Yatırım için zaman daralıyor

KKTC’nin elektrik enerjisi kurulu gücü, KIBTEK’in sahip olduğu 2 adet 60 MW Buhar Türbini, 8 adet 17 MW Dizel Makina, 1 MW gücünde güneş enerjisi santraline ek olarak, AKSA’nın da 8 adet 17.5 MW Dizel Makina ve 1 adet 8 MW’lık Atık Isı Buhar Kazanı ile birlikte toplam 405 MW iken, Operasyonel Emreamade gücümüz toplam 336 MW‘tır. Bunun yanı sıra Ağustos 2020 tarihi itibarı ile de toplam 61 MW da özel ve tüzel kişilerin kurmuş olduğu GES’ler mevcuttur.

KKTC olarak 2017 yılı yaz puantımız 333 MW, 2018 yılı yaz puantımız 339 MW olarak gerçekleşirken, 2019 yılı yaz puantımız Çoklu Tarife Sistemine geçiş ve artan güneş enerjisi sistemi kurulumlarına bağlı olarak 311 MW olarak gerçekleşti. KKTC tarihinde ilk kez 2019 yılında kış puantı yaz puantının üzerine çıkarak 322 MW olarak gerçekleşmiştir. Güneş enerjisi sistemi kapasitelerinde yaşanan ciddi artış ve bu sistemlerin amacına uygun olarak kullanılamaması ile güneş enerjisi sistemine sahip tüketicilerin elektrik enerjisi tüketimlerinde yaşanan dramatik artışlar kış puantını tetikleyen en büyük sebeplerden biri olmuştur. Şüphesiz ki kış puantının Operasyonel Emreamade gücümüzün üst limitine dayanmış olması ciddi bir sorundur. Şöyle ki: Yaz puantı yaz aylarında, gündüz saatlerinde gerçekleştiği için güneş enerjisi sistemi gibi alternatif enerji kaynaklarının doğru yönetimi ile düşürülebiliyorken, Kış Puantı kış aylarında, gece saatlerinde gerçekleşiyor ve kurulu güç olarak sahip olduğumuz tek alternatif enerji kaynağı olan güneş enerjisi sistemleri ile gece üretim yapma ve bu puant yüke müdahale edebilme şansımız mevcut durumda maalesef yoktur.

Son 20 yılın yıllık toplam enerji tüketimi ve puant yük rakamlarına baktığımızda da yıllık ortalama yüzde 5’lik bir artış olduğunu gözlemliyoruz. Hal böyle iken gidilecek köyün minareleri de şimdiden görünüyor. Yaklaşmakta olan buz dağından yara almadan kurtulmanın tek yolu elektrik enerjisi üretimi alanında gerekli yatırımların yapılarak kendi kendine yetebilecek bir kapasiteye sahip olmak ama bu yatırımları da doğru yatırım modelleri ile yaparak, hem demode olmuş ve ekonomikliğini yitirmiş eski santralleri hem de çağdışı olan fuel oil ile elektrik üretiminden kurtulmak gerekmektedir.

Yaklaşmakta olan buzdağının görünmeyen ve suyun altında olan kısmı ise 2024 yılında sona erecek olan AKSA’nın garantili alım sözleşmesidir. Göreve gelen tüm hükümetler ve siyasiler tarafından ortak olarak dile getirilen “2024’te sözleşmesi sona erdiğinde AKSA’nın gideceğidir”. Lakin bu süslü sözler tamamen politiktir ve gerçeği yansıtmamaktadır. Şöyle ki; AKSA Sözleşmesi Mart 2024’te sona ermekle birlikte, bu sözleşme gereği görüşmeler sözleşmenin sona ereceği tarihten 18 ay önce (Eylül 2022) başlayacak ve sözleşmenin sona ermesine 12 ay kala (Mart 2023) sonuçlandırılarak, garantili alım sözleşmesinin devam edip etmeyeceği, devam edecekse hangi şartlar altında devam edeceği konusu bir sonuca kavuşturulacaktır. AKSA ile olan mevcut sözleşmenin içeriği ve modeli, özellikle de “Kira Bedeli” konusu da yine tüm siyasiler tarafından ortak olarak dile getirilen “rahatsızlıklardan” biridir.

Gerek AKSA gerekse diğer bir özel şirket ile modeli ve tarafları her ne olursa olsun, girilecek herhangi bir elektrik enerjisi alım sözleşmesinin sağlıklı koşullar altında, toplum faydasını gözetecek şekilde imzalanabilmesinin tek yolu önce kendi kendine yetebilmekten geçmektedir. Yukarıda vermiş olduğum rakamlardan da açıkça görülebileceği üzere, üretimin yaklaşık yüzde 45’lik kısmını elinde bulunduran AKSA’nın mevcut şartlarda elektrik enerjisi üretiminden çıkması, bugün üst limitine dayanmış olduğumuz elektrik enerjisi üretiminde ciddi bir açığa ve kaosa sebep olacağını görebilmek için âlim olmaya gerek yoktur. Hal böyle iken, kurulu güç kapasitesi olarak “muhtaç” pozisyonda, AKSA ile oturulacak müzakere masasında göreve gelen özellikle tüm Enerji Bakanlarının “memnuniyetsizliklerini dile getirdiği 3,7$ (Cent/kWh) olan Kira Bedeli” çok daha ağır şartlar altında imzalanabilecektir.

Müzakere masasına eli güçlü taraf olarak oturup, edilgen değil etken olarak şartları belirleyen taraf olabilmenin yolu önce kendi kendine yetebilmekten geçmektedir. Çağdaş ve sağlıklı bir elektrik şebekesine sahip bir ülke olabilmenin yolu ise, günün koşullarına uygun olarak gerekli yatırımları yaparak, önce kendi kendine yetecek kapasiteye sahip olmak, sonra da azami enerji arz güvenliğini sağlayacak şekilde sıcak ve soğuk yedek kapasiteye sahip olmaktan geçmektedir.

Özetle, KKTC olarak bizleri yılın belirli zamanlarında puant yüklerle ulaşılan üst limitlerde yaşanan kapasite ve enerji arz güvenliği sorununa ek olarak çok daha büyük kapasite problemleri beklemektedir. Bu problemleri aşabilmenin yolu ise basına süslü demeçler vererek zaman kaybetmekten değil, az da olsa hala zaman varken sahada gerekli yatırımları yapmaktan geçmektedir. Aksi takdirde buz dağına çarpmak kaçınılmazdır.