‘Hepimiz aynı gemideyiz’

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 12. Türkiye Enerji Zirvesi’nde düzenlenen ‘Bakan Özel Oturumu’nda Enerji Şirketler Grubu Başkanı A. Sertaç Komsuoğlu ve BloombergHT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen’in sorularını yanıtladı. Bakan Dönmez; Bakanlık çalışmalarını, gelecek beklentilerini ve keşiflere ilişkin değerlendirmelerini katılımcılarla paylaştı. Hem sosyal hayatta hem sanayi ve hizmet sektöründe, bırakın birkaç saatlik kesintileri […]

‘Hepimiz aynı gemideyiz’
Burak Karagöl
  • Yayınlanma21 Aralık 2022 15:25

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 12. Türkiye Enerji Zirvesi’nde düzenlenen ‘Bakan Özel Oturumu’nda Enerji Şirketler Grubu Başkanı A. Sertaç Komsuoğlu ve BloombergHT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen’in sorularını yanıtladı. Bakan Dönmez; Bakanlık çalışmalarını, gelecek beklentilerini ve keşiflere ilişkin değerlendirmelerini katılımcılarla paylaştı.

Hem sosyal hayatta hem sanayi ve hizmet sektöründe, bırakın birkaç saatlik kesintileri dakikalık kesintilere bile tahammül edilemeyen bir yapıya sahibiz. Biz de bu anlamda uzun yıllardır teknolojik olarak teknik altyapıyı güçlendirmek adına birçok projeyi hayata geçirmeye çalıştık. Bir kısmı hayata geçti bir kısmının da çalışmaları devam ediyor. Türkiye’de elektrik tarafına baktığımızda 102 GW kurulu güç mevcut. Kurulu gücünüz yeterli olabilir ama yakıt tedarikini güvence altına almamışsanız, o zaman “tesisiniz var ama çalışmayan kesintili kısıtlı elektrikle karşı karşıyasınız” demektir. O açıdan konuyu sadece teknoloji altyapısıyla sınırlandırmak da doğru değil. O santrallerin ihtiyaç duyduğu kaynağı da uzun dönemli olarak tedarik etmeniz gerekiyor.

Bugün itibariyle özellikle elektrik arz güvenliği doğal gazla da yakından bağımlı hale gelmiş durumda çünkü biz ürettiğimiz elektriğin yaklaşık yüzde 25’ini doğal gazdan üretiyoruz. Yine doğal gazı sanayimiz yoğun bir şekilde kullanıyor. 81 ilimizde doğal gaz kullanılıyor. Bu haliyle baktığımızda Türkiye’deki nüfusun neredeyse yüzde 80’i doğal gaza erişmiş durumda.

Geçmişte sadece Rusya’dan doğal gaz gelirken bugün Azerbaycan’dan İran’dan kapasiteleri ve sayıları arttırmak üzere büyük oranda gazımızı boru hatlarıyla karşılıyoruz. Bunun yanı sıra iki adet olan LNG terminal sayımızı iki katına çıkarttık. Kış aylarında özellikle puant saatlerdeki talebi karşılayabilmek için çeşitli çalışmalarımız var. Silivri’deki depomuzun kapasitesini 3 milyar metreküpten 4,6 milyar metreküpe çıkardık. Arkadaşlar devreye alma çalışmalarını devam ettiriyorlar. Tuz Gölü’nde devreye girdi. Yine orada kapasite artış çalışmaları devam ediyor. İki yıl içinde oradaki kapasitemizi yükselteceğiz. Toplam kapasitemizi 10 milyar metreküpe çıkarmış olacağız. Sistem daha güvenli hale gelmiş olacak.

 “KARADAKİ BORU SERİM İŞLEMLERİ TAMAMLANDI”

2020 yılında Karadeniz’deki keşfi açıkladık. Süratle ön mühendislik, detay mühendisliği çalışmalarını yaptık. Biz bu süreyi yarı yarıya azaltıyoruz. Çünkü yapılacak işleri planlayarak başardık. Bir de Türk insanının iş yapma kabiliyeti gücü burada bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Yine avantajımız; biz bu yatırımlara hız verdiğimizde dünyada petrol endüstrisi gaz kesmişti. Biz oradaki fırsatları da bir anlamda kendi lehimize değerlendirmiş olduk. Bugün sahada hummalı bir çalışma var. Her ay yerinde incelemeler yapıyorum. 10 kuyu planlıyoruz ilk fazda, 9’u açıldı. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi aksilik çıkmazsa önümüzdeki Mart ayı içinde üretimi sisteme vermeyi planlıyoruz. Karadaki boru serim işlemleri tamamlandı. Haberleşme ve güç nakline yarayacak kablonun serim işleri tamamlandı. Karada doğal gazı işleyecek, ayrıştıracak doğal gaz işleme merkezi büyük oranda ilerliyor, yüzde 75-80 mertebesinde tamamlandı. BOTAŞ boru hattını tamamladı. Ölçüm istasyonu da büyük hızla devam ediyor. Orada şu anda 8 bin civarında insan çalışıyor. Alana gittiğinizde sadece karada yapılan işleri görüyorsunuz ama denizin altındaki işlemleri görme imkânı yok. İnşallah önümüzdeki yıl, 2023 ilk çeyrekte bu gazı sisteme bağlamış olacağız. Doğal gazda yüzde 95 dışa bağımlı ülkeyiz. Şu anda komşu sahalarda arama, araştırma, keşif çalışmalarımız devam ediyor. Bu 540 milyarlık rezerv belki de yeni keşiflerle daha da artacak. Dışa bağımlılığımız da azalacak. Biz önümüzdeki 5 yıl için bağımlılığı yüzde 50’nin altına çekmek hedefi koyduk. İnşallah gerek denizdeki doğal gaz keşifleri ve buna bağlı üretim artışları, gerek karada petrol üretimindeki artışlarımızla birlikte bu dışa bağımlılığı azaltacağız.

“AVRUPA’NIN YENİ GAZ KAYNAKLARINA İHTİYACI VAR”

Özellikle son yıllarda biz kendi sistemimizin alt yapısını güçlendirdik. Bir tarafta da ikincil hedef olarak gaz merkezi nasıl oluşturabiliriz? Bunu da hedeflerimize koymuştuk. Türkiye önünde hiç olmadığı kadar büyük fırsatla karşı karşıya. Avrupa’nın yeni gaz kaynaklarına ihtiyacı var. Türkiye de gaz kaynaklarıyla Avrupa arasında çok kritik bir coğrafyada yer alıyor. Bugüne kadar üstlenmiş olduğu rollerle de Türkiye hem kendi arz güvenliğine katkı sağladı hem de Avrupa’ya enerji kaynaklarının taşınmasında önemli roller ve görevler üstlendi. Bunlar TürkAkım, TANAP gibi projeler. Ve birçok komşu ülke de bu konuda iş birliği yapılabileceklerini bizlerle yapmış olduğu görüşmelerde tarafımıza iletiyorlar. Kaynak tarafında ülkelerle gayet iyi diyaloglarımız var. Bugüne kadar birçoğuyla ilişkilerimizi sorun yaşamadan götürdük. Bir de aslında bu şebekeleri işletirken EPİAŞ bünyesinde hem elektriğin hem de doğal gazın gerek spot günlük piyasalarda gerekse vadeli piyasalarda alınıp satılmasıyla ilgili altyapımızı da tamamladık. Bize rakip olabilecek diğer piyasalardan bir eksiğimiz yok hatta fiziki olarak onlara göre daha avantajlıyız. Önümüzdeki ayın yani bu yılın sonuna doğru netleştirmiş olacağız. Bunu çok paydaşlı olarak götürmek istiyoruz. Buraya enerjisini, gazını getirip satmak isteyen kaynak ülkeleri ve aynı şekilde buradan gaz almak isteyen ülkelerle istişare ederek projeyi hayata geçirmek istiyoruz. Bununla ilgili gelişmeleri kamuoyuyla paylaşacağız.

“PAZARIN GÜVENİLİR OLMASI SON DERECE ÖNEMLİ”

Son birkaç aydır 8-10 ülkeyle temasımız oldu. Yurt dışına gittik, oradan ağırladığımız misafirlerimiz oldu. Görüştüğümüz konulardan birisi de bu. Onlar da pozitif yaklaşıyorlar. Pazarın güvenilir olması son derece önemli. Satıcıya da alıcıya da güven veren mekanizmayı hayata geçirmemiz gerekiyor. Manipülasyondan uzak bir piyasayı hayata geçirmemiz gerekiyor. Bunları da kurabileceğimize inanıyorum.

Eskiye nazaran çok rahat günlerimiz olmadı. Pandemiden sonraki hızlı toparlanma, Rusya-Ukrayna savaşının getirmiş olduğu yüksek maliyetlere ve arz güvenliğini tehdit edici bir gelişmeler açıkçası başta düzenleyici kurumlar olmak üzere hükümetleri de ilave tedbir almaya yöneltti. Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Geçici tedbirlerle hem piyasadaki aktörlerin faaliyetlerini devam ettirmemiz gerekiyor. Hem de tüketiciye fazla yük olmadan süreci yönetmemiz gerekiyor.

 Fiyatlamalarda oluşan oynaklığın özellikle sanayicimizi tedirgin ettiğinin farkındayız. Kısa ve orta vadeli muhtemel maliyetleri dikkate alarak fiyatlama yapıyorlar. Bu bizim elimizde olan bir şey değil. Şu an dünyanın her yerinde fiyatlamalarda bu tip sıkıntılar yaşandı. Önümüzdeki yıl başından itibaren biraz da öngörülebilirliğin artacağını öngörüyorum. Biz aynı gemideyiz. Arz tarafı, talep tarafı, diğer aktörler sadece kendisini düşünerek kısa vadeli problemlerine çözüm aramak yerine gemiyi sükunetle limana yanaştırmanın herkesin menfaatine olacağını değerlendiriyoruz. Çoğu gitti azı kaldı. Nitekim ilk başlarda biz bu tedbirleri almaya başladığımızda bazı eleştiriler de yok değildi. Avrupa’dan da bazı eleştiriler vardı. Şimdi 9-10 ay önce aldığımız tedbirleri Avrupa da almaya başladı. Biz erken davranmış olduk. O süreci rahat atlattık.

Toplayıcı mekanizmalarına ihtiyaç var gibi gözüküyor. Bu işe aracılık edecek müşavirlere ihtiyaç var gibi gözüküyor. Onunla alakalı olarak da bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var sanırım. Arkadaşlar on konuda da çalıştılar. Genellikle önce elektrik tarafı bu işlere öncülük yapıyor, arkasından da doğal gaz tarafı geliyor. Fiyatların optimizasyonu açısından son derece etkin bir araç olarak görüyorum.

“MÜŞTERİ MEMNUNİYETİNİN YILDAN YILA ARTTIĞINI DA GÖRÜYORUZ”

Türkiye’de 2016-2021 yıllarında 3’üncü yatırım uygulama döneminde 90 milyar liralık yatırım gerçekleşti. Bu değer, 5 yıllık dördüncü yatırım döneminde ise 150 milyarlar seviyesine çıkabilecek, hatta daha da artabilir. Bugünkü rakamlarla baktığımızda 150 milyar liralık bir yatırım gerçekleşecek. Dağıtım işi tabii ki bizim tedarik sürekliliğimizin kesintisiz bir şekilde elektrik enerjisinin tüketicilere gitmesi açısından kritik misyon üstlenmiş durumda. Şebekemizin ortalama ömrü 30-40 yıl mertebesinde. Şimdi örneğin biz hep köyden şehirlere bir göçten bahsederiz ama çoğu köyümüzde emeklilerimiz hayatının belli bir bölümünü köyde geçirmek arzusundalar. Köylerde iki üç lamba, televizyon, buzdolabını çalıştırmak üzere tasarlanmış evlerimiz var. Şehirlerde kullandığımız ev aletlerimiz şimdi köylerimizde de kullanılıyor. Birkaç kilovatlık talep, hane bazında baktığımızda bugün artık 5-6 KW seviyelerine çıkmış. Hele bir de çiftçiliği aktif olarak yapıyorsa; hayvan süt sağım makinesi, soğutucular gibi şehirde kullanmadığımız köye özgü ilave talep artışları da oluyor. Bunları karşılayabilmek için şebekenin gücünün yenilenmesi gerekiyor. Bu dönemde özelikle kırsaldaki kapasite arttırma çalışmalarına ağırlık verdik. Bu yatırımın yarısından fazlası kırsalda gerçekleşecek. Dağıtım bizim için son derece önemli.

Siz istediğiniz kadar elektriği fazla fazla üretin ama müşterinize kesintisiz ulaştıramıyorsanız bu sorunu sürekli yaşayacağız demektir. Biz her sene objektif olarak müşteri memnuniyeti anketlerini bazı şirketlere ölçtürüyoruz. Pandemi döneminde anket sonuçlarında bir miktar düşüş vardı. Çalışanlarda da hastalığa yakalananlar olduğu zaman o ekibi komple kapatıyorsunuz. Eve gitmesi gerekiyor. Ondan dolayı bir miktar müşteri memnuniyete düşme pandemi döneminde görmüştük. Hâlâ tam istediğimiz noktada değiliz.

“AVRUPA’DA BİRÇOK ŞİRKETİN KAMULAŞTIRILDIĞINI GÖRÜYORUZ”

Bizim doğal gaz tarafına da elektrik tarafında olduğu gibi kamunun payının azaltılması ve piyasada yer alan oyuncuların burada rekabetçi şartlarla oyunda olması hedefimiz vardı. Ancak her defasında birtakım bizim de kontrol edemediğimiz şartlarla yüzleştik. Özellikle pandemi döneminde fazla olan talep, düştüğü için fazla olan enerjinin yönetilmesi sorundu. Ama pandemiden sonra şu anda da talep arttığı için arzın yönetilmesi sorun. Fiyatların yönetilmesi sorun olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Avrupa’da birçok ülkede bir kısmı geçici bir kısmı kalıcı olacak şekilde doğal gaz tarafında ithalatçı şirketlerin kamulaştırıldığını görüyoruz. Çünkü özel şirket sübvansiyonu nasıl yapacak. Bunun için elinde ne kadar imkânı ve kaynağı var? Doğal olarak bu şirketler zararına satış yapamayacaksa bunu gören birçok Avrupalı ülke bir tedbir olarak bu şirketleri tam tersine kamulaştırdı.

Biz piyasayı elektrik tarafında olduğu gibi işletebilmek için de vadeli gaz piyasasını açtık. Günlük spot gaz piyasasını açtık ve satış formüllerinin içinde özellikle GRF diye adlandırdığımız gaz referans fiyatının olmasını gerçekleştirdik.

Yenilenebilirde ilerlememiz lazım. Özellikle lisanssız tarafta. Son dönemde sanayicimiz yenilenebilir enerji yatırımlarına çok yoğun ilgi gösterdi. Özellikle de çatı ve arazideki güneş santral uygulamalarına. Orada da işlemleri ve yatırımları kolaylaştırıcı düzenlemeler yapıldı. Arazisi müsait olmayanlar da Türkiye’nin farklı yerlerinde güneş enerjisini kurabilecek. Orada da her ay neredeyse bir 300-500 MW arasında lisanssız başvuruşu alıyoruz. Yoğun bir talep var. Bizim YEKA’da beklediğimizden daha fazla talep lisanssız tarafından da geliyor.

Talep tarafı belli bölgelerde yoğunlaşmış durumda. Bizde daha çok batı kentlerimizde tüketimlerimiz yüksek. Teorik olarak böyle bir sorun var ama orada da tabii rastgele bağlantı izinleri verilmediği için taleplere göre o bölgenin kaldırabileceği kapasite var. Bunlar birlikte hesaplanıyor. Dikkatli davranmamız lazım. Ama öbür türlü de örneğin OSB’lerin birçoğunun çatısında kurulum için yeterli alan yok. Tesis 10 MW, 20 MW elektrik kullanıyor. Bu tarz projelerin önünü açmak için bu imkânı tanımış olduk. Pozitif geri dönüşler alıyoruz.

Elektrikli şarj alt yapısıyla alakalı olarak bazı yasal düzenlemeler yapıldı. Yasal düzenleme yoktu. Onun akabinde de EPDK süratle ikinci düzenlemeyi yaptı. Şu anda 54 tane lisans alan firma var. 3 bin 640 civarında da şarj noktası var. Planlamalar çerçevesinde şöyle hareket etmek gerekiyor. Şehir yerleşim birimlerinin yoğun olduğu yerlerde her 25 km’lik alanda şarj noktasına ihtiyaç var. Şimdi İstanbul, Ankara gibi illerde yaşıyor olabilirsiniz ama memlekete gittiğinizde arabanızı şarj etmeniz lazım. Bunun sağlanması gerekiyor. Normal hızında gidiyoruz çok hızlı gitmiyoruz. Girişimcimiz bazen hesapsız kitapsız giriyor. Çünkü rekabeti engelleyemezsiniz. Şu anda Türkiye açısından baktığımızda bu sayıların ben yeterli olduğunu düşünüyorum. Araç planlamasına gelince 2030’lu yıllarda 1 milyonun biraz üzerinde elektrikli otomobilin trafikte olacağı yönünde öngörüler var. Daha yukarıda daha iyimser senaryolarda daha yüksek miktarlar da var. Özellikle TOGG yerli otomobil üretim başladığında bu sayı daha erken de realize edilebilir. Bize düşen bu araçların yolda kalmadan uygun yerlerde elektrik şarj hizmetlerinin karşılanabilmesi. Ayrıca evinizde ve iş yerinizde de şarj edebiliyorsunuz. Akaryakıt istasyonlarından farklı yönü örneğin AVM’ler ,otoparklar baktığınızda. Dolayısıyla çok daha farklı yerlerde görebiliyor olacağız. Hem kaliteyi arttıracak hem de fiyatları tüketici lehine daha olumlu noktalara getirecek diye düşünüyorum.

“ŞU ANDA ELEKTROLİZÖR KAPASİTELERİ ÇOK YETERLİ DEĞİL”

Hidrojen özellikle iklim değişikliğiyle mücadelede gazın yerini alabilecek alternatif temiz enerji kaynağı olarak görülüyor. Gazın yerini alacak ama gazın altyapısını kullanabilecek miyiz yoksa sil baştan bütün bu altyapıyı kaldırıp yeni bir şebeke mi tesis edeceğiz? Sadece ülkemiz için değil, tüm dünya için de kolay bir şey değil. Türkiye’de birçok şehrimiz daha yeni doğal gaza geçti. Bir de işin yakıcılar kısmı var. Evinizdeki kombi değişecek mi, kazan değişecek mi? Biz hidrojeni 3-4 başlıkta inceliyoruz. Üretim tarafı var. Burada yapılacak Ar-Ge çalışmaları var. Şu anda elektrolizör kapasiteleri çok yeterli değil.

Bir anda bütün doğal gazı hatta kömürle işlem yapanları da düşündüğünüzde, hidrojeni ikame etme şansı mümkün değil. Kaynak sorununuz yok ama bunun hidrojene dönüştürülmesiyle alakalı teknolojinin gelişmesi ve maliyetlerin belli seviyeye gelmesi lazım. Kullanıcıların her ne kadar çevreci hassasiyeti olsa bile onların katlanabileceği makul maliyetler var. 100 liralık enerji ihtiyacımızı elektrikle karşılarken 100 lira yerine 200 lira öder misiniz dediğimizde kaç kişi ödeyebilir? Bu açıdan teknolojinin gelişmesini ve maliyetlerin inmesini beklemek gerekiyor. Hidrojenin önünde büyük fırsatlar olacaktır. Birtakım vergi avantajları olabilir. Bu geçiş döneminde bunları göreceğiz diyorum. Bir de sadece Bakanlığımızın da ilgisinde olan konu değil. Çevre ve Şehircilik, Sanayi gibi, ekipmanların standartlarının belirlenmesine kadar birçok değişim ve dönüşüme de ihtiyaç var. Avrupalı dostlarımızla da bu konuyu görüşüyoruz. Özellikle Türkiye açısından şöyle bir fırsat da var. Yeşil hidrojen üretimi için suyu hidroliz ederken kullandığınız enerjinin de temiz olması lazım. Rüzgâr, güneş veya suyu kullanabilirsiniz. Yoksa doğal gaz kullanarak elektrik elde ettiniz, ondan da hidrojen elde ettim dediğinizde bu ‘yeşil’ olmuyor. Türkiye bu açıdan fırsatları üzerinde barındırıyor. Bir başka konu da nükleer tesislerle bunu entegre etmek olabilir. Tesisle entegre edildiğinde ‘yeşil’ olarak etiketlenebilir diye düşünüyorum. Treni de kaçırmamız lazım. Ekstra maliyet de yüklenemeyiz.

Sayın Cumhurbaşkanımız ‘Türkiye’nin 100 yılı’ vizyonunu açıkladı. Özellikle son 20 yılda enerjiden ulaştırmaya, eğitimden sağlığa altyapıyla ilgili ülkemiz büyük oranda sorunlarını çözdü. Temel anlamda bu sorunları çözdük. İnşallah hep birlikte 85 milyon vatandaşımız işçisi, işvereni, yatırımcısı, çiftçisiyle birlikte önümüzdeki dönemde bu sağlam altyapının üzerine Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz. Özellikle kendi kaynağımızı, yerli kaynaklarımızı bularak sisteme kurup vatandaşımızın hizmetine sundukça ve enerjide dışa bağımlılığı azalttıkça Türkiye’nin çok daha farklı alanda güçlü ve rekabetçi olacağına inanıyorum. Bunu da hep birlikte inşa edeceğiz. Sektör, bizimle son derece uyum içinde hareket etti. Birçok sıkıntılı anlarımızı da birlikte aştık. İçinde bulunduğumuz bu dönemi de atlatacağız. Ben ümitliyim.