Petrol piyasasına Trump etkisi

Amerika Birleşik Devletleri’nin 47. Başkanı olan Donald Trump 2016-2020 döneminin ardından yemin ederek ikinci başkanlık dönemine resmen başladı. Trump görevi devralır almaz enerji piyasasına yönelik söylemleri ve attığı adımlarla önemli etkiler yaratmaya başladı bile. Peki, bu gelişmeler Türkiye’nin enerji politikalarını nasıl etkileyecek?

Petrol piyasasına Trump etkisi
Petroturk | Enerji Haberleri
  • Yayınlanma20 Mart 2025 08:54

Mehmet Ekici – İstanbul

Enerji Uzmanı Ali Arif Aktürk

Enerji Uzmanı Ali Arif Aktürk

Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemi, üstünden çok kısa bir süre geçmesine rağmen Amerika Birleşik Devletleri’nin enerji politikalarında büyük değişimlere sahne oldu. Trump yönetimi, “Enerji Hakimiyeti” stratejisini benimseyerek, ülkenin enerji kaynaklarını en verimli şekilde kullanmayı ve küresel enerji piyasalarında lider konumda olmayı hedefine koydu. Bu strateji, özellikle petrol ve doğal gaz üretimindeki artış, fosil yakıtlara verilen destek ve çevre düzenlemelerinin gevşetilmesiyle iyice şekillendi.

Trump yönetimi konuyla ilgili ilk olarak 15 Şubat tarihinde, İçişleri Bakanı Doug Burgum ile Enerji Bakanı Chris Wright’ın liderliğinde “Ulusal Enerji Hakimiyeti Konseyi” kurulmasına yönelik kararnameye imza atmıştı. Kararnamenin önemine işaret eden Trump, “Diğer tüm ülkelerden daha fazla enerjimiz var ve şimdi onu serbest bırakıyoruz” diye konuştu.

Trump yönetiminin bu kararla öncelikli hedefi, Amerika’nın enerji kaynaklarını daha verimli kullanarak dünya enerji piyasalarındaki gücünü pekiştirmekti. “Enerji Hakimiyeti” stratejisi, petrol ve doğal gaz üretiminde büyük bir artış sağlanması, özellikle eski Başkan Biden döneminde kısılmış olan fosil yakıtlara verilen destek ve çevre düzenlemelerinin gevşetilmesiyle uygulamaya konmuştu. Bu strateji doğrultusunda, Trump bir dizi yürütme emri ve politika değişikliğiyle adımlar attı.

ENERJİ HAKİMİYETİ (ENERGY DOMINANCE)

ABD’nin yeraltının devasa oranlarda enerji kaynağı ile donatıldığını ve bu kaynakların en verimli şekilde kullanılması gerektiğini ifade eden Trump ve ekibi, özellikle Biden yönetiminin petrol ve gaz sektörlerine getirdiği kısıtlamaları kaldıracaklarını dile getirerek işe başlamıştı.

Nitekim Alaska’dan çekilmesi beklenen Doğal gaz boru hattı ve ülkenin güneyindeki Permiyen havzasındaki petrol sahalarının genişletilmesi gibi Biden döneminde ertelenen projeler tekrar ciddi bir şekilde gündeme geldi.

MAKSİMUM BASKI

ABD’yi enerji alanın en büyük paydaşı haline getirmek için tek başına yatırımların yeterli olmadığını dile getiren Trump kabinesi, bu alandaki rakiplerine ‘Maksimum Baskı’ projesiyle yaklaşıyor. İran ve Rusya gibi enerji devlerinin petrol ve gaz ihracatına yeni engellemeler getiren yönetim, bu ülkelerdeki baskıları maksimum seviyeye getireceklerini dile getirmişti.

Özellikle yapılan yaptırımlar ve baskılar ile birlikte İran, geçtiğimiz aylarda tarihinin en büyük enerji kriziyle karşı karşıya kalmıştı. Devlet dairelerinin yüzde 50’sinin elektriği günlerce kesilmiş ve ülke genelinde uzun saatler süren elektrik kesintileri yaşanmıştı. İran hükümeti tasarruf kuralları yayınlamış, kurallara uymayanları cezalandıracaklarını açıklamıştı.

FOSİL YAKITLARA GERİ DÖNÜŞ

Trump yönetimi, fosil yakıt endüstrilerine büyük destek sağlayacaklarını ifade etmişti. Özellikle kömür ve petrol endüstrisinin yeniden canlandırılması için düzenlemeler gevşetildi ve yeni maden ve petrol sahalarının açılmasına teşvikler verildi. Petrol ve doğal gaz üretiminde de büyüme hızı iyice ivmelendi ve Amerika bu dönemde dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz üreticisi haline geldi.

Trump, Obama döneminde getirilen çevre düzenlemelerinin büyük bir kısmını iptal etti. Özellikle, Temiz Enerji Planı’nın feshedilmesi ve Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararı, fosil yakıtlara verdiği önemin altını çizdi. Bu adımlar enerji sektöründeki büyük oyuncular tarafından desteklendi.

Federal arazilerde petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerini kolaylaştırma kararı alan Trump yönetimi, bu şekilde üretim sürecini hızlandırdı. Ayrıca, petrol ihracatını artırmak için çeşitli teşvikler sunuldu. Trump’ın petrol kararnameleri, yerli üretimi destekleme ve ülke içinde petrol fiyatlarını yarı yarıya indirme hedeflerinin bir ayağı olarak değerlendirildi.

Yapılan yaptırımlar sonucunda Rusya’dan gaz alımını durduran Avrupa, ABD LNG’sinin en büyük talibi oldu ve ABD dünyanın en büyük LNG ihracatçısı konumuna geldi. Aynı zamanda ABD, 2030’a kadar yılda 180 milyon ton kapasiteye ulaşarak, küresel arzın üçte birini oluşturacağı ve dünyanın en büyük LNG ihracatçısı konumunu sürdüreceği tahmin ediliyor.

Uzmanlar, Trump’ın fosil yakıt üretimini artırma politikasının, küresel enerji piyasalarında arz fazlasına yol açabileceğini ve petrol ve doğalgaz fiyatlarını düşürebileceğini dile getiriyor. Bu durum, enerji ihracatçısı ülkelerin gelirlerinde azalmaya neden olabilirken enerji ithalatçıları için maliyet azalmalarına yol açabilir. Öte yandan, fosil yakıtlara verilen desteğin artmasının, yenilenebilir enerji yatırımlarını olumsuz etkileyebileceği ve küresel temiz enerji dönüşümünü yavaşlatabileceği söyleniyor.

Trump’ın enerji politikalarının jeopolitik yansımalarının da bulunduğunu söyleyen Brookings Enstitüsü Enerji Güvenliği ve İklim İnisiyatifi Müdürü Samantha Gross, Trump’ın petrol ve gaz üretimini jeopolitik avantaj sağlamak için kullanmaya çalışacağını belirtmiştir. Gross, bu durumun, uluslararası ilişkilerde enerji temelli yeni dinamiklerin oluşmasına yol açabileceğini öngörüyor.

TÜRKİYE ENERJİ PİYASASINA ETKİLERİ

Türkiye’nin, 2023 yılında enerji ithalatı 69 milyar 113 milyon dolar tutarındayken 2024 yılında bu rakam yüzde 5,1 azalarak 65 milyar 589 milyon dolara kadar gerilemiştir. Bu azalma, yerli enerji üretiminin artması ve enerji verimliliği tedbirlerinin etkili bir şekilde uygulanmasıyla ilişkilendiriliyor.

Petrol ve doğal gaz arzının fazlalaşması fiyatların düşmesine sebep olabilir. Türkiye, cari açığının en büyük kalemlerinden biri olan enerji ithalat maliyetlerini azaltarak ekonomiye katkı sağlayabilir. Ancak, Orta Doğu’daki jeopolitik gerilimler ve enerji piyasalarındaki belirsizlikler, fiyat dalgalanmalarına yol açarak enerji ithalat maliyetlerini yeniden artırabilir.

Bunların yanı sıra, Trump’ın Orta Doğu politikaları, bölgedeki enerji arz güvenliğini etkileyebilir. Özellikle İran’a yönelik yaptırımlar ve Suriye’deki askeri müdahaleler, Türkiye’nin enerji tedarik yolları üzerinde riskler oluşturabilir. Enerji Uzmanı Ali Arif Aktürk, konuyu Enerji Petrol Gaz okuyucuları için yorumladı. Aktürk; “Türkiye, Ukrayna savaşında Rus yaptırımlarından çok olumlu etkilenmiş ve dünya fiyatlarının 20 hatta zaman zaman 25 USD altında Rus petrolünü iskontolu alabilmiştir. Rus yaptırımlarının kalkma ihtimali bile bu iskonto oranlarını neredeyse yok olma seviyelerine getirmektedir” dedi.

“RUS YAPTIRIMLARININ KALKMASI TÜRKİYERUSYA TİCARETİNİN DE RAHATLAMASI ANLAMINA GELECEKTİR”

Bunun yanında Trump’ın Rusya ile yakınlaşması ve Ukrayna savaşını bitireceği sinyalleri Rus yaptırımlarının da kalkması ya da gevşetilmesi anlamına gelecektir. Türkiye, Ukrayna savaşında Rus yaptırımlarından çok olumlu etkilenmiş ve dünya fiyatlarının 20 hatta zaman zaman 25 USD altında Rus petrolünü iskontolu alabilmiştir. Rus yaptırımlarının kalkma ihtimali bile bu iskonto oranlarını neredeyse yok olma seviyelerine getirmektedir. Buradan doğan fiili avantaj ortadan kalkacaktır. Yine de Rus yaptırımlarının kalkması Türkiye-Rusya ticaretinin de rahatlaması anlamına gelecektir.

Ben önümüzdeki 1 yıllık dönemde petrol fiyatlarının 60-85 USD/varil bandında salınacağını tahmin ediyorum. Tabii İran’da sıcak bir gelişme olmazsa ve bu sıcak gelişme Hürmüz boğazına yansımazsa. Halen kapalı kapılar arkasından İran-ABD görüşmeleri sürüyor. Ancak nihai hedefte ABD’nin Tahran’da bir yönetim değişikliği hedefi olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Öte yandan ABD’nin katalizör etkisi ile Bağdat- Erbil arasındaki petrol ve Irak bütçesi ile ilgili hususlardaki uyuşmazlıkların çözümü için yoğun görüşmeler yapılmaktadır. Bu görüşmeler tahminimce nisan ayında sonuçlanır. Irak-Türkiye petrol boru hattından dünya piyasalarına 600 bin varil petrolün ulaşması da petrol fiyatlarını aşağıya çekecektir.

‘ARTAN KARŞILIKLI TARİFELER PETROL VE ENERJİYE OLAN TALEBİ AZALTACAKTIR’

Trump’ın iktidara gelir gelmez gündeme getirdiği fakat daha sonra sürekli ötelemeler yaptığı Kanada, Meksika, Çin, AB gibi ülkelere gümrük tarifeleri sonuçta sermaye piyasalarında bir dalgalanma ve belirsizlik ortamı yaratmıştır. Bu da dünya genelinde yeni projelerin nihai yatırım kararlarına olumsuz etkileri olacaktır. Sıfırdan yapılacak greenfield projelerde nihai yatırım kararları daha zor verilecektir. Bu da özellikle enerji de yeni yatırımları etkileyecektir.

Trump yönetiminin getireceği tarifeler kısa ve orta vadede Amerikan iç piyasasında enflasyon olarak yansıyacaktır. Bu da FED’in dolar faizlerini indirmesini bir süreliğine etkileyebilecektir. Artan karşılıklı tarifeler dünya ticaretinde de daralmaya yol açacak bu da petrol ve enerjiye olan talebi azaltacaktır. Bunun doğal olarak petrol ve enerji fiyatlarına etkisi negatif olacağı için fiyatlarda göreceli olarak bir düşüş olarak yansıyacaktır. Öte yandan ABD’nin ihraç ürünleri için düşük dolar değeri için çabalaması ise petrol fiyatlarının bir miktar artışına sebebiyet vermesi de beklenmelidir.

Özellikle tarifelerin LNG spot fiyatlarına çok olumsuz yansıyacağı aşikardır. Spot LNG fiyatlarının tarife oranlarında artma ihtimalinin Türkiye’ye de yansımaları Spot LNG alımlarında olacaktır. Türkiye’nin özellikle kış dönemindeki ortalama doğalgaz alım maliyetlerini yukarı çekecektir.