‘Enerji alanında Türkiye, Avrupa Birliği için çok önemli bir aktör’

Avrupa Komisyonu Eski Başkanı ve Portekiz Eski Başbakanı José Manuel Barroso 13. Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında düzenlenen özel oturumda soruları yanıtladı.  Barroso, Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin çatışmaları ve bunların AB’yi getirdiği noktayı değerlendirirken, Türkiye’nin özellikle enerji konusunda Avrupa için neredeyse alternatifi olmayan bir seçenek olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Eski Başkanı ve Portekiz Eski Başbakanı José […]

‘Enerji alanında Türkiye, Avrupa Birliği için çok önemli bir aktör’
Eylül Şahin
  • Yayınlanma23 Aralık 2023 20:29

Avrupa Komisyonu Eski Başkanı ve Portekiz Eski Başbakanı José Manuel Barroso 13. Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında düzenlenen özel oturumda soruları yanıtladı.  Barroso, Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin çatışmaları ve bunların AB’yi getirdiği noktayı değerlendirirken, Türkiye’nin özellikle enerji konusunda Avrupa için neredeyse alternatifi olmayan bir seçenek olduğunu ifade etti.

Avrupa Komisyonu Eski Başkanı ve Portekiz Eski Başbakanı José Manuel Barroso katıldığı özel oturumda Avrupa ile birlikte enerjide Türkiye’nin rolünü ve bölgesel gelişmeleri değerlendirdi. Düzenlenen oturumda Türkiye Enerji Zirvesi Başkanı Mustafa Karahan’ın sorularını yanıtlayan Barroso, Türkiye’nin Avrupa enerji arz güvenliğindeki yerinin ayrı olduğunu söyledi.

“AB MEVCUT DURUMDA ZORLANSA DA ORTAK NOKTA BULABİLİYOR”

Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin farklı görüş ve fikirlere sahip olduğunu ifade eden Barroso, “Avrupa Birliği Rusya için hemen hemen oybirliği ile aynı tepkiyi verdi. 27 ülke olmasına rağmen bu konuda oldukça fark edilebilir bir kenetlenme durumu var. Rusya’yı kınama anlamında bazı yaptırımlar da getirdiler ama bazı durumlarda bu yaptırımlar çok da yeterli olmadı. 2014 yılında Rusya Kırım’ı işgal ederken ben Avrupa Komisyonu’ndaydım. Komisyondaki kararları bizzat ben almıştım. Avrupa Birliği tarafından o dönem 12 farklı yaptırım paketi onaylandı ve biz o zamanlar yolun daha yarısındaydık diye düşünüyorum. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi konusundaki kararlılığının devam edecek olması AB’nin aldığı kararların arkasında durmaya devam edeceğini gösteriyor. Bununla birlikte İsrail’e karşı 7 Ekim’de başlatılan saldırılarla ilgili dürüst olmamız gerekiyor. Bu konuda Avrupa’daki kamuoyu biraz bölünmüş durumda çünkü BM’nin tavsiye kararına farklı oylar verildi. Bir yandan İsrail’in mevcudiyeti ve kendini koruma hakkını çok makul bulurken, özellikle ekonomik anlamda Filistinlileri de destekliyoruz. İşte bu iki ucu bir araya getirmeye çalışıyoruz. İsrail’in hakkını tanırken her türlü terörü de lanetliyoruz ve Filistinlilerin de kendi devletlerine sahip çıkmalarını anlıyoruz.” dedi.

“AVRUPA ÜLKELERİNDE TEMİZ ENERJİ KONUSUNDA KARARLILIK MEVCUT”

Avrupa’nın enerji konusunda dışa bağımlı olduğunu ancak şimdiye kadar zorluklara büyük bir cesaret ve esneklikle göğüs gerdiğini ifade eden Barroso, karbon salımı konusunda Avrupa’nın üzerine düşen görevi yaptığını fakat bunun tek başına yeterli olmayacağını belirtti. Barroso, konuşmasına şöyle devam etti: “Bildiğiniz gibi Avrupa büyük bir enerji üreticisi değil. Rusya ile olan problemlerin sonucunda oradan gelen gaz miktarı oldukça düştü. Biliyorsunuz Rusya, Avrupa’nın bir numaralı tedarikçisiydi. Gaz konusunda özellikle bazı Avrupa ülkeleri Rusya’ya yüzde 80’den fazla bağımlıydı. Azerbaycan gazı Türkiye üzerinden enerji güvenliğimize katkıda bulunuyor. AB ülkeleri LNG konusunda bazı küresel anlaşmalarla birlikte özel anlaşmalar da yapıyor. Enerji bir maliyet ve AB’yi dünyanın diğer ülkeleriyle karşılaştırdığınızda çok daha zor bir durumdaydık. Ama AB şimdiye kadar bu zorlu döneme adapte olmayı başardı. Aynı zamanda Avrupa ülkelerinde temiz enerji geçişi ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak konusunda bir kararlılık da söz konusu. Şunu özellikle belirtmek isterim ki ben burada kendi adıma konuşuyorum. Avrupa elinden gelen çabayı gösterse de Çin, Hindistan ve ABD üzerine düşeni yapmazsa işte o zaman olduğumuz yere çakılacağız. Hatta geriye bile gidebiliriz. Çünkü bu geçiş için fazla iddialı sözler ve hedefler söz konusu oldu. Enerji konusunda AB dönüşüm için taahhütlerini yerine getirecek fakat bu beklendiği kadar hızlı olmayacak. Deneyimlerim doğrultusunda diğerleri buna katılım sağlasalar da bu kadar iddialı olmayacak. Bu elbette karar alma süreçlerinde AB liderlerini etkileyecek.”

“TÜRKİYE ENERJİ KONUSUNDA AB’YE KATKI SAĞLARSA BU HERKES İÇİN İYİ OLUR”

AB’nin hedefinin Azerbaycan’ı da dahil ederek Türkiye ile Güney Koridorunu oluşturmak ve enerji arz güvenliğini sağlama almak olduğunu ifade eden Barroso, “Ben Avrupa Komisyonu’nda iki dönem başkanlık yaptım ve bu konular hep gündemdeydi. AB tek bir enerji kaynağına bağımlı olmamalı. O dönemde mesela Rusya Türkmenistan’dan Azerbaycan’dan gaz alıp Avrupa’ya satıyordu. Yani Rusya da kendi gazını satmak yerine daha ucuza gaz alıp daha pahalıya satıyordu. Bu bağlamdan bakıldığında Avrupa’da Norveç ve Rusya olmak üzere iki önemli gaz kaynağı var. Şu anda tek yol bence Azerbaycan-Türkiye Güney Koridoru’nun oluşturulması. Baktığımızda Doğu Akdeniz de çok fonksiyonel değil. Maalesef dürüstçe bakarsak şu an 10-20 hatta 30 yıl önceden çok daha kötü bir durumdayız. Tabi ki iyimserliğimizi hiçbir zaman bırakmamamız gerekiyor ama maalesef hala o seviyelerde değiliz. İdealde bu bölgede çoktan bir uzlaşma ortamı oluşması gerekiyordu. Özellikle enerji alanında Türkiye de burada çok önemli bir aktör olabilir. Eğer Türkiye buna katkı sağlarsa gerçekten AB için de herkes için de çok iyi olur” dedi.

“ELEKTRİK PİYASASI AVRUPA’DA HIZLI ŞEKİLDE BÜYÜYECEK”

Avrupa’nın elektrik piyasasındaki yol haritasına da değinen Barroso, İspanya, Fransa ve diğer ülkelerle birlikte bir piyasa oluşturmak için çalışmalar yapıldığını fakat bir mutabakat çıkmadığını ifade etti. Barroso, “Burada iç piyasanın bütün unsurları ile tamamlanması gerekiyor. Avrupa piyasasının mükemmel işlediğini söyleyebilirim. Hiçbir tarife uygulamadan hiçbir engel olmadan Lizbon’dan Tallin’e, Varşova’dan Yunanistan’a her şeyi satabilirsiniz fakat hizmet alanında bu seviyede değiliz. Aslında AB, hizmet konusunu önceliğine almalı. Hem hizmetler hem de elektrik piyasası için bu geçerli. Bu konularda bazı çalışmalar yapıldı fakat pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı buna engel oldu. Normale bir an önce dönmemiz gerekiyor. Çünkü burada adil olmayan bir rekabet oluşursa piyasada gerçek sorunlar yaşanmaya başlanabilir.  Elektrik zaten elektrikleştirme projesinin bir parçası ve yeşil geçişin de hedefleri arasında yer alıyor. Elektrik piyasası bence Avrupa’da çok daha hızlı bir şekilde gelişecektir. Avrupa ülkelerinin sağlıklı bir mutabakat ortaya koyacaklarını düşünüyorum.

“TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR ÜLKE”

Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki ilişkilere de değinen Barroso şöyle konuştu: “Türkiye ile müzakere yapmak kolay değil. Burada diplomaside net olmak lazım. AB ülkelerinin Türkiye’ye yönelik katılmadığı ve Türkiye’nin de AB ülkelerine katılmadığı noktalar var. Benim düşünceme göre bu durumdan dolayı bütün ilişkileri tahrip edip kirletecek halimiz yok. Önümüzdeki iyi iş birlikleri ile kazanılacak çok fazla şey varken, o zaman bu katılmadığımız konuları bir kenara bırakıp devam edebiliriz. Tıpkı enerjide olduğu gibi bunu yapabiliriz. Ben zor sorunların çözümünü de görmek isterim. Mesela Kıbrıs meselesi, Türkiye’nin Yunanistan ile ilişkilerinin düzelmesi bu bağlamda bizim için çok önemli. Ben bu konularda uyum bekliyorum ve Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde olumlu yönde bazı ilerlemeler var. Belki bütün sorunları çözmek mümkün olmayabilir ama çözülecek sorunları bir an önce çözmek daha faydalı olacaktır. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye, AB için çok önemli bir ülke ve Türkiye’de bunun farkında. Türkiye’nin üye olması birçok konu ile bağlantılı. Bunlar arasında ekonomik ilerleme, AB ile uyum, ticaret, teknoloji gibi birçok konu mevcut. Tabi bu arada şunu unutmamak gerek, Türkiye NATO’nun çok önemli bir üyesi. Türkiye Finlandiya’yı ve İsveç’i NATO konusunda destekledi. Türkiye ve AB bakımından geleceğe yönelik ilişkiler bence gayet olumlu ama her iki taraf gerçekçi olmalı, her iki taraf bilgece davranmalı ve diplomatik olmaktan ziyade daha net olmalılar.”