Olası depremlere karşı akaryakıt istasyonlarının alması gereken önlemler, Tora mühendisleri tarafından bir makale ile anlatıldı. Son yaşanan ve merkezi İstanbul Silivri açıkları olan 5,8 büyüklüğündeki depremin ardından, bir süredir gündemimizde olmayan ‘deprem’ bir anda hayatımızın ve gündemimizin merkezine yeniden oturdu. Deprem anında insanların yaşadığı korku, deprem sonrasında yerini bir panik havasına bıraktı. Kalıcı bir hasarın […]
Son yaşanan ve merkezi İstanbul Silivri açıkları olan 5,8 büyüklüğündeki depremin ardından, bir süredir gündemimizde olmayan ‘deprem’ bir anda hayatımızın ve gündemimizin merkezine yeniden oturdu. Deprem anında insanların yaşadığı korku, deprem sonrasında yerini bir panik havasına bıraktı. Kalıcı bir hasarın yaşanmadığı deprem sonrası akıllara eski depremlerde yaşanan kazalar geldi. Olası depremlere karşı toplumun her kesiminin üzerine düşen görevi yaparak gerekli tedbirleri alması gerektiği gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıktı. Özellikle akaryakıt istasyonları yanıcı ve patlayıcı madde bulundurduğundan deprem esnasında kalıcı hasarlara yol açabilir. Bu kapsamda Tora mühendisleri de akaryakıt istasyonlarının deprem esnasında alması gereken önlemleri anlatan bir makale kaleme aldı.
DEPREMDEN KORUNMANIN TEMEL YOLU YAPILARI STANDARTLARA UYGUN OLARAK İNŞA ETMEK
Hazırlanan makalede Kandilli Rasathanesi Eski Müdürü, merhum Ahmet Mete Işıkara’nın “Deprem öldürmez, çürük bina öldürür” sözü anımsatılırken “Bu çok doğru tespite göre depremden korunmanın en temel yolu, yapıları deprem riskini dikkate alan standartlara uygun olarak inşa etmektir. Doğaldır ki, aynı yol özellikle tehlikeli maddeler ile çalışan sanayi kuruluşları ve özellikle akaryakıt istasyonları için de izlenmelidir. Deprem bölgesinde yer alan sanayi kuruluşlarının yapısal sağlamlıklarının yanı sıra, bunların mekanik, elektrik, akış vb. alt yapılarının sağlamlığı da aynı ölçüde önemlidir” ifadeleri kullanıldı.
Makalede, büyük Marmara depremi sırasında ve sonrasında özellikle Kocaeli bölgesinde yer alan bazı sanayi kuruluşlarında oldukça tehlikeli kazalar yaşandığı hatırlatılırken bu kazalardan en dikkat çekici olanları şu şekilde sıralandı:
Depolama tanklarında oluşan çatlaklardan havaya, suya, ve toprağa 6500 ton akrilonitril kaçtı;
Aşırı basınç yükselmesi nedeni ile 200 ton susuz amonyak havaya salındı;
Yakıt yükleme kolunun bozulması sebebiyle 50 ton dizel yakıtı İzmit Körfezi’ne döküldü;
Beton destek kolonlarının yıkılması ile yarılan iki oksijen depolama tankından 1200 ton kriyojenik (aşırı soğutularak sıvılaştırılmış) oksijen dışarı boşaldı;
TÜPRAŞ petrol rafinerisinde söndürülmesi dört gün süren büyük yangınlar çıkmış, havaya LPG (sıvılaştırılmış petrol gazı) sızıntısı ve çevreye petrol saçılması yaşandı;
Sadece Kocaeli bölgesinde 58 işyeri ve İzmit Körfezi cıvarında 350’den fazla sayıda büyük ve orta ölçekli işletme dikkat çekici düzeyde hasar görmüş, yöre belediyesi bu işyerlerinin birçoğunda ağır hasar ve kimyasal sızıntı oldu.
DEPREMİN YARATACAĞI HASARDAN ÇOK DAHA FAZLASI VE YAKICI ETKİLERLE KARŞILAŞILABİLİR
Konunun akaryakıt istasyonları açısından değerlendirildiği makalede şu ifadeler yer aldı: “2002 yılında 5,0 büyüklüğünde yaşanan Muş depreminde, kent merkezine 5 km uzaklıktaki akaryakıt istasyonunda meydana gelen patlama ve bunun sonucunda uzun süre söndürülmesi için uğraşılan bir yangın çıkar. Kent merkezi ve istasyon çevresi depremden çok fazla hasar görmemiş olsa da, bu patlama ve yol açtığı yangın istasyon çevresinde depremden çok daha yüksek hasara neden olmuştur. Dolayısı ile, özellikle deprem riski yüksek olan şehirlerin merkezine yakın yerlerde konuşlanmış akaryakıt ve servis istasyonlarında gerekli önlemler alınmadığı taktirde, Muş depreminde yaşanan olayda olduğu gibi, depremin yaratacağı hasardan çok daha fazlası ve yakıcı etkilerle karşılaşılabilir. Bu nedenle deprem riski yüksek olan şehirlerdeki akaryakıt ve servis istasyonlarında ilâve ve özgün tedbirler alınması çok büyük önem arz etmektedir.”
AFAD tarafından yayınlanan Türkiye deprem riski haritasına göre 1. ve 2. derecede deprem riski olan illerdeki akaryakıt istasyonu ve nüfus dağılımının grafiklerle anlatıldığı makalede bu grafiklerin potansiyel tehlikenin büyüklüğünü açıkça ortaya koyduğuna vurgu yapıldı.
DEREM ANI İÇİN ÖNERİLER
Akaryakıt ve servis istasyonlarında depreme karşı alınabilecek ilave ve özgün tedbirler için, öncelikle bu istasyonlarda emniyet standartlarını belirleyen TS 12820’de deprem hasar riski yüksek olan istasyonlar için ilave tedbirler getirilebileceği kaydedilirken bu konuda ilk dikkate alınması gereken unsurların akaryakıt depolama tankları ve buna bağlı mekanik, elektrik, ve akış tesisatları olduğu anlatıldı.
Bu tür istasyonlarda yeraltı depolama tanklarının kapasiteleri ve sayıları, yapılacak zemin etüdü sonuçlarına göre belirlenerek tank havuzu ve kanopi gibi yapıların inşa tekniklerinde farklı ve daha koruyucu standartlar uygulanabileceği de belirtildi. Sismik hareketlerin yarattığı kuvvetlerin etkileri altında hareket eden, gerilime giren akaryakıt ve LPG/gaz tesisatlarında elastik nitelikli esnek (fileks) boruların kullanımının özendirilebileceği veya zorunlu hale getirilebileceği önerisi de sunuldu.
Ayrıca, deprem riski yüksek bölgelerde bulunan istasyonlarda sismik hareket tahrikli enerji kesme sistemlerinin tesis edilmesinin, deprem anında enerji akışının ve dolayısıyla akaryakıt ikmalinin otomatik durdurulmasını sağlayacağı, deprem sonrasında oluşabilecek yangın ve patlama risklerini azaltacağı da belirtildi.
DEPREM SONRASI İÇİN ÖNERİLER
Deprem anıyla ilgili bu tedbir önerilerinin yanı sıra eşdeğer öneme sahip diğer bir konunun da deprem sonrası için alınması gereken tedbirler olduğuna dikkat çekildi. Makalede deprem sonrası alınacak tedbirler için “Bilindiği üzere, akaryakıt ve servis istasyonları günden güne toplumun sadece akaryakıt ihtiyacını karşılamanın ötesinde, insanların çok farklı günlük ihtiyaçlarını karşılayabildikleri ve adeta bir buluşma noktası gibi kullandıkları bir ortama dönüşmektedir. Dolayısı ile, deprem gibi doğal bir afet sonrasında, bu istasyonların insanların acil ihtiyaçlarını karşılamak ve hatta bir buluşma veya toplanma alanı olarak kullanılmak gibi çok önemli roller üstlenecekleri açıkça ortadadır” ifadeleri kullanıldı.
Tora mühendislerinin deprem sonrası için akaryakıt istasyonları tarafından alınması gerektiğine vurgu yaptıkları tedbirler şu şekilde sıralandı:
“Anılan pek çok hizmetin 7/24 verildiği bu yerlerde depremin ardından görünür bir fiziki hasar olmasa da, yer altındaki tüm tesisatın ve genel olarak sistemin etkin bir biçimde, hatasız ve güvenle çalışıp çalışmadığından emin olunmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bu amaçla yapılacak denetimin sadece tesisin genel görünümüne bakarak gerçekleştirilmesi, sürdürülmekte olan faaliyetlerde bazı emniyetsiz durumlara neden olabilir ve sonuçta büyük ölçekli ciddi sorunlar ortaya çıkabilir.
Şiddetli bir depremin ardından herkes ailesi ile birlikte güvenli bir ortamda bulunmak üzere seferber olacağı için, yukarıda anılan gerekli kontrollerin yapılması için yeterli teknik eleman ve ekipman bulmak oldukça zor olacaktır; var olan veya bulunabilen elemanlar da belki bir karmaşa ortamı içinde şok geçirmiş veya geçirmekte olup, görev yapamaz halde olacaklardır. İşte tam böyle durumlarda istasyonlarda tesis edilmiş emniyet ekipmanlarının tasarım, yapım, malzeme niteliğinin önemi ortaya çıkacaktır.
Bu durumda akla ilk gelecek soru, ‘Kimseye ihtiyaç duymadan istasyonumu kontrol edebilir miyim?’ olacaktır. Aslında Şekil 3’te görülen şematik resim buna net bir cevap veriyor: ‘Tabii ki, evet.’
İstasyonlar ilgili standartlara uygun olarak inşa edilmiş ve kullanılan tüm sistemler ile emniyet ekipmanları gereken nitelikteki tasarım, yapım ve malzeme kullanılarak tesis edilmiş ise, acil bir durumda istasyonun yeraltı depolama tankları ve altyapısı dahil tüm sahasını, kimseye ihtiyaç duymadan kısa sürede kontrol etmek mümkündür.”
AFET SIRASINDA ÖNCELİKLİ KONTROL EDİLECEK SİSTEMLERLE İLGİLİ BİLİNMESİ GEREKENLER
Makalede, bir akaryakıt ve servis istasyonunda bir doğal afet sonrasında öncelikli olarak kontrol edilecek sistemlere ilişkin olarak bilinmesi yararlı bazı konular da şöyle anlatıldı:
Alt yapı boruları: Yer altına tesis edilen EN 14125 sertifikalı esnek plastik boru hatları ve bağlantı elemanları (fitting’ler) sismik hareketlere karşı oldukça dayanıklı ve uzun ömürlüdürler.
Ürün hatları: Elektronik basınçlı hatlar kaçak dedektörü (PLLD) sistemi ile, yaklaşık 1,5 saat süren en hassas test sonrasında, 1 saatlik bir zaman diliminde ürün hattında 0,38 litreden daha büyük bir sızıntı olup olmadığını tespit eder. Bu hassas ölçümün önemini kavramak için bir örnek, yirmi yıl önce kullanılan mekanik kaçak dedektörlerinin saatte ancak 11,4 litreden büyük kaçakları algılayabilmeleri nedeniyle, 1999 depremi sonrasında binlerce litre ürünün günlerce ürün hatlarından toprağa akmasına sebep olmalarıdır.
Dolum hatları: Bir istasyonun dolum hatlarının çift cidarlı borulardan oluşması, dolum noktası ile tanklar arasındaki dolum tesisatında sızıntı kontrolünün kolayca ve hassas bir şekilde yapılmasını sağlar. Eğer söz konusu hatlar çift cidarlı borulardan oluşmuyorlarsa, acil bir durum sonrasında bir ürün kaybı olup olmadığını anlamanın diğer ve pratik bir yolu, miktarı belli olan bir ürünü tanka doldurarak otomasyon sistemi üzerinden artış miktarı ile karşılaştırmaktır.
Shut Off Valfler: Acil durum kapatma vanası olarak ta ifade edilen bu ürünler TS EN 13617-3 sertifikalı olmalıdır. Bu vanalar, ateşe maruz kaldığında akışın kapanmasını sağlayacak eriyen tip mandallı bir mekanizmaya sahiptirler. Ayrıca, dispenserin ciddi bir darbe alması, böyle bir darbe sonucunda sürüklenmesi veya devrilmesi durumlarında güvenli şekilde kırılarak, kırılma noktasının her iki yanında sıvı boşalımını engelleyecek bir mekanizmaya sahiptirler. Bu ekipmanların onaylı ürünler olması ve üreticisinin talimatına uygun bir şekilde monte edilmiş olmaları hayati önem arz etmektedir.
Gözlem kuyuları: Yer altı depolama tanklarının içinde yer aldıkları havuz içine tesis edilmesi zorunlu olan (en az bir) gözlem kuyusunun içine yerleştirilen sensörler sayesinde, buralarda birikebilecek akaryakıt veya yer altı suyunu hemen tespit etmek mümkündür.
Akaryakıt tankları: bir yeraltı depolama tankı çift cidarlı ise, fakat Şekil 4’te görülene benzer EN 13160 sertifikalı bir cidar arası kaçak kontrol sistemi ile donatılmamış ise, bu durumda tankın sürekli bir sınama (test) ile denetim altında tutulması ve kaçak veya sızıntı halinde uyarı alarmı üretilmesi söz konusu olamaz. Dolayısı ile, çift cidarlı yeraltı depolama tanklarının EN 13160 sertifikalı cidar arası kaçak kontrol sistemi ile donatılması her zaman ve her risk şartında koruma ve korunma sağlaması bakımından şiddetle tavsiye edilir.
Eğer bir yeraltı depolama tankı tek cidarlı ise kaçak ve sızıntı yapması nasıl saptanabilir? Bu işlemi gerçekleştirmek kullanılmakta olan “Tank Otomasyon Sistemi” ile mümkün olabilir. Ne var ki, kullanılmakta olan bu sistemin kaçak/sızıntı saptama yeteneği ve sertifikası olması gereklidir. Bu niteliğe sahip bir tank otomasyon sistemi, bir yeraltı depolama tankından 2 (iki) saatte 0,38 litre veya daha fazla bir debi ile süregelen kaçak veya sızıntıyı tespit etmenizi mümkün kılar.
FiberGlass veya Polietilen Dispenser/Tank Sumpları: Dispenser altı ve tank üzeri uygulanan bu sump’lar yer altı sularının bu bölgelere girmesini engeller. Tank üzeri ya da dispenser altında yaşanabilecek akaryakıt dökülmelerini içinde tutarak toprağa yayılmasını engelleyecektir. Depremde yaşanacak sismik hareketler süresince, özellikle çift cidar fiberglass malzemeden imal edilmiş sumplar bu fonksiyonların devam edebilmesini sağlayan oldukça dayanıklı ve uzun ömürlü ürünlerdir. Sadece bu sumplar sızdırmazlık testine uygun olan modellerdir. Şekil 3’te görüldüğü gibi, tüm sahadaki dispenser ve tank sumpları tek bir noktadan kontrol edilebilirler.
Makalede son olarak Tora Petrol’ün sektördeki 20 yılı aşkın tecrübesi ile tüm bu sistemleri yıllardan beri uyguladığı, sektördeki paydaşlarına tanıttığı ve yalnızca huzur ve barış günlerinde değil, acil ve afet günlerinde de zarar görmemeleri için çaba harcadığı ifade edildi. Tora Petrol’ün 1999 büyük Marmara depremi hemen sonrasında, yaklaşık 400 istasyonda tüm mekanik alt yapı ve depolama tanklarını yerinde kapsamlı bir şekilde incelediği de hatırlatıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 HT Solar ve Fenerbahçe, sürdürülebilir bir gelecek için iş birliğine devam ediyor20 Kasım 202416:24 Rus gazının Avrupa’ya sevkiyatındaki yeni belirsizlikler arz endişelerini tekrar canlandırdı20 Kasım 202416:19 AB ve 25 ülke yeni kömür projesi geliştirilmemesi için COP29’da “eylem çağrısı” yaptı20 Kasım 202416:18 Türkiye’de tüm hanelerin elektrik ihtiyacı rüzgar ve güneşten karşılanıyor20 Kasım 202416:17 Bakan Uraloğlu: Elektrikli trenlerin nasıl kullanılması gerektiğini konuşuyoruz20 Kasım 202415:56