Ülkemiz enerji piyasasının “En Büyük Aile Buluşması” olarak gelenekselleşen Türkiye Enerji Zirvesi’nin on birincisi bu yıl 21-23 Kasım 2021 tarihlerinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, TBMM Enerji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız ve EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz’ın katılımıyla Antalya’da düzenlendi. 4 piyasayı tek çatı altında buluşturan […]
Ülkemiz enerji piyasasının “En Büyük Aile Buluşması” olarak gelenekselleşen Türkiye Enerji Zirvesi’nin on birincisi bu yıl 21-23 Kasım 2021 tarihlerinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, TBMM Enerji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız ve EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz’ın katılımıyla Antalya’da düzenlendi.
4 piyasayı tek çatı altında buluşturan Türkiye Enerji Zirvesi’nin 11’incisi bu yıl 21-23 Kasım tarihleri arasında Antalya Regnum Carya Golf & Spa Resort Otel’de gerçekleştirildi. Enerji piyasalarının gündemini oluşturan 23 başlıkta oturumlara ev sahipliği yapan Zirve’de, yenilenebilir enerji, yeşil mutabakat anlaşması, akaryakıt ve LPG piyasaları, elektrikli araçların geleceği ve yakın dönemde yeni doğal gaz keşfinin yapıldığı Sakarya Gaz Sahası ele alındı. Zirve’de önemli konu başlıkları; yerli ve yabancı birçok üst düzey yönetici, kanaat önderi ve uzman tarafından derinlemesine ele alınarak gelecek perspektifleri paylaşıldı.
11. Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında düzenlenen özel oturumda soruları yanıtlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Karadeniz’deki doğalgaz keşfine yönelik çalışmalara değindi: “Sakarya Gaz Sahasına ilişkin bütün mühendislik çalışmalarını tamamlamış durumdayız. 2022’nin baharında suyun altına, Karadeniz’in derinliklerine boruları yerleştirerek ilk kaynağı yapacağız. Dördüncü sondaj gemimiz de 2022’nin bahar aylarında Türkiye’ye ulaşacak. Gemimiz, 7. nesil bir gemi. Dünyada sadece 5 tane var ve biri artık bizde.”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez
‘Piyasa aktörleriyle iletişimimizi her zamankinden daha güçlü tutuyoruz’
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 11.Türkiye Enerji Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada “Ülkemizin ve dünyanın içinden geçtiği bu dönemde piyasa aktörleriyle iletişimimizi her zamankinden daha güçlü tutuyoruz. Bütün sorularımızın cevaplarına diyalogla, karşılıklı iletişimle, anlayışla ve birbirimizi dinleyerek ulaşabiliriz. Sektörümüzle olan bağlarımızı bu dönem daha da güçlendireceğiz, daha da geliştireceğiz” dedi.
“11. Türkiye Enerji Zirvesi’nde sizlerle bir araya gelmekten duyduğum memnuniyeti ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Geçen yıl salgının zorlu koşullarından dolayı bir araya gelemedik. Bu yıl adeta geçen yıl acısını çıkarırcasına çok yoğun bir program var. Dünden bu yana yenilenebilir enerji, elektrik üretim, dağıtım, ticaret, doğal gaz iletim ve dağıtım, akaryakıt ve rafinaj sektörümüzün temsilcileriyle bire bir görüştük. Sektörlerimizin taleplerini, sorun ve önerilerini birinci ağızdan dinledik.
Ülkemizin ve dünyanın içinden geçtiği bu dönemde piyasa aktörleriyle iletişimimizi her zamankinden daha güçlü tutuyoruz. Bütün sorularımızın cevaplarına diyalogla, karşılıklı iletişimle, anlayışla ve birbirimizi dinleyerek ulaşabiliriz. Sektörümüzle olan bağlarımızı bu dönem daha da güçlendireceğiz, daha da geliştireceğiz.
“ENERJİ SEKTÖRÜ TÜRKİYE’NİN BÜYÜMESİNDE MOTOR GÜCE SAHİP SEKTÖRLERDEN BİRİSİ”
Enerji sektörümüz gerek iş hacmi, gerek sağladığı istihdam gerekse de ülke ekonomisine sağladığı devasa katkıyla, Türkiye’nin büyümesinde motor güce sahip sektörlerden birisi.
Kamu ve özel sektörün 20 yıllık uyumu ve temposu ülkemizi, dış desteklerle ayakta durabilen bir pozisyondan, güçlü, istikrarlı, güven veren bir noktaya taşıdı. Bugün geldiğimiz noktada, sağlam bir altyapıya sahip, krizlere daha dirençli, orta ve uzun vadeli stratejileri hayata geçirebilen bir ekosistemden bahsedebiliyoruz.
Elbette bazı zorlukla karşılıyoruz. Dünyada enerji fiyatları hızla yükseliyor. Geçen yıldan bu yana petrol %105, kömür %300, doğalgaz ise %535 oranında rekorlar kırarak yükseldi.
Elektrik tarafında ise, elektrifikasyonun hızlanması kapsamında elektrik talep tahminleri güncellendi.
Almanya’da verimlilikten dolayı elektrik talebinin düşmesi beklenirken, Japonya nükleer santralleri yeniden devreye almaya karar verdi. Avrupa’da elektrik fiyatları zirvede. İngiltere’de bir dizi tedarikçi piyasadan çekildi, diğer ülkelerde yeni tüketici almak istemiyor.
Petrol fiyatlarında ise görünüm iyi olacak, piyasalar yumuşayacak derken fiyatların çok dirençli olduğunu görüyoruz.
Bu süreçten elbette bizler de etkilendik. Ama geldiğimiz nokta şunu gösteriyor ki en hızlı toparlanan ülkelerden biri de biz olduk.
Mevcut sıkıntıları aşmak için hükümetimiz her anlamda gerekli tedbirleri alıyor. Vatandaşlarımızı, üreticilerimizi, sanayicilerimizi, müteşebbislerimizi korumak için her türlü aracı, her türlü imkânı sonuna kadar zorluyor.
“TRT PAYI VE ENERJİ FONUNUN KALDIRILMASIYLA BİRLİKTE VATANDAŞIMIZA VERECEĞİMİZ DESTEK YAKLAŞIK 3 MİLYAR TL OLACAK”
Elektrik, doğal gaz ve akaryakıt fiyatlarında yaptığımız sübvansiyonla vatandaşlarımıza 127 milyar TL’lik destek sağladık. Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanımız faturalardaki TRT payı ve enerji fonunun kaldırıldığını açıkladı. Her iki fonun kaldırılmasıyla birlikte vatandaşımıza vereceğimiz destek yaklaşık 3 milyar TL olacak.
Bizler milletimiz için ter dökerken, öte yandan psikolojik baskılarla, çeşitli manipülasyonlarla, karalamalarla, yalan yanlış istatistiklerle Türkiye’de yatırımcılarımız üzerinde olumsuz bir hava yaratılmak isteniyor. Öyle ki uluslararası kuruluşlara, uluslararası yatırımcılara Türkiye’ye yatırım yapmayın diyecek kadar pervasızlaşan bir güruh var Türkiye’de. Kendi milletini, kendi devletini dışarıya şikâyet edebilecek, burada yatırım yapmayın diyebilecek kadar gözleri ve kalpleri kararmış bir topluluk.
Öyle ki enerji sektörü için de kara senaryolar yazanlar, yatırımcılar için kara bulutlar estirmeye kalkanlar, Türkiye’nin enerjide nereden nereye geldiğini en iyi bilenlerdir. Şimdi 90’ların Türkiye’sine dönüp o dönemdeki enerji kesintilerinden bahsetmeyeceğim. Bunu bu salondaki hazirun zaten bilir. Ancak daha da önemlisi enerjide büyük bir zihniyet değişimi ve dönüşümü yaşandı.
İçine kapalı, monopol, devlet tekelindeki enerji sektörü hızla yatırımcılara açıldı. Devletin daha önce yatırım yapmadığı rüzgâr, güneş gibi alanlarda büyük bir sıçrama yaşandı. Doğal gaz kullanımı belirli bir alana sıkışmışken, bugün ilçelerimizde, beldelerimizde dahi gaz kullanılıyor. Bugün artık nükleerden, Karadeniz gazından, yerli lityum üretiminden, rekor kıran altın üretiminden, yerli enerji teknolojilerinden,100 bin MW’a yaklaşan elektrik kurulu gücünden bahsediyoruz.
Enerji sektörü bu denli kısa bir zamanda büyüyecek, gelişecek deselerdi çoğu kişi buna inanmazdı.
Enerji sektörünü yatırımlar açısından cazibeli kılan yasal düzenlemelerin yanı sıra, özellikle de yerli ve yabancı yatırımcının bu alana olan yoğun yatırım iştahı da sektörümüzün hızlı büyümesini sağladı. Özellikle YEKA’larla birlikte yenilenebilir enerjinin yıllar içerisinde katlanarak büyümesi bunun en güzel örneklerinden biri. Bu model, hem enerji talebini karşılama, hem rekabetçi fiyatlandırma hem de teknolojinin yerlileştirilmesi noktasında Türkiye’ye önemli katma değer sağlamaktadır.
“2020 YILININ BAŞINDAN İTİBAREN DEVREYE ALINAN KURULU GÜCÜMÜZÜN TAMAMINA YAKINI YENİLENEBİLİR KAYNAKLARDAN”
Yenilenebilir enerji kurulu gücümüz 2021 Ekim ayı sonu itibarıyla 52 bin 930 MW’a ulaştı. Bugün kurulu gücümüzün yüzde 53,4’lük kısmı yenilenebilir kaynaklardan oluşuyor. 2020 yılında yenilenebilir enerji kurulu gücünü en çok artıran Dünya’da dokuzuncu, Avrupa’da dördüncü ülke olduk. 2020 yılının başından itibaren devreye alınan kurulu gücümüzün tamamına yakını yenilenebilir kaynaklardan oluştu.
Milli Enerji ve Maden Politikasını hayata geçirdiğimiz 2017 yılından bu yana devreye aldığımız 24 bin 709 MW kurulu gücün yüzde 74,1’ini yani 18 bin 309 MW’ını yenilenebilir kaynaklar oluşturdu.
2019 yılında yayımlanan 11. Kalkınma Planı’nda yer alan 2023 yılı için elektrik üretiminde yüzde 38,8’lik yenilenebilir kaynakların payı hedeflemiştik. Hamd olsun uyguladığımız politikalar sayesinde 2019 ve 2020 yılında yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payı yüzde 42’nin üzerinde çıktı ve 2023 hedefimize bugünden ulaşmış olduk. Bundan sonrası artık açık alan. Gidebileceğimiz son noktaya kadar ilerleyeceğiz.
Önümüzdeki 2 bin MW’ı rüzgâr ve 2 bin 500 MW’ı güneş olmak üzere 4.500 MW’lık yeni YEKA yarışmalarımız olacak. Orada da yine daha önce yaptığımız Mini YEKA GES’teki süreci takip edeceğiz. Yarışmaya çıkacağımız sahalar belli bir büyüklükte olacak. Böylece daha fazla yatırımcıyı bu sürece dâhil etmiş olacağız.
Öte yandan, elektrik ve doğal gaz sektörlerimiz de yatırımlarını bütün hızıyla devam ediyor. Elektrik üretim, iletim ve dağıtım sektörümüz geçtiğimiz yıl 21,6 milyar TL’lik yatırım yaptı.
Elektrik üretim sektörümüzün 2021 Ekim ayı itibariyle yaptığı yatırım ise 8,5 milyar TL’ye ulaştı. Dağıtım sektörümüzde 2021-2025 döneminde ise 78 milyar TL’lik bir yatırım gerçekleştireceğiz inşallah. İletim sektörümüzde ise 2021-2023 döneminde 20 milyar TL’lik bir yatırım yağacağız inşallah.
“DOĞAL GAZDA YATIRIMLAR DURMAYACAK”
Doğal gazda yatırımlar durmayacak. Doğal gaz dağıtım ve iletim sektörümüz 2020 yılında 5,7 milyar TL’lik yatırımlarla altyapımızı modernizasyonu, rehabilitasyonunu yaptı bir yandan da mevcut ağlarımızı genişletmeye devam etti. 2021-2025 döneminde doğal gaz dağıtım ve iletimine 56,6 milyar TL daha yatırım yapacağız.
Bu yatırımlar sayesinde bugün doğal gaz kullanan yerleşim yeri sayımız 609’a ulaştı. İnşallah bu sayı önümüzdeki günlerde katlanarak artmaya devam edecek.
Karadeniz doğal gazına da burada ayrı bir parantez açmak istiyorum. Bu yılın Temmuz ayında Türkali-2 kuyumuzun Rezervuar-2 ve Rezervuar-3 testlerini başarıyla tamamlamıştık. Karadeniz gazını ilk defa o gün orada yaktık. Bu hafta da Türkali-2 kuyumuzun Rezervuar-1 testinde günlük 650 bin m3 gaz akışına ulaştık. Sakarya Gaz Sahasına ilişkin bütün mühendislik çalışmalarını tamamladık. Yüksek nitelikli boruların siparişlerini verdik. Alanında uzman, yetkinliği üst seviyede olan bir şirketle birlikte yürüteceğiz bu işi. 2022’nin baharında suyun altına boruları yerleştirerek ilk kaynağı vuracağız inşallah.
Diğer yandan Sayın Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz hafta dördüncü geminin alımını milletimizle paylaştı. 7. nesil bir gemi. Dünyada sadece 5 tane var ve biri artık bizde. Gemimiz inşallah önümüzdeki yılın bahar aylarında ülkemize doğru demir alacak.
Dördüncü gemimiz çift kule tasarımına sahip. Daha sert deniz şartlarında çalışabilecek kabiliyete sahip. Yani yüksek basınçlı rezervuarlarda dahi daha emniyetli bir şekilde çalışıyor. Karadeniz gazında bütün hesabı kitabı 2023’e göre yaptık. Her şeyi bilimsel bir çerçevede ele alıyoruz. İnşallah hedefimize ulaşacağız.
Bizler enerjiyle ilgili her türlü konuya stratejik ve bilimsel bir gözle yaklaşırken görüyoruz ki buradan kendisine malzeme çıkarmaya çalışan birileri var.
İşleri güçleri PR olan, reklam olan güruha elbette bizim vereceğimiz cevap rakamlarla, istatistiklerle olur.
Sabit saat uygulaması bir başka deyişle kış saat uygulamasına başladığımız 2016 yılından bugüne kadar elde ettiğimiz toplam tasarruf 6,82 milyar KWh elektrik oldu. Bu tasarrufun parasal karşılığı ise yaklaşık 6 milyar TL oldu.
26 Mart 2019’da Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleştirilen oylama ile AB’de mevsimsel saat değişikliği uygulamasına son verilmesi önerisi kabul edildi.
Herkes kendi işiyle meşgul olsun. Herkes kendi üzerine düşen vazifeyi yerine getirsin. İşleriyle gündeme gelemeyenlerin tek işi var. O da sağa sola sataşmak. Bizim böyle işlerle işimiz olmaz. Bizim işimiz memleket, gücümüz insanımız.
Önümüzde yeni bir yol haritası var. Paris İklim Anlaşmasıyla birlikte enerji sektörümüz bir dönüşüm içerisine girecek. Bugüne kadar Avrupa Birliği raporlarına da olumlu olarak yansıyan pek çok adım attık.
Enerji dönüşümünde Türkiye’nin -mış gibi yapma lüksü yok. Birçok kişi enerji dönüşümü ile elektrik dönüşümünü karıştırıyor. Enerji dönüşümünde eskisi gibi tüketimler olacak mı? Tüketimin dönüşmediği yerde enerji dönüşümü olmaz. Bakanlık olarak planlarımızı yaptık, temiz enerji devrimini yapabilecek güçteyiz.
“ENERJİ VERİMLİLİĞİNDEN SON 3 YILDA 1,117 MİLYAR DOLAR TASARRUF ELDE ETTİK”
Bizim önce düşük maliyetli yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin yaygınlaşması yeşil dönüşümün kilit anahtarlarından. Türkiye son dönemde inanılmaz bir verimlilik atılımı da yaptı. Enerji verimliliğinden son 3 yılda 1,117 milyar dolarlık bir tasarruf elde ettik.
Bizler her zaman doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz. Cımbız siyaseti yapanlara inat ülkemizin, milletimizin faydasına olacak her şey için elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyeceğiz.
Bugünler turnusol kâğıdı gibidir. İnsanın alacasının dışına döküldüğü zamanlardır. Türkiye bütün zorlukları hep birlikte, el ele atlatacak güçtedir.
Sözlerime burada son verirken 11. Türkiye Enerji Zirvesi’nin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, organizasyonda emeği geçenleri tebrik ediyorum. Kalın sağlıcakla.”
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız
‘Küresel tedarik zincirinin geleceği yer Türkiye’dir’
Açılışta konuşan Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız; “İklim değişikliğiyle birlikte karbon salımı, karbon fiyatlaması ve bütün bunların sonucunda sanayide tedarik zincirindeki küresel kayma, bizim için doğru yönetmemiz gereken unsurlar” dedi.
“Sayın Bakanım, Sayın Valim, EPDK’nın Değerli Başkanı, Kıymetli Bakan Yardımcılarım, Bakanlığımızın ve EPDK’nın çok değerli çalışanları, bürokratları sektörümüzün çok kıymetli temsilcileri değerli basın mensupları, aile buluşmasında, 11. Türkiye Enerji Zirvesi’nde bir araya gelmekten pandemi şartlarına rağmen heyecanımızı, tutkumuzu, ülkeye olan inancımızı ve sektörün harmanlanmasına dair fikir alışverişimizi en üst düzeyde paylaşacağımız bu platformda birlikte olmaktan memnuniyetimi sunuyorum.
Değerli arkadaşlar bundan 250 yıl önce İskoç mucit James Watt buharlı makineleri geliştirdi ve Sanayi Devrimi başladı. Sanayi Devrimi’yle birlikte üretim ve sanayi devrimleri arka arkaya devam etti. İkincisi, üçüncüsüyle elektrik ve otomasyonlar sonra dördüncü sanayi devrimini konuştuk. Eşyaların nesnelerin makine öğreniminin hayatımıza girdiği otomasyonun tüm bunlarla entegre olduğu ve aslında aklın daha çok sistemin içinde yer aldığı ve sistemik düşünmenin hayatı daha çok yönlendirdiği bir döneme girdik. Bütün bu dönemlerde sanayi devriminin evrimi hiç durmadı ve bundan sonra da durmayacak. Bu süreçte bir şey değişmedi o da enerji, enerjinin varlığı, enerjinin verimliliği, enerji üretim ilişkisi, enerji günlük hayat ilişkisi, enerji küresel politika ilişkisi ve enerji, enerji, enerji. Dolayısıyla insan hayatında üretimden günlük yaşama kadar enerjinin önemi hiç azalmadı, mütemadiyen arttı. O yüzden de enerji hayatımızda hep olmaya devam etti. Bugün geldiğimiz noktada bir takım paradigmal değişikliklerle karşı karşıyayız.
Ülkemiz enerji alanında, diğer alanlarda olduğu gibi dönüşüme hazır olan, bunu fırsata çeviren, paradigma değişikliğinde takip eden değil tayin eden olma konusunda önemli çalışmalar yaptı ve yapmaya devam ediyor. Aklın daha çok sistemin içerisinde olduğu bir dönemden bahsettik. Ben Sayın Bakanımıza ve EPDK Başkanımıza teşekkür ediyorum. Şu çalışma aslında ortak aklın, konsolide çözümün, ortak çözümün ve bir anlamda da yönetimden yönetişime doğru evrilmenin çok net bir ifadesi. Birlikte bir araya geliyoruz, meydan okumalara karşı, paradigma değişimlerine karşı nasıl pozisyon alırız, nasıl yarışta daha önde gideriz, nasıl belirleyen oluruz, birkaç günlük toplantılarımızda tayin etmeye çalışıyoruz. O yüzden eminim bu toplantıların sonucunda çok iyi fikirler ve çözüm önerilerini hep beraber keşfetmiş olacağız.
“OYUNUN KURALLARINI YENİDEN YAZANLARDAN OLMAK İSTİYORUZ”
İklim değişikliğiyle birlikte karbon salımı, karbon fiyatlaması ve bütün bunların sonucunda sanayide tedarik zincirindeki küresel kayma bizim için doğru yönetmemiz gereken unsurlar. O zaman enerji güvenliği ve enerjinin dönüşümü gündeme geliyor. Bunları yaparken Avrupa konseyinde ülkemiz adına konsey üyesi olarak yapmış olduğumuz bir çalışmada ifade ettiğimiz gibi bu rapor iklim değişikliğinin cezayla hukuki sonuçlarına ilişkindi. Konseyde oy birliğiyle kabul edildi. İşin özü şuydu; kirleten öder sonucu son derece önemliydi. Kirleten öder mantığı şuydu. Bugüne kadar gelişmiş ülkeler çevreyi hesapsız şekilde kullanmış ve gelişme evrelerini çok hızlı geçmişler, tabiatı ve çevreyi kirletmişler. Bugün diyoruz ki çevre yaşanabilecek şartları zorluyor. Hep beraber emisyon hacimlerini düşüreceğiz. Yeryüzü 1,5 derece ısınmış, okyanuslar 1 derece ısınmış. 1,5 derecenin üstünde ısınmaya izin vermeyeceğiz. Bunun için dönüşüm lazım. Dönüşüm için irade lazım. İrade sonrası finansman lazım. O zaman finansmanı kim sağlayacak? Finansmanı kusura bakmasın öncelikle çevreyi kirletenler sağlayacak. Yani gelişmiş ülkeler sağlayacak.
Ülkemiz bu anlamda Cumhurbaşkanımızın önderliğinde yeşil kalkınma hamlesini ve çevreye duyarlılığını çok büyük ölçüde gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Ancak hadi biz kirlettik hep beraber temizleyelim ne adildir, ne de yapılabilirdir. O yüzden gelişmiş ülkelerin ellerini ceplerine sokup bu kirletmeyi biz üstlenmeliyiz deyip küresel iklim değişikliği dönüşümünü finanse etme konusunda fedakarlık ortaya koymaları lazım.
Diğer taraftan bir dönüşüm daha var. Tedarik zincirindeki kaymalar. Uzakdoğu’dan artık ülkeler özellikle tedarikteki pandemiyle birlikte çıkan sıkıntılar, emtia ve lojistiğin fiyat artışları nedeniyle kendi ülkelerinde üretme kararına girdiler. O kadar şansımız ve imkanımız var ki, bu kapsamda ülkemiz son derece şanslı. Niye şanslı? Biz üretimi bilen, üretim bilgisine sahip olan Ar-Ge’yi, tasarımı, markalaşmayı üretimle birleştirip katma değerli hale getirip günlük pratiğimize dönüştürme, milli teknoloji hamlesiyle birlikte teknolojinin kullananı değil sahibi olma konusunda önemli mesafe kat etmiş ülke halindeyiz. Yetişmiş bir insan kaynağımız ve hızlı dönüşümü başarabilen bir genç nüfusumuz var. Kayan bu tedarik zincirinin ilk geleceği yer Avrupa, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Orta Doğu için Türkiye’dir. Türkiye bu tedarikte en önemli destinasyondur ve en şanslı, en avantajlı destinasyondur. Bunun için o zaman bunu iyi kullanmamız lazım. Bir enerji güvenliğini sağlamak suretiyle, iki, gerçekten yeşil dönüşümü hızlı bir şekilde sağlamak suretiyle bunu sağlayacağız. Aksi halde yıllık %5’ler civarında beklediğimiz enerji talep büyümesini karşılamakta zorlanırız. Yeni yatırımları ayakta tutmakta zorlanırız. O zaman enerji talebini karşılayacak kadar yıllık enerji üretmek zorundayız. Bunu mevcut konvansiyonel enerji kaynaklarımızı kompanse edecek yenilenebilir enerjideki fırsatlarımızı büyüterek yapabiliriz. Onları kompanse edecek daha çok yenilenebilir enerjiyle onları da bir aşamaya kadar verimlilikleri son bulana kadar kullanmaya devam etmek ve enerjideki dönüşümü bir paket halinde yapmak zorundayız. Küresel tedarik zincirinin geleceği yer Türkiye’dir. Buna hazır olmalıyız. Hazır olduğumuz zaman karbon vergisine tabi olmadan pazarlarımızı büyütmek zor olmayacaktır. Türkiye olarak biz oyunun kurallarını yeniden yazanlardan olmak istiyoruz. Hep beraber oyunun kurallarını yazmaya talibiz ve başaracağız.”
EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz
‘EPDK kurulduğu günden bu yana hep doğru yerde durdu’
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğu günden bu yana hep doğru yerde durduğunu söyleyen EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, “Milletimizin menfaatleri, sektörümüzün geleceği için daima en doğru kararları almaya gayret etti. Bu böyle de devam edecek” diye konuştu.
“Sayın Bakanım, Meclis Komisyonu Başkanım, Bakan Yardımcılarım… Sektörümüzün değerli temsilcileri Hepinizi şahsım ve kurumum adına saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bu seneki enerji zirvesine çok daha heyecanla ve gururla katıldığımı söylemeliyim.
Biliyorsunuz iki hafta önce yeni hizmet binamızın açılışını Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleri ile ve Kurumumuza layık bir törenle gerçekleştirdik.
Pandemi sebebi ile kısıtlı bir katılımla gerçekleştirdiğimiz açılışımıza gerek devletimizin farklı kademelerinden gerekse özel sektörümüzden gösterilen teveccüh bizi fazlasıyla gururlandırdı.
Biz zaten biliyorduk ama bilindiğine şahit olmak da bizi çok mutlu etti: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulduğu günden bu yana hep doğru yerde durdu. Milletimizin menfaatleri, sektörümüzün geleceği için daima en doğru kararları almaya gayret etti. Bu böyle de devam edecek.
Bildiğiniz gibi çağımızda ülkelerin gücünü asıl belirleyen; üretebilme kapasiteleri ve bunun sonucu olarak ürettikleridir. Sağlanan toplam faydadır. Elde edilen değerin adaletle bölüşülmesidir. Bütün bu kavramların dayandığı iki temel değer var: Akıl ve vicdan. Ne aklımızı kiraya vermeliyiz, ne de vicdanımızı tatile çıkarmalıyız. 3 gün önce kuruluşunun 20. yılını idrak eden EPDK olarak biz de kararlarımızda bu anlayışa riayet ettik. Bu sorumlulukla piyasalarımıza yön verdik.
Madem ki biz büyük bir enerji ailesiyiz, özellikle bütün dünyayı etkileyen bu dönemde elimizdekilerin silaha dönüşmesine izin vermemeliyiz. Zira hepimiz silahın günün birinde çekene döneceğini bilecek kadar tarih bilincine sahibiz.
Biliyorsunuz; zehir denen şey aslında “miktardır.” Her şeyin fazlası yarardan çok zarar doğurur. Evet, kâr olmadan serbest piyasa olmaz. Ancak makul kârdan fazlası sürdürülebilir olmadığı gibi piyasayı da bozar. Fahiş kâr, ancak birilerinin zararıyla mümkündür. Daha fazla teşvik, ancak kaynak tahsisine daha fazla müdahale edilmesiyle sağlanır. İhtiyaçtan fazla destek ise ancak diğerinin kaderine terk edilmesini beraberinde getirir.
Küresel salgında hafızamızı tazeledik ve bağışıklık geliştirme süreçlerini hatırladık. Belirli bir miktar patojene maruz kalmanın bağışıklığı artırdığını, bünyeyi güçlendirdiğini yaşayarak gördük, görüyoruz. Enerji piyasalarının içinde bulunduğu geçici nitelikteki sorunlar da esasen böyledir. Bu süreç enerji sistemlerimiz, piyasalarımız için bir nevi stres testi işlevi de görmüştür. Bugüne kadar ortaya çıkan sonuçlara baktığımızda, sektörümüz bazı küçük aksaklıklara rağmen stres testinden başarıyla geçti diyebiliriz. Ben bu geçici sürecin sonunda daha dirençli bir enerji sektörümüz olacağına inanıyorum.
Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz değerli şair ve fikir adamı Sezai Karakoç’un dediği gibi “Geceye yenilmeyen her kişiye ödül olarak bir sabah. Bir gündüz bir güneş vardır.” Bu vesileyle tanışmış olmaktan onur duyduğum büyük ustaya da Allah’tan rahmet, sevenlerine baş sağlığı diliyorum.
“NET SIFIR SALIM AMACI ÇERÇEVESİNDE CİDDİ ADIMLARIN ATILMASI ELZEMDİR”
Türkiye, Paris Anlaşması’na uyum sürecinde 2053 yılını, emisyonu net olarak sıfıra indireceği tarih olarak taahhüt etmiştir. Takdir edersiniz ki “net sıfır salım” amacı çerçevesinde ciddi adımların atılması, sürecin etkin ve adaletle yönetilmesi elzemdir.
Bu tür toplantılarda tüm paydaşların değerlendirmelerini dinlemek, öğrenmek, bütüncül bakış açısının olgunlaşmasına ve nihayetinde somut politikalara dönüşmesine hizmet eder.
“YERLİ VE MİLLİ OTOMOBİLİMİZ İNŞALLAH 2022 YILININ SONUNDA ÜRETİM BANDINDAN İNECEK”
Bu bağlamda önümüzdeki döneme ilişkin önemli gördüğüm iki konuyu paylaşmak isterim. Yarım yüzyıldır hayalini kurduğumuz yerli ve milli otomobilimiz inşallah 2022 yılının sonunda üretim bandından inecek.
Elektrikli araçların yaygınlaşması, yeterli şarj altyapısının varlığına, şarj hizmetinin ülke sathında sunulabiliyor olmasına bağlıdır. Bu kapsamda Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan yasa değişikliği önerisinin kısa sürede yasalaşmasını diliyorum. Biz EPDK olarak, yasa taslağını esas alarak ikincil mevzuat çalışmalarını da planlamış bulunuyoruz.
Ekonomimiz açısından elektrikli araçlar kadar önemli gördüğüm bir diğer konu ise karbon fiyatlamasıdır. Önümüzdeki Ocak ayında toplanacak iklim şurası sonrasında ülkemizin karbon azaltımına ilişkin yol haritası daha da belirginleşip, karbon fiyatlamasına ilişkin esaslar olgunlaştığında EPDK kendi üzerine düşeni basiretle yerine getirmeye hazırdır. Karbon fiyatlamasında EPİAŞ’ın görevlendirilmesi halinde, karbon piyasasının EPDK’nın gözetiminde en kısa sürede işletmeye hazır hale getirileceğini de özellikle vurgulamak isterim.
Son olarak sektörümüz için hayati önemi haiz dijitalleşme alanındaki çalışmalarımıza değinmek istiyorum. Zira enerji sektörünün dijitalleşmesi; büyümeye ve istihdamın gelişmesine katkıda bulunacak, Türkiye’nin dünyadaki rekabet gücünü arttırırken ürün ve hizmetler için yeni küresel pazarlar açılmasına da vesile olacaktır.
Enerji sektöründe kullanılan yazılımları incelediğimizde büyük bölümünün yurt dışı kaynaklı yazılımlar olduğunu görüyoruz. Bu durum hem dışa bağımlığımızı arttırmakta hem de siber güvenlik noktasında zaafiyete açık bir yapıya yol açmaktadır. Bize düşen; paydaşlarımızın her alanda tam bir yerlileşme mantığı ile hareket etmesini sağlamak, üniversitelerimizin ve bilim adamlarımızın desteği ile bu yeni dönemin doğasına uygun projeler geliştirmesine öncülük etmektir.
“MİLLİ AKILLI SAYAÇ SİSTEMLERİ PROJEMİZİ KAMUOYU İLE PAYLAŞACAĞIZ”
Önümüzdeki günlerde sektörümüz ile elbirliği içinde geliştirdiğimiz milli akıllı sayaç sistemleri projemizi kamuoyu ile paylaşacağız. Kısa adı MASS olan bu proje ile harcadığımız enerjinin miktarını ve kalitesini ölçen, bu enerjinin en verimli ve en kısa yoldan müşterilerin hizmetine nasıl sunulacağı hususunda önemli bilgiler içeren, sayaçlara yapılan müdahale veya sayaç arızalanma durumlarını dağıtım şirketlerine ileterek yönlendirme yapabilen bir mobil uygulama sistemini hayata geçireceğiz.
Ayrıca bir diğer AR- GE çalışması olan “Yerli Enerji Yerli Teknoloji Projesi” de inşallah sektörümüze yeni bir soluk getirecek. Ülkemizde büyük cari açığa neden olan yabancı menşeli yazılımlara her yıl ödenen lisans ve bakım bedellerinin ülke içerisinde kalmasını sağlayacaktır.
“ASLA YEİSE KAPILMADAN GELECEĞE OMUZ OMUZA YÜRÜMELİYİZ”
Son 20 yılda enerji piyasalarında pek çok rekor kırıldı. Çok yüksek hacimli yatırımlar yapıldı. Yeni istihdam sağlandı… Daha önce olmayan iş modelleri geliştirildi. Bütün bunları hep birlikte başardık. Hepimizin ortak amacı enerjinin tüketicilere güvenilir, kaliteli, sürekli ve makul fiyatlardan sunulmasıdır. Bunun anahtarı da sürdürülebilirliktir. Öngörülebilirliktir. Hukukun üstünlüğüdür. Geleceği öngörme, hatta kurabilme iradesini egemen kılmaktır. Hepimiz bu doğrultuda şevkle çalışmaya devam edelim.
Hedeflerimize ancak birlikte çalışarak birlikte üreterek ulaşabiliriz. Bunun için de sektör olarak bir ve beraber olmalı asla yeise kapılmadan geleceğe omuz omuza yürümeliyiz. Ben bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken 11. Türkiye Enerji Zirvesi’nin sektörümüze hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.”
Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak
‘Yatırım heyecanının ülkeye döndüğünü görüyorum’
İki yıl aradan sonra burada olmak ve neredeyse iki katı büyüklükte bir salonda bu kadar kişinin önünde olmak beni gerçekten heyecanlandırıyor. Zor bir yıl oldu ama bu bizim için değil bütün dünya için zordu. Pandemide hızlı bir şekilde aşının gelmesiyle beraber ekonomik büyümeler ve enerjiye talep ciddi anlamda arttı. Bu da global anlamda birtakım dengesizlikleri beraberinde getirdi. Geçen sene yatırımları öteleyen doğal gaz ve petrol şirketleri bu seneye hazırlıksız yakalandılar ve o tarafta fiyatlar ciddi anlamda arttı. Bu fiyatların artmasına paralel olarak insanlar çatı GES gibi alternatif yatırımlara yöneldiler. Güneş panelleri fiyatları da artmaya başladı. Diğer taraftan ekipman fiyatları artmaya başladı.
ENERJİ YATIRIMLARININ ÖNÜ AÇILDI
Önümüzde bizi bekleyen önemli bir sorun var. Bu soruna geçmeden önce Türkiye’deki duruma bakmak istiyorum. Türkiye bu sene Sayın Bakanımızın da açıkladığı üzere çift haneli büyümeleri görecek. Önümüzdeki yıllarda da buna paralel büyümeleri göreceğiz gibi gözüküyor. En önemli sebep Amerika ile Çin’in arasında yaşanan ticari savaşlar diyebiliriz. Bunun Türkiye için büyük bir fırsat olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Türkiye’ye ciddi anlamda yabancı yatırımcının fabrika kurmak için geldiğini görüyoruz. Daha bu sene birçok yeni organize sanayi bölgesi açıldı ve bunları yatırımcılar kapış kapış aldılar. Kurlarda dalgalanmalar oluyor ama bir taraftan da inanılmaz derecede fabrika ve yatırımlarını buraya kaydırmaya çalışan firmaların da olduğunu görüyoruz. Biz de Zorlu Grubu olarak beyaz eşya kapasitemizi önümüzdeki üç yıl içinde yüzde 70 oranında arttırmayı hedefliyoruz. Gördüğünüz üzere ciddi bir talep oluşacak. Bu talebi karşılamak enerji sektörü için önden koşmak oluyor. Arkadan değil hep önden koşan, yatırımcıların önünü açan bir sektör olarak önümüzdeki dönemde görüyorum ki enerji yatırımlarının önü açılmıştır ve yapılmak zorundadır. Az önce de bahsettiğim üzere küçük bir sıkıntımız var. Biliyorsunuz enerji ve ekipman fiyatlarında yüzde 100’e varan artışlar gerçekleşmiş durumda. Bu artışların belirlenmiş olan birtakım tarifeler karşısında zorlayıcı olacağını öngörüyoruz. Tabii bu artışlar kalıcı mı değil mi bu da çok önemli bir soru işareti. Eğer kalıcıysa ona göre tedbir almak gerekiyor. Bunu da iyi analiz edip hızlı bir şekilde hareket etmemiz lazım. Aynı zamanda altyapı yatırımlarımızı da gerçekleştiriyoruz. Özellikle dağıtım şirketleri tarafından önümüzdeki dönemlerde yapılacağını öngörüyorum.
Herkes benim elektrikli araçlardan konuşmamı bekler. Görüyoruz ki artık orada da işin önü açıldı. İnşallah gerekli regülasyonlar gelecek ve o alanda da yatırımlarımızı yapmaya devam edeceğiz. Tekrar yatırım heyecanının ülkeye döndüğünü, bu alanda herkesin bu heyecanı hissettiğini görüyorum. Herkese tekrar Türkiye Enerji Zirvesi’ne hoş geldiniz diyorum.
Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler
‘İnsanoğlu enerjinin beraberinde getirdiği refaha layıktır’
Burada, sektörümüzün tüm paydaşlarının başta kamu olmak üzere 4 piyasanın tüm temsilcilerinin bir arada olması, bizlerin de konuşmasını, paylaşmasını, ders çıkartmasını beraberinde getiriyor. İnanıyorum ki bu birliktelik bizim enerji sektörümüzü daha ileriye taşıyacaktır.
Bugün enerji sektöründe yaşadıklarımızı ‘trelema’ adında bir üçleme üzerinde tanımlayabiliriz. Trelema iktisatta imkansız üçleme anlamına geliyor. Bizim enerji sektörüne uyguladığımızda ise üçgenin bir kenarında sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği var. İkinci kenardaysa bunun maliyetleri ve fiyatlaması geliyor ve üçüncü kenar da tabii ki arz güvenliği. Bu üçgenin sağlıklı ve dengeli çalışması için de optimum noktada tutulması için de bizler varız. Enerji politikaları ve piyasaları var. Birinci kenara bakarsak bu iklim değişikliği kapsamında küresel ekonomi düşük karbonlu bir temele doğru götürülmesi için acil olarak tanımlanan yeni politika ve önlemlerin alınması gerekiyor. Bugünkü karbon salımı içinde de en büyük paya sahip enerji sektörü olarak sorumluluğu üzerimize alıyoruz. Bu kapsamda gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında da eşit bir uygulama var. Ama maalesef burada adalet aranmadan yapılması gereken hususlar aranıyor ve bu bağlamda da bizlerin bağlayıcı taahhütleri ortaya çıkıyor. Enerji sektörü olarak bizim gelecek stratejilerimizi gözden geçirmemiz gereken bir süreçteyiz.
Başta sanayi olmak üzere bireysel olarak da evlerimize kadar da hayatımızı etkileyecek önemli değişiklikler yapma sorumluluğumuz var. Gelişmiş ülkelerin bu değişimi kendi ekonomik gelişimleri için bir fırsata çevirme üzerine de koydukları kısıtlamalar, mutabakatlar, standartlar da hayatımızın bir parçası haline geldi. Bizim de enerji sektörünün bu dönüşümünde ciddi rolümüz ve sorumluluğumuz geliyor. Dolayısıyla kısa ve uzun vadeli planlarımızın odağına sürdürülebilirliği, iklim değişikliğini ve bütün bunlara bağlı olarak da enerji dönüşümünü koymak zorundayız. Bu dönüşümün bir de maliyeti var. Orada da üçgenin ikinci kenarına geçiyoruz. Maliyet ve fiyat konusunda da gündeme geliyoruz. Zorlandığımız konulardan bir tanesi enerji maliyetleri hayatımızın her alanında enerjide dışa bağımlılığımızdan borçlanmamıza, büyümemizden gündelik hayatımıza kadar çok önemli rol oynuyor.
Bakanlığımızın 2019-2023 strateji planlarının en önemli hedeflerinden bir tanesi de piyasa öngörülebilirliği. Dolayısıyla bu kapsamda enerji fiyatlanmasının serbest piyasa anlayışını yürütürken belirli dönemlerde makul olabilecek sübvansiyon uygulamaları yapıldı. Bugün belki de Rusya’dan aldığımız doğal gazı kendi ihracat kanalımızla Avrupa’ya belki de oradaki sanayiciye ve tüketiciye daha fazla fayda sağlamış olabiliriz. Bugün sadece ülkemizde değil küresel boyutta tedarik sürecinde yaşanmış olan kırılganlık, anormal artış, talebin artmasıyla birlikte maliyetler ve fiyatlar üzerinde büyük baskı yaratmıştır. Öngörülebilirliğin azaldığı bu dönemde hem yerli hem uluslararası yatırımcıların yeni yatırım yapmak yönünde iştahları da azalmıştır. Bu da bizi üçgenin son kenarına, arz güvenliği riskine getirmektedir.
YATIRIMLAR, ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNÜ DESTEKLEYECEK ŞEKİLDE YAPILMALI
Enerji sektöründeki geçtiğimiz 10 yıl içindeki hızlı yatırımın esasında ciddi şekilde azaldığını görüyoruz. Sektörümüzdeki yatırımlar ortalama 5 yıl sürüyor. Bununla birlikte enerji talebi de artıyor. Pandemi sonrasında gördüğümüz rakamlarda talep artışının ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Kapasite artışlarında özel sektör yatırımcılarının yeterli ve güvenli arzı sağlayamaması sonucu bugün de olduğu gibi gündemimizde olan kanun teklifiyle kamunun tekrar kapasite yatırımı yapmasını gündeme taşımak zorunda bırakmıştır. Ancak unutulmaması gereken en önemli husus yeni kapasite yatırımlarının iklim değişikliğini esas alan enerji dönüşümünü destekleyecek şekilde yapılması ve yine stratejik planımız içinde yer alan kaynaklarımızın en verimli şekilde kullanılmasıdır. Ülke olarak bu yaklaşımı uzun zamandır sergiliyoruz.
Yenilenebilir enerji dönüşümünü desteklemek, verimlilik artırıcı projeleri şebekeye entegre etmek gibi senaryoların tamamlayıcısı olarak gördüğümüz iletim ve dağıtım altyapı yatırımlarının gerekliliği. Keza elektrikli araçların bile gelmesi dağıtım şebekelerine ilave büyüme gerektirecektir. Bu kapsamda şebeke ölçeğinde depolamalar, yeni yakıt olarak hidrojen gibi yeni teknolojilerin ülkemizde geliştirilmesi her anlamda oyunu değiştirebilecek, bizi uluslararası alanda rekabetçi hale getirecek unsurlardır. Bugün EPDK’nın Ar-Ge çalışmalarına verdiği destek de bu kapsamda çok önemlidir. Biz de elimizden gelen gayreti göstermeliyiz. Bu üçgenin dengede tutulmasının en önemli konusu oyunda değişiklik yapmak, bu imkansızlığı imkanlı hale getirmek için çaba sarf etmek gerekiyor. Kendi içinde bu tezatlıkları barındıran bu üçgenin içinde vatandaşlar var. Hepsinin özünde insan var. Ve insanoğlu enerjinin beraberinde getirdiği bu refaha layıktır. Bunu yaparken de gelecek nesilleri düşünme sorumluluğu vardır.
Türkiye Enerji Zirvesi Başkanı Mustafa Karahan
‘Enerjinin tüm paydaşlarının yer aldığı bir aile toplantısı’
Aslında şükür kavuşturana demek istiyorum. Bir sene aradan sonra böyle bir buluşma heyecanla beklediğimiz bir buluşmaydı. Görüyorum ki bütün sektör aynı heyecanı paylaşıyor. Zira bu sene farklılık yaptık ve Pazar gününden başladık organizasyona ve iki tane ciddi katılımlı sunum gerçekleştirdik. Şöyle bir geçmiş yıllardaki konuşmalarıma baktım. Her sene bu sene zor bir yıl oldu diye başlamıştık ama inşallah bundan sonra daha iyi moralle açarız diye düşünüyorum. Pandemi sebebiyle hem Türkiye’de hem dünyada zor bir sene yaşadık.
Türkiye Enerji Zirvesi’ni enerjinin tüm paydaşlarının yer aldığı bir aile toplantısı olarak gerçekleştiriyoruz. Öncelikle kamunun tüm mensupları gerek EPDK gerek Bakanlığımız sektörle birebir görüşmelerini yaptılar. Zirve’nin devamında ise paneller ve sunum konuşmalarıyla sektörün bütün görüşlerini paylaşıyoruz. Hepinize tekrar hoş geldiniz diliyorum.
11. Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında gerçekleştirilen tüm oturumlara buradan ulaşabilirsiniz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Yeni yapılacak kamu binalarına “yeşil sertifika” zorunluluğu getiriliyor23 Kasım 202417:10 Pomega’dan 2 GWh ek kapasite için 180 milyon dolarlık yatırım planı23 Kasım 202409:10 LPG piyasası lisans başvurularında “EPDK Başvuru Sistemi” değişikliği23 Kasım 202408:47 Enerji bakanları, bölgesel işbirliğinin önemini vurguladı22 Kasım 202418:18 Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Energy Forum’da konuştu22 Kasım 202417:54