‘Türkiye LPG Piyasası Kanunu, dünyaya örnek teşkil ediyor’

Türkiye LPG Derneği Başkanı ve İpragaz CEO’su Eyüp Aratay, 360° Enerji programında Petroturk TV Genel Yayın Yönetmeni Emin Kaya’nın sorularını yanıtladı.

Türkiye LPG Derneği Başkanı ve İpragaz CEO’su Eyüp Aratay, Petroturk TV Genel Yayın Yönetmeni Emin Kaya’nın, LPG sektörü ve İpragaz hakkındaki sorularını yanıtladı. Aratay; “Türkiye’nin LPG pazarından bahsederken, bence dünyadaki diğer ülkelerden en önemli farkının Türkiye’deki LPG Piyasası Kanunu olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Bu kanun bildiğiniz gibi 2005 yılında yürürlüğe girdi ve hala pazarın düzenlenmesini ve dinamiklerini biz bu kanun üzerinden yapıyoruz. Bu kanun, sadece bize mahsus bir kanun olması dolayısıyla dünyaya da örnek” ifadelerini kullandı.

Gündemin sıcak konusu; Türkiye’nin Karadeniz’deki gaz keşfi ile başlayalım. Konuyu hem ekonomik hem jeopolitik hem de sektörel anlamda değerlendirirseniz, neler söylersiniz?

Bu, hepimizin ilk duyduğu andan beri çok heyecan duyduğu bir haber oldu. Bunu bir müjde olarak, kabul ediyorum. Çünkü, Türkiye bulunduğu coğrafyada hidrokarbon zengini komşuların bulunduğu bir bölgede konuşlanmış durumda. Bu nedenle bu tarz haberleri hep bekliyorduk. Bizim, hidrokarbon yataklarına olan ilgimiz 1930’lu yıllardan itibaren başlıyor. Türkiye sürekli olarak, bir arayış içindeydi. 1970’li yıllarda Raman’da ilk petrolü bulduğumuzda çok sevinmiştik. Yine 1980’lerin ikinci yarısı Hamitabad Doğalgaz Sahası’nda üretim başlayınca da çok mutlu olmuştuk. Şu anda yaşadığımız süreç de bütün bunlardan sonra en büyük müjdeli haber oldu. Dolayısıyla bunun sadece enerji sektörü açısından değil, tüm Türkiye açısından da çok önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum.

Jeopolitik açıdan baktığınızda özellikle bu dönemde Akdeniz’deki ısınan hava ve yükselen tansiyondan dolayı da Karadeniz’deki bu sahanın bir rezerv olarak, açıklanması çok büyük bir atılım ve önümüzdeki dönem bizim dış politikadan tutun, iç dinamiklere kadar her şeyimizi etkileyeceğini düşünüyorum. 320 milyar m3’lük bir rakam dünyadaki toplam 200 trilyon m3 olan kanıtlanmış rezervlerle mukayese edildiğinde insanlara küçük bir rakammış gibi gelebilir ama diğer taraftan rezerv büyük güçlü bir rezerv olarak değerlendiriliyor. Hepimizin bildiği gibi Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülke, her sene yaklaşık 40-50 milyar dolar dışardan ithal ettiğimiz kaynaklara bütçe ayırıyoruz. Bu açıdan da bu keşiften istediğimiz sonucu alırsak, ülkemizin enerji girdisine de büyük bir katma değer sağlayacağız.

Aslında Karadeniz yıllardır bildiğimiz bir bölgeydi. Daha önce de 2005’li yıllarda çalışmalar yapılmıştı. O bölgede bir doğalgaz bulunmasının ötesinde, ülkenin stratejik açıdan eksen değişikliği diye tabir ettikleri bir yöne doğru girdiğini de düşünüyorum. Çünkü dünyada derin sularda arama yapabilen, derin sularda hidrokarbon çıkarabilen, teknolojiler ve bu teknolojilere sahip sınırlı sayıda ülke var. Türkiye’de de artık yeni bir ligde. Bu yeni ligde de eksenini ve fokus alanını buraya çevirdiğini işaret ediyor. Hem Karadeniz’deki bu müjdeli haber hem Akdeniz’de süregelen çalışmalarımız belki ileride dünyanın başka coğrafyalarında da Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, arayışlarımıza devam edeceğimizin bir sinyali. Aslında başka bir ligde oyuncu olmaya başladığımızın da habercisi. İnşallah keşfettiğimiz rezervden ümit ettiğimiz gibi en kısa sürede gazı çıkarır ve dağıtım şebekeleri aracılığıyla tüketiciye ulaştırırız.

‘OCAK VE ŞUBAT AYLARINDAKİ LPG PAZARINDAKİ BÜYÜME BİZLERİ ÇOK MUTLU EDİYORDU’

Sektör özellikle pandemi dönemiyle beraber zorlu bir süreç yaşadı. Bu süreç yılın ilk 8 ayını değerlendirirseniz LPG piyasasını nasıl etkiledi? Yılın nasıl bir noktada kapatılacağını öngörüyorsunuz?

Aslında Türkiye LPG sektörü için hikâyeye biraz daha geriden başlamak lazım. 2018 yılının ağustos ayında hepimizin takip ettiği bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldık ve o süreç 2019’un ortasına kadar ciddi derecede tüm ekonomik faaliyetlerle birlikte bizim enerji piyasasını da etkiledi. 2019’un ikinci yarısından itibaren normalleşmeye başlamamız, ekonomideki düzelme sinyalleri ve tekrar pozitif eğrimizde biz bu yıla çok büyük umutlarla başladık. Özellikle ocak ve şubat aylarındaki, LPG pazarındaki büyüme de bizleri çok mutlu ediyordu. Fakat mart ayına geldiğimizde bugüne kadar yaşamadığımız dünya çapında bir salgınla karşı karşıya kaldık. Aslında Türkiye olarak, biz yıllardır ekonomik krizlerle ve yaşadığımız sıkıntılı süreçlerle bir şekilde krizle baş etme yetkisine sahip bir ülkeyiz. Çok şükür ki, ülkemiz yaşadığı tüm bu sürçlerden başarıyla çıktı. Ama bu kez karşımıza gelen tablo çok farklıydı. Mart ayında ilk vakanın açıklanmasıyla hepimiz yeni bir sayfaya başladık. Bu, LPG sektörünü etkilemesiyle beraber sosyal yaşamı da çok etkiledi. Özellikle kısıtlamalarla birlikte LPG sektörünün iç dinamikleri çok farklılaşmaya başladı. Örneğin; tüplü segmentimizde doğalgazdan kaynaklanan daralan bir pazar varken, sokağa çıkma yasağının etkisiyle konut satışlarımızda ciddi bir yükseliş oldu. Diğer taraftan ticari işletmelerin kapalı olması doğal olarak, endüstriyel ve ticari segmentte büyük düşüşleri beraberinde getirdi. Otomotiv sektörüne ayrı bir sayfa açmak lazım; otogaz bağlamında 4,7 milyon araca hizmet üreten bir sektör ama sokağa çıkma yasakları, şehirler arası kısıtlamalar mobiliteyi azalttığı için de sektörde ciddi daralmalar gördük. Önceki yıla göre kıyasladığımızda bazı aylarda yüzde 30-35’lere varan düşüşler gördük. Endüstriyel ticari satışlarda yüzde 50’ye varan düşüler oldu. Ama EPDK’nın son yayınladığı rapordaki 6 aylık sürece baktığımızda, geçen yılın ilk 6 ayına göre tüplü segmentde yüzde 1,3 gibi bir daralma, dökme ve otomotiv sektöründe yüzde 13 gibi bir daralmayla ilk 6 ayı kapattık. Temmuz alında kısıtlamaların azaltılması ve yeni normale geçişle birlikte eski tecrübelerimize geçiş dönemi de başladı. Tüplü segmentte yine geçen yıla yakın bir seyrimiz var. Özellikle bu süreçle beraber otogaz satışımızda tekrar yukarı doğru bir ivme aldık. Mobilitenin ve insanların araç kullanımın artmasıyla otogaz segmentinde tekrar yukarı doğru bir seyir görmüş olduk. Bu anlamda sadece endüstriyel ve ticari satışlarımızda geçen yılın rakamlarına gelemediğimizi söyleyebilirim. Ama yaşadığımız temmuz ve ağustos ayı tecrübelerimize bakarsak, Türkiye’deki enerji sektörünün LPG segmentinde ‘V’ türü bir yukarı doğru yükselişinden bahsedebiliriz. Benim ümidim bundan sonraki 4 ayda salgınla ilgili rakamlarda kötüleşme olmazsa, geçen seneki performanslarımızı yakalayacağımız yönde beklentim var. Bu, yılın başındaki kayıpları telafi etmeyecektir tabi ki, ama 2021 yılı için ümit verici olacaktır.

“LPG HER YERE ULAŞTIRABİLECEĞİNİZ ÇOK ÖZEL BİR YAKIT”

Pandemi döneminde özellikle konutlarda LPG kullanımı arttı. Doğal afetlerde de bu durumları görüyoruz. Buna istinaden LPG kullanımın avantajlarından bahseder misiniz?

LPG herhangi bir boru hattına bağlı olmadan her yere ulaştırabileceğiniz çok özel bir yakıt. Hem kalorifik değeri çok yüksek hem de tüketici 60 yıla yakın bir süredir bunu tükettiği için ciddi tecrübe sahibi oldu bir noktada. Doğalgazla da gaz yakıt olarak, benzerliği olduğu için ikame olarak, kullanılabiliyor. Tüm dünyada da LPG’nin bir ara geçiş yakıtı olarak, tanımlanmasının en önemli nedeni bu. 1900’lü yılların başında kömür çağından, petrol çağına geçiş yaşadık. Petrol çağından da 1970’lerden sonra doğalgazla, gaz çağına geçiş başladı ama artık herkes biliyor ki, bugün içinde bulunduğumuz çağın adı ‘Gaz Çağı’. Doğalgaz rezervleri de dünya üzerinde 200 trilyon m3’e yakın ve dünyanın çok uzun yıllar ihtiyacını kazanacak bir rezerv rakamı. Ama bu sıvı yakıttan gaz yakıta geçişte, arada, ekonomik, çevreci, ulaşılabilir ve taşınabilir bir yakıt olan LPG ciddi bir stratejik konumda bulunuyor. Sadece bu konumu da değil, ülkelerin enerji stratejilerinde arz güvenliği açısından da çok önemli. LPG’nin adı sıvılaştırılmış petrol gazı olduğu için rafinerilerde üretilir gibi geliyor ama bugün artık esas olarak doğalgaz kaynaklarından üretiliyor. Doğalgaz üretildiği sürece de LPG’nin çıkışı devam edecek. Dolayısıyla alternatif bir arz güvenliği aracı olarak da LPG ülkeler için çok önemli. Bizim ülkemiz 2000 yılında hatırlayacağınız üzere 4,5 milyon tonluk bir satış hacmine ulaşmıştı ve Türkiye LPG sektörünün alt yapısı buna göre kurulu. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda da ülkemizdeki talep artışına LPG ile alt yapı olarak da cevap verebilecek yatırıma sahip. Bizim açımızdan önümüzdeki süreçte Türkiye’nin arz güvenliğinde, özellikle ‘Gaz Çağı’ dediğimiz bu dönemde doğalgazın ikamesi olarak, otomotiv sektöründe de sıvı yakıtların ikamesi olarak, çok ciddi bir pozisyon olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda konutlardaki kullanımıyla ilgili her dönemde dile getirdiğimiz vergiyle ilgili bir talebi var sektörün. Türkiye LPG Derneği Başkanı olarak da onu da sizin aracılığınızla yenilemiş olayım. Bizim ürünümüzdeki Özel Tüketim Vergisi doğalgazla kıyaslandığında çok fazla. Ama kalorifik bazla bir vergilendirme politikası oluşturulduğunda yemek pişiren bir ev hanımı için çorbayı pişirmek için ödediği verginin eşit olması ve sosyal adalet felsefesiyle baktığımızda da tüplü segmentte bizim böyle bir beklentimiz var. Hala da bu beklentiler üzerine projeler üretip, büyüklerimizden destek bekliyoruz.

‘LPG’NİN ÖZELLİKLE ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARDA ÇOK CİDDİ BİR YERİ VAR’

LPG’nin kullanım alanları da her geçen gün gelişiyor. Bu konuyla ilgili de bize bilgi verir misiniz?

LPG özellikle gaz yakıt olmasının getirdiği avantajla otomasyona çok uygun ve yakma sistemleri de teknolojinin gelişmesine paralel her alanda çok rahatlıkla kullanılıyor. Özellikle endüstriyel uygulamalarda çok ciddi bir yeri var. Fabrikalarda, kurutma tesislerinde, gıda sektöründe ciddi derecede yaygın bir kullanımı var. Ülkemizde özellikle mısır kurutmadan tutun, çeltik kurutmaya kadar, tarımda değişik uygulamalarımız var. Yine gıda proseslerinde salça yapımından, domates kurutmasına, meyve suyu üretimine kadar kullanım alanları var. Bununla beraber de sıvı yakıtlara alternatif olarak da trenlerde, uçaklarda kullanılabilir hale geldi. Önümüzdeki süreçte alternatiflerin daha da artacağını düşünüyorum. Enerji ihtiyacı olan her yerde alternatif olarak, LPG ısıtma, sıcak su ve proseslerde çok rahatlıkla kullanılabiliyor. Dış mekan ısıtmasında çok fazla yaygınlaştı. Dış mekan ısıtmalarındaki mobilite ihtiyacımız ve özellikle pandemi döneminde sosyal mesafenin kullanılması ve açık alanda bulunma ihtiyacımız için LPG’li sobalar, ısı şemsiyeleri ciddi bir alternatif ürün. Önümüzdeki süreçte bu pandemiden dolayı dış mekanın daha fazla kullanılacağını düşündüğümüz için bu alanda da yeni ürünlerin gelişeceğini düşünüyorum.

‘HİZMETİ KAPIDA DEĞİL, EVİN İÇİNDE TESLİM EDEN YEGANE ÜLKEYİZ’

LPG piyasasını ürün ve hizmet kalitesi anlamında da değerlendirir misiniz?

LPG sektörü 3 temel kırılımdan oluşuyor. Bir tanesi konut müşterileri, bir tanesi endüstriyel ve ticari işletmeler, diğeri de otomotiv sektörü. Hepsi kendi içinde farklı dinamiklere sahip ve farklı Pazar gerçekleriyle karşı karşıya. Konuttan başlarsak; 60 yıllık tecrübeli bu sektörün bence en iyi olduğu ve en uzmanlaştığı alan tüp hizmetimiz. Çünkü, biz tüpleri biliyorsunuz kanunumuzdan gelen bir zorunlulukla evlere teslim ediyoruz. 12 kg ve üzeri tüplerin evlere teslim ve montaj zorunluluğu var. Bu hem güvenlik anlamında çok önemli bir açılım hem de müşteri memnuniyeti ve hizmet kalitesi açısından ciddi bir rekabet alanı doğuruyor. Sektördeki bütün oyuncular bu konuda çok hassas. Gerçekten üzerimize düşen sorumluluğun da farkındayız. Bugün bir ev halkının, kapıyı açtığı, sınırlı sayıda sektörlerden bir tanesiyiz. Belki de tekiz. İnsanların evine, mutfağına giriyoruz, dolayısıyla temizlik, hijyen ve bu dönemde artan hassasiyeti en üst seviyede sürdürüyoruz. Yine dünyada kanunumuzun tek olmasından dolayı da kapıda değil, evin içinde hizmeti teslim eden yegane ülkeyiz.

Kendi şirketim adına söylemem gerekirse; bizim özellikle son dönemde yaptığımız bütün yatırımlar bu konuyla ilgili. Hizmet kalitemizin arttırılması, müşteri memnuniyetinin yukarı çıkarılması, müşteri ilişkilerinde farklı kanalların ve dijitalin oluşturulması için üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışıyoruz. Yine de en başta gelen hep güvenlik. Bu segment, bu açıdan çok hassas bir segment. Endüstriyel ve ticari tarafa baktığınızda o kısmın duyarlılığı biraz daha farklı. Orada hizmetle beraber, fiyat odaklılığı da söz konusu. İnsanlar kullandıkları bu ürünü ekonomik şartlarda elde etmek ve bu alandaki giderlerini düşürmek istiyorlar. O yüzden orada hem hizmet kalitesini belli bir noktada tutmanız hem de rekabetçi fiyat yapınızla pazar payına yönelik katkıda bulunmanız gerekiyor. O da pazarın rekabetçi yapısını ister istemez ön plana çıkarıyor. Ama otomotiv yakıtlarına geldiğimizde ki; bizim Türkiye pazarının neredeyse yüzde 80’si otogaz oldu, oradaki rekabet çok daha şiddetli yaşanıyor. Türkiye, bu anlamda da diğer bütün LPG sektörlerine örnek bir ülke. 4,7 milyon araç kullanıcısı bu ürünü iki nedenle tercih ediyor. İlki; ekonomi. Ama artık tüketici sadece fiyatı aramıyor, aynı zamanda sizin ona göstermiş olduğunuz ilgi de önemli; güler yüzlü hizmet, aldığınız önlemler… Diğer önemli konu da çevre; LPG alternatif yakıtlar içinde karbondioksit salımı açısından ciddi bir avantaj gösteriyor. Bizim hesaplarımıza göre, yıllık yaklaşık olarak, 800 bin ton ile 1 milyon ton arası karbondioksit salınımında düşüşe neden oluyor. Bu da çevremiz için çok önemli bir şey. Ülkemizin 2015 yılında yayınladığı belgede karbon salınımın azaltmayı amaçladığı bir durumumuz var. 2017 yılında Dünya LPG Birliğinin ülkemizde yaptığı bir araştırma var. Araştırmada; Türkiye’de otogaz kullananların motivasyon nedenlerine bakıldı. İlk faktör fiyat ve ekonomi çıktı ama ikinci değerlendirmede insanların çevreye ve doğaya duyarlılığı daha çok ön plana çıkmaya başladı. Dünyada büyük bir kesim, LPG’nin çevreye sağladığı katkılar nedeniyle de LPG’yi tercih ediyor. Bu açıdan da LPG satıyor olmak, bizi hem gururlandırıyor hem de üzerimize daha çok sorumluluk yüklüyor.

“LPG SEKTÖRÜ DURDUĞUMUZ NOKTADAN BAKARSAK ŞANSLI SEKTÖRLERDEN BİR TANESİ”

Çok gelişmiş bir sektöre hizmet veriyorsunuz. Ama zaman zaman sektördeki adaleti ve rekabeti bozucu kayıt dışı veya illegal faaliyetlerle karşılaşabiliyoruz. Geçmişle de kıyasladığınızda bunların durdurulması ne durumda ve önlenmesi yolunda önerileriniz neler olabilir?

LPG sektörü durduğumuz noktadan bakarsak, şanslı sektörlerden bir tanesi. Kanunumuzdan dolayı oyunun kuralları çok net anlaşılmış durumda. Bununla beraber EPDK’nın ikincil mevzuatla belirlemiş olduğu piyasa oyun kuralları çok ciddi derecede uygulanıyor. Başka sektörlerde gördüğümüz kadar yoğun bir illegal faaliyeti gördüğümüzü söylemek haksızlık olur. Biz geçmişten bugüne büyük bir gelişim gösterdik.

Tabii çok uzun yıllardır hem şirketim hem de şahsım olarak, burada görev yapıyoruz.  Geçmişten bugüne gelene kadar, büyük bir gelişim gerçekleştirdik. Bugün artık biz sektör oyuncuları gerek dernek platformlarında gerek TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) platformlarında illegal faaliyetleri ve bunları önleyici şeyleri konuşmaz hale geldi. Sektör kendi içerisinde belli disiplinlere sahip oldu ama her sektörde olduğu gibi tabii ki oyun bozucu, buradan ekstra fayda sağlamaya çalışanlar da zaman zaman oluyor biz de. Eğer bu tip bir gözleme sahip olursak, derneklerimiz üzerinden Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun da desteğini alarak, bu tarz pazar bozuculara yönelik denetim faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için çaba sarf ediyoruz. Ama dediğim gibi yani işi özetlersek, biz biraz daha şanslıyız. Bizim sektör bu anlamda bugün gerçekten çok iyi bir konumda. Bu da çok sevindirici mutluluk verici.

‘OTOGAZ PAZARININ BÜYÜKLÜĞÜYLE ÖRNEK BİR ÜLKE KONUMUNDAYIZ’

LPG piyasasını özellikle otogaz anlamında önünde en büyük sorunlardan bir tanesi olarak, kapalı otoparklara LPG’li araçların girememesi sorunu gözüküyor. Yıllardır maalesef bu konu çözülemedi. Şu anda hangi aşamadayız? Kısa dönem içerisinde çözüm bekliyor musunuz?

Sizin dediğiniz gibi dünyada, yasasıyla uygulamalarıyla standartlarıyla, otogaz pazarının büyüklüğüyle örnek bir ülke konumundayız ama henüz maalesef bu kapalı otoparklarla ilgili sorunumuzu çözemedik. Bunla ilgili gerek, ilgili bakanlıklarımız gerek Türk Standartları Kurumu, gerek Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan ciddi destekler aldık. Bugüne kadar çok büyük bir yol kat ettik. Standartlarla ilgili düzenlemeler, oradaki mevzuatla, teknik mevzuatla ilgili ihtiyaçlar şu anda tamamlandı. Geriye sadece Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelikte bir düzenleme kaldı. Onunla ilgili de Bakanlığımızdan bu yönetmelikte yapılacak düzenleme ile bu sorunun artık çözülmesini bekliyoruz. Yani işin zorlu kısımları bitti. Artık mevzuatın düzeltilmesine bakacağız.  Kısacası son noktasındayız yolculuğun. İnşallah bizim beklentimiz en kısa sürede, Bakanlığımızın bu yönetmelik revizyonu ile bu sorunun da ülkemizde gündemden kalkması olacak.

‘MART-HAZİRAN DÖNEMİ BİZİM İÇİN OLDUKÇA ZORDU’

Yılın ilk 8 ayını sektör açısından değerlendirdik, biraz da İpragaz ve GO açısından değerlendirelim. Hedefleriniz nasıl etkilendi?

Biz, sonuçta Türkiye gerçeğinde yaşayan bir kurumuz ve ülkemizi etkileyen her şey bizi de doğrudan etkiliyor. Ama ilk 8 aylık dönemini değerlendirdiğimizde özellikle ilk altı ayı hatta mart- haziran dönemi bizim için oldukça zordu. Bu dönem, pandemi sürecini anlamak, buna yönelik olarak da şirkette gerekli tedbirleri alarak tüm çalışanlarımızın ve müşterilerimizin sağlığını korumak üzere projeler üretmekle geçti. İlk gününden itibaren biz bu yaşadığımız tecrübeyi önce anlamaya, onu anladıktan sonra da gerçek hayatta bunu yönetmeye gayret ettik. Bu haberleri ilk aldığımızda kaygılar oluştu doğal olarak hepimizde. Çünkü hepimizin ailesi var, annesi var, babası var. ‘65 yaş üzeri daha tehdit altında’ dendiği o kaygılı süreçlerde şirket, otomatik pilottan manuel pilota geçti diyebilirim. Biz, o süreçte yapılması gereken tüm prosedürleri uygulamaya aldık. İpragaz olarak, çalışanlarımızın bu süreçte sağlıklı bir şekilde operasyona devam edebilmesi birinci önceliğimizdi. Biz, bayilerimizin de dahil olduğu 16 bin kişilik bir aileyiz. Bu süreçteki yönetim sistemimize ‘komando taktiği’ dedik. Komandolar, gecede dağa bıraktığınızda tek bir hedefi vardır; yarını düşünmez. Aslında o gece hayatta kalıp sabaha çıkmayı düşünür. Biz de o şekilde ilk dönemi yönettik. Her günü, gün içerisinde yöneterek, tedbirleri uygulayarak, İpragaz’ı ve İpragaz ailesini ayakta tutmaya çalıştık. Çünkü bu pandemi döneminde müşterilerin evlerinde enerji ihtiyaçları arttı, bizim de bu hizmeti onlara götürmemiz gerekiyordu. Dolayısıyla bütün tesislerimiz, bütün terminallerimiz, bütün lojistik operasyonumuzu yüzde yüz kapasiteye, hatta yüzde yüzün üzerine çıkardık. Çünkü satışlar arttı.

Bu süreçte insanların motivasyonun çok önemliydi. Bu nedenle çalışanlarımız için de eğitim ve video toplantılar gerçekleştirdik. 20 bin kişiye hijyen seti dağıttık. Maskesi, eldiveni, siperliği, dezenfektanı dağıtmak da yetmiyor, bunları kullandırmak, sürekli denetlemek ve eskiyeni yenilemek gerekiyor. Ve bu süreçte büyük bir efor ve çaba sarf ettik. Ama çok şükür bugüne kadar da herhangi bir olumsuz vaka görmeden bu süreci yürüttük.

Yeni normale dönüşle birlikte operasyonel süreçlerimizde de iyileştirme çabamız oldu. Bu anlamda dijital, bizim için büyük bir avantaj oldu. İpragaz olarak, dijitale yaklaşık 20 yıldır büyük yatırım yapıyoruz. 2 dönemi özetlersem toplamda 30 milyar Euro’ya yakın yatırımımız oldu ki, bunu 15 milyar Euro’sunu son dönemde gerçekleştirdik. Çok ciddi bir altyapı değişimi yaptık. Bununla beraber dijital platform kullanımı, CRN projeleri, bunların mobil platforma taşınması, interaktif erişim imkanlarının tüm çalışanlarımıza ve müşterilerimize sağlanması önceliğimiz oldu. Bunun da faydasıyla özellikle, pandemi döneminde, dijital geçiş ve dönüşüm süreçlerimizi hızlandırdık.

Tabii bu ilk 6 ayı kapattığımızda bir gerçekle karşı karşıyaydık.  Tabii ki, hedeflerimizin çok uzağında, ticari olarak da çok şükür zarar etmedik ama başa baş geldiğimiz bir süreçteydik. Şimdi hedefimiz; bundan sonra kalan süreçte, bu yılki kayıplarımızı kapatmamız söz konusu olmayacak ama en azında ikinci 6 ay için daha önceden koyulmuş hedefleri yakalamak.  Buna da inşallah Koronavirüs ile ilgili rakamlar daha da kötüleşmezse erişiriz diye ümit ediyorum.

‘LPG ZATEN UZMANLIK ALANIMIZ’

LNG sektöründe de faaliyet gösteriyorsunuz, doğalgazın LNG formatındaki ticareti son dönemlerde oldukça yaygınlaştı. Fiyat ve maliyet konusundaki gelişmelere paralel olarak, bize biraz bu alandaki faaliyetlerinizden bahseder misiniz?

İpragaz, ülkemizde enerjinin 4 segmentinde faaliyet gösteren ender firmalarımızdan bir tanesi. LPG, zaten uzmanlık alanımız. GO markamızla akaryakıt sektöründe hizmet veriyoruz, elektrik toptan satış lisansımızla da endüstriyel ve ticari müşterilere elektrik hizmeti tedariki sağlıyoruz, doğalgaz sektöründe ise, uzmanlaşmış doğalgaz faaliyetimiz var. LNG özellikle dökme diye tabir ettiğimiz, tankerlerin ise, ev ve ticari müşterilerine hizmet tecrübemizi 2000’li yıllarda, LNG’nin BOTAŞ’ın, Marmara Ereğlisi terminalinden alınmaya başlamasıyla başladı. 2004 -2005 itibariyle bu tecrübemizi bu alana yansıttık. Bugün baktığınızda binin üzerinde Türkiye’deki endüstriyel ve ticari kuruluşun enerji ihtiyacını sıvı formdaki doğalgazda LNG ile sağlıyoruz. Yeri gelmişken paylaşmak isterim; Koronavirüsün en çok vurduğu sektör, oteller ve turizm oldu. Bizim de orada ciddi bir müşteri portföyümüz var. Dolayısıyla şirket olarak, bundan en çok etkilenenlerden bir tanesi biziz. O alanda enerji talebinde yaklaşık yüz 50’ye varan bir azalma oldu. Biz daha önce de bunlara benzer başka türlü krizler de görmüştük. İnşallah bu ‘V’ tipi toparlanma ile buradan da yükseliriz diye düşünüyorum.

LNG demişken, bir parantez açmakta da fayda var;  LNG ticareti formu açısından ciddi bir gelişim trendi içerisinde. Eskiden sadece komşu sınırdaş ülkeler, boru hatlarıyla doğalgaz ticareti yaparken bugün, sıvılaştırılmış formunda dünya ticaretinde ciddi bir yer tutuyor. Amerika bile artık oyuncu oldu. Avrupa’dan, Türkiye’ye LNG getirebiliyorsunuz ve ülkemiz Cezayir, Nijerya, Katar gibi kaynaklardan arz güvenliği ve arz çeşitliliği anlamında LNG getiriyor. Şu anda iki terminalimiz, 2 FSRU’muzla 4 noktadan gazlaştırma yaparak, ulusal şebekeyi de besleye biliyoruz. LNG aslında tüm dünyada bir yeni ticaret formu olmasının yanında başka alanlarda da kullanımı hızla yaygınlaşan bir ürün olmaya başladı. Özellikle otomotiv yakıtı sektöründe nasıl LPG binek araçlarda bir geçiş ve alternatif sıvı yakıta ürün pozisyonunda ise, LNG de yakın gelecekte dünyada ciddi derecede ağır taşıtlarda alternatif ürün olma yolunda ilerliyor. Biraz evvel de söylediğim gibi LNG’nin de dünya ticaretinde yerinin artmasıyla birlikte alternatif yakıtlar olarak da otomativ sektöründe de kullanılması, önümüzdeki dönemde Türkiye’miz için de ciddi derecede gündemde olacak gibi gözüküyor. Ülkemizde bu konuda, benim şirketim de olmak üzere birçok firma değişik örnekler yapıyor. LNG’nin bu anlamda da geleceğin yakıtı olarak, ağır taşıtlarda ciddi bir alternatif olacağını düşünüyorum.

“İPRAGAZ, AİLESİNİN BİR FERDİ OLMAKTAN, İLK GÜNDEN BUGÜNE KADAR HEP GURUR DUYDUM”

Uzun yıllardır, İpragaz’da görev yapıyorsunuz. Üst düzey görevlerde bulunuyorsunuz ve yaklaşık 3 yıldır da CEO olarak görev yapıyorsunuz. Özellikle bu son dönemi değerlendirdiğinizde neler söylemek istersiniz? Hedeflerinizi ne ölçüde gerçekleştirebildiniz? 

Öncelikle şunu söyleyebilirim; ipragaz gurur duyduğum bir kurum. İpragaz, ailesinin bir ferdi olmaktan, ilk günden bugüne kadar hep gurur duydum. Bundan sonra da inşallah bu gururu taşımaya devam edeceğim. Tabii bu onura nail olmak herkese nasip olmuyor. Türkiye’de bu büyüklükte bir şirketin içerisinden yetişmiş bir kişi olarak, Ülke Müdürlüğü seviyesine gelmek gerçekten çok ender nasip olunan şanslardan biridir. Ben de bu göreve gelirken, birçok hayaller kurmuştum. 26 senedir bu organizasyonda görev yapıyorum. Bu şekilde daha ileriye götürmek gibi hayallerim vardı. Bu hayalleri de büyüme üzerine kurgulamıştım ve göreve gelir gelmez de büyümeye yönelik her segmentte yeni hedefler tanımladık ve yola çıktık. Aradan geçen 3 yıla baktığımda; Türkiye’nin 2018’de başlayan kriz ve 2019’da düzelmeden sonra, 2020’de gördüğümüz pandemi süreci ile birlikte içinden geçtiğimiz zorlu yolculukları biz de şirket olarak yaşadık. Bu süreçte hayal ettiğim çoğu şeyi yapma fırsatım oldu. Bu açıdan çok şanslıyım. Özellikle göreve gelir gelmez; ‘Operasyonel Verimlilik’ dönemini başlattık ve şirketin stratejik yaklaşımını da ‘Yalın ve Çevik’ olarak, belirledik. Bu anlamda da iç organizasyonlarımızda değişiklik yapmak yönünde birçok aksiyonum oldu. Onların hepsini gerçekleştirdim.

Bununla beraber, yönetimsel felsefede, ‘5 Çember’ adını verdiğimiz bir yaklaşımla, genç arkadaşlarımıza, yönetimde daha çok söz hakkı veren yeni bir süreci başlattık. Bu da çok başarıyla gidiyor. Özellikle insan kaynakları tarafında hayal ettiklerimi adım adım uygulayabiliyorum. Bununla beraber yine son iki yıldır çok yoğun bir şekilde hedefimize aldığımız, insanları doğrudan ilgilendiren sağlık, güvenlik, çevre yaklaşımımız da yeni atılımlar yaptık. Bu konuda çok ciddi kültürel bir dönüşüm süreci içerisindeyiz. Buralarda istediklerimizi yavaş yavaş yakalıyoruz. Bu da bana mutluluk veriyor.

Ticari anlamda baktığımızda ise, büyüme ile birlikte özellikle 2018 yılında ciddi adımlar atmıştık. Marmara Ereğlisi’nde bulunan Türkiye’nin Trakya’daki yegane büyük LPG terminallerinden bir tanesi olan Bütangaz’ın yüzde 50 hissesini alarak, İpragaz portföyüne kattık. Yine bizim biliyorsunuz çok tüp üretiminde de çok önemli bir faaliyetimiz var. EVAS Fabrikamız bünyesinde üçüncü fabrikamızı İstanbul’da açarak, üretim kapasitemizi çok yukarılara taşıdık. Burada yeri gelmişken, EVAS’dan da bahsetmek isterim. EVAS, gurur duyduğumuz, bizim organizasyonumuzun en önemli taşlarından biri olmuştur. Çünkü, üretim yapmak çok farklı bir keyif, alıp satmak güzel bir ticari aktivite ama üretici olmak gerçekten ayrı bir şey. EVAS bugün geldiği noktada, ürettiğinin yüzde 92’sini ihraç eden, dünyada 75’ten fazla ülkeye, tüp satan bir fabrika haline geldi. Haziran ayında aylık 250 bin adetlik bir üretim rekoruna ulaştık. Pandemi şartlarında da oradaki büyümemiz ve hedeflerimiz tam gaz devam ediyor.

Bununla beraber yine GO, akaryakıt markamızdaki büyüme hedeflerini koşturuyoruz. Ama ülkemizin içinden geçmiş olduğu süreçlerden, doğal olarak dalgalı denizden biz de etkileniyoruz. Ticari hedeflerimizi çok yakaladığımı söyleyemesem bile, onun dışında ki, özellikle insan odaklı tüm hedeflerimize adım adım yaklaştığımızı söyleyebilirim.

“SHV’NİN, TÜRKİYE’YE OLAN GÜVENİ DEVAM EDİYOR”

Biraz da İpragaz’ın bağlı olduğu SHV Enerji’den bahsedelim istiyorum. SHV Türkiye pazarına nasıl bakıyor? Farklı enerji alanlarında yeni yatırımlar gündeme gelebilir mi önümüzdeki dönemde?

SHV uzmanlık alanı aslında LPG olan bir organizasyon ve dünya üzerinde bugün 28 ülkede 6 milyon tonun üzerinde LPG dağıtım faaliyeti gerçekleştiriyoruz. Bu anlamda dünyanın en büyük organizasyonu. Bu açıdan bizim uzmanlık alanımız ve yoğunlaştığımız konu LPG. Şu anda Avrupa’da özellikle SHV Grubu biyo LPG üzerine ciddi yatırımlar yaptı. Dünyada ilk biyo LPG’yi tüketicisine ulaştıran şirket oldu. Bu konuda yatırımlar hızla devam ediyor. Yine coğrafi genişlemeyle ilgili yeni ülkelere LPG konusunda yatırımlar yapılıyor. Ülkemize baktığımızda biz zaten İpragaz olarak, Türkiye’de enerjinin 4 segmentinde, aslında SHV içerisinde özel bir konumdayız.  O yüzden SHV Türkiye’ye her zaman çok farklı baktı ve bizi motive etti, destekledi. Bizim 4 segmentteki yatırımlarımız zaten durmadan devam ediyor. İnşallah bundan sonraki süreçte de devam edecek. Geçen yıl Dünya LPG Birliğinin, ülkemizde gerçekleştirilen İstanbul’daki toplantısında, bizim CEO’muz Bram Graber de Türkiye ile ilgili görüşlerini paylaşmıştı.  Gerçekten SHV Türkiye’de LPG pazarına gıptayla bakıyor ve bu pazardaki varlığını da sürdürmek istiyor. Bu pandemi süreci ile birlikte tabii tüm dünya gerçekten çok ciddi bir sıkıntılı sürece girdi. LPG sektörü de bundan nasibini alıyor ama biz durmadan yolumuza devam ediyoruz.  SHV de bu anlamda bizle beraber Türkiye olan güvenini koruyor ve buradaki yatırımları inşallah önümüzdeki süreçte de artırmaya devam edecek diyebilirim.

‘MÜTEVAZİ DURUŞUMUZLA BU PAZARDAKİ ELİMİZİ GÜÇLENDİREREK DEVAM EDECEĞİZ’

Peki GO’ya gelirsek. GO’nun akaryakıt piyasasında geldiği son mevcut durum hakkında bizi bilgilendirir misiniz? Bir de çok sayıda bayinin sözleşmesinin sona erdiği bir dönem olarak nitelendirebileceğimiz intifa sürecin içerisindeyiz. Bugüne kadar GO, biraz böyle bayi yatırımları konusunda ince eleyip sık dokuyan bir görüntü çizdi. Bu dönemde nasıl bir strateji izliyorsunuz? Daha iştahlı, agresif bir GO görebilecek miyiz?

GO, bizim Türkiye’de sıfırdan başladığımız bir yapı. GO’yu kurarken, ortaya bir felsefe attık ve bu felsefeyi ‘saygı’ ile tanımladık. Çevreye saygı, insana saygı, araca saygı ve GO ilk günden beri, bu seçiciliği ile devam ediyor. Aslında sık eleyip sık dokumak demeyelim ama gerçekten seçiciyiz ve birlikte yol arkadaşlığı, hayal ortaklığı yapacağımız insanlarla aynı hedefe koşmak istiyoruz. GO, bu anlamda agresif bir organizasyon veya agresif bir marka değil. Bu pazarda kendisini saygın bir şekilde konumlamaya çalışan ve bu pazardaki tüketici ihtiyaçlarına, müşteri hizmet kalitesiyle erişmeye çalışan bir şirket. Dolayısıyla biz bu dönemde de bu felsefemizden vazgeçmeden, süreçleri yönetmeye devam edeceğiz. Yani biz hiçbir zaman agresif olmadık. Her zaman bu çerçevede, mütevazi bir yaklaşımla, pazarda dürüst, tüketicisine saygıyla yaklaşan ve herkesin beraber olmayı arzu edeceği bir organizasyon olmaya çalıştık. Bu çerçevede BADO yaklaşımımızla bayi dostu felsefemizle gerek yönetimsel süreçlerde ve gerek diğer süreçlerde bayilerimizi hep işin içinde tuttuk. Biz, orada farklı bir yerdeyiz, farklı bir yaklaşımdayız, dolayısıyla pazarın diğer oyuncularından kendimizi bu konuda ayrıştırmaya gayret ediyoruz. Bizim hayallerimiz, ideallerimiz, sayısal boyutun ötesinde, hizmet kalitesiyle Türk tüketicisine hak ettiği hizmeti, onlara en iyi ve saygın bir şekilde sunabilmek çerçevesinde devam ediyor. Bu noktada da Türkiye’de ilk defa, iki kez üst üste 5 Yıldızlık Kalitede Yetkinlik Ödülü aldık, Avrupa Kalite Birliği’nden (EFQM). Dolayısıyla, GO’nun hedefleri ve pozisyonlanması bu açıdan biraz farklı. O yüzden biz, kendimizi agresif bir oyuncu olarak, tanımlayamayız ama iştah dediğimizde tabii ki, iştahımız var. Bizde bu pazarda İyi, güvenilir, bir network olma yolunda yolumuza devam ediyoruz. Bugün baktığınızda, aktif olarak 200 noktada hizmetlerimizi müşterilerimize sunuyoruz. Hayallerimiz de bunu daha ileriye taşımak. Bu konuda da dediğim gibi ‘agresifiz’ değil ama iştahlıyız. Mütevazi duruşumuzla ve ortaya koyduğumuz felsefemiz ile bu pazarda elimizi güçlendirerek, yolumuza devam edeceğiz.