi oluşturulmalı. Ara yıllar da dahil olmak üzere tüm sektörlerde hedefler ve bu hedeflere ulaşmak için gereken politika ve eylem planları net bir şekilde belirlenmeli. Sadece enerji değil, iklim, sanayii, ulaştırma, konutlar, ekonomi ve finans gibi tüm ekonomi bileşenlerini kapsayan bütüncül bir plan yanısıra hedefe ulaşma yolunda gerekli tüm kurum ve kuruluşların birleştiği ve beraber hareket ettiği iyi koordine edilen bir yapı gerekmekte. Planlar tabii ki günün gelişmelerine göre gözden geçirilip revize edilebilir ama hızlı harekete geçmek önemli olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 EPDK, elektrikte son kaynak tedarik tarifesi tüketim miktarlarını belirledi16 Kasım 202413:40 EPDK, son kaynak tedarik tarifesi tebliğinde değişikliğe gitti16 Kasım 202413:39 “Maliyet başvuru sürecini olumsuz etkiliyor”16 Kasım 202413:14 Petrol devlerinden iklimle kriziyle mücadeleye 500 milyon dolar ortak yatırım desteği15 Kasım 202417:54 Kurucumuz M. Zekai Komsuoğlu kabri başında anıldı15 Kasım 202415:24