Elektrik enerjisi, dünyamızın en çok kullanılan enerji türüdür. Ülkelerin elektrik şebekeleri bu enerjiyi en sağlıklı şekilde bize sunmaya çalışır. Bir ülkenin elektrik şebekesini beslerken, önce elimizde taban yükü karşılayacak santraller olmalı. Bunu sonradan puant yükü karşılayabilecek ek santraller ile destekleriz. Bir miktar da rezerv olarak kullanılan acil durumlarda devreye giren santraller vardır. Bunların en önemlisi […]
Elektrik enerjisi, dünyamızın en çok kullanılan enerji türüdür. Ülkelerin elektrik şebekeleri bu enerjiyi en sağlıklı şekilde bize sunmaya çalışır. Bir ülkenin elektrik şebekesini beslerken, önce elimizde taban yükü karşılayacak santraller olmalı. Bunu sonradan puant yükü karşılayabilecek ek santraller ile destekleriz. Bir miktar da rezerv olarak kullanılan acil durumlarda devreye giren santraller vardır. Bunların en önemlisi de hazır tutulan sıcak rezervlerdir ki, bunlar her an devreye girebilecek türde olur. Termik santraller taban yükü karşılayanlar grubuna girer ve aslında buhar türbinleridir. Buhar türbinleri herhangi bir şekilde suyun ısıtılıp buhar haline gelmesi ile çalışırlar. Kömür, doğal gaz ve benzeri fosil yakıtlar en yaygın termik santral türleridir, yani bunlar yakılıp suyu ısıtmak için kullanılır. Nükleer santraller de termik santraldir, burada buhar elde etmek için ihtiyaç duyulan nükleer reaksiyondan elde edilir. Termik santraller, taban yükü karşılamak için idealdirler. Ama ani bir şekilde üretim artışı yapamadıkları için değişken taleplere çabuk karşılık veremezler. Bir dezavantajları da üretim kesintisi yapıldığı durumlarda tekrar devreye girmek için 24 saat gibi uzun bir zamana ihtiyaç duymalarıdır. Yani bu tür santralleri, bilinen ve değişmeyen taban yükü karşılamak için kullanıp, değişen yükü de hidroelektrik santralleri (HES’ler) ve termik olmayan gaz türbini gibi çabuk üretim artırma yapabilen santrallerle karşılamak gerekir.
Güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kullanan santrallerde kaynak her an azalabilir veya kesilebilir olduğu için bunların sisteme verdiği elektriği ani bir şekilde başka kaynaklardan karşılamak gerekir. Bu da en seri şekilde o ülkenin var olan sıcak rezervlerinden veya başka bir ülkeye olan bağlantı hattından gelir. Bu hatlar, bir nebze de sistemin emniyet sibobu görevini görür. Daha önce belirtildiği gibi HES’ler de çok hızlı talep takip yapabilirler ve ani yüklenmelere veya devreden çıkan yenilenebilir enerji kaynaklarının yarattığı boşluklara diğer ülkelere bağlantı hatları ve sıcak rezervler ile birlikte yardımcı olurlar. Özetle söylemek gerekirse, sağlam sıcak rezervlere sahip olan ve taban talebini garantili bir şekilde karşılayabilen ülkeler, sistemlerine daha çok rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji türü katabilirler.
Türkiye’nin kurulu elektrik gücü şu anda 92 bin MW civarında. Bunun yüzde 50’ye yakını fosil yakıt santrallerinden oluşuyor. (kömür, doğal gaz, vb.) Yüzde 32 civarı HES var, yüzde 8 rüzgar enerjisi ve geriye kalan yüzde 10 ise güneş enerjisi ve jeotermal enerji gibi çevre dostu kaynaklardan geliyor. Türkiye şebekesi Avrupa’ya 3 hattan bağlı, ayrıca sağlıklı derecede de HES’lere sahip olduğundan dolayı yenilenebilir enerji oranını artırmak için müsait. TEİAŞ’ın yaptığı çalışma neticesinde sisteme toplam 11 bin MW’lık rüzgar santrali bağlantısı olabileceği konusunda görüş verdiğini ve şimdiye kadar bunun büyük bir kısmının EPDK tarafından lisanslandırıldığını ve kurulduğunu biliyoruz.
Türkiye’nin detaylı rüzgar haritası mevcut ve rüzgar potansiyelinin yüksek olduğu bölgeler (Marmara ve Ege Bölgeleri, İzmir, İstanbul, Balıkesir) bulunuyor. Rüzgar türbini kurmak isteyen şirketler, en az 1 yıl boyunca ölçüm yaptıktan sonra lisans için başvuru yapabiliyorlar.
Kuzey Kıbrıs’ta durum farklı. Toplam kurulu kullanılabilir güç 350 MW civarında. Bunun şu anda sadece 1.27 MW kadar olan bir kısmı güneş enerjisi ile üretiliyor, geriye kalanı fosil yakıta dayalı. 2012 yılında onaylanan KKTC Yenilenebilir Enerji Yasası ile 60 MW’a yakın fotovoltaik teknolojisi ile güneş enerjisi kurulumu yapıldı. 50 MW da ayrıdan izinlendirilmiş ve kurulum aşamasında. KKTC elektrik şebekesi bir ada ülkesi olması ve diğer ülkelere bağlantısı olmaması açısından çok sağlıklı bir şebeke değil. Buna bir de şebekeyi besleyen yalnızca iki noktada elektrik santrali olduğunu eklersek, sorunlu durumlarda şebekenin çok kolay çöküşler yaşayabildiğini biliyoruz.
Türkiye ile denizaltı bir elektrik hattı bağlantısı olursa KKTC hem Türkiye’ye hem de dolaylı yoldan Avrupa’ya bağlanır. Bu durum KKTC şebekesindeki elektrik kalitesini üst düzeye taşır, frekans sağlığı, arz güvenliği ve diğer birçok teknik açıdan sisteme yardım eder. Aynı zamanda, sisteme eklenebilecek yenilenebilir enerji miktarını önemli şekilde arttırır.
Her ülkenin elektrik şebekesinin bir yenilenebilir enerji (YE) kaldırabilirlik oranı vardır. Örneğin KKTC sisteminin yüzde 20’den fazla YE kaldıramayacağı düşünülür. Bundaki en büyük etken YE kaynaklarının güvenilir olmamasıdır. Mesela, güneş enerjisi santralleri, hava bulutlanınca hemen enerji azalması yaşarlar ki, bu elektrik şebekesini çökertebilir. Ama sistemde bunun yerini alabilecek başka kaynaklar varsa bu oran artırılabilir.
Bu bağlantı hattının sağlayacağı bir diğer fayda da, daha önce bahsettiğim gibi sistem sağlığı konusudur. Elektrik şebekeleri kendilerinden daha büyük şebekelere bağlanırlarsa daha sağlıklı ve güvenilir duruma gelirler, elektrik kalitesi artar. Bunu Türkiye 3 hat (2 hat Yunanistan ve 1 hat Bulgaristan) ile Avrupa’ya bağlanarak sağladı. Herhangi bir ani ihtiyaçta bu hatlar, Türkiye’nin emniyet sibobu oldu, frekans stabilitesi ve aynı zamanda YE santralleri oranı da arttı. Tabii uç şebeke olarak Türkiye şebekesinin Avrupa şebekesine faydaları da büyük. KKTC hala böyle bir bağlantının yaratacağı tüm faydaları net olarak araştırmış değil. Aslında her ada ülkesinin hayalinde kendisine bağlantı yapabilecek bir büyük sistem vardır, KKTC için bu büyük bir fırsattır. Bunun sadece elektrik enerjisi bağlamında değil jeopolitik ve diğer yönlerden de faydaları vardır.
KKTC ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi şebekeleri bir müddet önce senkron bir şekilde bağlandı. İki şebeke de bunun teknik faydalarını realize etmiş durumda. Frekans iyileşmesi, YE artışına destek gibi önemli artılar var. Toplamda 2 bin MW kurulu gücü olan bir ada şebekesi kendisinden çok daha büyük bir şebekeye bağlanırsa bunun faydaları da çok daha büyük olur.
Türkiye, Avrupa’nın ikinci en büyük şebekesi ve Avrupa Şebekeler Birliği (ENTSO-E) üyesidir. Hepsi birbirine elektriksel olarak bağlı olan AB ülkelerine uç şebeke olarak önemli bir görev üstleniyor. AB ülkelerinden bu kollektif şebekeye tek bağlı olmayan Güney Kıbrıs Rum yönetimi şebekesi. KKTC – TC şebeke bağlantısını politik sebeplerden dolayı istemiyorlar. Ama bunun teknik faydalarının farkındalar. Bunun yerine çok büyük bir proje olan İsrail – Güney Kıbrıs – Yunanistan denizaltı bağlantısı yapmak düşüncesindeler, toplam deniz altından 1500 km. Bunun Güney Kıbrıs – İsrail bacağı yapılabilir düzeyde ama Güney Kıbrıs – Yunanistan bağlantısı teknik olarak çok mümkün değil, ekonomik olarak da mantıklı değil. Halbuki sadece 80 km olan KKTC – TC bağlantısı her bakımdan mantıklı ve ekonomik olarak da makul. Bu bağlantı ayrıca AB’nin tek fiziksel bağlantısı olmayan şebekesinin bağlantısını mümkün kılıyor. Buna rağmen bu bağlantı Güney Kıbrıs Rum yönetimi tarafından istenmiyor ayrıca ENTSO-E de bu konuda Türkiye’ye zorluk çıkartıyor. Ayrıca AB’nin üye ülkelerine yüzde 10 birbirine bağlantı zorunluluğu var. Bu bağlantıların faydalarını çok iyi biliyorlar.
İsrail – Güney Kıbrıs bağlantısı için tüm ön çalışmalar tamamlandı ve bu bağlantı için iki taraf da projeye başlangıç aşamasına geldiler. Böyle bir bağlantı 18 bin MW kurulu gücü olan ve izole olan İsrail şebekesini Kıbrıs şebekesine bağlayacak ve yenilenebilir enerji açısından iki ülkenin de kapasite arttırmasına yardım edecek. Aynı zamanda bölgede bulunan doğal gazın elektrik enerjisi olarak aktarılmasına da bir kapı açacak. Olası KKTC – TC elektrik hattı bağlantısından sonra da Doğu Akdeniz’den Türkiye’ye önemli bir enerji hattı oluşacak. Elektriksel Akdeniz halkasının tek eksik kısmı da tamamlanacak. Şu anda İspanya – Fas denizaltı bağlantısı Avrupa’yı Kuzey Afrika’ya bağlıyor Kuzey Afrika’dan bağlantı İsrail’e kadar fiziksel olarak geliyor, diğer taraftan İspanya da Türkiye’ye kadar bağlı olduğu için AB şebekesi Türkiye’de bitiyor. Yani tek eksik bağlantı İsrail’den Türkiye’ye olan bağlantı. İsrail – Güney Kıbrıs bağlantısı yakında gerçekleşecek ve halkayı tamamlamak için eksik hat Kıbrıs ve Türkiye arasında kalacak. Bu bağlamda KKTC – TC denizaltı bağlantı hattı çok daha önemli bir duruma gelecek. Teknik açıdan bunun ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Jeopolitik acından da bunun önemi aşikar. Buna gereken önemi verebilirsek, KKTC üzerinden bir enerji “otobanı” oluşturmak mümkün.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Zorunlu kış lastiği uygulamasında tarih belirlendi21 Kasım 202418:48 GENSED, Eskişehir’de “Güneş Enerjisi ve Enerji Depolama Semineri” düzenledi21 Kasım 202416:58 SEDAŞ, olumsuz hava koşullarına karşı alarmda21 Kasım 202416:57 Yapay zeka yatırımlarıyla artan elektrik maliyetleri teknoloji şirketlerini zorluyor21 Kasım 202413:18 Yenilenebilir enerjide 2030 hedefleri için yıllık 1000 gigavattan fazla kurulum gerekiyor21 Kasım 202413:17