Dönüşümün çok vitesli versiyonu

Devlet finansmanı sınırsız değildir, bu nedenle bazı yeşil hidrojen tedarik projelerinin özel olarak finanse edilmesi önemlidir. Bu sadece yeşil hidrojene olan talebi artırmakla ve ölçek ekonomilerini teşvik etmekle kalmayacak, aynı zamanda diğer özel yatırımcılara endüstrinin yaşayabilir olduğunu da gösterecek. Başarılı bir enerji dönüşümü birçok parçadan oluşan karmaşık bir mozaiğe benziyor. Ancak Yenilenebilir enerjilere geçiş için […]

Dönüşümün çok vitesli versiyonu
SONER OKUR
  • Yayınlanma29 Nisan 2024 15:29

Devlet finansmanı sınırsız değildir, bu nedenle bazı yeşil hidrojen tedarik projelerinin özel olarak finanse edilmesi önemlidir. Bu sadece yeşil hidrojene olan talebi artırmakla ve ölçek ekonomilerini teşvik etmekle kalmayacak, aynı zamanda diğer özel yatırımcılara endüstrinin yaşayabilir olduğunu da gösterecek.

Başarılı bir enerji dönüşümü birçok parçadan oluşan karmaşık bir mozaiğe benziyor. Ancak Yenilenebilir enerjilere geçiş için sadece güneş panellerinin ve rüzgâr santrallerinin kurulması yeterli değil. Hidrojen, dünyamıza enerji sağlamanın daha temiz bir yolunu temsil edebilecek fosil yakıtlara bir alternatiftir. Enerji dönüşümünün önemli bir mozaik taşı da yeşil hidrojendir. Hidrojen, Ukrayna sonrası dönemde Avrupa’da enerji arzı güvenliği kaygılarıyla da giderek daha ilişkili bir hale geldi. Enerji ithalatına bağımlılığın azaltılması gerekliliği, politika yapıcılarının aralarında hidrojen altyapısı yatırımlarının da yer aldığı çeşitlendirme çabalarını hızlandırmalarına neden oldu. Avrupa Birliği (AB) ve Almanya gibi enerji yoğun ekonomilerde yeşil hidrojen ekonomisine umut bağlanıyor ve bu alanda yüklü yatırımlar yapılıyor.

Net sıfır hedefleri açısından dönüşümün çok vitesli versiyonlarına bakıldığında en önemli hidrojen yakıtı türleri mavi ve yeşil olanlarıdır. Yeşil hidrojen ise net sıfır senaryosuna katkısı bakımından en umut verici seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Hidrojene ilişkin stratejiler esasen “destekçiler” ve “şüpheciler” olarak nitelendirilebilecek iki kesim arasında yaşanıyor. Beklentileri yüksek olan Almanya gibi destekçiler hidrojenin bol ve erişilebilir olmasına, çok yönlülüğüne ve en önemlisi düşük karbon etkisine vurgu yapmakta; şüpheci ülkeler ise hidrojenin yüksek üretim maliyetleri, verimlilik sorunları, bazı uygulamalarının taşıdığı emniyet riskleri ile gelişmiş bir piyasa ve düzenleyici çerçevenin eksikliğine ilişkin endişelerini dile getiriyorlar. Yeşil hidrojen projeleri şeytani derecede karmaşık hale geliyor. Bir proje, teknolojik risklerin yanı sıra boru hatları, sıvılaştırma tesisleri ve hatta yerinde bir rüzgâr veya güneş enerjisi çiftliği inşa etmeyi de içerebilir. Her biri kendi teslimat riskine sahip olan tüm bu hareketli parçaların, hidrojen üretimi başlamadan ve kredilerin geri ödenmesi için gereken nakit akmaya başlamadan önce teslim edilmesi gerekiyor. Şu anda hidrojen veya hidrojen türevleri ticareti için bir finansal piyasa bulunmadığından üreticiler, hidrojenlerinin fiyatını garanti etmek için vadeli işlem sözleşmeleri alamazlar. Bu, alıcı önceden bir fiyat üzerinde anlaşmaya varmadığı sürece, hidrojen üretimi başlasa bile bankalara gelecekteki gelirin büyüklüğü konusunda herhangi bir güven sağlayamayacakları anlamına geliyor. Yeşil hidrojen, özellikle çelik üretimi, kimya endüstrisi, ağır nakliye ve havacılık gibi elektriklendirilmesi zor sektörler için ekonomilerimizi karbondan arındırmanın anahtarıdır. Halihazırda yılda yaklaşık 75 milyon ton fosil bazlı hidrojen üretilmekte ve genellikle yerel olarak kullanılıyor. Yeşil hidrojenin uzak bir gelecek fantezisi olmadığını iddia eden Almanya, bu hedefe giden yolu hızlandırmak için en zengin sanayi ülkelerini bir araya getirmeyi başardı. Federal Hükümet, fosil yakıtlardan bağımsız olabilmek için Almanya’nın enerji arzını daha geniş bir temele oturtmayı düşünüyor. Hidrojenin burada oynayacağı önemli bir rol var.

Hidrojen teknolojileri, Almanya’nın karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltmak için kullanabileceği önemli bir araç ve güncellenen stratejiyle 2045 yılına kadar iklim nötrlüğü sağlamak ve enerji kaynaklarının güvenliğini güçlendirmek için ülkedeki hidrojen pazarını daha da büyütmeyi amaçlıyor. Alman Ulusal Stratejisinin güncellenmesi, kullanılabilirliği güvence altına almayı, altyapıyı genişletmeyi ve üç zaman ufkunda spesifik hidrojen uygulamaları oluşturmayı amaçlayan bir dizi eylem sunmaktadır: kısa vadeli (2024’e kadar), orta vadeli (2024 ile 2026 arasında) ve uzun vadeli (2026 ile 2030 arasında). Karmaşık olabilir ancak sürdürülebilir bir gelecek için belirleyici olan değişiklikleri teşvik etme ihtiyacının farkında olarak kısa, orta ve uzun vadeli için net bir vizyon sunuyorlar. Hidrojen Üretimi 2020 Ulusal Stratejisinin bu güncellemesindeki ana değişiklikler arasında, yeşil hidrojen üretimi için kurulu elektroliz kapasitesi hedefinin başlangıçta planlanan 5 gw’dan 2030 yılına kadar 10 gw’a çıkarılması yer alıyor. Almanya, hidrojen taşımacılığı için dönüştürülmüş LNG taşıyıcılarını kullanarak deniz yoluyla ithalat yapmayı öngörüyor. Sürdürülebilirlik standartlarını karşılayan farklı ihracatçı ülkelerle, daha sonra tüm AB üyelerine açık olan H2Global (yeşil hidrojen ve türevlerinde uluslararası ticaret platformu) gibi platformlar aracılığıyla anlaşmalar imzalanması öngörülüyor. Alman hükümeti, 2032 yılına kadar faaliyete geçmesi planlanan ilk “çekirdek” hidrojen ağının inşasına yönelik kuralları kabul ederek hedeflerinin hidrojen pazarının hızla büyümesi olduğunu vurguladı. Şirketlerin yatırım yapmak için açıklığa ihtiyacı var dolayısıyla hidrojenin nereden geleceğine, Almanya genelinde nasıl nakledileceğine ve nerede kullanılabileceğine ilişkin belirleyici bir adım olmuştur.

Çekirdek Hidrojen Ağı piyasa katılımcılarına planlama ve yatırım güvenliği sağlayacak olması nedeniyle ve hidrojen altyapısının geliştirilmesi adına “merkezi bir adım” olarak nitelendiriliyor. Almanya’nın Ulusal Hidrojen Stratejisinin bir diğer hedefi, 2028 yılına kadar 1.800 km’den fazla hidrojen taşıma ağına sahip olmaktır. Bu, ana talep alanlarını ithalat düğümleri ve üretim merkezleriyle birleştirmeyi mümkün kılacaktır. Yeşil hidrojen stratejisini gerçeğe dönüştürmede bir diğer önemli nokta idari taraftadır. Prosedürlerin düzene sokulması, sertifikasyon sistemlerinin geliştirilmesi, Ar-Ge çalışmaları, finansman mekanizmaları ve özel mesleki eğitim, hidrojen ekonomisinin başarılı bir şekilde konuşlandırılmasının temellerini atmak için temel önlemler olarak görülmektedir. Almanya yeşil hidrojenin tüm potansiyelini kullanmaya kararlığını devam ettiriyor. Ancak Almanya, ihtiyaç duyulan miktarlarda yeşil hidrojeni tek başına üretemeyecek: Bunun için yeterli yenilenebilir elektrik bulunmuyor. Bu nedenle Almanya’nın hidrojene yönelik yeni bir ithalat strateji üzerinde durması gerekiyor.

Federal Hükümet halihazırda Norveç, Danimarka, Avusturya, İtalya, Kanada ve Namibya gibi ülkelerle uluslararası iş birliklerine odaklanıyor. Gelecekteki hidrojen tedarikinin temel taşı Avustralya’nın yanı sıra Güney ve Batı Afrika ile stratejik ortaklıklar şeklini alacak. Elektrolizör teknolojisi geniş ölçekte kullanıldıkça maliyetler düşecek ve teknolojik atılımların olasılığı artacaktır. Bu da yeşil hidrojenin fiyatını düşürür ve onu diğer kullanımlar için daha çekici hale getirir. Devlet finansmanı sınırsız değildir, bu nedenle bazı yeşil hidrojen tedarik projelerinin özel olarak finanse edilmesi önemlidir. Bu sadece yeşil hidrojene olan talebi artırmakla ve ölçek ekonomilerini teşvik etmekle kalmayacak, aynı zamanda diğer özel yatırımcılara endüstrinin yaşayabilir olduğunu da gösterecek.

Hidrojenle çalışan bir gelecek vizyonları aynı zamanda genellikle bir emtia borsasında yakıt için bir spot piyasa ve risk yönetimine izin veren türevler tarafından desteklenen küresel bir ticareti varsayar. Ancak, piyasa katılımcıları riski yönetmeye çalıştıkça ve mali piyasa katılımcıları bir hizmet sağlamada karlılık gördükçe, bir mali piyasanın yavaş yavaş, yalnızca on yıllar içinde ortaya çıkması muhtemeldir.