Madeni yağ sektörü dönüşüme hazır

Akaryakıt sektörü son yıllarda elektrikli araçların hayatımıza dahil olmasıyla farklı alanlarda dönüşüm yaşıyor. Dönüşümden sektörün farklı kolları da etkileniyor. Bu kollardan biri olan madeni yağlar da akaryakıt sektörü için hayati öneme sahip. Lakin akaryakıtla çalışan araçların pazardaki payının bir kısmını elektrikli araçlar alırsa bu süreç madeni yağ sektörüne nasıl etki edecek?

Madeni yağ sektörü  dönüşüme hazır
SONER OKUR
  • Yayınlanma11 Mayıs 2024 08:30
  • Güncelleme11 Mayıs 2024 09:25

Akaryakıt sektörünün önemli kollarından biri olan madeni yağ sektörü elektrikli araçların hayatımıza girmesiyle dönüşümüne başladı. Sektörün köklü ve önemli markaları madeni yağın dönüşümü konusunda hazırlıklarını sürdürüyor. Konuya dair görüşlerini Enerji Petrol Gaz’a ileten sektörün markalarının önemli isimleri, madeni yağların elektrikli araçların dönüşümüne adaptasyonu konusunda hemfikir.

Türkiye’de madeni yağ sektöründe, istihdam ve ekonomiye katkı, ürün ve hizmet sunan hem global hem de yerli çok büyük markalar var. Bu markalar da madeni yağların, elektrikli araçların hayatımıza dahil olma sürecine adaptasyonu konusunda aksiyon almaya başladı. Peki, debriyaj balatası, vites kutusu, pistonlar, yakıt tankı, egzoz sistemi ve yağ ile su pompası bulunmayan elektrikli araçların motorları için nasıl ürünler üretiliyor? Yağlanmaya ihtiyaç duyulmayan elektrikli motorlar için sektörün geliştirdiği, pazara sunduğu ya da sunmaya hazırlandığı ürünleri araştırdık.

Sektörün önemli markalarının yöneticileri; Petrol Ofisi Madeni Yağlar Direktörü Sezgin Gürsu, Shell & Turcas Madeni Yağlar Kurumsal Satışlar Direktörü Can Ayvalıoğlu, Opet Fuchs Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Erçin Bıyık ve LUKOIL Madeni Yağlar Türkiye ve Orta Doğu Genel Müdürü Kirill Grigorian gazetemize özel verdikleri röportajda konuya dair tüm sorularımızı yanıtladılar.

‘PETROL OFİSİ MADENİ YAĞLAR’IN ELEKTRİKLİ ARAÇLARA YÖNELİK DE TÜM ÜRÜNLERİ HAZIR’

Sektörün farklı alanlarda gelişimi öncelikle akaryakıt tarafını etkileyecek ama madeni yağ sektörüne de etkileri olacak. Bu alan dünyada nasıl gelişecek diye birçok araştırma projeksiyonları var. Uluslararası Enerji Ajansı’nın da konuya dair yayınladığı rapora göre bu yıl dünyada satılacak 80 milyon aracın 17 milyonu elektrikli araç olacak. Elektrikli araç pazarının büyük kısmı Çin’de. Bu da demek oluyor ki satılması planlanan 17 milyon elektrikli aracın 10 milyonunu Çin satacak. Avrupa’da her 4 araçtan biri elektrikli araç haline geldi. Amerika’da bu oran daha düşük, Çin’de biraz daha yüksek, Türkiye’de de yüzde 7’lerde. Hem 2023’e hem 2024’teki ilk 3 aya baktığımızda elektrikli araç pazarı yüzde 7 civarında. Geçen sene satılan 1 milyon 200 bin aracın yaklaşık 75 bin adedi tam elektrikli araçlar. Bu değerleri çoğunlukla binek araçlar için veriyoruz, maalesef öngörüler ağır vasıta tarafında bu değişimin Çin hariç çok daha sonra olacağı yönünde.

Çin, elektrikli kamyonlara geçişte de hızlı gidiyor. Bu gelişme Avrupa’da, Amerika’da ve Türkiye’de 2030’lardan sonra bekleniyor. Madeni yağ pazarının yaklaşık yüzde 16’sı binek araç yağları; istasyonlarda satılan ya da araç servislerinde değiştirilen yağlar olarak da bilinir. Fakat bu binek araçlara konulan motor yağları belirttiğim gibi pazarın yalnızca yüzde 16’sını oluştururken geri kalan yüzde 84’ünü ağır vasıta yağları oluşturuyor. Sanayide kullanılan yağlar, dişli yağları, trafo yağları gibi birçok yağ çeşidi var. Yani sorunuzun cevabı olarak baktığımızda; elektrikli araç pazarında madeni yağ sektörünü etkileyecek olan kısım pazarın yüzde 16’sı.

İstatistiklere göre 2035’de dünyadaki içten yanmalı motor sayısı, günümüzdeki içten yanmalı motor sayısıyla aynı olacak. Türkiye’de bu sayı daha da fazla olacak çünkü büyüme oranlarımız daha fazla. 2021 yılında Sabancı Üniversitesi’nin hazırladığı raporda Türkiye’de 2 senaryo var.  Raporda; 2030 yılında yeni satılan araçların, düşük büyüme senaryosunda yüzde16’sı ya da agresif büyüme senaryosunda yüzde 30’u elektrikli araç olacağı belirtilmişti. Yani şu anda yüzde 7 olan elektrikli araçların pazardaki payının, yüzde 16 ya da 30 olacağı öngörülmüştü. Şu anda Türkiye’de gidişat üst tarafa doğru ilerliyor fakat bu gerçekleşse bile bizim kendi projeksiyonlarımıza göre; 2030’da da binek araç yağı pazarı halen büyümeye devam edecek. Etkilenen kısım çok daha az. EPDK’nın yeni yayınladığı projeksiyona göre 2030 yılında pazarda 1,5 milyon civarı elektrikli araç bekleniyor. Yani 2030 yılında pazarın 20 milyon araca geleceğini varsayarsanız bunun 1,5 milyonu elektrikli araç olacak. Tabi ki eninde sonunda o noktaya varacağız ama önümüzdeki 5-10 seneye baktığımızda hala küçük rakamlardan bahsediyor olacağız. Özellikle madeni yağ pazarını çok büyük oranda etkileyecek bir durum söz konusu değil. Pazarda yaklaşık yüzde 2’lik düşüş olacak diye öngörüyoruz.

Son 6 ay içinde birçok otomotiv üreticisi projelerinde, projeksiyonlarda değişiklik açıkladı. Volkswagen tümünü elektrikliye çevireceğini açıkladığı bir fabrikasındaki projeyi iptal etti. 2030’dan itibaren araçlarını tamamen elektrikli üreteceğini açıklayan Mercedes de bu planını iptal etti. Burada pil teknolojisi ve diğer teknolojik gelişmelerin de etkisi var tabi ki ama elektrikliye geçiş sürecinin duruşlu kalkışlı bir şekilde ilerlediğini göreceğiz. Elektrikli araçlar hiçbir zaman tamamen bitmeyecek. Pazarda şu anda 15 milyon binek araç var. Türkiye’deki pazarda araçların ortalama yaşı 13. Son yıllarda da elektrikli araç satışlarında artış var ama satışlar sürse dahi önümüzdeki 10-15 sene içinde madeni yağ pazarını ciddi şekilde etkilemeyecek.

Elektrikli araçların da motor yağı olmasa da kullandığı yağlar var. Özellikle bataryayı soğutma sıvısı, dişli yağları ve elektrikli motorun gresi dediğimiz ürünler var. Bugünkü gibi 10-15 bin kilometrede yağ değişimi olmayacak belki ama elektrikli motorlar için geliştirilen ürünlerin de satışı olacak. Biz bu taleplere karşı hazırladıklarımızı yaptık. Hatta 2021 yılında lansmanını yaptık. Petrol Ofisi’nin ürün hattında elektrikli araçlara yönelik tüm ürünlerimiz hazır.

“POTEM SADECE TÜRKİYE’NİN DEĞİL YAKIN COĞRAFYANIN EN GELİŞMİŞ LABORATUVARI”

POTEM’i ve fabrikamızı (üretim üssümüzü) Petrol Ofisi ve Türkiye açısından birlikte değerlendirmek lazım.  POTEM, fabrikanın göz bebeği çünkü teknolojik gelişmelerin takip edildiği, yeni ürünlerin geliştirildiği, kalite kontrollerin, analizlerin yapıldığı bir laboratuvar, AR-GE merkezi. Burada tüm yüksek teknoloji ürünlerin gelişimini yapıyoruz. Dünyadaki gelişimlere OEM ve global katık üreticilerin iş birlikleriyle dahil oluyoruz. İş birliklerimiz doğrultusunda, otomotiv üreticilerinin ihtiyaçlarına göre AR-GE çalışmaları da POTEM’de yapılıyor. POTEM sadece Türkiye’nin değil yakın coğrafyanın en gelişmiş laboratuvarı. Global rakiplerimizin dahi Türkiye’de böyle bir tesisi yok çünkü onlar bu tip çalışmaları global ölçekte dünyadaki tek merkezlerinde yapıyorlar. Biz Petrol Ofisi olarak, POTEM’de hem AR-GE çalışmalarını hem giriş hammadde kalite kontrolümüzü, kullanılmış yağ analizlerimizi yapıyoruz. Dahası POTEM’de hakem laboratuvarı olarak kamu kuruluşlarının analizlerini ve testlerini de yapıyoruz. POTEM’e her yıl yatırım yapmaya devam ediyoruz.  6 milyon dolarlık bir yatırımla kurulmuştu ama her yıl da yeni teknolojilerle, yeni sistemlerle hem dijitalleşiyoruz hem de yatırım yapmaya devam ediyoruz. POTEM aslında bizim Derince’deki üretim merkezimizin içinde. Son yıllarda Türkiye’de madeni yağ pazarı yaklaşık yüzde 4 oranında büyüyor fakat Petrol Ofisi olarak son 10 yıldır pazarın üzerinde bir büyüme gösteriyoruz.

Yüzde 20 pazar payıyla başlayan yolculuk bugün bizi yüzde 30’lara kadar ulaştırdı. PETDER verilerine göre şu anda Türkiye’deki madeni yağ pazarının yüzde 30’unu biz besliyoruz. Bu pazar payımızın yüzde 99’unu Derince’deki fabrikamızda üretilen ürünler oluşturuyor. Fabrikamızdaki üretim Türkiye ekonomisinde ve Türkiye madeni yağ pazarının üzerinde büyümemize fırsat sağladı. Yeni müşteri kazanımlarımız oldu. Chevron ve Texaco gibi büyük markalarla iş birliği yaptık. Texaco ile denizcilik tarafında 10 yıldır süren iş birliğimiz 2021 yılında, pandemi döneminde yeni bir anlaşmayla Texaco’nun tüm ürünlerine yayıldı. Texaco’nun Türkiye’deki tüm üretim, dağıtım, pazarlama faaliyetlerini lisansör olarak biz yapmaya başladık. Tüm bunların etkisiyle fabrikada geçen sene 150 bin tonun üzerinde üretim gerçekleştirdik. Bu süreç ürün hattına ve ambalaj paket kombinasyonuna bağlı olarak yaklaşık 140-150 bin ton civarındaki üretim kapasitemizin sonuna getirdi bizi.  Bunun sonucunda iki sene evvel bir yatırım kararı daha aldık; yaklaşık 30 milyon dolarlık bir yatırımla bu 150 bin tonluk üretim kapasitemizi 230 bin tona çıkartıyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı yaklaşık 500 bin ton, yani Türkiye ihtiyacının yarısına yakınını karşılayabilecek bir kapasiteye ulaşıyoruz. Bu rakamlar bilmeyenler için çok büyük değil gibi gelebilir ama Petrol Ofisi’nin Derince’deki fabrikası 221 tonluk üretimiyle global ölçekte ilk on fabrika arasına giriyor. Projenin ilk aşaması olan lojistik üssünü geçen sene tamamladık. Buna göre yerleşim planını değiştirip, yeni dolum hatları, yeni tankların yapımına devam ediyoruz. Lojistik üssünün açılımını 2023 yılının Eylül ayında yaptık. Bu da bölgenin, belki Türkiye’nin en önemli ve en büyük depolama alanlarından biri. 8 bin tonluk bir depolama alanına sahip olduk. Gurur duyduğumuz bir gelişme de; o alanın üzerine Solarçatı ile birlikte güneş enerjisi sistemi kurduk. Fabrikanın enerji ihtiyacının üçte birini bu güneş enerjisi sistemiyle sağlıyoruz.

Fabrikamızda yer konusunda tarihsel bir avantajımız var. Konum olarak madeni yağ tesisimiz, akaryakıt tesisi ile birlikte çok stratejik bir noktada yer alıyor. Ayrıca sanayinin merkezinde kurulu olan tesisimizde denizden ikmal yapabiliyoruz. Tüm tedarikçilerimizin yakın ve alanımızın müsait olmasıyla, lojistik merkeziyle başlayan genişleme projemiz devam ediyor.  Petrol Ofisi, İkinci Dünya Savaşı döneminde Türkiye’nin içinden çıkmış, özel bir misyonda kurulmuş bir şirket. Dolayısıyla devletten de gelen bir şansı var.  Misyonumuzu bugün de sürdürmeye devam ediyoruz. Yakın coğrafyadaki lojistik optimizasyonumuzla yakın coğrafyadaki ülkelere -33 ülkeye- ihracat yapıp Türkiye’ye 30 milyon dolarlık bir döviz girdisi sağlıyoruz. Tüm bunları da Derince’deki fabrikamızda yaptığımız üretimle gerçekleştiriyoruz.

“İSTİHDAM AÇISINDAN KÖTÜMSER DEĞİLİZ”

Yakın-orta vadede madeni yağ sektöründe aksi yönde çok büyük bir etki beklemiyoruz.

Ama tabi ki Türkiye’nin potansiyelini görmek lazım. Şu anda Türkiye’de bin kişiye 180 araç düşüyor.  Avrupa’da bu rakam 450-500, Almanya’da ise 500’ün üzerinde. Yine Sabancı Üniversitesi’nin projeksiyonlarına göre; bu rakam öncelikle 2025’de 200’lere, 2030’da da 300’lere yaklaşacak. Yani Türkiye’nin bin kişiye 300 araç düşecek şekilde bir potansiyeli var. Zaten son yıllardaki araç satışlarından da görüyoruz. Geçen sene ilk defa yüzde 25’le bir milyon satışını aştık ve piyasada bir milyon 270 bin araç satıldı.

Binek araç sektöründen daha büyük paydaya sahip olan ağır vasıta ve altyapıda da ciddi bir madeni yağ kullanımı var. Binek araç bu sektörün sadece yüzde 15-16’sını kapsıyor.  Türkiye’de taşımacılığın büyük bir kısmı kamyonlarla yapıldığı için ağır vasıta yağları pazarda yüzde 20-25 gibi bir oranda yer tutuyor. Dolayısıyla ağır vasıta yağlarının kullanımı devam edecek. Altyapı projeleri devam ettiği sürece inşaat faaliyetlerinde de önemli bir madeni yağ tüketimi var. İnşaatlarda kullanılan, iş makinelerinin kullandığı madeni yağlar pazarın yüzde 25’e yakınını oluşturuyor. Özellikle ağır sanayide Türkiye’nin sahip olduğu pay, demir-çelik ve çimento sektörlerindeki büyüme, nüfusun artışı ve ihracat imkanları arttığı sürece yine madeni yağ tüketimi de artmaya devam edecek. Bunun için istihdam açısından kötümser değiliz hatta Türkiye’nin daha büyük üretim tesislerine ihtiyacı olacağını düşünüyoruz.

“PETROL OFİSİ GRUBU OLARAK TÜRKİYE’YE VE POTANSİYELİNE GÜVENİYORUZ, YATIRIM YAPMAYA DEVAM EDİYORUZ”

Ben yaklaşık 30 senedir bu sektördeyim ve çok yoğun bir rekabet olduğunu düşünüyorum. Bütün büyük global markalar Türkiye’de var. Dahası kendi üretim tesisleriyle neredeyse yüz senedir buradalar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle değildir. Avrupa’da bir merkezden üretim yapılır ve diğer ülkelere dağıtılır ama Türkiye’de ağır vasıtadaki, sanayideki ve binek araçtaki büyüme potansiyeli görüldüğü için herkes kendi üretim tesisini devam ettiriyor. Çok güçlü bir rekabet var ama bu rekabet bize keyif veriyor ve gelişmemizi sağlıyor. Bence herkes birbirinden çok şey öğreniyor. Kesme sıvılarında, proses yağlarında gerçekten işlerini çok iyi yapan yerli firmalar var; hem Türkiye’deki özel alanlarda satış yapıyorlar hem de ağırlıklı olarak yakın coğrafyaya ihracat yaparak Türkiye’ye döviz sağlıyorlar. Bu işinde uzman çok başarılı yerli markaların arasında Petrol Ofisi Madeni Yağlar olarak yüzde 20’lerden başladığımız pazar payını, OEM ve global pazarlama destekleri olan rakiplerle rekabet ederek 10 yılda yüzde 30’lara çıkardık. Türkiye’de binek araç yağlarında da yüzde 10’lardan yüzde 20’lere geldik.  Böyle bir markayı ekip olarak bu noktaya getirdiğimiz için gurur duyuyoruz. Petrol Ofisi Grubu olarak Türkiye’ye ve potansiyeline güveniyoruz, yatırım yapmaya devam ediyoruz ve edeceğiz. Petrol Ofisi markasını tüketiciye sorarsanız ilk söylediği şey; ‘güven’ olacaktır. Biz de bu güvene layık olmaya çalışıyoruz.

‘TÜRKİYE’DE MADENİ YAĞ SEKTÖRÜNDE LİDER, YURT DIŞI PAZARINDA İSE GLOBAL BİR OYUNCU OLMAYI HEDEFLİYORUZ’

Opet Fuchs olarak “müşteri ve çalışanları için vazgeçilmez, yenilikçi ürün ve hizmetleri ile hedeflediği segmentlerde lider, ihracatta güçlü bir oyuncu olmak” vizyonu ile hareket ediyoruz. Türkiye’de madeni yağ sektöründe lider, yurt dışı pazarında ise global bir oyuncu olmayı hedefliyoruz.

“BELİRLEDİĞİMİZ 4 ANA KASIMIZ ÜZERİNDE BÜYÜME HEDEFLİYORUZ”

Yaptığımız stratejik toplantılarımızda belirlediğimiz 4 ana kasımız üzerinde büyüme hedefliyoruz. Bunlar; Türkiye’de ilk olan e-ticaret platformumuzla birlikte müşteri deneyimini iyileştirerek satış hacmini artırmak, sektörde endüstriyel madeni yağlarda çok fazla ürün portföyü olan bir şirket olarak farklı sektörlerde büyümek, yağların ve soğutma sıvılarının izleme, ikmal, değişim, raporlama ve laboratuvar analiz hizmetlerini gerçekleştirdiğimiz kimyasal proses yönetimi ve son olarak ise ihracatta global bir oyuncu olmak.

“ÖZELLİKLE KISA VADEDE ELEKTRİKLİ ARAÇLARDA PAZAR PAYININ ÇOK DARALMASINI BEKLEMİYORUZ”

Elektrikli araçlarda içten yanmalı motor olmadığından, motor yağı kullanılmıyor. Sadece hybrid araçlarda bulunan içten yanmalı motorlar için motor yağı ihtiyacı devam edecek. Elektrikli araçlarda ise, şanzıman varsa dişli yağları, pil soğutucu sıvıları olarak antifriz veya soğutucu yağ ve fren hidrolikleri ürünlerinin kullanımı devam edecek. Bu konu yenilenebilir enerji ve yeşil dönüşüm gibi madeni yağ sektörünü etkilemeye başlayan gelişmelerden bir tanesi aslında. Özellikle kısa vadede elektrikli araçlarda pazar payının çok daralmasını beklemiyoruz.

Dijitalleşmenin getirisi olarak her geçen gün pek çok yenilikle karşı karşıya kalıyoruz ve bu yeniliklere ayak uydurmaya çalışıyoruz. Alman ortağımızın da yüzde 30 ortağı olduğu Startup’ın çalışmalarını, özellikle batarya sektöründeki gelişmeleri takip ediyoruz. Hibrit ve elektrikli araçlar için de ürün gamımızı BluEv olarak pazara sunacağız.

“MADENİ YAĞ SEKTÖRÜNDE BİR DARALMA BEKLEMEDİĞİMİZ İÇİN İSTİHDAMDA DA BİR KÜÇÜLME BEKLEMİYORUZ”

Elektrikli araçların yaygın kullanımıyla ilgili bazı teknik veya politik çekinceler oluştu.  Elektrikli araçların görece kısa menzili, lityum ion pillerin üretiminde ihtiyaç duyulan lityum ve kobalt elementlerinin en çok Çin’de bulunması, bu madenlerin kapasitelerinin yeterli olmaması, Çin’le ticarete uygulanabilecek korumacı engeller, çok soğuk havalarda elektrikli araçların pillerinin boşalması gibi konuları söyleyebilirim.  O yüzden yukarıda da belirttiğim kısa vadede madeni yağ sektöründe bir daralma beklemediğimiz için istihdamda da bir küçülme beklemiyoruz.

“MÜŞTERİ BEKLENTİLERİNİN ARTMASI SEBEBİYLE REKABETİN DE ARTACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ”

Türkiye’deki madeni yağ sektörünü inceleyecek olursak yaklaşık 123 tane madeni yağ satan/üreten lisanslı şirket var. Madeni yağ sektörünün büyümesinde, Avrupa’daki ülkelerin beklentisi GDP artışında olmayacağı yönünde. Bu şu demek; gelişmiş ülkelerde madeni yağ pazarının bir miktar daralacağı, gelişmekte olan ülkelerde ise aynı kalacağı yönünde. Bu yüzden mevcut rekabetin devam edeceğini hatta müşteri beklentilerinin her geçen gün yükselmesi sebebiyle rekabetin artacağını düşünüyoruz.

‘HİBRİT VE ELEKTRİKLİ ARAÇLARA GEREKEN YAĞLAR İÇİN İNOVASYON VE AR-GE ÇALIŞMALARI GERÇEKLEŞTİRİYORUZ’

Shell Helix hem 2050 yılına dek net sıfır emisyonlu enerji şirketi olma vizyonumuzun hem de inovasyona yaptığımız yatırımlarla sektöre ilkleri sunma kararlılığımızın bir ürünü.

Bunun önemli bir örneği olarak, Enzo Ferrari ile 1930’lara dayanan inovasyon ortaklığımız kapsamında geliştirdiğimiz Shell Helix Ultra, Formula One pistlerinden elde edilen deneyimle hayat buldu. Güçlü AR-GE çalışmalarımız neticesinde sunduğumuz bu ürün, doğalgazdan üretilen devrimsel bir çözüm olarak sektörümüze önemli bir yenilik getirdi. Modern araçların her türlü koşulda motor performansını ve ömrünü uzatmayı başaran bu madeni yağ, Shell PurePlus Teknolojisi ile geliştirildi. Bu teknoloji, doğal gazı ham petrolde bulunan kirletici maddelerin bulunmadığı kristal berraklığında bir baz yağa dönüştürüyor. Baz yağ, motor yağının yaklaşık yüzde 75 ila yüzde 80’ini oluşturduğundan yağ kompozisyonunda önemli bir değişim sağlanmış oluyor.

Bu saf baz yağ sayesinde de endüstri standartlarının çok üstünde performans sağlayan motor yağları üretiyoruz. Bu da yüksek koruma, temizlik ve güç anlamına geliyor. Bu özellikleriyle Shell Helix Ultra ürünlerini Scuderia Ferrari, BMW Motorsport, Hyundai Motorsport ve Geely Group Motorsport gibi dünyanın önemli markalarına sunuyoruz. Bu iş birlikleri sayesinde de ürünlerimizi sürekli geliştiriyoruz.

Bu ürünlerimizle ülkemizde de madeni yağ kullanıcılarının en temel ihtiyaçları olan çevreci, kaliteli ve verimli bir ürünü sektöre kazandırmış olduk. Helix bu anlamda Türkiye’de Shell’in her ürün ve hizmet gamında olduğu gibi müşterilerimizin ihtiyaçlarına yanıt sunan ve sektörde trendleri belirleyen bir konumda diyebilirim.

“DÜŞÜK KARBONLU ENERJİ ÇÖZÜMLERİNE GÜÇLÜ BİR YATIRIM YAPIYORUZ”

Stratejimizin merkezinde bahsetmiş olduğumuz net sıfır hedeflerimiz bulunuyor. Tüm dünyada endüstrilerin sürdürülebilirlik odaklı yeni enerji dönüşümünü desteklemeye odaklanıyoruz. Bu kapsamda düşük karbonlu enerji çözümlerine güçlü bir yatırım yapıyoruz. Bir yandan bu yatırımlarla geleceğin düşük karbonlu enerji sistemini inşa etmeye yardımcı olurken bir yandan da daha az emisyonla petrol ve gaz üretimine de yatırım yapıyoruz.

Mobiliteden üretime çok çeşitli alanlarda kritik öneme sahip madeni yağlar portföyümüzü de bu doğrultuda sürekli güncelliyoruz. Bugün hem otomotiv sektöründe hem de endüstrinin farklı alanlarında kullanıma uygun karbon nötr madeni yağlarımız, sektördeki en büyük ve en önemli sürdürülebilirlik çalışmalarından biri. Bu portföyle Shell olarak, Avrupa genelinde 60 milyon litreden fazla yüksek performanslı madeni yağların kullanımından doğabilecek karbon salınımını nötrlemeyi amaçlıyoruz. Bu da yılda yaklaşık 280 bin ton karbon salınımının nötrlenmesi ve bir yıl boyunca yaklaşık 130 bin aracın açığa çıkarttığı karbon emisyonlarının önlenmesi anlamına geliyor.

Böylece Shell olarak, yüksek performans ve koruma sağlamaya devam ederken aynı zamanda müşterilerimizin karbon emisyonlarını önleyerek, azaltarak hatta sıfırlayarak sürdürebilirlik hedeflerine ulaşmalarına yardımcı oluyoruz. Medeni yağ portföyümüz Shell’in doğada çözünebilir malzemeler, döngüsel iş modelleri, sürdürülebilir ambalaj gibi sektöre kattığı, doğaya ve insana saygılı ilklerin arasında yer alıyor. Bu doğrultuda yenilikçi ürün ve çözümler sunmaya devam edeceğiz.

“3 FARKLI ÜRÜNLE MÜŞTERİLERİMİZİN İHTİYAÇLARINA YANIT SUNUYORUZ”

Hibrit ve elektrikli araçlara olan yoğun ilgi ile birlikte otomotiv endüstrisi benzersiz bir değişim yaşıyor. Konvansiyonel araçlardan elektrikli araçlar gibi yeni nesil araçlara hızlı bir geçiş var. Shell olarak, hem endüstri lideri şirketler hem de müşterilerimizle birlikte çalışarak bu dönüşümü hızlandırmaya ve kolaylaştırmaya odaklanıyoruz. Hibrit ve elektrikli araçlar için gereken yağlar için inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda yakın zamanda elektrikli araçlar için yeni bir madeni yağ serisi geliştirdik. 3 farklı ürünle müşterilerimizin ihtiyaçlarına yanıt sunuyoruz. Bunun ise sadece bir başlangıç olduğunu söyleyebilirim çünkü hibrit ve elektrikli araçlar tüketicilere daha yüksek bir performans seviyesi sunmayı sürdürdükçe, Shell olarak biz de endüstride en gelişmiş ve güvenilir yeni nesil madeni yağ çözümlerini geliştirmeye ve sunmaya devam edeceğiz.

“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ODAĞIYLA BU DÖNÜŞÜMÜ ELE ALMAMIZ GEREKİYOR”

Elektrikli araçlar başta olmak üzere yeni nesil araç pazarı madeni yağ portföyümüzün genişlemesinde önemli bir rol oynuyor. Sektör olarak bu önemli dönüşüme yönelik çözüm üretmek en önemli sorumluluğumuz ve bununla birlikte sektörel bir gelişim de yaratmış oluyoruz. Elbette bunun için teknolojiye ve ekiplerimizin yetkinliklerine yatırım yapmayı sürdürmemiz ve sürdürülebilirlik odağıyla bu dönüşümü ele almamız gerekiyor.

“TÜRKİYE’YE SUNDUĞUMUZ DEĞERLE DE ÇEŞİTLİ PLATFORMLARDA TAKDİR GÖRMEYE DEVAM EDİYORUZ”

Shell olarak küresel madeni yağlar sektöründe uzun yıllardır güçlü liderliğimizi koruyoruz. Kline & Company’nin madeni yağlar pazar analizi raporu da bunu kanıtlıyor. Bu araştırmada geçtiğimiz yıl itibarıyla 17 kez üst üste ‘Dünyanın 1 Numaralı Madeni Yağ Tedarikçisi’ seçildik. Aynı zamanda, üretim ve ihracat gücümüzle Türkiye’ye sunduğumuz değerle de çeşitli platformlarda takdir görmeye devam ediyoruz. Bu kapsamda son olarak, Türkiye’den 86 ülkeye ihracat gerçekleştirdiğimiz Derince Madeni Yağ ve Gres Üretim Tesisimizdeki güçlü faaliyetlerimiz ile İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından prestijli bir ödüle layık görüldük. 9. İKMİB İhracatın Yıldızları Ödülleri’nde, “Madeni Yağlar” İhracatı Kategorisi Lideri olduk.

‘TÜRKİYE’DEKİ MADENİ YAĞ SEKTÖRÜNDE KONUMUMUZU GÜÇLENDİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ’

LUKOIL GENESIS, LUKOIL Madeni Yağlar markasının üstün motor koruma seviyesi sunmak için yenilikçi moleküler teknolojiler kullanılarak geliştirilmiş sentetik yağlarıdır. Bu yağlar önde gelen uluslararası laboratuvarlarda ve otomobil üreticilerinde yapılan testlerle onaylanmıştır.

LUKOIL GENESIS, LUKOIL’un güçlü küresel mirasını Türkiye ve Orta Doğu pazarına taşımak ve yerel tüketicilere yüksek kaliteli motor yağı çözümleri sunmayı amaçlamıştır. Bu üstün performanslı ürün, Türkiye’nin dinamik otomotiv sektöründe dikkat çekici bir konuma sahiptir. LUKOIL GENESIS, benzersiz kalitesi ve güvenilirliğiyle müşterilere değer katarken, aynı zamanda LUKOIL’in kalite ve yenilikçiliğe olan bağlılığını vurgular.

“LUKOIL MADENİ YAĞLAR GENESIS ÜRÜN SERİSİYLE YÜKSEK KALİTELİ ÜRÜNLER SUNMAYI HEDEFLİYOR”

LUKOIL Madeni Yağlar firması, madeni yağlar alanında GENESIS ürün serisiyle bir strateji izleyerek yüksek kaliteli ürünler sunmayı hedeflemektedir. Bu strateji, inovasyon ve kalite odaklıdır, müşterilere motorlarının mükemmel korunması ve performanslarının artırılması için üstün özelliklere sahip sentetik yağlar sunmaya odaklanmaktadır. LUKOIL GENESIS markası, hem kitle segmenti araçlar için uygun fiyatlı seçenekler sunarak geniş bir müşteri kitlesine ulaşmayı hedeflerken, aynı zamanda premium segment araçlara yönelik özel formüller geliştirerek bu alanda da etkin bir konum elde etmeyi amaçlamaktadır.

LUKOIL Madeni Yağlar, sektördeki farklı alanlarda gelişimine ürün portföyü açısından hazır bir şekilde yaklaşmaktadır. Şirket, geniş ürün yelpazesiyle her türlü müşteri gereksinimini karşılamayı amaçlamaktadır. Bu çeşitlilik, müşterilere ihtiyaçlarına uygun çözümler sunmayı sağlar ve sektördeki farklı taleplere hızlı bir şekilde yanıt verebilme esnekliği sağlar.

Genel olarak, LUKOIL Madeni Yağlar, yenilikçi ürünlerle, kalite odaklı stratejilerle ve geniş ürün portföyüyle sektördeki konumunu güçlendirmeye her gün devam etmeyi amaçlamaktadır. Bu yaklaşım, müşteri memnuniyetini ve sektördeki rekabet avantajını artırmayı amaçlamaktadır.

“TÜKETİCİLERİN İHTİYAÇLARINA UYGUN ÜRÜNLERİN GELİŞTİRİLMESİ GEREKİYOR”

Hem dünyada hem Türkiye’de son dönemde elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla, madeni yağ sektöründe dönüşüm kaçınılmaz. Bu dönüşüm, sektördeki oyuncuları yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler aramaya teşvik ederken, aynı zamanda tüketicilerin ihtiyaçlarına uygun ürünlerin geliştirilmesini gerektirmektedir.

Elektrikli araçlar, geleneksel içten yanmalı motorlara kıyasla farklı bir güç aktarım mekanizması kullanır ve bu nedenle motor yağlarına olan talebi azaltabilir. Ancak, bu durumun madeni yağ sektörü üzerindeki etkisi, sektördeki oyuncuların esneklik göstermesi ve yeni pazar fırsatlarını değerlendirmesi ile dengelenebilir.

Madeni yağ şirketleri, elektrikli araçların bileşenlerinde kullanılan yağların üretimine odaklanarak pazarda bir yer edinebilir. Ayrıca, sürdürülebilirlik ve çevresel uyumluluk odaklı ürünlerin talebi arttıkça, biyo-degradabl yağlar gibi yeşil alternatiflerin geliştirilmesi de sektörde önemli bir rol oynayabilir.

“MADENİ YAĞ SEKTÖRÜ, ELEKTRİKLİ ARAÇ PAZARININ BÜYÜMESİYLE ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLERLE KARŞI KARŞIYA KALACAK”

Madeni yağ sektörü, elektrikli araç pazarının büyümesiyle önemli değişikliklerle karşı karşıya kalacak, ancak bu değişikliklerle birlikte yeni fırsatlar da ortaya çıkacak diye düşünüyoruz. Madeni yağ sektörünün gelişimi için bir dönüm noktası bile olabilir.

Elektrikli araç pazarının büyümesiyle birlikte, bu sektördeki istihdam alanlarında da değişiklikler olabilir. Geleneksel içten yanmalı motorlara bağlı olan istihdam alanlarındaki azalma, yeni teknolojilere ve elektrikli araçlara odaklanan alanlarda artışa yol açabilir. Bu nedenle, sektörün bu değişimlere hızlı ve esnek bir şekilde uyum sağlaması ve gelecekteki istihdam fırsatlarını değerlendirmesi çok önemlidir.

“MADENİ YAĞ SEKTÖRÜNDE REKABET DİNAMİK BİR ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR”

Türkiye’ye ve hatta küresel ölçeğe baktığımızda madeni yağ sektöründeki rekabet, yoğun ve dinamik bir şekilde devam etmektedir. Türkiye’deki madeni yağ pazarı, hem uluslararası hem de yerel oyuncuların aktif katılımıyla gerçekleşmektedir. Bu rekabet ortamı doğal olarak, tüketicilere ve müşterilere çeşitli seçenekler sunmakta ve sektördeki oyuncuları sürekli olarak yenilikçi çözümler geliştirmeye teşvik etmektedir.

“BU PAZARDA REKABETİN GÜÇLÜ BİR OYUNCUSU OLARAK YER ALIYORUZ”

Biz, LUKOIL Madeni Yağlar olarak, rekabetin güçlü bir oyuncusu olarak bu pazarda yer alıyoruz. Müşterilerimize yüksek kaliteli ürünler sunarak ve müşteri memnuniyetine odaklanarak rekabet avantajımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Ayrıca, sürekli olarak Ar-Ge ve inovasyona yatırım yaparak, sektördeki değişen taleplere hızla yanıt verebilmek için ürün portföyümüzü geliştiriyoruz.

Rekabetin arttığı bir ortamda, müşteri odaklılık ve kaliteye verdiğimiz önemle, Türkiye’deki ve Orta Doğu’daki madeni yağ sektöründe konumumuzu güçlendirmeye devam edeceğiz. Bu, müşterilerimizin ihtiyaçlarına daha iyi yanıt vermemizi ve sektördeki konumumuzu güçlendirmemizi sağlayacaktır.