‘Kartlar yeniden dağıtılıyor’

PETDER Başkanı ve Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper ile enerji sektörünün gündemi üzerine konuştuk. Şiper, hem sektörde hem de Petrol Ofisi tarafında yaşanan gelişmeleri Petroturk TV’ye anlattı.

Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper Petroturk TV’ye özel açıklamalarda bulundu. Şiper, pandemi sürecinde hem Türkiye akaryakıt piyasasını hem de Petrol Ofisi tarafında yaşananları anlattı. Selim Şiper, pandeminin yarattığı kriz ortamından bahsederek; “Biz öngörülemezliklere alışkın insanlarız. İlk defa Batılı dostlarımızla eşit durumdayız. Hatta roller değişti. Dolayısıyla kartlar yeniden dağıtılıyor. İş yapma biçimlerimiz eskisi gibi olmayacak” diye konuştu.

“RAKAMLAR ‘V’ TİPİ BİR GERİ DÖNÜŞÜN SİNYALİNİ VERİYOR”

• İçinde bulunduğumuz pandemi süreciyle birlikte yılın ilk yarısını sektör açısından değerlendirdiğinizde neler söylemek istersiniz?

İnişli çıkışlı olmanın ötesinde bugüne kadar görmediğimiz bir düzende çalışmak zorunda kaldık. Sadece tonaj olarak bakarsanız EPDK’nın Nisan rakamlarına göre, dizelde yüzde 26, benzinde yüzde 40, otogazda ise yine yüzde 40 gibi bir geri gidiş söz konusu oldu. Mayıs ayında daha az bir azalmayla karşı karşıya kalacağımızı düşünüyoruz. Haziran ayına baktığımızda ise herhalde geçen yıla göre yüzde 10’un altında bir azalma gerçekleştiğini göreceğiz. Hatta yüzde 5-6 mertebesinde bile olabilir ki pandemi kapsamında başımızdan geçenleri düşündükçe rakamlar ‘V’ tipi bir geri dönüşün sinyalini veriyor. Dünya genelinde pandeminin etkilerine bakarsak; Şubat ayında Batı dünyasında herhangi biri çıkıp deseydi ki; “Gelecek ay satışlar yüzde 40 düşecek” buna inanan çıkmazdı. Sözün özü şudur: Dünya bugüne kadar öngörmediği ve tahmininde bile olmayan kritikliklerle karşı karşıya kalmıştır. Bunun sonucu olarak, kalıcı bir şekilde bir takım insan davranışlarında, ekonomik davranışlarda ve alışkanlıklarımızda çok derine inen değişiklikler meydana gelecektir. En önemli konu öngörülebilirliktir. Eğer siz burnunuzun ucunu göremiyorsanız bu tahminleri yapmanız fuzuli bir iştir. Bunu biz yabancılara anlatamadık. Onların hayatında en büyük değişiklik artı eksi 5’tir. Bizde durum öyle değil.

Türk iş hayatının ve Türk iş insanının önümüzdeki zamanlarda yıldızlarının daha çok parlayacağını düşünüyorum. Çünkü biz öngörülemezliklere alışkın insanlarız. İlk defa biz Batılı dostlarımızla eşit olarak bulunuyoruz. Hatta roller değişti. Dolayısıyla kartlar yeniden dağıtılıyor. İş yapma biçimlerimiz eskisi gibi olmayacak. Bütün şirketler ya kapalı ya da çok az insanla çalışıyor. Bizim ofisimizde normalde 400 kişi var. Şu anda 50 kişi bulunuyor. Diğer tüm arkadaşlarımız evden ve çok verimli çalışıyorlar. Hatta o kadar ki bazı departmanlarımızın bundan sonra evden çalışma modeliyle çalışmasını öngörmekteyiz. Pandemi zamanı bana göre, biraz beklentileri yükselmiş, sadece gösterişe yönelik bir takım hedeflere koşan insanlığın normale dönüş sürecidir.

“TÜRKİYE İÇ PİYASASINI ETKİLEYECEK OLAN ŞEY DOLAR TL PARİTESİDİR”

• Uluslararası piyasada Kara Nisan olarak adlandırılan hızlı fiyat düşüşleri iç piyasaya da yansıyarak ürün fiyatlarında önemli düşüşler yaşandı. Sonrasında fiyat hareketlerinin daha stabil bir hal aldığı görülüyor. Fiyatlar konusunda kısa ve orta vadede öngörüleriniz neler? Hangi unsurlar bu fiyatları etkileyecek?

Şuna bir açıklık getirelim; herkes buna ‘Kara Nisan’ diyor da ben buna ‘Bembeyaz Nisan’ diyorum. Türkiye’nin petrolü vardı da biz mi bilemedik veya petrolü olsa haklısınız ‘Kara Nisan’ diyebilirdik. Türkiye açısından bembeyaz bir Nisan oldu. Çünkü petrol ve türevlerinin maliyeti düştü. Bizi maddi olarak etkileyen bir şey olmamıştır. Aksine çok büyük pozitiflikler yaratmıştır. Baktığımız zaman yılın başında 60-70-80 dolarlara vurmuş olan ham petrol fiyatı 20 dolara kadar düştü. Dizelin ürün fiyatına baktığımızda ise 550 dolarlardan bir ara 250 dolara indi, şimdiyse 350 dolar seviyelerine geri döndü. Bu açılardan baktığınızda stratejik olarak, ham petrol fiyatının 40 artı veya eksi 5 dolarda gezeceğini düşünüyorum. Çünkü bu sadece ürünün fiyatı veya arz talep dengesiyle alakalı bir iş değildir. Bunun arkasında büyük bir politik etken var. Dünyanın 2012’den beri en büyük petrol üreticisi ABD’dir. Çünkü meşhur kaya gazı sayesinde ve başa baş noktası 50 dolarlara kadar inmiş bir üründür. Siz petrolün fiyatının 50 dolar veya üstüne çıktığı zaman, şu an neredeyse iflas noktasına gelmiş bazı Amerikan üreticilerini tekrar canlandırır mısınız? Tabii. Peki geleneksel yöntemlerle konvansiyonel sistemlerde petrol üreten, başta Rusya olmak üzere, ülkeler tekrar bu fırsatı Amerika’ya tanımak ister mi? Hayır. Dolayısıyla bu petrol fiyatı öyle bir yerde dengeleniyor ki, konvansiyonel üreticilerin umduklarını bulmadıkları ama zarar da etmedikleri, üretime değer durumda oldukları bir fiyat oluşacak. Bu fiyat yeni sistem kaya petrolünün çıkartılmasını engelleyecek. Bu da 40 dolar artı eksi seviyelerde olacak. Dolayısıyla ben bu durumun bir müddet buralarda stabil olacağını düşünüyorum. Türkiye iç piyasasını etkileyecek olan şey Dolar TL paritesidir. Ama bundan sonraki zamanda petrol fiyatından dolayı çok büyük bir hareket olacağını düşünmüyorum. Eğer dünya çapında ikinci bir dalga gelir, yavaş yavaş toparlanan tüketim aşağıya dönerse o zaman yine ‘kara’ diye adlandırılacak günleri görürüz.

“TÜRKİYE’NİN AKARYAKIT PAZARI DÜNYADA ÖRNEK GÖSTERİLECEK BİR DURUMDA”

• Akaryakıt sektörü rekabetin had safhada olduğu bir sektör olarak ön plana çıkıyor. Hizmet ve ürün kalitesi buna bağlı olarak oldukça yüksek. Buna ilişkin Türkiye akaryakıt piyasası üzerine nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz? Aynı zamanda sektör bir gelir kaybı yaşadı. Bununla ilgili PETDER Başkanı olarak hizmet kalitesinin düşmesi konusunda bir endişeniz olur mu?

Türkiye’de istasyonlar dünyada örnek gösterilecek standartlara erişmiştir. Türkiye’nin kanayan yarası olan akaryakıt kaçakçılığı denilen, düzgün oyuncularını hiçbirinin arzu etmediği faaliyetler bugün ortadan kalkmıştır. Bahsettiğim konu ürün kaçakçılığıdır. Türkiye, dünyada bir ilki başarmıştır. Bütün akaryakıt dağıtım zincirini üretildiği veya Türkiye’ye girdiği noktadan, hangi plakalı araca doldurulduğuna kadar online, ontime olarak izleyen tek ülkedir. Türkiye’de ürün kaçakçılığı yoktur. 10 numara derdimiz vardı ve zaman zaman gündeme gelse de artık kayda değer bir miktardan aşağıya düşmüştür. Şu anda esas konu fatura ticareti dediğimiz vergi veya mali kaçakçılıktır. Ama bununla da tüm sektörü suçlamak yanlıştır ve yazıktır. Bunu yapanlar zaten devlet tarafından çok rahat tespit edilmektedir ve bilinmektedir. Dolayısıyla bunun da önü alındığı takdirde, Türkiye’nin akaryakıt pazarı dünyada örnek gösterilecek bir durumda diyebiliriz.

Hizmet kalitesinde ise özellikle Avrupa ülkelerine göre herhalde biz beş misli daha iyiyiz. Hizmet unsurunu tamamen ortadan kaldırdılar, hepsi self servis oldu. Bazılarında akaryakıt dışı ürünler satılıyor. Ama baktığınız zaman hem istasyon görüntüleri hem erişebilirlikleri bizim ülkemizden geridir. Yani biz, tüketici olarak Türkiye’de hakikaten bir lüksü yaşıyoruz. Akaryakıt istasyonlarımız şapka çıkartılacak cinstendir. Hepsi demiyorum, tabii ki kötüsü de var. Türk insanı hizmet almaya da hizmet vermeye de yatkındır.

Hizmet veren insana saygı duyulması gerek, hizmet alan olarak. Özellikle pandemi döneminde bunun değeri anlaşıldı. Türkiye’de özellikle akaryakıt istasyonları ciddi bir istihdam kaynağıdır. Akaryakıt satış görevlileri eğitilmekte ve yaptıkları işle gurur duymaları sağlanmaktadır. O yüzden Türk tüketicisi bu açıdan çok şanslıdır. Rekabetin getirmiş olduğu müşteri memnuniyetini arttırma güdüsüyle biz, hakikaten çok iyi işler yapıyoruz. Fakat bunun karşılığını marj olarak görmüyoruz. Enflasyonun ötesinde artan maliyetlerimize rağmen marjımızı, enflasyon paralelinde bile arttıramadığımız oluyor. Ama uzun vadede bu sektör hak ettiği marjlara ulaşacaktır. Ürün kalitesiyle ilgili de Türkiye’de bir sorun yok. Dolayısıyla rekabetin yarattığı müşteri memnuniyetine yönelik çalışmalar sayesinde akaryakıt pazarımız son derece iftihar edecek noktaya gelmiştir.

“HAKKIMIZ ÖTESİNDE BİR ŞEY İSTEMİYORUZ AMA HAKKIMIZI ALACAĞIZ”

• Vitol’ün Petrol Ofisi’ni satın alması önemliydi. Sonrasında sizin CEO’luk görevine gelmenizle birlikte yaklaşık 3 yıllık bir süre geçti. Bu süreyi değerlendirdiğinizde neler söylemek istersiniz? Bu sürede öngördüğünüz hedeflerinizi ne ölçüde gerçekleştirdiğinizi düşünüyorsunuz?

Bu esasında hedef değil, vizyondur. Bu vizyona lâyık bir şekilde bir yakınsama ortaya koyduğumuzu şu günlerde görüyorum. Depremden önce bir gürültü vardır ve ben onu duyuyorum. Yani, menzile yaklaşıyoruz. Petrol Ofisi’nin sahipliğinin değişmesi doğru zamanda ve doğru şekilde oldu. Çoğu insan 2015 döneminde Petrol Ofisi’nin istasyonlarını hedefledi. O yüzden pek çok istasyon Petrol Ofisi’nden vazgeçip başka markalara geçti. Kendilerine göre haklıydılar. Çünkü o günkü Petrol Ofisi belirli bir duruş ortaya koyamamış vaziyetteydi. Petrol Ofisi her şirket gibi bir şirket değil. Petrol Ofisi sizin, benim ülkemin kendi kaynaklarıyla yaratılmış bir şirkettir. Başka biri bu işe para koyup da başlamamış, Türkiye Cumhuriyeti kurmuş. Bu şirketin tarihi bir misyonu var. Bunu satın alma öncesindeki durumda görmeye benim vatandaş olarak zaten kalbim el vermiyordu. Tabii ki rekabetçi ortam içerisinde ben de o zamanki şartlarda Petrol Ofisi istasyonlarını hedefledim. Ama ortadaki değerin hakkını verip ona göre de temkinli olmak gerekiyor. Şimdiki ortaklık yapımızda üç defa dikkatli olmak lazım. Çünkü maddi kaynak var, biraz yönetim becerisi başladı ve bugüne kadar olmayan bir Petrol Ofisi var. Bir ve bütün olarak bir takım halindeyiz. Şu an bizim maddi ve manevi imkânlarımız çerçevesinde adil olabilme şansımız var. Eşit demiyorum, adalet diyorum. İkisi farklı şeylerdir. O yüzden görüyorum ki şu an hem bayilerimiz, hem saygıdeğer rakiplerimiz Petrol Ofisi ile muhatap olurken veya çekişirken daha dikkatli ve olması gerektiği üzere saygılı davranıyorlar. Petrol Ofisi olarak biz elimizdeki maddi ve manevi gücü sadece kendi menfaatimize kullanmak hedefinde ve yaratılışında değiliz. Çünkü bu bir bütündür. Türkiye, memleket, toplam ekonomi, onun altında akaryakıt sektörü ve akaryakıt sektörünün bileşenleri yani bayiler, istasyonlar bir bütündür. Biz hakkımız olanın ötesinde bir şey istemiyoruz. Hakkımızı da alabilecek maddi ve manevi güce sahibiz. Pandemi dönemi şirket içi bir takım şeyleri çok güzel, olumlu noktalara getirdi. Ben Petrol Ofisi gibi büyük bir organizasyonun ilk defa bu kadar birbiriyle armonik olarak çalıştığını görüyorum. O yüzden mutluyum. Yapacak bir şeyimiz yok mu? Var. Ama bu yapacağımız şeyler sadece kendi menfaatimiz doğrultusunda değil. Hakkımız ötesinde bir şey istemiyoruz. Ama hakkımızı alacağız.

“İNCE ELEYİP SIK DOKUYACAĞIZ FAKAT, İŞTAHLI VE İSTEKLİ DE OLACAĞIZ”

• Az önce 2015 yılında intifa sürecinde Petrol Ofisi’nin yaşadığı kan kaybından bahsettiniz. Yıl 2020 ve yeni bir intifa sürecindeyiz. Süreç Petrol Ofisi için nasıl ilerliyor? İnce eleyip sık mı dokuyacaksınız yoksa daha agresif bir strateji mi belirleyeceksiniz?

İnce eleyip sık dokumakla agresif olmak esasında el ele giden iki kavramdır. Biz yatırım modellemesi gereği ince eleyip sık dokuyoruz. Bir de Türkiye’deki marjların durumu ve bunun ekonomiye etkisi gibi faktörler var. Dolayısıyla eski zamanlardaki bolluklar bugün için söz konusu değil. Ama portföyün verimliliğini ve etkinliğini arttırma noktasında da agresif olmaktan geri durmuyoruz. Biz esasında 2020 sürecine geçen sene başladık ve mümkün olduğunca bazı kontratlarımızı geçen sene yeniledik. Bu sene de yine bizim kendimize koymuş olduğumuz kriterler çerçevesinde bazı istasyonlarımızı portföyden çıkardık. Onların yerine bizim portföyümüze uyacağına kanaat getirdiğimiz bazı istasyonları bünyemize katıyoruz. Bütün bunları yaparken mühim olan şey ticari birlikteliktir. Bayiler kendi amaçları doğrultusunda her türlü tasarrufta serbesttirler. Makuliyet çerçevesinde tabii ki bütün istasyonlarımı düşünürüm. Kendimize uyacak, kendimize uygun gördüğümüz pek çok istasyon söz konusu olacaktır. Dediğim gibi bizim ana hedefimiz adil bir şekilde yöneteceğimiz kadar büyüklükte olmaktır ve Türkiye’nin her tarafında olmaktır. Bunun için de bizim çok detaylı planlarımız var. Pandemi döneminde bile pek çok kontratımızı yenileyip, pek çok yeni transferde bulunduk. Bir kısım istasyonumuzla da vedalaştık. Bu süreç böyle devam edecektir. Evet, ince eleyip sık dokuyacağız. Fakat, iştahlı ve istekli de olacağız. Petrol Ofisi’nin bu süreçte yaklaşımı budur ve 2015’in tekrarını yaşamayacağız. Bunun için hem maddi hem de manevi gücümüz var.

‘VİTOL TÜRKİYE’YE UZUN SOLUKLU BAKIYOR’

• Vitol’ün 3,5 yıl önceki Türkiye akaryakıt piyasasına bakışı ve Petrol Ofisi’ne bakışı değişti mi?

Vitol, herkesin bildiği klasik bir yatırımcı değildir. Vitol halka açık bir şirket değil ama çalışanlar ortak. Bu ayrı bir özellik katıyor. Hem yapılması gerekenleri daha çabuk ve bir aciliyet çerçevesinde yapabilmeyi beraberinde getiriyor hem de bazı şeylerden daha çabuk vazgeçebilmeyi getiriyor. Bizim Petrol Ofisi Vitol iş birliğinde kâr transferi gibi bir durumumuz yok. Bizim tüm derdimiz Petrol Ofisi’nin değerini arttırmaktır. Diyeceğim şu ki; Vitol Türkiye’ye uzun soluklu bakıyor. Bugüne kadar biz herhangi bir baskı görmedik. Petrol Ofisi’nin gelmiş olduğu noktaya büyük bir güven var. Her defasında bizimle beraber olduklarını ve destekçimiz olduklarını teyit ediyorlar. Dolayısıyla bu da bize hem maddi hem de manevi güç veriyor.

Biz, önce devamlı olarak kan kaybını durdurduk ve yukarı doğru gitmeye başladık. İstasyon sayımız 1.600’lerdeydi, şimdi 1.800’lerde. Pazar payımız ise aydan aya aşağıya gidiyordu. Şimdi Nisan ayı sonuçlarına baktığınız zaman hangi ürünü alırsanız alın tek bir pazar lideri var, o da Petrol Ofisi.

İnsanlar bazı kavramları yeni öğrenirlerse hemen onları kullanmak isterler ve yeni öğrendikleri için biraz çevre şartlarını göz ardı edebilirler. Yeni bir kavram öğrendiğinizde, adımlarınızı atarken dönüp ne yaptığınıza da bakmanız lazım. Petrol Ofisi’nin pazar payı kaliteli bir pazar payıdır. Nisan ayındaki pazar payını dile getirmek istemiyorum. Tabii ki en yakın rakibimle arayı açmam hoşuma gidiyor. Ama dilerdim ki bu, pandemi şartlarından dolayı gerçekleşmemiş olsaydı. Bir kısmı pandemi şartlarından dolayı bir kısmı ise kalıcı olarak gerçekleşti. Biz en yaygın ve en fazla istasyon ağına sahip olduğumuz için daha az etkilendik. Petrol Ofisi’nin aldığı her pazar payı helaldir. Çünkü kaliteli pazar payıdır. Biz yıllardır bu işi yapıyoruz. Sadece belirli zamanlarda puan toplamak için maça çıkmıyoruz.

‘HER ŞEYDEN ÖNEMLİSİ YAPILMASI GEREKENLERE ODAKLANMAK LAZIM’

• Yılın ikinci yarısına ilişkin öngörüleriniz neler? Geçen yıl ile kıyasladığınızda nasıl bir yıl sonu bizi bekliyor?

İş hayatında ümitli olmak iyidir. Fakat sonuçta getirisi olmayandır. Her şeyin geçerli sebepleri olması lazım. Biz bu gibi durumlar çerçevesinde elimizden gelenin en iyisini ortaya koymakla kendimizi yükümlü tutmalıyız. Yapılması gerekenleri yapmak durumundayız. Gidişata baktığınızda eğer şu anki resim devam edecek olursa, bu yeni düzenlere adapte olmamız lazım. Durum budur, şimdi yapılması gereken en iyi şeyin ne olduğunu düşünmek zorundayız. O bakımdan evet, ümitli olabiliriz. Eğer Haziran’da resim ve tüketim alışkanlıkları devam edecek olursa en azından tüketim olarak, geçen yıla yaklaşabileceğimiz bir eğilime girmiş olabiliriz. Ama ben bütün bu yılın geçen yılın gerisinde kalacağını öngörüyorum. Bunun inişi, çıkışı olacaktır. Fakat bundan 1-2 ay evvel düşündüğümüzden daha iştahlı bir piyasayla karşı karşıya kalabileceğiz. Dolayısıyla evet, ümit sahibi olmak lazım. Her şeyden önemlisi yapılması gerekenlere odaklanmak lazım. Bugün yaşadığımız şeylerin etkisinin, bugünden yarına değişmesi söz konusu değildir. Yeni gerçek budur, bu gerçek çerçevesinde davranıp kendimizi ona göre ayarlamak zorundayız.