“Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri meşru haklarına dayanıyor”

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Hidrokarbon Faaliyetleri ve Deniz Yetki Alanının Sınırlandırılması” konferansı Bilkent Enerji Seminerleri kapsamında Ankara’da gerçekleştirildi Sibel ACAR-ANKARA/Bilkent Üniversitesi’nde gerçekleştirilen konferansta Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler ve Türkiye’nin arama ve sondaj faaliyetlerine ilişkin kapsamlı bir sunuş yaptı. Konu hakkındaki son gelişmeleri değerlendiren Erciyes, […]

“Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri meşru haklarına dayanıyor”
Petroturk.com
  • Yayınlanma17 Temmuz 2019 10:37

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Hidrokarbon Faaliyetleri ve Deniz Yetki Alanının Sınırlandırılması” konferansı Bilkent Enerji Seminerleri kapsamında Ankara’da gerçekleştirildi

Sibel ACAR-ANKARA/Bilkent Üniversitesi’nde gerçekleştirilen konferansta Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler ve Türkiye’nin arama ve sondaj faaliyetlerine ilişkin kapsamlı bir sunuş yaptı.

Konu hakkındaki son gelişmeleri değerlendiren Erciyes, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarına ilişkin faaliyetlerinin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru haklarına dayandığını ifade etti.

Erciyes, konunun Türkiye’nin kendi kıta sahanlığı haklarının korunması ve Kıbrıs Türklerinin haklarının korunması şeklinde iki farklı boyutu olduğunu belirtti. Erciyes bu çerçevede Fatih gemisinin Türkiye’nin kendi kıta sahanlığında Hükümetimizin TP’ye 2009 ve 2012 yıllarında verdiği ruhsatl sahaları içinde, Yavuz gemisinin ise KKTC Hükümetinin 2011 yılında TP’ye verdiği ruhsatlar içinde sondaj faaliyetlerinde bulunduğuna dikkat çekti.

Erciyes, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı sınırları konusunda GKRY hariç, tüm ülkelerle görüşmeye hazır olduğunu, Kıbrıs Adası’nın batı kısmındaki sınırlandırma için görüşmelerin ise ancak Kıbrıs meselesi çözüldükten sonra mümkün olabileceğini belirtti.

Erciyes, KKTC’nin Ada’nın ortak sahibi olarak, Ada’nın doğal kaynakları üzerinde eşit haklara sahip bulunduğunu, konunun Kıbrıs boyutunda Türkiye’nin tüm çabasının, KKTC’nin bu haklarının garanti altına alınması olduğunu, bu çerçevede Kıbrıs Türklerinin 13 Temmuz 2019 tarihinde Rum tarafına yaptığı kapsamlı işbirliği önerisinin çözüm için önemli bir fırsat teşkil ettğini, ancak bu önerinin de Rum tarafınca reddedildiğini, dolayısıyla Kıbrıs Türklerini ve Türkiye’yi kimsenin suçlamaya hakkı olmadığını dile getirdi.

Sunumunda Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) kavramları hakkında da açıklamalar yapan Erciyes; Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de MEB ilan etmesi konusunun balıkçılık çıkarlarımız açısından değerlendirlmesi gerektiğini, konunun ilgili kurumlar arasında değerlendirilmeye devam ettiğini vurguladı.

Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusundaki uluslararası hukuk çerçevesine de değinen Erciyes, sınırlandırmanın esasen ikili anlaşma yoluyla yapıldığını, ancak uluslararası hukukun bu anlaşmalarda belirlenen sınırın 3. tarafların haklarını ihlal etmemesi gerektiğini söylediğini, ihlal durumunda bu anlaşmanın geçerli sayılmayacağını, nitekim GKRY’nin 2003 yılında Mısır’la yaptığı sınırlandırma anlaşmasının Türkiye’nin kıta sahanlığı haklarını ihlal ettiği için Türkiye tarafından reddedildiğini belirtti. Erciyes kıyı devletlerini sınırlandırma konusunda anlaşamamaları halinde uluslararası yargıya veya ortak işletme yöntemlerine de başvurabildiklerini izah etti.

Başka ülkeler arasında deniz hukukuna ilişkin benzer sorunlara da değinen Erciyes, AB’nin Doğu Akdeniz konusunda benimsediği tutumun tek yanlı olduğunu, bunun hem AB’nin uygulamalarıyla hem de uluslararası hukukla bağdaşmadığının altını çizdi