Son ayların en popüler konusu olan enerji şirketlerinin sıkışmış finansmanı konusunda Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Albayrak’ın açıkladığı program içerisinde yer alan “Enerji Girişim Sermayesi” konusunda ipuçları ortaya çıkmaya başladı… Başlangıçta, bu fonun Türkiye Varlık Fonu (TVF) bünyesinde kurgulanarak, içerisinde farklı üretim, dağıtım ve perakende fonksiyonlarını barındırarak yeniden yapılanmış bir borç yapısı ile ölçek ekonomilerinden […]
Son ayların en popüler konusu olan enerji şirketlerinin sıkışmış finansmanı konusunda Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Albayrak’ın açıkladığı program içerisinde yer alan “Enerji Girişim Sermayesi” konusunda ipuçları ortaya çıkmaya başladı…
Başlangıçta, bu fonun Türkiye Varlık Fonu (TVF) bünyesinde kurgulanarak, içerisinde farklı üretim, dağıtım ve perakende fonksiyonlarını barındırarak yeniden yapılanmış bir borç yapısı ile ölçek ekonomilerinden faydalanarak daha iyi yönetilebileceği, dolayısı ile yeni fon sağlamanın, hatta halka arz ya da doğrudan satış ile tekrar ekonomiye kazandırılacağı beklentisi vardı.
Ancak, geçtiğimiz ISTRADE organizasyonunda ve sonrasında DEK toplantısında bu yapının daha farklı kurgulandığının ipuçları gözüktü…
Anlaşıldığı kadarıyla, TVF dışında bankaların organizasyonu ile kurulacak bir fon üzerinden model oluşuyor. Ve yine algılanan görüntü sürecin Garanti Bankası tarafından yönlendirildiği ve fonun büyüklüğünün sadece birkaç milyar USD olduğu yönünde.
Yani bu durumda, sadece birkaç termik -özelinde doğal gaz çevrim- santrallerinin Garanti Bankası liderliğinde bankalar konsorsiyumu tarafından yönetilmesi olarak özetlenebilecek bir fon yapısından bahsediyoruz gibi bir resim çıkıyor karşımıza.
Ancak kredilerin yapılandırılması elbette bir avantajken, özellikle karsızlık konusunun çaresi bu yapıda yok. Ölçek olarak da maliyet avantajlarını kullanabilecek bir büyüklük yok zira bahsedilen rakam ancak 2 bin MW’lik bir portföye denk gelecek bir rakam gibi gözüküyor.
Mevcut enerji şirketlerinin yapamadığı ya da yanlış yaptığı neleri bu yeni fon yönetimi yapabilecek, bu tesisleri ekonomik hale getirecek merak konusu.
Bu tesislerin sahipleri, yanlış bir yatırım kararı ile kaynaklarını kaybetmiş olabilirler, bu yüzden yaptıkları hatanın bedelini ödeyecekler. Ancak unutmamak gerekir ki, bu yatırım kararları kredi sağlayan kuruluşlar tarafından da aynı şekilde verilmiş ve desteklenmiş oldu. Ancak kreditörler bir bedel ödemeden “gidebildiği kadar gitsin” mantığı ile bu tesisleri yönetmek iddiasındalar.
Sektörün bu modele inancı fazla yok ancak bir şekilde bu tesislerin de hayatta kalması önemli… O yüzden de ümidini korumak istiyor.
Kısacası, karlılık sorunu çözülmeden, portföyün ciddi bir üretim ve tüketim boyutu olmadan optimize edilerek karlı hale gelmesini beklemek çok gerçekçi değil. Sanıyorum bu aşamada EBRD veya IFC’den gelecek ek fonlama ile sağlanacak bir vakit kazanımı için kurgulanan bir fon yapısı bankaların bilançolarına geçici bir süre ile rahatlama getirecektir.
“Bu da hiç yoktan iyidir” diye bir beklentiye sahip olanların da sayısı az değil ancak sektörü krizden çıkaracak sihirli formül olmadığı daha yaygın düşünülüyor… Bu konuda TVF’nin dahlinin olmaması pozitif beklentileri oldukça menfi etkiliyor…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Petrol devlerinden iklimle kriziyle mücadeleye 500 milyon dolar ortak yatırım desteği15 Kasım 202417:54 Kurucumuz M. Zekai Komsuoğlu kabri başında anıldı15 Kasım 202415:24 Yenilenebilirde yatırım dönemi15 Kasım 202415:19 Yenilenebilirde yatırım dönemi başlıyor15 Kasım 202415:18 ‘Asya-Pasifik pazarına giriş yapan ilk Türk enerji hizmet şirketiyiz’15 Kasım 202414:59