Benelüks bölgesinde 260’tan fazla istasyonu olan LUKOIL’in bu bölgedeki faaliyetlerini LUKOIL Batı Avrupa Genel Müdürü Bulat Subaev’den dinledik. LUKOIL petrol şirketi Avrupa’da yaptığı satın alma ve yeni yatırımlarla pazar payını arttırmaya devam ediyor. LUKOIL Batı Avrupa Genel Müdürü Bulat Subaev, LUKOIL’in Benelüks bölgesinde 260’tan fazla akaryakıt istasyonu ile 2 yakıt terminalinin yanı sıra TOTAL’le ortak […]
LUKOIL petrol şirketi Avrupa’da yaptığı satın alma ve yeni yatırımlarla pazar payını arttırmaya devam ediyor. LUKOIL Batı Avrupa Genel Müdürü Bulat Subaev, LUKOIL’in Benelüks bölgesinde 260’tan fazla akaryakıt istasyonu ile 2 yakıt terminalinin yanı sıra TOTAL’le ortak oldukları petrol rafinerisi yatırımları olduğunu ifade ederek, “LUKOIL kısaca ARA adını verdiğimiz Amsterdam-Rotterdam-Antwerp bölgesine ham petrol tedariki yapan başlıca tedarikçilerden biri konumunda” dedi.
LUKOIL Batı Avrupa Genel Müdürü Bulat Subaev, Perakendeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ivo Hoskens, Benelüks ülkeleri Pazarlama Müdürü Els Ruysen, Kurumsal İlişkilerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Maxim Bunin, Kurumsal İlişkiler Uzmanı Eva Maria Kotorova LUKOIL’in Batı Avrupa’daki operasyonları ve akaryakıt piyasalarına ilişkin olarak değerlendirmelerde bulundu.
LUKOIL’in Benelüks’teki yolculuğuna 1 Haziran 2007 tarihinde, LUKOIL Belçika şirketinin kuruluşuyla başladıklarını ve ortakları ConocoPhillips’ten, Belçika’da 154 istasyon, Lüksemburg’da ise 3 istasyon satın aldıklarını söyleyen LUKOIL Batı Avrupa Genel Müdürü Bulat Subaev şunları söyledi: “Buraya pek de uzak sayılmayan Neder-Over-Hembeek’te de büyük bir yakıt terminali aldık. LUKOIL, Benelüks pazarındaki konumunu güçlendirmek için 2009 yılında Hollanda’da Zeeland petrol Rafinerisi’ne yüzde 45 payla iştirak etti. Bu, dikey entegrasyonda büyük bir başarı. 10 yıl içinde Benelüks’teki ağımızı 100 istasyon kadar genişlettik. Belçika’daki ağımıza 30’dan fazla istasyonun katılmasıyla toplam istasyon sayımız 185’e çıktı. 2012 yılında, Hollanda’da akaryakıt istasyonu işletmesine girerek bir diğer önemli adım atmış olduk. İlk olarak Limburg bölgesinde bir istasyonlar zinciri ile akaryakıt terminali satın aldık. Buna 2013 yılında Rotterdam bölgesinde ve 2015 yılında Eindhoven bölgesinde satın aldığımız bir ağ katıldı. Bugün Hollanda genlindeki istasyon sayımız 70 civarında. LUKOIL, bugün itibariyle Benelüks bölgesinde 260’tan fazla akaryakıt istasyonu ile 2 yakıt terminalinin yanı sıra TOTAL’le ortak olduğu bir petrol rafinerisi işletiyor. LUKOIL kısaca ARA adını verdiğimiz Amsterdam- Rotterdam-Antwerp bölgesine ham petrol tedariki yapan başlıca tedarikçilerden biri konumunda.”
LUKOIL’in Belçika, Hollanda, Lüksemburg, İtalya, İspanya, Avusturya, Bulgaristan, Romanya, Hırvatistan ve Finlandiya’nın aralarında olduğu 10 AB ülkesinde aktiflerinin olduğunu belirten Subaev, “Yine Avrupa’ya ham petrol ve petrol ürünleri tedarik eden başlıca tedarikçilerden biriyiz. Kıtaya güvenli enerji tedariki sağlayarak, milyonlarca insanın yaşam kalitesini iyileştirmeye yardımcı oluyoruz. İtalya’nın Sicilya bölgesinde ISAB, Romanya’da PETROTEL Bulgaristan’da NEFTOCHIM BURGAS, Hollanda’da TOTAL ile birlikte sahibi olduğumuz ZEELAND Rafinerisi olmak üzere AB’de 4 rafineri işletiyoruz. Yenilenebilir enerji konusunda ise Romanya’da bir rüzgar santrali, Bulgaristan, Romanya ve Rusya’da ise güneş enerjisi santralleri işletiyoruz. TOTAL ile birlikte Hollanda’nın Zeeland bölgesinde sahibi olduğumuz rafineride de yine güneş enerjisi santrali bulunuyor” dedi.
LUKOIL Batı Avrupa Genel Müdürü Bulat Subaev, Belçika’da Total, Q8, Esso, Texaco ve Shell perakendede yüzde 50’nin üzerinde bir pazar payına sahip olduğunu ve LUKOIL’in istasyon sayısı bakımından yüzde 6’lık pazar payı ile takip ettiğine dikkat çekti. Subaev, “Ancak yakıt satış hacmi bakımından payımız neredeyse bunun iki katı, yüzde 12’ye ulaşmak üzere. Bu da ağımızın son derece verimli ve etkili olduğunun bir kanıtı. Avrupa pazarı söz konusu olunca, LUKOIL’in genel pazar payını değerlendirmek oldukça güç, zira Şirketin varlığı ülkeler bazında değişiklik gösteriyor. Örneğin Bulgaristan, Romanya ya da Benelüks gibi ülkelerin pazarında oldukça güçlü konumdayız. Coğrafi açıdan ele alındığında rafinerilerimizin ve tedarik zincirlerinin etrafındaki pazarları güçlendirmekteyiz. Bu işletmemiz için stratejik öneme sahip” dedi.
Subaev, şirketin stratejinin temel odağının sayısal büyüme değil verim olduğunun altını çizerek, “LUKOIL yıllardır işletmesini genişletmeye devam etmektedir, bu doğrultuda önemli yatırımlar yapılmıştır. Ancak Şirketin şu anda ihtiyacı olan, varlıklar portföyünü güvenceye almak ve iddialı hedeflerini gerçekleştirmek için en iyi kapasiteyi sergilemektir. Bunun için önümüzdeki 10 yıl için etkili yönetim ve verim odaklı yeni bir strateji belirledik. Alt sektörde, üst sektörün oynaklığını hafifletmek adına akıllı bir yaklaşım benimseyeceğiz. Büyük ölçekli genişlemelere yer verilmeyecek olup, operasyonel verimliliğe odaklanılacak. Yeni petrokimyasal projeler de düşünülebilir” diye konuştu.
Hollanda, Fransa ve Birleşik Krallık gibi ülkeler kısa vadede içten yanmalı yeni araçların kullanımına yasak getirebileceği yönünde açıklamalarda bulunduğunu belirten Subaev, Bunun 2030 yılından önce gerçekleşmesini öngörmediklerini ve alternatif güçle çalışan araçların satışında artış yaşanacağı yönünde bir görüşe hakim olduklarını belirtti.
Subaev sözlerine şöyle devam etti: “Elektrikle veya hidrojenle çalışan araçların pazara girmesi zaman alacağından enerji geçişi için sıvı yakıtlara ihtiyaç duyulacaktır. Örneğin, Uluslararası Enerji Ajansı, sıvı yakıtların 2035 yılında taşımacılıkta kullanılacak toplam enerjinin yüzde 70’ini temsil edeceği görüşünde. Sıvı yakıtların avantajı da örneğin bugün Belçika’da gördüğünüz gibi mevcut altyapının olmasıdır. LUKOIL olarak, özellikle AB ülkelerinde alternatif yakıtların ve elektrikli araçların kullanılmasının yaygınlaşması yönündeki siyasi iradenin farkındayız. Elbette bu eğilimi dikkate alıyor ve önemsiyoruz. Mesela, Benelüks ülkelerindeki bazı istasyonlarımızda sıkıştırılmış doğal gaz (CNG) sağlıyoruz, ağımızı genişletmeye devam ediyoruz. Filo üyelerimize elektrikli şarj ağından yararlanma imkanı sunmaya gayret ediyoruz. Avrupa Komisyonu’nun taşımacılığın elektriğe geçişini desteklemesi konusuna gelince… AB’nin 2030 yılında 2021 yılına kıyasla karayolu taşımacılığından kaynaklanan emisyonu yüzde 35 azaltma hedefini belirlemesi gösteriyor ki, 2020 ile 2030 yılları arasında satılan üç yeni araçtan biri çoğunlukla alternatif kaynaklarla, elektrikle çalışacak veya hibrit özellikte olacak. Bu eğilimin farkındayız. Ancak sıvı yakıtlar, bu tarihten sonra bile karışımın bir parçası olmaya devam edecek. Elektrikli ve alternatif kaynaklı otomobillerin devreye girmeye başlamasıyla birlikte AB’de yenilenebilir biyo yakıtlara yönelik bir takım harmanlama yükümlülükleri gündeme geldi. LUKOIL mevcut durumda biyo yakıtları (biyoetanol, FAME-yağ asidi metil esterleri ve HVO-hidrojen ile işlem görmüş bitkisel yağ) mazot ve benzin ile harmanlıyor. Bu ürünlerin tedariki için Avrupa’nın en büyük biyoyakıt üreticisi olan NESTE ile ortaklık yapıyoruz. Karayolu taşımacılığı yakıtlarına olan talep; motor verimi, emisyon standartları, alternatif yakıtlar ve elektriğe geçiş ile birlikte Avrupa’da gelecek on yıl için hafif bir düşüş gösterme eğilimine girecek. Öte yandan petrokimyasallar, havacılık ve denizcilikte kullanılan yakıtlara olan talebin artış göstermesi öngörülüyor” değerlendirmesinde bulundu.
Subaev, Türkiye’nin kaliteli hizmet tedariki dünyanın her yerinde gayet iyi biliniyor, Türkiye’deki LUKOIL istasyonlarının hizmet bakımından en iyiler arasında yer aldığına inandıklarını ifade ederek, “Belçika’da istasyonlarımızı “CODO” modeline göre işletiyoruz. Bu sistemde istasyonlar şirketin mülkiyetinde olmakla birlikte bayi tarafından işletilmekte. Türkiye’de ise istasyonların yüzde 95’i “DODO” modeline göre işletiliyor. DODO modelinde bayi istasyonun hem sahibi hem de işletmecisi görevi görüyor. Türkiye’nin kaliteli hizmet tedariki dünyanın her yerinde gayet iyi biliniyor, Türkiye’deki LUKOIL istasyonlarının hizmet bakımından en iyiler arasında yer aldığına inanıyoruz. Türkiye’de görmüş olduğumuz istasyonlar hem geniş, ferah hem de göze hitap ediyor. Yerel pazar, müşterilerini memnun etmeye büyük önem gösteriyor. Türkiye’de 13 bin civarında istasyon ve 100 kadar dağıtım şirketi bulunuyor, dolayısıyla piyasa oldukça rekabetçi. Yakıt şirketleri, rekabet edebilmek adına istasyonlarda yeni hizmetler ve ürünler sunmaya gayret ediyor. Türk müşterilerimiz için akaryakıt istasyonu seçimlerini etkileyen en önemli unsur istasyonun konumu ve sunduğu ürün kalitesi. Belçika’da durum biraz farklı, sadakatin temel unsurunu fiyatlar belirliyor. Türkiye’de, yakıt fiyatları sıkı bir şekilde düzenlendiği için, rakamlarla “oynamak” mümkün değil. Benelüks ülkelerinde sağlam bir altyapıya ve lojistik sistemine sahip en ucuz dağıtım şirketlerinden biriyiz. Benelüks’te çalışan sayısının asgari düzeyde olduğu tam otomatik terminaller ve akaryakıt istasyonları var. Sıkı yönetmeliklerin olması sebebiyle Avrupa’da yakıt ürünlerinde kalite standartları çok yüksek, dolayısıyla müşteriler istasyon seçimini yakıt kalitesine göre yapmıyor. Türkiye’deki akaryakıt istasyonları hizmet bakımından Avrupa’nın en iyileri arasında ancak Benelüks’teki istasyonlar verim, otomasyon ve yakıt kalitesi bakımından en iyiler arasında yer alıyor. LUKOIL ekseninden bahsedecek olursak, her iki bölgede de yüksek kurumsal standartlarımızı devreye soktuğumuzu söyleyebilirim” diye konuştu.
Avrupa’daki alt aktiflerimizin kısmi yeniden yapılandırılmasının araştırıldığını fakat tüm alt işletmenin satışı gibi bir durum asla söz konusu olmadığını belirten Subaev, “Temel odak noktamız, aktiflerimizin verimini artırmaya ve değer zincirlerimizle iyi entegre olmayan aktifleri geri çekmeye yöneliktir. Örnek vermek gerekirse, LUKOIL, Baltık ülkelerindeki ve Orta Avrupa’daki akaryakıt istasyonlarını sattı. Öte yandan Benelüks’e yatırım yapmaya devam ediyoruz çünkü Benelüks’te rafine kapasitelerimizle çok iyi bir entegrasyon yakaladık. Bir diğer örnek olarak Türkiye’den bahsetmek mümkün. Ülkenizde çok büyük bir perakende işletmesine sahibiz, yakıtın hiç yadsınamayacak bir kısmı ise Bulgaristan’daki rafinerimizden getiriliyor. Yine bu da Avrupa’daki aktiflerimiz arasındaki entegrasyona dair güzel bir örnek” şeklinde konuştu.
Subaev, dizel yakıt skandalının Belçika’daki dizel yakıtın satışlarını etkiledi, buna bağlı olarak geçtiğimiz yıllarda satışlar biraz düşüş gösterdiğine dikkati çekerek, “Bu durum, örneğin Belçika mevzuatına da yansıdı. Bu yakıta uygulanan özel tüketim vergisi, benzine kıyasla birkaç yıldır daha düşük seyrediyor. Son zamanlarda yetkililer her iki tür yakıt için eşit bir fiyata ulaşmak amacıyla özel tüketim vergilerini yeniden dengeleme yoluna gitti. Elbette bu durum tüketicilerin tercihlerinde etkili bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. 2017 yılı Eylül ayında hayatımıza giren yeni standart EURO 6d ile birlikte dizel araçların kalitesinin iyileşme gösterdiğini vurgulamak bu noktada önem taşıyor. Bu yeni standart NOx emisyonlarının sınırını azalttığı için dizel yakıtın hava kalitesi üzerindeki etkisini asgari düzeyde tutuyor. Yeni modellere 2019 yılından başlayarak kademeli olarak daha katı uygulamalar getirilecek. Daha verimli bir yakıt türü olan dizel yakıtı bu tür taşımacılık modüllerine daha uygun ve daha iyi bir seçenek sunması sebebiyle gelecekte özellikle ağır hizmet ve denizcilik sektörlerinde önemli bir rolünün olacağını öngörüyoruz” dedi.
Petrol fiyatlarında birkaç yıl önce meydana gelen düşüş endüstri genelinde elbette sürpriz bir etki yarattı, çok sayıda şirket büyük zarara uğradığını söyleyen LUKOIL Batı Avrupa Genel Müdürü Bulat Subaev, “LUKOIL’in bu krizin üstesinden gelebilmiş olması bizleri çok mutlu etti, bunu kısmen de olsa işletmemizin çeşitliliğine borçluyuz. Alt sektörde güzel ve istikrarlı sonuçlar elde etmeyi başardık. Öte yandan fahiş fiyatlar da işletme üzerinde benzer şekilde olumsuz etki yaratıyor. Fiyatın 100 Dolar’ın altına düşmesi ve oldukça değişken kalması işe yaramaz. Bunun yerine piyasaya istikrar kazandırmalı ve piyasayı öngörülebilir kılmalıyız. Önümüzdeki 10 yılda 100 Dolar senaryosunu düşünmüyoruz bile. Şirket, önümüzdeki yıllarda petrolün varil maliyetinin 50 Dolar olacağını öngörmekte. Şimdilik bu parametreler dahilindeyiz. Tabi bu parametrelerde düzenlemeler yapılabilir” diye konuştu.
Subaev, özel tüketim vergilerinin asgari seviyeleri AB genelinde uyumlulaştırıldığını ve yönetmelik ile düzenlendiğini ancak oranlar üye ülkeler arasında hala az da olsa farklılık gösterebildiğini belirtti. Subaev, “Özellikle Belçika’da dizel yakıtlara uygulanan özel tüketim vergisi, benzine kıyasla birkaç yıldır daha düşük seyrediyor. Son zamanlarda yetkililer her iki tür yakıt için eşit bir fiyata ulaşmak amacıyla özel tüketim vergilerini yeniden dengeleme yoluna gitti. Elbette bu durum tüketicilerin tercihlerinde etkili bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Müşterilerimize ihtiyaç duydukları ürünleri sağlamak adına tüm bu eğilimleri yakinen izliyor ve pazar değişimlerine uygulamaya gayret ediyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Yeni yapılacak kamu binalarına “yeşil sertifika” zorunluluğu getiriliyor23 Kasım 202417:10 Pomega’dan 2 GWh ek kapasite için 180 milyon dolarlık yatırım planı23 Kasım 202409:10 LPG piyasası lisans başvurularında “EPDK Başvuru Sistemi” değişikliği23 Kasım 202408:47 Enerji bakanları, bölgesel işbirliğinin önemini vurguladı22 Kasım 202418:18 Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Energy Forum’da konuştu22 Kasım 202417:54