Elektrik üretiminin yüzde 75’ini kömürden sağlayan Kazakistan’da hükümet, Balkaş Gölü kıyısında bir nükleer tesis kurarak arz sıkıntısını çözmek istiyor. Yükleniciler arasında Rosatom’un öne çıkması muhalefeti ‘Rusya’ya bağımlılık’ yönünde endişelendirse de halkın yüzde 71,1’i santralin kurulmasından yana oy kullandı.
Deniz Yaşayan – İstanbul
Kazakistan, ülkedeki ilk nükleer santralin inşası için 6 Ekim’de bir referandum düzenledi. Nüfusun katılım oranının yüzde 63,6 olduğu (kayıtlı 12 milyon 284 bin seçmenden 7 milyon 820 bini) referandumda, seçmenlerin yüzde 71,1’inin (5 milyon 561 bin seçmen) ‘evet’ diyerek nükleer enerji santralinin inşa edilmesini desteklediği duyuruldu. 2 milyon 45 bin seçmen ise ‘hayır’ dedi. Kazakistan Merkezi Seçim Komisyonu Başkanı Nurlan Abdirov, “Kazakistan halkı kararını nükleer enerji santralinin inşa edilmesi yönünde verdi” dedi. 4 uluslararası örgüt ve 30 ülkeden 177 yabancı gözlemcinin takip ettiği referandumu Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Şangay İş birliği Örgütü (ŞİÖ) ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ‘açık ve şeffaf’ olarak niteledi. Bununla birlikte Batı basınında referandum kampanyası süresince ‘hayır’ oyu için destek arayışındaki muhaliflerin baskı altına alındığı iddia edildi.
590 bin ton uranyum rezerviyle, küresel rezervin yüzde 13’ü ve küresel üretimin yüzde 24’üne tek başına sahip Kazakistan’da hükümet şimdi Almatı’nın güneydoğu bölgesinde, Balkaş Gölü kıyısını tesis için potansiyel alan olarak belirlemiş durumda. Nitekim rezervler esas olarak Kızılorda bölgesinde bulunuyor ve Kazakistan’ın güneyi elektrik kıtlığından muzdarip. Komşuları Rusya ve Türkmenistan gibi zengin doğal gaz kaynaklarına sahip olmayan Kazakistan’da elektriğin yüzde 75’i kömürden üretildiğinden, Astana yönetimi şimdi ‘sürdürülebilir’ bir enerji sistemi için nükleere yönelmek istiyor.
HÜKÜMET, RUS VVER1200 REAKTÖRÜNÜ İSTİYOR
Nükleer santrali kimin işleteceği de merak konusu. Başta gelen aday Rusya’nın devlet nükleer enerji şirketi Rosatom. Bununla birlikte Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, “Kişisel vizyonum, en son teknolojilere sahip küresel şirketlerden oluşacak uluslararası bir konsorsiyumun çalışması gerektiği” diyerek diğer rakiplere de açık kapı bıraktı. Konsorsiyumun nasıl olacağı tartışma konusu çünkü jeopolitik gerginlikler sürerken Rosatom’la bir konsorsiyum, Kazakistan’daki nükleer santrali işletmeye aday Çin Ulusal Nükleer Şirketi (CNNC) için pek büyük bir sorun gibi görünmese de diğer adaylar olan Fransa’dan FDF ve Güney Kore’den Kore Hidro ve Nükleer Güç Şirketi (KHNP) için bu birliktelik bir sorun yaratabilir. Ayrıca Rusya’nın tek başına yükleniciliği üstlenmek istemesi de bir diğer problem olarak Kazakistan yönetiminin önüne çıkabilir. Kremlin, Kazakistan’ın Ukrayna Savaşı konusundaki ‘tarafsız’ duruşunu yetersiz bulup hükümeti sürekli baskı altında hissettirdiğinden Tokayev’in Rosatom dışında bir şirketle anlaşması riskli olabilir. Ek olarak, OEC verilerine göre yıllık 500 milyon doları aşkın yıllık satışla dünyanın en büyük nükleer ihracatçısı konumundaki Rosatom sadece siyasi baskıyla değil, nükleer enerji sektöründeki ustalığıyla da tek başına yüklenici olmaya hazır. Eğer Rosatom’la anlaşılırsa Kazak hükümeti, Rus şirketin en yeni reaktörü VVER-1200’ü talep ediyor. Reaktörün bu versiyonu 60 yıllık bir servis ömrüne sahip ve eski modele göre yüzde 20 daha verimli. Akkuyu NGS’de de aynı reaktörden kullanılıyor.
BATI BASININDA KONU NASIL YANKI BULDU?
İngiltere merkezli The Economist’te çıkan bir haberde, “Hükümet, ülkenin nükleer bombalar için Sovyet test sahası olarak yıkıcı bir geçmişe sahip olmasına rağmen ‘evet’ oyu için elinden geleni yaptı. Kazatomprom, bir nükleer santral inşa etmenin Kazakistan’ın nükleer güvenliğini sağlamak ve 2060’taki net sıfır hedeflerine ulaşmak için fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak için hayati önem taşıdığını savunuyor. Karaçaganak ve Tengiz’den çıkan doğal gaz da yeni sahalar keşfedilmedikçe elektrik üretimini karşılamaya yeterli değil” deniliyor. Enerji Bakanı Almassadam Satkaliyev’in referandumu bir vatanseverlik testine dönüştürmesinin eleştirildiği haberde, Rusya’nın halihazırda Kazak petrolünün yüzde 95’inin ihracat rotasını kontrol ettiği vurgulanarak nükleer enerjide de Rusya’ya bağımlılığın artması tehlikesine dikkat çekiliyor.
ENERJİ BAKANI: YENİLENEBİLİR ENERJİ ‘ÖNGÖRÜLEMEZ’
Kazakistan’daki muhalefet ise soruna Rusya’yla ilişkiler perspektifinden çok ‘daha yeşil enerji’ perspektifinden bakıyor. Özellikle su seviyesinin zaten düşük olduğu Balkaş Gölü kıyısındaki sahanın olumsuz bir etkiye maruz kalacağından endişe ediliyor. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarını genişletmenin nükleere kıyasla daha güvenli olduğunu savunuyor. Karşı çıkanlar arasında ulusal elektrik şebekesinin eski üst düzey yöneticisi Aset Nevruzbayev başı çekiyor. Hükümetin santral için 10- 12 milyar dolarlık maliyet tahmininin bile Kazakistan için çok pahalı olduğunu ve elektrik fiyatlarında büyük bir artış ya da devlet sübvansiyonları gerektirdiğini savunuyor. Nevruzbayev, yenilenebilir enerji üretiminin artırılmasının hem uygulanabilir hem de nükleer seçenekten 4 kat daha ucuz olacağını iddia ediyor. Şu an ulusal enerji karışımındaki payı yüzde 6’yla sınırlı olan rüzgar ve güneş yatırımlarına ise hükümet soğuk bakıyor. Enerji Bakanı Almassadam Satkaliyev yenilenebilir enerjinin doğal ve iklim koşullarına bağımlılığının onları büyük ölçekte ‘öngörülemez’ kıldığını düşünüyor. Cumhurbaşkanı ise nükleer enerji kullanma fikrini 2019’dan beri açıkça savunuyor ve endişeli Kazaklara gelecekteki nükleer santralin en yüksek güvenlik standartlarını sağlamak için en son teknolojiyle inşa edileceğinin ve denetimlerinin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından düzenli olarak yapılacağının güvencesini veriyor.
Bir diğer eleştiri de Kazak hükümetlerinin kötü ‘yolsuzluk’ karnesi. Bu tür büyük bütçeli projelerde çok daha büyük yolsuzluklar yapılabileceği uyarısını yapan muhalifler, “Bu paranın büyük kısmı kaybolmadan bu santral inşa edilemez” görüşünde.
Santrale olumsuz bakanlar arasında geçmiş tecrübeleri unutmayan bir kesim de var. 1949- 89 yılları arasında Kremlin’in o dönemin Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan Kazakistan’ın kuzeydoğusundaki Semey bölgesinde 456 nükleer test gerçekleştirmiş olması ve bunun çevreye ciddi zararlarının görülmesi bu olumsuz bakışın temelinde yatıyor ancak söz konusu nükleer silah testleriyle elektrik üretimi için kullanılan nükleer enerjinin hiçbir ilgisi bulunmuyor.
Son olarak bu santrallerin ömrüyle ilgili de bazı soru işaretleri var. Nükleer enerji santrallerinin ömrünün çoğunlukla 60 yılla sınırlı olduğu ancak 80 yıla kadar da uzatılabileceği biliniyor. Muhaliflerin bu konudaki eleştirilerine ise hükümet, kurulacak bir santralin ömrünün 100 yıla kadar uzatılabilme potansiyeli olduğunu belirterek karşılık veriyor.
“ROSATOM, BATI YAPTIRIMLARINA MARUZ KALABİLİR”
Orta Asya merkezli yayın yapan Radio Free Europe’un internet sitesinde çıkan bir başka yazı da hükümetle birlikte nükleer santral inşa etme planını destekleyen 6 partinin referandum sürecini nasıl yürüttüğünü mercek altına alıyor.
“Kazakistan’da nükleer enerji santrali tartışması, Sovyet dönemi nükleer testlerinin ağır mirasını, uzun süredir devam eden nükleer fobiyi ve seçmenler onaylarsa santrali inşa edecek şirketler ve ülkelerle ilgili cevapsız soruları içerse de siyasi elit bunun arkasında kararlı bir şekilde durdu” denilen yazıda, süreç şu şekilde özetleniyor: “Tokayev, bir referandumun insanların sesini dinlemek anlamına geldiğinin altını çizdi ve tüm protesto risklerine rağmen, üstelik de kasım 2022’deki başkanlık seçimleri ve mart 2023’teki parlamento seçimlerinden sonra bu referandumun düzenlenmesinde ısrar etti. Zaten Kazakistan’daki tüm idari kaynaklar, hükümetin safında ve ülkenin uzun bir ‘kontrollü seçim’ geçmişi var. Öyle ki ağustos ayında Kazakların yüzde 32,5’i nükleer santrale karşıyken bu oran, hükümetin propagandasıyla birlikte eylülde yüzde 22,3’e düştü.”
Yazıda, halihazırda Özbekistan’da bir nükleer santral inşa etmeyi planlayan Rosatom’un şu an bir Batı yaptırımına maruz kalmasa da bu projeyle birlikte kalabileceğinin de altı çiziliyor.
Aslında Kazakistan’ın nükleer enerji konusunda tecrübesi var. 1973’ten 1999’a kadar BN-350 reaktörüne sahip küçük bir nükleer santrale ev sahipliği yapan Kazakistan, bu yolla etraftaki kasabaların ve bir tuzdan arındırma tesisinin elektrik ihtiyacını karşılamayı başarmıştı. Sovyetler Birliği sonrası dönemde de, 2000 yılında bu kez Mangistav’ın merkezi Aktav’da bir santral kurulma planı gündeme gelmiş, gerekli hükümet kararının çıkmaması sebebiyle proje ertelenmişti. Bu santral için her biri 300 MW’lık VVER-600 reaktörlerinden 2 ünite düşünülmüştü.
Ayrıca Kazakistan bir süredir bu proje için nitelikli iş gücü de yetiştiriyor. Şakarim Üniversitesi, Doğu Kazakistan Teknik Üniversitesi bu doğrultuda öğrenci yetiştiren önemli yükseköğrenim kurumları. Kazak Ulusal Üniversitesi’nin bünyesindeki Moskova Mühendislik Fiziği Ensitütüsü’nün nükleer bölümü de bunlara dahil edilebilir. Tüm bu okullar, Ulusal Nükleer Merkez’le eş güdümlü çalışıyor.
KAZAKİSTAN’IN TÜM ELEKTRİK İHTİYACI KARŞILANACAK
Kurulacak bir nükleer santralle Kazakistan’ın tüm elektrik ihtiyacının karşılanması bekleniyor. Elektrik üretim ağırlıklı olarak kuzeyde, tüketimi de güneyde gerçekleşirken elektrik açığı yaşayan güneyde kurulacak bir santral aynı zamanda kuzey ve güney arasındaki şebeke yükünü de hafifletmiş olacak. Bunun için uzmanlar her biri 1200 MW’lık VVER1200’lerden 4 ünitenin güneydeki problemi çözeceğini belirtiyor.
Ek olarak Kazakistan’ın santralle ilgili uluslararası destek alması da mümkün. Dünyanın önde gelen finans kuruluşları yakın zamanda nükleer enerjinin dünya çapında genişlemesini destekleme sözü verdi. Nükleer enerjiyi tamamen terk eden Almanya dışında Batılı hükümetler de sivil nükleer ihracatına ilişkin stratejik bir bakış açısını yeniden benimsedi.
‘Rusya’ya bağımlılık’ iddiası da bu süreçte yöneltilen bir başka eleştiri.
Santralde Rus teknolojisi seçilirse ‘bağımlılık’ kaçınılmaz bir sonuç değil. Rosatom’un nükleer ihracat planları inşa et-sahip ol-işlet modelinden sadece nükleer bileşen imalatını üstlenmeye kadar uzanıyor. Bağımlı olunup olunmayacağı, yapılacak anlaşmaya belirlenebilir. Kaldı ki Rosatom’un sivil nükleer projelerinin birçoğunda türbinler ve kontrol sistemlerini bizzat Batılı devletler tedarik ediyor.
Kazakistan’ın küresel nükleer tedarik zincirine entegre olması ise Astana’nın önünde duran uzun vadeli bir sorun. Bunun için sivil bir nükleer enerji projesi ilk adım olarak görülebilir. Kazakistan şu an çeşitli yabancı sözleşmelerle birlikte yetenekli bir nükleer araştırma ArGe’sine sahip. Ayrıca daha önce küçük modüler reaktörler geliştirmek, inşa etmek ve pazarlamak için Rusya’yla ortaklık kurma girişimi de olmuştu fakat bu girişim fikri mülkiyet anlaşmazlıkları nedeniyle sona ermişti.
Sonuç olarak Kazakistan’ın nükleer tedarik zincirinde yukarı çıkıp çıkamayacağı, Rusya’ya ne kadar bağımlı olacağı, inşa sürecinde yolsuzluklar yaşanıp yaşanmayacağı gibi problemler yönetimin stratejik iradesine bağlı olacak. Ancak kesin olan bir şey var ki, yeni bir nükleer enerji santrali Kazakistan’ın elektrik açığı problemini çok büyük bir oranda çözecek.
Yurt dışındaki yatırımlarını sürdüren Rosatom, 2024’ün başında, altı ülkede başlattığı yedi nükleer santral projesinde tam 19 nükleer güç ünitesi inşa ediyor: Türkiye, Mısır ve Çin’de bir, Hindistan’da dört, Bangladeş’te iki ve İran’da bir. 2030 yılına kadar, belki bir-iki tanesi hariç, hepsi tamamlanmış olacak. Mevcut sözleşmelere ve tartışılan planlara göre, büyük olasılıkla 2030 yılına kadar, Macaristan’daki Paks-2 nükleer santralinde iki ünite daha, Özbekistan’daki nükleer santralde iki ünite daha inşa edilecek ve Hindistan’da muhtemelen iki ila dört yeni ünitenin inşası başlayacak.
Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de ikinci bir nükleer santralin inşası için Rosatom’la sözleşme imzalanması ihtimali yüksek görülüyor. Ek olarak Rosatom’un Hindistan’da bir nükleer santral inşa etmek, habere konu olan Kazakistan’daki nükleer santral için inşa edilecek iki ünitenin ihalesini kazanmak ve bazı Afrika ülkelerinde nükleer santral inşası projeleri için mutabakat zaptlarına imza atmak, Rosatom’un ajandasında öne çıkan başlıklar olarak kaydediliyor.
HEDEF, NÜKLEER PAYINI YÜZDE 25’E ÇIKARMAK
Fakat tüm bu plan ve projelere karşın 2030’a kadar ülke içindeki nükleer enerjinin payını yüzde 25’e çıkarma hedefi Rosatom’u yurt içine daha fazla odaklanmaya itiyor. Küresel çapta Rosatom’un katılımıyla yapılan nükleer santrallerin hacmi 2024’ün başındaki 22’den 2030’a kadar 14-18’lere, yaklaşık yüzde 20-40 oranında düşmüş olacak. Aynı zamanda, yabancı projelerin payı da neredeyse yarı yarıya, şu anki yaklaşık yüzde 90 seviyesinden (22’den 19’u) 2030’daki yüzde 55’lere (18’den en fazla 10’u) inecek. Böylece, Rosatom altı yıl içinde yurt dışından çok Rusya içinde nükleer santral inşa etmeye odaklanacak. Bununla brilikte sadece Çin’de en az 4 büyük üniteden oluşan yeni Rosatom projesinin aniden başlaması, 2030 yılına kadar toplam inşaat hacmini korumayı başarabilir.
Şu anda Rusya’da üç ünite inşa ediliyor. Bunlar, Kursk NGS-2’de iki adet 1250 MW VVER-TOI ünitesi ve Seversk’te bir adet 300 MW BREST-OD reaktörü. Ancak, Leningrad NGS-2’de iki tane daha VVER-1200 inşası için izin alındı ve toplamda Rosatom 2035 yılına kadar 10 büyük güç ünitesi daha inşa etmeyi planlıyor. 2030 yılına kadar, bunlardan 8’i 9 GW kapasiteli olarak inşa edilecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Kurucumuz M. Zekai Komsuoğlu kabri başında anıldı15 Kasım 202415:24 Yenilenebilirde yatırım dönemi15 Kasım 202415:19 Yenilenebilirde yatırım dönemi başlıyor15 Kasım 202415:18 ‘Asya-Pasifik pazarına giriş yapan ilk Türk enerji hizmet şirketiyiz’15 Kasım 202414:59 2024-2028 Stratejik Planı açıklandı15 Kasım 202414:30