2050 yılı küresel enerji beklentileri için yatırımlar nasıl olacak?

Mevcut dünyada yüksek enerji fiyatları, doğalgaz ve kömürde fiyatların anormal artışı, iklim değişikliği, yenilenebilir enerjinin talebe yetişememesi nükleere talebi artıracak. Amerika’da, Çin, İngiltere ve Doğu Avrupa da nükleere talebi artırdı. Türkiye’nin, aralık ayı sonu itibarıyla toplam kurulu gücü 99,819 MW. Peki Türkiye’nin 2021 yılı elektrik üretiminin dağılımı nasıl? Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 32,71’i doğalgaz, yüzde […]

2050 yılı küresel enerji beklentileri için yatırımlar nasıl olacak?
Bülent Şen
  • Yayınlanma4 Mart 2022 13:28

Mevcut dünyada yüksek enerji fiyatları, doğalgaz ve kömürde fiyatların anormal artışı, iklim değişikliği, yenilenebilir enerjinin talebe yetişememesi nükleere talebi artıracak. Amerika’da, Çin, İngiltere ve Doğu Avrupa da nükleere talebi artırdı.

Türkiye’nin, aralık ayı sonu itibarıyla toplam kurulu gücü 99,819 MW. Peki Türkiye’nin 2021 yılı elektrik üretiminin dağılımı nasıl?

Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 32,71’i doğalgaz, yüzde 18,34’ü ithal kömür, yüzde 16,80’i HES, yüzde 16,65’i RES, GES, JES ve yüzde 13,69’u ise yerli linyitten elde edilmiştir. Diğerleri de yüzde 2,40’tır. Toplam üretim kapasitesinin yüzde 40’ı yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmıştır. Bu senenin özellikle kurak geçmesinden dolayı HES’lerde üretim yüzde 33’lerden yüzde 17’ye düşmüştür. Maalesef, bu açığı ithal doğalgazdan elektrik üretimi ile dengelemek zorunda kaldık. Türkiye, yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa ülkeleri arasında 5. sıraya; dünya ülkeleri arasında ise 12. sıraya yükselmiştir. Dünya ülkelerine bakıldığında, önümüzdeki çeyrek yıl dönemde binlerce MW devreye alınması bekleniyor. Türkiye’de ise 10.000 MW rüzgâr, Güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları devreye alınacaktır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarında, dünyada hızla düşen maliyetler ile birlikte gelişen teknoloji, bu kaynaklara yatırım yapılmasını kolaylaştırıyor. Şimdi, Paris Anlaşması ile birlikte yeşil enerjide neler değişti, ona bakalım. 

İklim değişikliğinin yüzde 80’inin enerjiden kaynaklandığını biliyoruz. Kalan yüzde 20 ise diğer sektörlerden kaynaklanıyor. Bakın, dünya 1,5 derece daha ısınırsa geçen yıl yaşanan kuraklık ve yangınları daha sık ve şiddetli göreceğiz. 

Şimdi hedeflere bakarak, 2030 karbon ayak izinin yüzde 50 azaltılması ve 2050 yılında net sıfır emisyon değerlerine ulaşmak için (şu an bile geçmiş ortalama sıcaklıklarından 1,1 derece yukarıdayız) aslında yapılması gereken bazı ev ödevlerimiz olmalı. Bunları 5 başlık altında toplayalım:

1. Yenilenebilir Enerji, Temiz Enerji: Güneş, rüzgâr, biokütle ve JES gibi. Bunları eskiye göre en az 3 kat artırmalıyız. 

2. Enerji Verimliliği: Enerjimizi verimli kullanmak zorundayız. Bunun için enerjide izlenebilir teknolojilere yatırım yapmalıyız.

3. Yenilenebilir Enerjide Yeni Teknolojiler Kullanmak: Hidrojen, karbon yakalama, veri depolama teknolojileri gibi.

4. Nükleer Reaktörlerin Hızlandırılması

5. Fosil Yakıtların Tüketiminde Düşüşler gibi.

Yukarıda saydıklarım, 2030 yılında yüzde 50 düşüş ve 2050 yılında ise net sıfır emisyon için olmazsa olmazlar. Artık seçim yapmak zorunda ya da yaşadığımız felaketlere katlanmak zorundayız. 

Paris İklim Anlaşması imzalandı. 2050 yılı için emisyonların nasıl sıfıra indirileceği hedefleri konuldu. Glasgow’da görüşülen konulardan biri de; bazı yatırımlar riskli olduğu. Kömür yatırımları yapılabilir ama artık krediyi kolayca alamıyorlar. Dünyada 2020 yılında inşa edilen enerji santrallerinin yüzde 90’ı temiz enerji. Diğer yatırımlar ise, yüzde 10’da kaldı. Temiz enerjide yatırımlar yüzde 90 oranında. Bu oran içerisinde Güneş’in oranı artıyor ve Güneş bu dönemin yıldızı olacak. Dünyada, enerjide bir kaynaktan diğerine geçiş 50/100 yıl iken, son 20 yılda kömür, gaz ve nükleerden bir anda yenilenebilire geçiş büyük bir teknolojik değişim ve kırılma değil mi? 

Güneş kral arkasında elektrikli araçlar gelmiyor mu? 2019 yılında dünyada 100 araçtan 2’si, 2020’de 100 araçtan 7’si, 2021 sonunda ise 100 araçtan 9’u elektrikli. Amerika’da 1,4 trilyon USD elektrikli araçlar yatırıldı. 

Mevcut dünyada yüksek enerji fiyatları, doğalgaz ve kömürde fiyatların anormal artışı, iklim değişikliği, yenilenebilir enerjinin talebe yetişememesi nükleere talebi artıracak. Amerika’da, Çin, İngiltere ve Doğu Avrupa da nükleere talebi artırdı ve bence artık mini nükleer güç santralleri geliyor. Dünya ekonomisi yüzde 6 büyüyor. GES’ler geleceğin enerjisinin başrol oyuncusu. Özellikle artan enerji fiyatları ile sanayide çatı/cephe sistemleri ile yıldızı da parlayacak. 100 miyar USD fakir ülkelerin finansman ihtiyacı var. Fakir ülkeler de “iklim değişikliği tamam da bizim temiz suya ihtiyacımız var” derler. Bu istenilen rakam, sadece emisyon için değil anı zamanda iklim koşullarını sağlamak içindir. 1 trilyon USD’de gelişmekte olan ülkelerin özellikle yenilenebilir enerji yatırımlarına ihtiyacı vardır.

COP26 Zirvesi ile son derece net mesajlar çıktı. Denilenlerden biri de, “yatırımlarınızı hala fosil yakıtlara yaparsanız yapın ama riskleri de dikkate alın” şeklinde. Dünyada rekabeti teknolojiler peşinde aslında. Hidrojen 3 kat pahalı iken yatırımcılar “kömür ve doğalgazdan üretimi yaparım” diyebiliyor. 

Şu an gelişmekte olan Çin, Hindistan, Brezilya, Endonezya gibi ülkelerden hızla yenilenebilir enerjiye geçiş oluyor. Ama bu fosil yakıtlardan tamamen çıkış olduğunu göstermiyor.

Türkiye olarak bu kapsamda milli enerji politikalarını daha fazla nasıl geliştireceğimizi ve bu teknolojiyi hangi finansman ile destekleyeceğimizi planlamalıyız. 

Elektrikli araçlarda ve yenilenebilir enerjide 1 MW’da kullanılan maden, fosil yakıt kullanan 1 MW’lik enerji santraline göre 6 kat daha fazla…

Kritik mineraller, lityum, kobalt, magnezyum, bakır gibi madenler birkaç ülkede ve bu ülkeler bu madenlere konsantre olmuş durumda Petroldeki sıkıntılar ileride madende de çıkacak gibi. Şimdi madende çıkacak sıkıntı yenilenebilir enerjide de taleple birlikte fiyatları artırabilir ve yenilenebilir enerji kurumlarını yavaşlatabilir. Ülkelerde jeopolitik risk faktörlerini artırabilir. Pandemi ile birlikte artan fiyatlar ve enerjiye ulaşımdaki sıkıntılar nedeni ile ülkeler ekonomik paketler ile birlikte enerjiye ulaşmada kolaylık sağlama peşindeler. Aslında temiz enerjiye destek olunmazsa fosil yakıtlara talep fırlar ve emisyon değerleri tutmaz. 17 trilyon USD’lik ekonomik paketini ülkeler devreye koydu ama yenilenebilirin payı yüzde 3. Ekonomik büyüme ile dünyada enerjiye talep arttı. Ayrıca 2020/21 yılında dünyada birçok yerinde iklim şartlarından dolayı kuraklık yaşandı. Çin, Brezilya gibi ülkelerde ciddi kuraklık yaşanmaya başlandı; ülkeler fosil yakıtlara ve LNG’ye rağbet gösterdiler. Bu ülkeler ihtiyaçlarının 6 katı kadar enerji ithal ettiler. Doğalgaz santrallerinin bakımsız kalması ve ötelenen bakımları dolayısıyla çoğu atıl duruma geçtiler. Aslında doğalgazda ve petrolde kıtlık yok ama önemli olan piyasaya gelip gelmemesi. Doğalgaz fiyatları Rusya’nın doğalgaz ihracatını artırıp artırmaması ile ilgilidir. Ve doğalgaz fiyatlarını Rusya ve hava durumu belirleyecektir. Karbon emisyonlarında dünya nüfusunun yüzde 1’i emisyonun yüzde 15’ini oluştururken en fakir yüzde 50’lik kısım emisyonun yüzde 7’sini oluşturuyor yani zengin nüfus fakir nüfusa göre 100 kat fazla emisyon oluşturuyor.

Sonuç olarak, net sıfır emisyon senaryosuna göre 2050 yılında,

1. Kömürde enerji üretimi 9’da 1’e düşecek.

2. Petrolde 4’te 1’e

3. Doğalgazda ise 2’den 1’e düşeceği öngörülüyor.

Uluslararası Enerji Ajansına göre (IEA) sıfır emisyona ulaşmak için yapılması gerekenleri 7 başlıkta toplayabiliriz:

1.Enerji Verimliliği

2.Temiz Enerji

3.Hidrojen bazlı yakıtlar

4.Karbon tutma

5.Biyoenerji

6.Elektrifikasyon

7.Davranış değişiklikleri

Bunlar, dünyanın 2050 yılı enerji öngörünümünü belirleyecek faktörlerdir.