Rusya’nın boru hatlarıyla Avrupa’yı ahtapotun kolları gibi kuşatması yıllardır konuşula geliyor. Kuzey Akım ve Güney Akım projeleri telaffuz edildiğinde Avrupa ve Amerika’da Nermin Candan’ın “Olmaz olmaz, bu iş olamaz, hiç yalvarma bu iş olamaz” şarkısını andıran söylemler duyuyorduk. Ancak zamanla Kuzey Akım-1 yapıldı, Kuzey Akım 2’nin inşasına başlandı ve Güney Akım’dan türetilen TürkAkım’ın inşasının bitmesine […]
Rusya’nın boru hatlarıyla Avrupa’yı ahtapotun kolları gibi kuşatması yıllardır konuşula geliyor. Kuzey Akım ve Güney Akım projeleri telaffuz edildiğinde Avrupa ve Amerika’da Nermin Candan’ın “Olmaz olmaz, bu iş olamaz, hiç yalvarma bu iş olamaz” şarkısını andıran söylemler duyuyorduk.
Ancak zamanla Kuzey Akım-1 yapıldı, Kuzey Akım 2’nin inşasına başlandı ve Güney Akım’dan türetilen TürkAkım’ın inşasının bitmesine az kaldı. Durum böyle olunca bu sefer Moskova’dan Asu Maralman’ın “Kim demiş ki olmaz diye, yeter ki sen candan iste, bir ışık var gözlerimde, ötesini hiç düşünme… Olur olur, bal gibi olur” şarkısını duymaya başladık.
Durum böyle olunca, bu sefer “Olur, Olmaz” şeklindeki tartışmalara “kimler ne kazanacak, kimler ne kaybedecek” soruları eklendi. Derken, geçtiğimiz Eylül ayında, hiç kaile almadığım birinden, Fatih Terim’den durumu özetleyen bir açıklama gözüme çarptı: “Olur olmaz bilmiyorum ama açıkçası biz küçüğünü aldık!”
Şimdi eğer becerebilirsem bu özeti biraz açarak ne demek istediğimi anlatmaya çalışayım.
Bakmayın Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği, arz çeşitliliği ve Rus gazına olan bağımlılığın azaltılması yönündeki boş söylemlerine. Onun yerine, boş konuşmayan rakamlara bakın. Son bir kaç yıldır Rusya’dan yapılan gaz ithalatı rekor üstüne rekor kırıyor. Neden?
Çünkü Rus gazıyla rekabeti daima Rusya kazanır. Tıpkı, İngiliz efsane futbolcu Garry Lineker’in “futbol 22 kişinin 90 dakika boyunca bir topun peşinde koştuğu ve sonuçta hep Almanlar’ın kazandığı basit bir oyundur” demesi gibi.
Birçoğunuzun tanıdığı çok değerli bir büyüğüm, Lineker’in bu sözünden yola çıkarak Rusya ile doğal gaz müzakerelerini, “iki taraf arasında kazan-kazan temeli üzerine kurulu ama her zaman akıllı olanın, stratejisi ve planlaması olanın daha çok kazandığı müzakerelerdir” diye tanımlamıştı.
Gerçi Lineker meşhur sözünü bu yıl “ve sonuçta Almanlar’ın artık her zaman kazanmadığı” diye düzeltti ama değerli büyümün sözü bence halen geçerli.
Kuzey Akım ve TürkAkım boru hattı projeleri, Rusya’nın Ukrayna barajını aşarak Avrupa kalelerine yolladığı gollerdi. Bu iki gol ile Rusya, Ukrayna’yı bypass etme emeline bir adım daha yaklaşmış oldu.
Rusya’nın Güney Akım boru hattı projesi Avrupa Birliği’nin bastırması (üçüncü pakete ters düştüğü gerekçesiyle) ve Bulgaristan’ın mırın kırın etmesi yüzünden tozlu raflara kaldırıldı sanılırken Aralık 2014’te TürkAkım projesiyle yeniden hortlaması Avrupa Birliği’ni ve bazı Avrupa ülkelerini çok rahatsız etmişti.
TürkAkım projesinin (uçak krizi nedeniyle biraz aksamış olsa da) vücut kazanmaya başlamasıyla bazı ülkeler derin düşüncelere daldılar. Çünkü Rusya bu projeyle Ukrayna üzerinden geçirdiği gazı 31,5 bcm azaltacaktı. 2011 yılında Kuzey Akım-1 boru hattının faaliyete geçmesiyle Ukrayna üzerinden gaz transit miktarı zaten etkilenmişti (başka bazı nedenler de var ama karıştırmayalım şimdi).
Rusya’nın Kırım’ı Mart 2014’te ilhak etmesinden sonra (2015 yazında) yıllık kapasitesi 55 bcm olacak Kuzey Akım-2 projesini öne sürdü. Böylece ABD ve Avrupa Birliği’nde (özellikle Komisyon) kıyamet koptu. AB Komisyonu’nun Gazprom’a antitrust soruşturması ve Rusya’nın AB’yi Dünya Ticaret Örgütüne şikâyetiyle yaptığı karşı atak, Amerikan ve AB yaptırımları, AB Komisyonu’nun diğer manevraları, AB Parlamentosu ve Konseyi’nde hararetli “istemezük” tartışmaları gündemden hiç düşmedi.
Sonra ne oldu? Mayıs 2018’de Komisyon’un soruşturması bir şekilde tatlıya bağlandı. Dünya Ticaret Örgütü’nün Ağustos 2018’deki kararına hem AB hem Rusya, farklı nedenlerle de olsa, sevindi. Baktı olmuyor, Trump bile “bu projeye destek sağlayan Avrupalı şirketlere yaptırım uygularım” söyleminden geri döndü.
Avrupa Birliği’nin çeşitli organları halen kendi aralarında tartışmaya devam ederken Kuzey Akım-2’nin deniz kısmı inşaatı Eylül 2018’de başladı (Kasım sonuna kadar 300 km boru döşendi).
19 Kasım 2018 tarihinde Karadeniz’in altından döşenen ve her biri 15,75 milyar metreküp (bcm) kapasiteli iki boru hattından oluşan TürkAkım projesinin deniz bölümünün tamamlanması töreni yapıldı. Birinci hattan gelen gaz Türkiye’nin Ukrayna üzerinden geçen Batı Hattı’ndan aldığı gazı ikame edecek. İkinci hat ise Türkiye’yi terk ederek Yunanistan ve/veya Bulgaristan üzerinden Avrupalı tüketicilerin kullanımına sunulacak. Gazprom’un 7 milyar Euro’ya mal olmasını öngördüğü TürkAkımı boru hattında gaz akışının Ocak 2020’de başlaması planlanıyor.
Nerede kaldı 10 yıldır “Rus gazına bağımlılığı azaltacağız, şunu bunu yapacağız, Ukrayna’yı ezdirmeyiz, kahrolsun Kuzey Akım, Güney Akım, TürkAkım” diyenler? Demek ki neymiş, bazılarının menfaatleri diğer bazılarının menfaatlerinin önüne geçebiliyormuş ve dahası, arz kaynakları ve tedarik yolları çeşitlendirilmesi söylemleri icraata gelince havada kalabiliyormuş.
31 Aralık 2019 tarihinde Naftogaz ile Gazprom’un transit kontratı sona erecek.
O tarihe kadar ya Naftogaz ile Gazprom yeni bir anlaşma yapacak ya da Gazprom Ukrayna üzerinden gaz akışını sıfırlayacak.
İşte asıl sorun burada başlıyor.
Naftogaz ile Gazprom 31 Aralık 2019 öncesinde bir anlaşmaya varabilir mi? Zor gibi gözüküyor. Bazı nedenleri sıralayayım: Şu günlerde Ukrayna ile Rusya arasında yaşananlar, Ukrayna’da Mart ve Ekim 2019 da yapılacak seçimler, Mayıs 2019 Avrupa Parlamentosu seçimleri ve Ekim 2019’da yeni Avrupa Birliği Komisyonu (ne alaka demeyin).
O halde, 1 Ocak 2020 tarihinden sonra Ukrayna üzerinden ne kadar Rus gazı geçer sorusuna yoğunlaşmak gerekir. Bunun ne kadar önemli bir soru olduğunu Ocak-Mart 2020’de hep beraber göreceğiz.
Bu soruya verilen cevap sorulan kişiye göre değişiyor: Yıllık 15 bcm ile 50 bcm arası. Naftogaz’ın telaffuz ettiği rakam minimum 40 bcma. Ne kadar süreyle sorusuna ise her kafadan başka bir cevap geliyor. Bence, en azından 2023 yılına kadar.
Bu hesap biraz karışık gibi gözükebilir ama kabaca ana hatlarını sıralayayım.
Rusya’nın Ukrayna harici Avrupa’ya boru hattı gazı gönderme kapasitesi 100 bcma. Ukrayna’nın transit kapasitesi yıllık 140 bcm. Bu yıl Rusya’nın Türkiye dahil Avrupa’ya satacağı boru gazı miktarı 200 bcm üstünde olacak. Rusya’nın pazar payı vesaire nedenlerden ötürü önümüzdeki 5 senede de en az 200 bcm boru gazı ihracatı hedeflediğini varsayalım.
Kuzey Akım-2 ve TürkAkım toplam kapasitesi 86,5 bcma (55 bcma + 31,5 bcma). Rusya’nın Ukrayna üzerinden 2017 yılında geçirdiği gaz (Türkiye dahil) ise yaklaşık 94 bcm.
TürkAkım ve Kuzey Akım-2 muhtemelen 2023 yılından önce tam kapasite kullanılamayacağını varsayalım. Mevsimsel gaz akış farklılıklarını, boru hatlarının kapasite kullanımı, ACQ-MCQ gibi faktörleri de basitleştirmek için göz ardı edelim. Evet, fazla varsayım olduğunun farkındayım. Ama daha bitmedi.
Naftogaz yetkilileri, son derece yaşlı ve bakıma muhtaç olan boru hatlarının hayatını idame ettirebilmesi için en azından yıllık 40 bcm transit miktarına ve ciddi miktarda yatırım yapılması gerektiğini ifade ediyorlar. Bu “ciddi” kelimesinin dolar cinsinden karşılığı maalesef telaffuz edilmese de altı sıfırlı bir rakam olduğu düşünülüyor.
Naftogaz ile Gazprom arasında 2009 yılında yapılan kontrattaki transit tarifesine göre 2017 yılında Rusya Ukrayna’ya 3 milyar dolar civarında bir gelir sağlamıştı. Naftogaz ise bu kontrattaki tarifeyi 2 katı katına çıkarmış (1000 metreküp başına 57.70 dolar) ve tahkime gitmişti. Eğer Gazprom ile Naftogaz 31 Aralık 2019’dan sonra masaya otururlarsa giriş-çıkış metodolojisi uygulama mecburiyetinden dolayı transit tarifesinde ciddi bir indirim olmalı. Diğer yandan, Rusya’nın, Kuzey Akım-2 için ödeyeceği tarife şu anda Ukrayna’ya ödediğinin altında.
Hani bazı boru hatları için pahalı ve gereksiz falan deyip ahkam kesenler var ya. Merak ediyorum acaba kaçı pahalı ve gereksiz sonucuna tüm bu parametreleri değerlendirerek varmıştır. Böyle insanların yaptıkları yorumları duydukça aklıma hep aşağıdaki hikâye gelir.
Üst düzey bir tarım yetkilisi, bir köyü ziyaretinde, modern tarımın öneminden bahseder: “Eski usullerden fayda gelmez. Mesela şu ağaçtan bir kilo bile armut alacağınızı sanmam.”
Köylülerden biri onaylar: “Ben de sanmam”
Yetkili sorar: “Neden?”
Köylü cevabı yapıştırır: “Bu ağaç, armut ağacı değil de ondan.”
Ama bazen gerçek anlamda uzman olsanız bile işin içinden çıkamazsınız. Nasıl mı?
Buyurun size bir örnek:
3 öğrenci, futbol topu almak için dükkâna giriyorlar. Tezgâhtar topun fiyatının 30 lira olduğunu söylüyor. Öğrenciler 10’ar lira vererek topu alıyor ve dükkândan çıkıyor. Dükkân sahibi çırağa o topun indirimde olduğunu ve aslında fiyatının 25 lira olduğunu söylüyor. Çırağa 5 lira bozuk para verip öğrencilerin arkasından gönderiyor. Çırak yolda 5 lirayı 3 öğrenciye bölüştüremeyeceğini düşünüp 2 lirayı cebine atıyor ve her bir öğrenciye 1 lira verip geri dönüyor. Böylece topa öğrenciler 9’ar lira ödemiş oluyorlar (9×3=27). Çırak cebine 2 lira atmıştı. O halde, toplamda ödenen para 27+2=29 lira. Peki, geri kalan 1 liraya ne oldu?
Cevabı bana da söylerseniz sevinirim.
TürkAkım ve Kuzey Akım projeleri Rusya’nın Avrupa pazarına hâkimiyetini koruma yolunda gösterdiği bir başarıdır.
Öyle görünüyor ki Avrupa Birliği ve ABD, Ukrayna üzerinden Rus gazı geçişi durdurulmadığı müddetçe Kuzey Akım-2 ve TürkAkım projelerine göz yumacaklar. Diğer yandan, Rusya, Stokholm Tahkim Mahkemesi’nin Gazprom aleyhine verdiği kararları muhtemelen pazarlık konusu yapacak.
Peki, Rusya Ukrayna üzerinden yukarıda bahsettiğim 15-50 bcma gazı kaç sene geçirmek isteyecek dersiniz ? Başka bir şekilde sorayım: Bir süre kaç sene durumu idare ettikten sonra Rusya Kuzey Akım-3, TürkAkım-3 gibi projeleri gündeme getirmez mi?
Neden olmasın? Şöyle bir düşünelim.
TürkAkım’ın ikinci hattının Bulgaristan’dan girip Avusturya Baumgarten’a kadar gideceği dillendiriliyor. Peki, Yunanistan üzerinden İtalya’ya gitmesi daha mantıklı değil miydi? Yoksa TAP’ın akıbeti mi bekleniyor. Eğer TAP boru hattı projesinin İtalya ayağında 112 zeytin ağacıyla büyüyen politik sorunlar uzarsa belki de bakarsınız TAP ileride sadece Rus gazı taşır, kim bilir.
TürkAkım-2, Yunanistan üzerinden İtalya’ya giderse İtalya’nın, Bulgaristan üzerinden Avusturya’ya giderse belki Bulgaristan’ın Varna’da Balkan Gaz Hubını geliştirme emellerine ve asıl önemlisi Avusturya’nın gaz hub olma emellerine yarayacak.
Tüm bunlar yaşanırken ülke olarak biz ne kazandık veya kazanacağız sorusuna cevap aradım
TürkAkım arz kaynak çeşitliliğine bir katkı sağlamayacak ama Rus gazını doğrudan getireceği için transit riskini ortadan kaldıracak. Peki, Rus gazını daha iyi şartlarda alacak mıyız? Şu anda görünen o ki, hayır. Bize maddi bir getirisi olacak mı? Bunun için Rusya ile imzalanan Hükümetlerarası anlaşmayı okumak gerekir. Ben bir şey bulamadım. Belki bir şeyleri kaçırdığım, belki de anlamadığım içindir.
Cevabını bilmediğim birçok soru var. Mesela, Batı Hattı’ndan 2021’de kontratları biten gaza ne olacak? TürkAkım-1 yapıldı diye uzatılacak mı? Kim uzatır? Uzatılacak durum yoksa veya şartlar el vermiyorsa ne olur?
Deniyor ki, TürkAkım’ın tamamlanmasıyla ülkemiz doğal gaz ticaret merkezi olma yolunda önemli bir mesafe kat edecek. Ayrıca deniyor ki, enerji ticaret merkezi olması bir yana TürkAkım projesi Türkiye’ye çok büyük kazanımlar sağlayacak. Ne alaka diye sormaktan kendimi alamıyorum. Üzerinden transit boru hattı geçiyor diye bir ülke ticaret veya enerji merkezi olabilir mi? Avrupa’ya giden Rus gazının yüzde 80’i yıllarca Ukrayna üzerinden geçti diye Ukrayna enerji merkezi olabildi mi?
“Peki, TANAP’ı neden hesaba katmıyorsun?” diyeceksiniz. Adı zaten üstünde değil mi TRANS-Anadolu boru hattı. Neden sadece Anadolu boru hattı denmediğini de anlamamıştım zaten.
Avrupa ile kıyaslandığında boru gazını pahalıya, hem de petrol endeksli fiyatla alan ve sübvansiyon uygulayan bir ülkenin gazın gazla rekabet ettiği bir referans fiyat oluşturup satabilmesi ne kadar mümkün sizce? Satabilme hakkı olsa bile!
Belki çoğu yerde dillendirildiği gibi boru hatları bize jeopolitik kazanımlar sağlayarak ülkemizin önemini arttıracak. Bakü-Ceyhan örneği var nasılsa elimizde. Ben jeopolitika uzmanı değilim. Petrol ve gaz sektörünü öğrenmeye çalışıyorum. Sektörde gördüğüm şey bir projenin para kazandırıp kazandırmayacağıdır. Hani futbolda bazen derler ya, “Hatice’ye değil neticeye bak”. İşte öyle.
Yanlış anlaşılmasın, Türkiye gaz ticaret merkezi olamaz demiyorum. Son bir kaç yıldır güzel gelişmelere şahit oluyoruz. Gaz depolaması, EPİAŞ, LNG, denizlerde arama, piyasanın serbestleşmesi konularında önemli hamleler atıldı ve atılmaya devam ediliyor. Fakat şunu akıldan çıkarmamak gerekir ki, Hub olmak bir süreçtir, en az 10 yıllık bir yol gerektirir. Biz daha bu yolun başlarındayız. Bırakalım elalemin bize kaftan biçmesini veya bizim kendimize kaftan biçmemizi. Doğru adımları atıp doğru yolda ilerlersek zaten süreç bizi doğal olarak Hub’a ulaştırır. Hub takıntısı yerine kendi ulusal menfaatlerimizi öne çıkaracak ve geliştirecek şeylere enerjimizi yoğunlaştırmak daha doğru olmaz mı?
Hepinize sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yeni yıl geçirmenizi dilerim.
Kalın sağlıcakla.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Enerji bakanları, bölgesel işbirliğinin önemini vurguladı22 Kasım 202418:18 Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Energy Forum’da konuştu22 Kasım 202417:54 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, İstanbul Energy Forum’da konuştu22 Kasım 202416:49 Bakan Bayraktar, İEF kapsamında önemli temaslarda bulundu22 Kasım 202414:07 “65’ten fazla şehirdeki ağımızla büyümeye devam ediyoruz”22 Kasım 202413:57