Otomotiv ve madeni yağ sektörleri, birbirlerinin gelişimini tetikliyor

Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği – OYDER tarafından bu yıl ‘Yeni Dönem’ Otomotiv Perakendeciliği başlığı altında gerçekleştirilen OYDER Otomotiv Kongresi’nde konuşan Petrol Ofisi Madeni Yağlar Direktörü Sezgin Gürsu, otomotiv ve madeni yağ sektörlerinin, birbirinden etkilenen çok iç içe sektörler olduğuna dikkat çekti.

 

25 yıldır madeni yağ sektörü içindeki bir isim olarak, bir taraftaki teknoloji ve ilerlemenin diğer tarafı tetikleyerek, gelişimin böylece tamamlandığını belirten Sezgin Gürsu, konuşmasına şöyle devam etti:

 

“Otomotiv sektörünün paralel gelişimi ve bu etkileşim, madeni yağ sektörünün tarihinde de açıkça görülüyor. 1990’lı yılların başında Yetkili Satış ve Servis pazarında ilk plazalar kurulmaya başladı. Bu yıllarda madeni yağ şirketleri de bu plazaların yapılmasına, ekipmanların kurulmasına ürünlerin seçimine spesifikasyonların belirlenmesine destek oldu ve bugünlere gelindi. Bundan 5 yıl sonra ise bu günlerdeki iş yapış modelimiz, ürünlerimiz tamamen değişecek. Büyük bir hızla başlayan bu değişimi hali hazırda yaşıyoruz.

 

10 yılda 35 bin farklı spesifikasyona ulaşıldı

Bundan sadece 10 yıl önce, sadece birkaç standartta motor yağları vardı ve bunları her markaya her modele kullanabiliyorduk. Şu anda ise binek ve hafif ticari araçlarda 35 bin tane spesifikasyon bulunuyor. Bu tamamen otomotiv sektöründen kaynaklanan bir ilerleme, bir yenilenme. Bizleri 35 bin spesifikasyona taşıyan 3 temel kriter bulunuyor; egzoz emisyon oranları, motorların daha ağır çalışma şartları ve rekabetin getirdiği yakıt verimliliği.

 

İlk emisyon oranlarının yayınlandığı 1992 yılındaki kriterlere baktığımızda, Euro normlarına göre bugün %96 sıkılaştırma olduğu görünüyor. Bu daha da zorlayacak, önümüze yeni 2019, 2020 normları da gelecek ve süreç 0 emisyona doğru gidecek. ‘0 emisyon’ demek, ‘havadan daha temiz emisyon’ demek. Bu gelişim sektörü zorladı ve madeni yağlarda tam sentetik yağlara geçiş oldu.

 

İkinci faktör ise artık daha küçük motorlardan daha yüksek performanslar beklenmesi. Bu da OEM’lerin farklılaştırılmış ürünlere ihtiyaç duymasına sebep oldu. Faklı spesifikasyonlar, her markanın kendine özel ürünlere gitmesi de burada oluştu. Yine formülasyonlar ağırlaştı. Zira bu küçük motorlarda daha fazla koruma sağlanması gerekiyordu.

 

10W40, 20W50’lerden, 0W30, 0W20’lere yolculuk

Fakat burada tersine çalışan bir denklem de var. Çünkü koruma sağlamak için viskoziteyi arttırmak gerekiyordu. Ancak tüm otomotiv üreticileri için yakıt tüketimi de çok önemli bir kriter. Zira 100 km’de 7-8 litrelerden, bugünlerde artık 4 litreler konuşuluyor. Bu da madeni yağ teknolojisi açısından çok ters bir kriter, daha zor yollara yöneltiyor. Daha ince yağlara doğru gitmeye başladık. Dolayısıyla 70’li – 80’li yıllarda 10W40’lar, hatta 20W50’ler konuşulurken, şimdi 5W30’lar da piyasadan kalkmaya başlıyor, ağırlık 0W30’lara, 0W20’lere doğru gidiyor. Artık çok daha ince yağlar ve her araca, hatta her modele özel yağlar ortaya çıkıyor. Madeni yağ sektörünün işi zorlaşıyor.

 

Hem bir yandan daha düşük emisyon değerlerine uygun, diğer yandan daha ağır şartlarda çalışan motorlar için daha yoğun koruma yapacak, ama öte yandan da daha düşük yakıt tüketimine hizmet edecek madeni yağlar üretiyoruz.

 

Petrol Ofisi Teknoloji Merkezi, otomotiv sektörünün hizmetinde

Biz tüm bu zorlu süreçleri Derince tesisimizdeki Petrol Ofisi Teknoloji Merkezi – POTEM’de başarıyla yürütüyoruz. Türkiye’nin en gelişmiş laboratuvarlarından biri olan POTEM’de, tüm global katık üreticileri ile iş birliği içinde Ar-Ge çalışmaları yürütüyoruz. Globalde tüm standartlara uygun ve uluslararası şartnameleri kapsayan, Türkiye’nin tüm ihtiyacını karşılayan ürünler geliştiriyor ve üretiyoruz.

 

Petrol Ofisi olarak madeni yağlar ve kimyasallar pazarında liderliğimizi 8 yıldır aralıksız olarak koruyoruz. Derince’deki fabrikamızda 140 bin tonluk yıllık üretim kapasitemiz ve 350’den fazla çeşit ürünle hizmet veriyoruz. Petrol Ofisi markalı ürünlerimizi tam 33 ülkeye ihraç ediyoruz. Otomobil ihracatına oranla küçük bir rakam gibi görünse de gerçekleştirdiğimiz ihracat, bu topraklarda doğmuş bir markanın 4 kıtada 33 ülkeye ulaşması anlamı ile bizler için ayrı bir değer taşıyor.

 

Petrol Ofisi olarak, 77 yıllık bilgi birikimimiz, ileri teknolojimiz ve küresel Ar-Ge gücümüz ile otomotiv sektörünün her zaman yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Otomotiv sektörünün bugünkü ihtiyaçlarında olduğu gibi gelecekteki ihtiyaçlarını da anlayıp, POTEM’de onlara en uygun çözümleri, ürünleri şimdiden yaratmaya başlıyoruz”.

 

Konuşmasında hem akaryakıt hem de madeni yağlar & kimyasallar pazarlarının lideri ve Türkiye’nin en büyük ikinci şirketi Petrol Ofisi’nin gücüne de vurgu yapan Sezgin Gürsü, “Petrol Ofisi olarak, halihazırda tüm Türkiye’de yaygın 1.700’ün üzerinde istasyonumuz ile hizmet veriyoruz. Ülkenin en büyük akaryakıt depolama ve LPG tesislerine sahibiz. PO AIR ile havalimanlarında uçaklara yakıt ikmali yapıyoruz. PO Marine ile de denizcilik sektörünün yakıt ve madeni yağ ihtiyaçlarını karşılıyoruz.

 

e-POwer ile elektrikli araçların gelişimine destek veriyor

Elektrikli ve hibrit araçların gelişiminin önündeki en büyük engeller olan şarj ve menzil sorununu, özel bir sistem ve özgün bir marka olarak yarattığımız e-POwer’lar ile çözüyoruz. Elektrikli ve hibrit araçların şehirlerarası kullanımına olanak sağlamak, bu alanda gelişim sağlamak için öncü olduk, belirlediğimiz güzergahlarda ve belirli aralıklarda açmaya başladık ve devam ediyoruz” dedi.