Geçtiğimiz günlerin manşeti Suriye’den “petrol fiyatlarına” doğru değişirken henüz gündemin ilk sırasını meşgul etmeyen Corona Virus konusu şu anda dünyadaki diğer tüm meselerin önüne geçmiş durumda… Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından “pandemi” ilan edilmesi ile birlikte tüm ülkeler buna yönelik hazırlıklarını yaptılar. Elbette insan sağlığı bu durumda en önemli öncelik ancak kamu yönetimleri aynı zamanda […]
Geçtiğimiz günlerin manşeti Suriye’den “petrol fiyatlarına” doğru değişirken henüz gündemin ilk sırasını meşgul etmeyen Corona Virus konusu şu anda dünyadaki diğer tüm meselerin önüne geçmiş durumda…
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından “pandemi” ilan edilmesi ile birlikte tüm ülkeler buna yönelik hazırlıklarını yaptılar. Elbette insan sağlığı bu durumda en önemli öncelik ancak kamu yönetimleri aynı zamanda bu durumun ekonomik ve sosyal boyutlarını da düşünmek, hesaplamak ve gerekenleri yapmak durumundalar.
Zira virüsün yayılma hızı şimdiye kadar görülmemiş bir seviyede. Bunda hem virüsün yapısı hem de dünyadaki insanların tümünün yeni yaşam biçimi doğrudan etkili faktörler…
Bugün itibariyle Türkiye’de nispeten daha geç gözüken virüs 200’den fazla can almış durumda. 2009’daki domuz gribi salgını ile kıyaslayınca toplam Kasım Aralık aylarında 12 bin civarı vaka sayısı ve maalesef 400’ün üzerinde can kaybı vardı. O dönemde can kayıpları 50 yaş altı sağlıklı bireylerde yine zatürre sonucu oluyordu. Ancak ekonomik boyut olarak şimdikine benzer boyutlarda bir etki olmamıştı.
Önümüzde çizilen senaryolara bakıldığında – iyi senaryo- pandeminin yaz ayları ile birlikte hafiflemesi ve daha sonra bağışıklığın artması vb. ile tekrar bir tehdit oluşturmadan gündemden çıkması. Bu durumda yayılmanın tepe noktalarını Nisan – Mayıs aylarında yaşayacak olan kuzey yarım küre, nüfusun yarısına yakını enfekte olsa dahi yaz ayları ile birlikte hızlı bir toparlama sürecine girebilir.
Ancak bu beklenti gerçekleşmezse o zaman daha farklı senaryolar gündeme gelecektir. Özellikle büyük depresyon gibi kavramların yeniden tartışıldığını bazı çevrelerde izliyoruz. Buna özellikle büyük parasal genişlemeye rağmen, etken bazı tedarik sorunları ile kredi sorunları eklenince içerisinden çıkılmaz bir hal olacak senaryolarını destekleyen oldukça fazla sayıda teorisyen var. Ancak rasyonel görüş, tüm dünyanın enfekte olmasında bile bu tip bir sonuç öngörmüyor.
Ancak, özellikle sektörel olarak bakınca bazı analizleri yapmakta fayda var. Öncelikle talep düşüşü bir gerçeklik, özellikle bu kısa vadede. Toparlanma döneminde talebin eski seviyesine hızlı gelmesini beklemek gerçekçi değil. Bu sebeple gerek sanayi gerekse hizmet sektöründe enerji talebinin toparlanması biraz zaman alacaktır ve bu bütün dünya için benzer bir grafik takip edeceğe benziyor.
Bunların ışığında bakıldığında düşük petrol ve doğal gaz maliyeti Türkiye için belli bir avantaj oluşturuyor gibi olabilir. Ancak bu dönemde tüm para birimlerinin USD karşısındaki düşme eğilimini ve bunun etkilerini göz ardı etmemek gerekiyor. Üstelik faiz düşüşlerine rağmen, altın dahil tüm emtia ve para birimleri USD karşısında önemli değer kaybına uğruyor. Talebin orta vadede toparlamasına rağmen bu trendin bizi ne zaman tekrar 2019 fiyatlarına getireceğini söyleyemeyiz, hatta belki hiçbir zaman gelmeyebilir.
Bu dönem, Türkiye’nin enerji ithalatındaki modeli revize etmek için bulunmaz bir fırsat sunuyor. Zira petrol fiyatlarınz endeksli düşen doğal gaz fiyatları -bu seviyedeki hesaplara göre- ciddi avantaj sağlasa bile bu modelin uzun vadede ne alıcı ne de satıcı için avantajlı olmadığı net olarak
görülmüştür. Türkiye artık yeni anlaşmalarını ya da serbest modelini fiyatların arz ve talebe göre belirlendiği modele göre uyarlamalıdır.
Tabi bu dönemdeki kur riski başta olmak üzere “pandemi” tanımı itibarı ile “mücbir sebep” mazeretinin yine iç piyasadaki şirketlerin aleyhine bazı piyasa bozucu hadiseler oluşturabileceği kuşkusu var. Şimdilik özelikle elektrikte “out of the money” kontratlara bakıldığında zarar boyutları aşırı değil ve daha önceki kontrat iptalleri sebebiyle OTC’deki işlem sayısı daha limitli. Ancak yine de durum kötüleşirse “tetiği ilk çekeni” izleyecektir piyasa.
Umarım bunları tekrar yaşamayız…
Bu krizin hafiflemeye başlaması ile beraber, büyük bir moralle özellikle hızlı hareket edebilen başta hizmet sektörlerine olmak üzere tüm sektörlere ciddi destekler verilmeli ve trendi hızlıca terse döndürmeye çalışılmalıdır. Bu dönemde gereken yapısal reformları tamamlamak da kriz sonrasını fırsata çevirebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Zorunlu kış lastiği uygulamasında tarih belirlendi21 Kasım 202418:48 GENSED, Eskişehir’de “Güneş Enerjisi ve Enerji Depolama Semineri” düzenledi21 Kasım 202416:58 SEDAŞ, olumsuz hava koşullarına karşı alarmda21 Kasım 202416:57 Yapay zeka yatırımlarıyla artan elektrik maliyetleri teknoloji şirketlerini zorluyor21 Kasım 202413:18 Yenilenebilir enerjide 2030 hedefleri için yıllık 1000 gigavattan fazla kurulum gerekiyor21 Kasım 202413:17