Küresel enerji piyasalarında rüzgâr enerjisiyle başlayan ve sonrasında güneş enerjisiyle devam eden hızlı dönüşüm ve büyüme sürecinde teşvikler çok önemli rol oynadı. Bu teşvikler yıllar içinde düşen maliyetlerle birlikte gerilemeye başladı ve halen ihtiyaç duyulan pazarlarda farklı modellerle varlığını korumaya devam ediyor. Türkiye, 90’lı yılların sonlarına doğru artan elektrik talebini ağırlıklı olarak termik kaynaklarla hızlı […]
Küresel enerji piyasalarında rüzgâr enerjisiyle başlayan ve sonrasında güneş enerjisiyle devam eden hızlı dönüşüm ve büyüme sürecinde teşvikler çok önemli rol oynadı. Bu teşvikler yıllar içinde düşen maliyetlerle birlikte gerilemeye başladı ve halen ihtiyaç duyulan pazarlarda farklı modellerle varlığını korumaya devam ediyor.
Türkiye, 90’lı yılların sonlarına doğru artan elektrik talebini ağırlıklı olarak termik kaynaklarla hızlı bir şekilde karşılamaya çalıştı. Sonrasında ise doğal gazın elektrik üretiminde artan ağırlığının yarattığı maliyet baskısı ve dışa bağımlılığın yarattığı arz güvenliği kaygısıyla elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir kaynakları en önemli politika önceliği olarak belirledi.
Kamunun elektrik üretim yatırımlarından çekilerek yerini özel sektöre bırakması ve yerli ve yenilenebilir kaynakların politika önceliği olması, bu yatırımlar için alım garantili teşvik modeline olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştı. 2011 yılında Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) adıyla hayata geçen alım garantili teşvik modeliyle, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’da (YEK Kanunu) yer verilen tesislerden 31 Aralık 2020 tarihine kadar işletmeye girecek olanlara 10 yıl süre ile alım garantisi uygulaması başlatıldı.
2012’den itibaren yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırımların artmasıyla birlikte kurulu güç artışında hızlı bir büyüme dönemine girildiği görülüyor. YEKDEM, yatırımcılara ve finans kuruluşlarına sağladığı öngörülebilirlikle yatırımların finanse edilebilirliğini kolaylaştırarak hızlı büyümenin önünü açan en önemli etken oldu. Enerji sektörüne sağlanan yaklaşık 70 milyar dolarlık kredinin yaklaşık 40 milyar doları YEKDEM kapsamındaki santrallere verilen kredilerden oluşuyor.
2015 sonrası elektrik piyasasında spot fiyatların YEKDEM fiyatlarının altında seyretmesi, döviz kurlarındaki volatilitenin etkisi, fiyat ve kur riski nedeniyle YEKDEM’e ilgi arttı. Bu durum, yenilenebilirde artan üretim kapasitesiyle birleşince YEKDEM maliyetlerinde büyük bir artışı beraberinde getirdi.
YEKA’LARIN KÜÇÜK DİLİMLERE BÖLÜNMESİ SEKTÖRÜN DEVAMLILIĞI AÇISINDAN ÖNEMLİ
Yüksek YEKDEM teşviklerinin getirdiği mali yükü düşürmek ve yenilenebilir enerji yatırımlarında kullanılan ekipmanlardaki yerlilik oranını yükseltmek için geliştirilen YEKA modeli ile ilk başta 1.000’er MW rüzgar ve güneş yarışmaları sonuçlandırıldı. Yerli ekipman üretimi yatırımının ekonomik olabilmesi için ölçek yaratmak amaçlı olarak büyük kapasitelerle başlayan YEKA yarışmalarının 2019 Mayıs ayında tamamlanan YEKA RES 2 Rüzgar yarışmasında her biri 250 MW kapasiteli olmak üzere 4 yarışmayla sonuçlandırılması ve bu sene sonuna kadar yarışma takviminin açıklanması beklenen Mini YEKA GES’lerde toplam kapasitenin 30-40-50 MW gibi daha düşük parçalara bölünerek yapılacak olması sektörde devamlılığının sağlanması açısından oldukça önemli. Rüzgar ve güneş enerjisi sektöründe yatırımcılar, tedarikçiler ve EPC firmalarının ayakta kalabilmesi için yarışmaların yerli ekipman katkısı gözetilerek tabana yayılarak devam etmesi önemli.
YEKDEM NASIL VE NEDEN DEVAM ETMELİ?
Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarındaki hızlı büyüme ivmesinin arkasındaki temel etken olan YEKDEM mekanizması yatırımcılar için neden hala önemli?
Rüzgar ve güneş enerjisinde yaşanan büyük maliyet düşüşlerine rağmen Türkiye gibi ülkeler gelişmiş batılı ülkelerin aksine yenilenebilir enerji yatırımlarında teşvik mekanizmasına kısa ve orta vadede ihtiyaç duymaya devam edecek. Bunun en temel nedenlerini
• Uzun dönemli finansmana ihtiyaç duyulması ve ülkemizde tasarruf seviyelerinin etkisiyle yatırımların finansmanında dışarıya bağımlılığının devam etmesi,
• Son 1,5 yıllık dönemde dış politik sebeplerle finansal saldırıya maruz kalan ekonomimizde kurlardaki volatilite,
• Elektrik fiyatlarının piyasa dinamikleri tarafından belirlenemediği için olması gereken seviyelerin altında seyretmeye devam etmesi ve buna bağlı belirsizlik olarak sıralayabiliriz.
Bankaların kur ve fiyat riski nedeniyle yenilenebilir enerji yatırımlarında sabit fiyatlı bir taban fiyat olmadan yenilenebilir yatırımlarının finansmanına sıcak bakmadıkları herkesin malumu. Bu durumda YEKDEM’in revize edilerek bir süre daha devam etmesi piyasa aktörleri ve bankacılık kesimi tarafından yatırımların devamı ve sektörün sürdürülebilirliği açısından bir ihtiyaç olmaktan ziyade bir gereklilik olarak değerlendiriliyor. YEKDEM’in nasıl ve ne şekilde devam edebileceğine ilişkin bir süredir Bakanlık ve EPDK ile de paylaşılan çeşitli politika önerileri mevcut. Ankara’nın piyasanın ihtiyaçlarını da göz önüne alarak bir ara yol bulacağı konusunda piyasa paydaşları iyimser bir beklenti içinde olmakla birlikte konunun henüz netleşmemiş olmasının yarattığı belirsizliğin ortadan kaldırılmasının yatırımcıların önünü görebilmesi açısından ivedilik taşıdığı da muhakkak.
YEKDEM sonrası için gündeme gelen alternatif modeller hem avantaj hem de dezavantajları ekseninde tartışılıyor.
Piyasada tartışılan modeller arasında öne çıkan ve hemen herkesin mutabık olduğu ilk seçenek mevcut YEKDEM sisteminin yeni fiyatlarla revize edilerek devam etmesi. Rüzgar ve güneşte düşmeye devam eden maliyetler ve son dönemdeki ihalelerde oluşan fiyatlar da dikkate alınarak makul seviyelerde alım fiyatlarının belirlenmesi. Ayrıca 10 yıllık alım garantisi süresinin 15 yıla çıkarılarak süre uzatımı da sektörün Ankara’ya sunduğu öneriler arasında yer alıyor. Ayrıca yerli ekipman kullanımına yerli katkı desteği ile hem yurtiçinde üretilen bu ekipmanlara olan talebin artırılması hem de yatırımcılara ilave katkı sağlanması da sektörün beklentileri arasında. ancak yerlilik desteği, özellikle Avrupa merkezli fonlar tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor. bu nedenle yerlilik desteğinin geliri artırıcı desteklerden, yatırım ve işletme maliyetlerini azaltıcı teşviklere doğru kaymasını bekleyebiliriz.
Konuşulan diğer alternatiflerden bazılarını kısaca şu şekilde sıralayabiliriz:
• PTF + prim üzerinden belirlenecek sabit bir alım fiyatı,
• Stratejik HES’lere sağlanacak teşvikler,
• Biyogaz ve biyoyakıt teşviklerinin detaylandırılarak jeotermalle birlikte bu kaynaklara dayalı yatırımlar için belirlenecek teşviklerin ve alım fiyatlarının bu sektörlerin yatırım maliyetleri de göz önüne alınarak belirlenmesi,
• Rüzgar ve güneş gibi maliyetleri hızla düşen teknolojilere yönelik formül bazlı veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi gibi yöntemlerle revize edilebilen bir fiyatlama mekanizması oluşturulması,
• Dağıtık sistemlere verilen teşviklerle büyük ölçekli yatırımlara verilen teşviklerin farklılaştırılması,
• Tedarik şirketlerine belli oranda alım yükümlüğü getirilmesi,
• Büyük tüketicilerle üreticiler arasında ikili anlaşmaların teşvik edilmesi.
• Seneye açılması planlanan EPİAŞ’ın Vadeli Elektrik Piyasasında yeterli derinlik oluşması durumunda buradaki satış fiyatları alternatif bir finans aracı kullanmak.
Fiyat kadar önemli bir konu da yarışma yönteminin ne olacağı. Çünkü 2008’den bu yana hak kazanmış; ancak ilerleme sağlanamamış 7.000 MW civarında proje var. Bunların ve yeni yarışmalar sonucu kazanılacak sahaların, yatırım yapılabilir iletim kapsitesinin ve ülkenin önünü tıkamamasını sağlayacak yöntemlerin getirilmesi gerekiyor.
2020 sonrası için çeşitli modeller ve öneriler sektör dernekleri tarafından Ankara’daki ilgili kurumlarla paylaşılıyor. Geçtiğimiz aylarda açıklanan “Yeni Ekonomi Programı 2020-2022” ‘Fiyat İstikrarı’ başlıklı bölümde yer alan ‘Politika ve Tedbirler’ arasındaki aşağıdaki madde, 2020 sonrası için yürütülen model çalışmalarının nasıl şekilleneceğini yatırımcılar ve finans kuruluşları açısından çok daha önemli hale getirmiş durumda.
“Mal ve hizmet fiyatlarındaki kur geçişkenliğini azaltmak için bazı ithal ürünlerin yerlileştirilmesi, alım garantili enerji kontratlarının yerlilik oranı da dikkate alınarak Türk lirası bazlı olması sağlanacaktır.”
Bu maddenin YEKDEM desteklerini kapsayıp kapsamayacağı tartışma konusu durumda.
TL CİNSİNDEN ALIM GARANTİLİ MODEL VE FİNANSMAN
İster YEKDEM’in daha düşük fiyatlarla revize edilmiş hali ister diğer alternatif modellerden birisinin 2020 sonrası yenilenebilir enerji yatırımlarının teşviki için seçilmesi. Tüm modeller alım fiyatlarının TL mi yoksa döviz cinsinden mi olacağı noktasında düğümleniyor. TL üzerinden uzun vadeli finansmanın zor ve maliyetli olması ve küçük yatırımcıların TL araçları yönetmekte zorlanacağı beklentisi yatırımcıların ve finans kuruluşlarının TL bazlı teşvik sistemi yerine döviz bazlı teşvik sisteminin devam etmesine yönelik beklentilerindeki ana nedenler olarak öne çıkıyor. Finans kuruluşları uzun süredir 2020 sonrası sabit fiyatlı bir taban fiyat olmamasının bankalar açısından fiyat riski yaratacağına, bu durumun ise yatırımcıların finansman bulmasını zorlaştıracağına dikkati çekiyor. Sektörün sürdürülebilirliği ve enerjide yerli ve yenilenebilir kaynaklardan en yüksek oranda yararlanabilmemiz açısından bu yatırımların sürdürülebilirliği oldukça önemli. Bu yüzden hangi modelin seçileceği kadar teşviklerin TL mi yoksa döviz cinsi üzerinden mi olacağı da önemli bir soru işareti.
Sektörde yatırımcılarla finans kurumları açısından öngörülebilirliğin sağlanması ve sürdürülebilir bir piyasa için konunun bir an önce netleştirilerek bir yol haritasının ortaya konulması ivedilik arz ediyor.
RÜZGARDA 6 GW’LIK PROJE İÇİN DE GÖZLER ANKARA’DA
Rüzgar enerjisi yatırımcıları 31 Aralık 2020 tarihine kadar ellerindeki projeleri hayata geçirerek YEKDEM’den yararlanmak için tüm güçleriyle çalışmalarına devam ederken özellikle ÇED davalarına takıldığı için mücbir sebeplerle duran ve 31 Aralık 2020’ye yetişmeme ihtimali olan RES’ler için 1-2 yıllık ek süre tanınmasını ve bu santrallerin devreye giriş tarihine kadar geçen sürenin 10 yıllık YEKDEM alım süresinden düşülmesini ve projelerin ülke ekonomisine kazandırılmasını istiyor. Önerinin Ankara’da olumlu karşılandığı ve değerlendirildiği belirtiliyor.
31 Aralık 2020 sonrasında devreye girmesi söz konusu olan yaklaşık 5 GW’lık önlisans ve/veya lisanslı rüzgar enerjisi projelerinin (Kasım 2007 öncesi ve sonrası ile Nisan 2015 başvurularından doğan projeler) revize edilecek yeni YEKDEM fiyatları üstünden ve 10 yıl için geçerli olacak güncellenmiş yerli katkı desteklerine hak kazanması için de gözler Ankara’ya çevrilmiş durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2025 yılı bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda18 Kasım 202418:30 Eski tip sürücü belgelerinin yenilenmesi için süre uzatıldı18 Kasım 202418:29 Kobi’lere yeşil dönüşüm desteği sağlanacak18 Kasım 202418:28 “Win Solar” Gaziantep Enerji Zirvesi’nin yıldızı oldu18 Kasım 202415:57 ŞA-RA Enerji ve Çukurova Üniversitesi’den öğrencilere uygulamalı eğitim fırsatı18 Kasım 202414:38