Enerji denge tablolarının söyledikleri

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 16 Kasım 2020 tarihinde Türkiye enerji denge tablosunu yayınladı.

Bir şirketin bilançosu nasıl kavramsal olarak gelir kaynakları toplamının nakit para değişiklikleri dikkate alınarak toplam harcamaları dengelediği basit bir kasa hesabı ise, enerji denge tablolarını da benzer şekilde düşünebiliriz. Yani bu denge tabloları bir ülkenin enerji bilançosudur.

Dolayısıyla, enerji denge tablolarını çok iyi okumak gerekir. Bu tabloları irdelerken yalnızca söz konusu yıla takılmamak gerekir. Şirket bilançolarında olduğu gibi. Önceki periyodlar ile karşılaştırmak ve bazı rasyolar hesaplayarak gidişat hakkında yorumlarla rahatça bir yüksek lisans tezi hazırlayabilirsiniz.

Türkiye’nin birincil enerji arzı 1960-2019 yılları arasında, yani yaklaşık 60 yılda, 10.7 milyon ton petrol eşdeğerinden (Mtpe) 114.4 Mtpe değerine tırmandı. 2017 yılında yaklaşık 147 Mtpe ile tarihi bir zirve yaptıktan sonra geçtiğimiz iki yılda gerileme gördük. Gerileme bu yıl da devam edecek.

Bu toplam enerji arzıydı. Ya enerji ürünleri bazında nasıl bir gelişme gördük geçtiğimiz 60 yılda?

Buna iki türlü bakılabilir. Birincisi mutlak değer olarak, ikincisi ise oransal olarak. Mutlak değer bakıp yorum yapmaya kalktığınızda Türkiye’de kömür arzının geçtiğimiz 60 yıl içerisinde 13 katına, petrol arzının ise 27 katına çıktığını ifade edersiniz. Acaip artmış değil mi? Halbuki oransal olarak baksanız kömür arzının toplam enerji arzı içindeki payının 60 yıl içinde yüzde 20 – yüzde 30 bandında seyrettiğini, petrolün payının ise 1977 yılındaki zirvesinden (yüzde 54) sonra düşüş trendine girerek 2017 sonrasında yüzde 30’un altına gerilediğini söylerdiniz.

Ayrıca, 1968 yılına kadar Türkiye’de yenilenebilir enerji hakim bir konumdan, petrolün egemen olduğu bir enerji yelpazesine evrildiğini, 2007 sonrasında ise petrol, kömür ve gazdan oluşan daha dengeli bir enerji yapısına girdiğini söylerdiniz.  İlaveten, 2015 sonrasında yenilenebilir enerjinin payında hızlı bir artış kaydedildiğine dikkat çekerdiniz.

2019 yılında yenilenebilir enerjinin toplam enerji arzındaki payı 1996 yılından bu yana ilk defa yüzde 17 ye ulaştı. Aşağıda grafiklerde görüldüğü gibi. Aslında iki grafik aynı. Ama yenilenebilirin payının daha göze batmasını istiyorsanız üç boyutlu bir pasta grafiğinde onun dilimini ön kısma koyarsınız. Optik ilüzyon.

2019 yılında Türkiye’de yenilenebilir enerjinin gerek enerji arzında gerekse elektrik üretimindeki payının OECD ortalamasının üstünde olduğuna dikkat etmiş miydiniz? Türkiye’de yenilenebilir enerjinin toplam enerji arzında oranı yüzde 13, elektrik üretimindeki oranı yüzde 32. OECD ortalaması ise sırasıyla yüzde 10 ve yüzde 26. Ama Türkiye’de fosil yakıtların toplam enerji arzı ve elektrik üretimindeki payı OECD ortalamasından fazla. Nasıl mı oluyor? Nükleer! Güzel bir sınav sorusu olurdu bu.

İşte enerji denge tablolarının diğer önemli bir özelliği de bazı rasyoları hesaplayarak ülkeleri karşılaştırmanıza olanak sağlamasıdır. Şirket bilançolarında finansal ve karlılık oranları gibi enerji denge tablolarını nüfüs ve gayri safi milli hasıla gibi temel ekonomik ve sosyal büyüklükler kullanarak çeşitli rasyolar hesaplanır. En yagın kullanılan rasyolar, kişi başı enerji talebi ve kişi başı elektrik tüketimidir. Mesela Türkiye’nin 2019 yılı kişi başı enerji talebi 1.77 ton petrol eşdeğeri (tpe) iken OECD ortalaması 4.12 tpe idi. Türkiye’nin kişi başı elektrik tüketimi ise (3350 kWh) OECD ortalamasının oldukça altındaydı (8165 kWh). Eğer hesaplamalarda bir hata yapmadıysam.

Nihai enerji tüketimi de geçtiğimiz 60 yılda çok hızlı artış gösterdi. Mutlak değer olarak sektörler bazında bakıldığında, konut sektöründeki enerji tüketiminin bu süre içersinde lineer bir şekilde arttığını gözlemliyoruz. Öteki sektörlerdeki enerji tüketimi çok daha hızlı arttı. 2000 yılına kadar konutlardaki enerji tüketimi diğer bütün sektörlerdekinden fazlaydı. 2000 yılından sonra bu yapı değişti ve konutlardaki enerji tüketiminin nihai enerji tüketimindeki payı azalmaya başladı. Sanayi sektörü lider durumuna geçti. 2013 sonrasında ise konut sektörü ikinciliği ulaşım sektörüne bıraktı. Ulaşım sektöründe hızlı artışın nedeninin karayolu taşımacılığı olduğunu burada not düşelim.

Bu tablolarda 2019 yılı nerede diye soracaksınız. Haklısınız. Ancak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının hazırladığı enerji denge tablolarını Uluslararası Enerji Ajansının enerji denge metodolojine uyarlamak oldukça zahmetli bir iş olduğundan affınıza sığınmayı tercih ettim.

Enerji denge tabloları referans alınarak hesaplanan en ünlü konu başlığı CO2 emisyonları olsa gerek. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta gerek enerji arzı gerekse CO2 emisyonlarının mutlak değer olarak kullanılmaması gerektiğidir. En azından ben öyle düşünüyorum. Eğer ülkeler arası bir karşılaştırma yapılacaksa kişi başı değerler kullanılmalıdır. Örneğin Türkiye’nin kişi başı CO2 emisyonu Dünya ortalamasına çok yakın, ancak OECD ortalamasının yaklaşık yarısıdır.

Tüm bunları şunun için yazdım: enerji istatistikleri ve enerji denge tablolarına elini bulamadan enerji uzmanı olunamaz. Rakamları anlamadan, ne ifade ettiğini bilmeden, arkasını görmeden, nerede, hangi durumda neyin kullanılacağını bilmeden analitik bir çalışma yapılamaz. Enerji arz-talep tahminleri yapılamaz. Yapılsa da bir değeri olmaz. Dolayısıyla üniversitelerdeki enerji programlarında enerji istatistikleri ve denge tabloları mutlaka işlenmeli hatta müfredatta yer almalıdır.

Kalın sağlıcakla.