‘100 milyar dolarlık enerji ithalat faturasını Karadeniz gazı ile aşağıya çekeceğiz’

2020 – 2022 yılları döneminde Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz ile ilgili bugüne kadar yapılan çalışmaları ve doğal gazın geleceğini değerlendiren Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Melih Han Bilgin yatırımın Türkiye için önemli olduğunu vurguladı. TPAO tarafından Sakarya Gaz Sahası Geliştirme Projesi ile ilgili Filyos Doğal Gaz İşleme Tesisi’nde bilgilendirme toplantısı […]

‘100 milyar dolarlık enerji ithalat faturasını Karadeniz gazı ile aşağıya çekeceğiz’
Burak Karagöl
  • Yayınlanma10 Mayıs 2023 12:02

2020 – 2022 yılları döneminde Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz ile ilgili bugüne kadar yapılan çalışmaları ve doğal gazın geleceğini değerlendiren Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Melih Han Bilgin yatırımın Türkiye için önemli olduğunu vurguladı.

TPAO tarafından Sakarya Gaz Sahası Geliştirme Projesi ile ilgili Filyos Doğal Gaz İşleme Tesisi’nde bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Toplantıda soruları yanıtlayan TPAO Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Melih Han Bilgin, gazın keşfedilen rezervinin 710 milyar metreküp olduğunu, bu gaz ile Türkiye’nin enerji ithalat faturasını önemli ölçüde düşüreceğini söyledi.

Toplantının basında bilgilendirme sunumunu yapan ve bu tarz projelerin önce inanmakla başladığının altını çizen Sakarya Gaz Sahası Saha Müdürü Murat Uçar projeye başladıklarında teknik anlamdaki bütün problemleri aşama aşama çözerek bu günlere gelindiğini ifade etti. Uçar ayrıca sahada çalışmaların 3 ana aşamadan oluştuğunu ve bu aşamalar haricinde BOTAŞ’ın üstlendiği boru hattı kısmının da olduğunu sözlerine ekledi. Uçar sözlerine şöyle devam etti: “3 ana aşama TPAO’nun üstlendiği ve ülkemizde ilk defa yapılan çalışmaları içeriyor. Milli doğal gazımızın keşfinden sonra TPAO olarak derin deniz sondaj çalışmalarını ilk defa bizler yürüttük. Size bu çalışmanın zorluğundan bahsetmek gerekirse, Sakarya Gaz Sahası’ndan yaklaşık 170 km denizin ortasına doğru, deniz seviyesinden 2.2 km derinliğe doğru inmeniz gerekiyor. Bununla birlikte deniz tabanından 1.5 ile 3.5 km arasında da kuyu derinliği hesaba katılırsa, su seviyesinden 4 km derinlikte kuyuların kazılmasını gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Sadece kuyu kazmak değil orada teknik keşiflerin yapılması, değerlendirilmesi ve analizlerinin yapılması, yani bunların hepsi çok zaman alan konular. Bizim buradaki başarımızın en büyük özelliği ise tüm bu aktivitelerin birlikte planlanıp organize şekilde yapılması. Mesela bunları yaparken aynı anda yol yapmanız, temeli atmanız, direk dikmeniz ve buraya yemekhane de yapmanız lazım. Tüm bunlar organizasyon işi. Sondaj tarafında ise derin deniz operasyonları milli gemilerimiz olan Fatih, Kanuni ve Abdülhamit’le yapılıyor. Her birinin farklı kullanım özellikleri var. Bu gemilerin her birinde 250 ila 300 kişi çalışıyor. Bu çalışanların gıdası, derinlik için teknik malzeme ve boru döşenmesi dahil çok önemli bir organizasyonu bir arada yürütüyoruz. Bu operasyonda 50’den fazla gemi çalıştı ve benim bildiğim kadarıyla bu gemilerin 35 tanesi bu operasyonda aynı anda çalıştı. Bunun kara kısmında ise boru hattı ön plana çıkıyor. 3.5 ay gibi bir sürede boru hattını döşedik, testlerini yaptık ve devreye alma aşamalarını bitirdik. Çalışmalara devam edeceğiz çünkü tesisin ek üniteleri var. Kuyular da devreye alındıkça üretim miktarımız artacak. Tüm bunlara ek olarak bir de yerli bir yazılımımız var ve ismi ‘ZEKİ’. ‘ZEKİ’ deniz tabanından gelen doğal gazın analizini yaparak bu doğal gazı nasıl bir konformasyona sokacağını hesaplayıp gazı tekrar sirküle ediyor. Bu da çok önemli bir iş.”

HEDEF GÜNLÜK 60 MİLYON METREKÜP GAZ ÇIKARMAK

Toplam rezerv miktarının son keşiflerle birlikte 710 milyar metreküpe ulaştığını ve projeyi 2028 yılına kadar tam kapasiteye ulaştırmayı hedeflediklerini dile getiren Bilgin, günlük planlanan rakamın 60 milyon metreküp olduğunu söyledi. Bilgin konuşmasında şunlara değindi: “Rezerv miktarına bakıldığında, 710 milyar metreküplük bu rezerv bugüne kadar bizim yaptığımız keşiflerle ortaya çıkmış ve keşiflerin yeniden değerlendirilmesi ile ortaya çıkartılmış üretilebilir rezerv miktarıdır. Tuna 1 sahasında yapılan keşfe ilave olarak Amasra ve Çaycuma’da yapılan keşifler de Tuna 1 keşfine eklendiğinde 710 milyar metreküpe ulaşmış oluyoruz. Bütün hesaplamamız bu keşfin üretilebilir rezerv içerisinde olduğunu gösteriyor. Biz sahayı planlarken Faz 1, Faz 2, Faz 3 ve Faz 4 diye evreler halinde planladık. Faz 1’de 10 kuyunun ilk 5’ini devreye alıyoruz. Faz 2 ise 26 kuyudan oluşuyor. Faz 2’nin ilk bölümü olan Faz 2A dediğimiz bölüm 10 kuyudan oluşuyor ve burayı 2025 yılında devreye alacağız. Faz 2B’de ise 16 kuyu daha sisteme girecek ve bunu da 2028 yılında devreye alacağız. Aslında genel olarak bakıldığında 2030 yılına kadar gün gün her şeyi planlamış bulunuyoruz. Planlanan bu iş planını Cumhurbaşkanımıza arz ediyoruz. Bu iş planını onaylattıktan sonra da sahada icrasını yapıyoruz. Tesisi devreye aldıktan sonra 710 milyar metreküplük doğal gazın hepsini aynı anda hizmete sunma şansımız elbette yok. Önce günlük 10 milyon metreküp ile başlayacağız. Arkasından 2025 ve 2028 hedefleri ile beraber 40 milyon metreküpe çıkaracağız. Arkasından Faz 3 devreye girdiğinde ki burası Amasra sahası ile beraber keşfedilmiş olan sahanın devreye alınmış olması demek ve bu saha deniz tabanına daha yakın seviyelerde planlanmış bir üretim olacak. Bu fazla birlikte planladığımız rakam günde 60 milyon metreküpe çıkacak. Bütün bu senaryoların hepsi hazır ve buna 2028 yılında ulaşmayı hedefliyoruz.”

ALT YÜKLENİCİLERİN YÜZDE 80’İ TÜRK FİRMALARDAN OLUŞUYOR

s güvenliğinin en süt seviyede uygulanacağını hatırlatan TPAO Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Melih Han Bilgin, tesisin yüksek basınçlı doğal gaz ile çalışan, her türlü endüstriyel risklere ve diğer güvenlik risklerine açık bir tesis olduğunu vurgulayarak güvenlik çerçevelerinin buna göre düzenlendiğini söyledi. Bilgin: “Projeye bakarsak kara sahasında şantiyenin durumuna göre dalgalanmak göstermekle birlikte en üst zamanlarda 8 bin kişi çalıştı. Denizde ise 2 bin ila 2 bin 500 kişi çalıştı. Deniz tabanında, kara tesisinin 15 katı büyüklüğünde bir çalışma alanı oluşturduk ve bu tesisi boru hatlarıyla karaya bağladık. Ham gaz olarak gelen bu gazı işleyerek aslında şebekenin ihtiyacı olan standartlara kavuşturuyoruz. Denizde yapılan işleri genellikle robotlar marifetiyle gerçekleştirdiğimiz için denizdeki personel mevcudiyetimiz daha az. Projede 40 ayrı robot çalışırken bunları da kontrol eden teknik personeller vardı. Projemizde birçok ülkeden partnerlerimiz olduğu gibi Türkiye’den de çözüm ortaklarımız mevcut. Bununla birlikte alt yüklenicilerin yüzde 80’i Türk firmalarından oluşuyor. Gazı karaya getirmek için de çok önemli bir çalışma sergilendi. Çünkü gaz üzerinde 8 binden fazla ayrı fonksiyon testleri gerçekleştirildi. Ham gaz karaya getirildikten sonra içerisindeki yabancı bileşenlerden ayrılacak ve daha sonra devreye alınması ile ilgili kalibrasyon ve nihai test işlemleri devam edecek. Bunları da iki hafta içinde sonuçlandıracağımızı düşünüyorum. Daha sonra da gazı devreye almış olacağız. Organizasyon açısından bu kadar önemli projelerin kararlılıkla yürümesi için siyasi irade ve kararlılık gerekiyor” dedi.

“YARIŞIN KAZANANI DOĞAL GAZ OLACAK”

Doğal gazın uluslararası piyasalarda fiyatlanan değerli bir emtia olduğunu ve daha önce fiyatının petrol fiyatlarına bağlı olduğunu ifade eden, fakat bunun son iki yıldır farklı seyrettiğini ve doğal gazın artık petrolden bağımsız fiyatlandığını sözlerine ekleyen Melih Han Bilgin 21. yüzyılın enerji sektörü açısından doğal gaz çağı olacağını söyledi. Bilgin: “Biliyorsunuz ki doğal gaz uluslararası piyasalarda fiyatlanan bir emtia yani fiyatı belirleyen unsur uluslararası piyasanın kendisi. Dolayısıyla ‘Yurtiçindeki fiyat ne olur?’ ‘BOTAŞ’ın alım fiyatı ne olur?’ gibi sorular teknik değerlendirmeler ve çalışmalarla cevaplanacak hususlar. TPAO’nun bir maliyet kırılımı var ve bu kırılım değerlendirilirken ülkemizin ihtiyaçları, kurumun yapmaya mecbur olduğu yatırımlar ve bunun gibi hususlar değerlendirilecek. Piyasa fiyatları açısından bakıldığında iki yıl öncesine kadar doğal gazla petrolün aslında birbirleriyle eşlenik bir piyasa yapısı içerisinde hareket ettiğini biliyorduk. Aslında doğal gaz iki yıl öncesine kadar petrol fiyatlarına bağlı bir fiyatlama içindeydi. Yani petrol fiyatı birinci belirleyici unsurdu ama iki yıldır doğal gaz fiyatlarının petrol fiyatlarından ayrıştığını görüyoruz. Bu da bize doğal gazın artık daha kuvvetli bir ticari emtia olduğunu gösteriyor. Doğal gaz ve petrol arasında bir yarış varsa ki bence var. Bu yarışı kazananın hidrokarbon sektörü açısından doğal gaz olduğu ortada. Enerji sektörü açısından 20. yüzyıl petrol çağı olarak adlandırıldı fakat bundan sonra belki de 21. yüzyıl doğal gaz çağı olarak devam edecek” dedi.

 “ENERJİ AÇIĞINI AŞAĞIYA ÇEKME FIRSATIMIZ VAR”

“2022 yılında enerji cari açığımız 100 milyar dolardı. Bu sahayı erken teslim ettiğimiz her ay, her hafta, her gün bu 100 milyar dolar enerji açığını aşağıya çekme fırsatımız var” diyen Bilgin sözlerine şöyle devam etti: “Aslında sorulması gereken soru şu: ‘Siz bu projeyi, biz 100 milyar dolar harcarken neden geçtiğimiz sene tamamlamadınız?’ Bu ülke 100 milyar dolarlık yükle devam ediyor. Benim için doğru soru “Neden geçen ay bitirmediniz ya da 2022’de bitirmediniz?” olmalı. İlk fazı geçen ay devreye alsak belki cebimizden 2 milyar dolar daha az para çıkacaktı. Bu 2 milyar dolar belki depremde konut, okul, hastane bekleyen vatandaşlarımıza hizmet olacaktı. Çok şükür onlar yine yerine getiriliyor ama bizim için doğru soru bu. İş güvenliğine gelince. Biz yaklaşık 3 yılın altında bir süredir bu sahada çalışıyoruz ve 1 kişinin bile bu projede burnu kanamadı. İş güvenliği ve standartları yönünden uygulamamızın en temel göstergesi budur. Dolayısıyla iş güvenliği ve teknik güvenlikten taviz diye bir şey asla ve asla söz konusu değil.”

“BİZİM EN ÖNEMLİ KAYNAĞIMIZ İNSANLARIMIZ”

Derin deniz sondajları ile TPAO’nun yeni bir tecrübe edindiğine de değinen Bilgin, Türkiye’nin yıllardır uluslararası sektöre insan kaynağını yetiştirdiğini ve bu kaynağın artık Türkiye’ye geri döneceğini söyledi. Bilgin: “Derin deniz sondajı teknik olarak bizim yeni yaptığımız işlerden. Burada en büyük avantajımız iyi üniversitelerden yetiştirdiğimiz değerli yöneticilerimiz ve mühendislerimiz. Senelerdir bu okullarımız uluslararası sektöre insan yetiştirdi. Şimdi bu projeyle beraber onlar için nöbet değişim zamanı geldi ve vatan görevine çağrıldılar. Çok önemli bir kısmı da bu vatan görevinde bizi yalnız bırakmadı. Bu arkadaşlarımız bizim çabamıza katkı sağlamak için kendi düzenlerinden feda ederek aramıza katıldılar. Bizim sırlarımızdan biri de Türkiye’nin yurtdışında bu sektörde yetişmiş insan gücünü mobilize etmesi. Bir başka deyişle tersine beyin göçü oluyor. Senelerdir şikayet edilen konuda Türkiye’nin artık bu insanları geri kazanma zamanı geldi. Bu projeler büyüdükçe daha çok Türk mühendisi, Türk teknisyeni için önemli fırsatlar ve çalışma şartları önereceğiz. Ben bu arkadaşlara teşekkür ediyorum. Sektörde teknik eleman konusunu çözmek için YÖK ile birlikte Çaycuma’da Bülent Ecevit Üniversitesi bünyesinde bir meslek yüksekokulu programı başlattık. Teknisyen yetiştirmek için öğrenciler aldık ve okulda bir petrol kulesi kurduk. Arkadaşlarımız okulu bitirdiğinde ihtiyaç duyulan bütün pratik bilgiyi kazanmış ve sektöre hazır halde olacaklar. Bizim en önemli kaynağımız insanlarımız. Ekibimizin içinde çok genç arkadaşımız var ve hepsine güveniyoruz. Bu kadar hızlı olmamız aslında bu gençlerimizin dinamizminden kaynaklı ama yeterli değil. Daha da hızlı olmamız lazım” dedi.

“BİR YILDA KENDİSİNİ ÖDEYECEK BİR YATIRIMDAN SÖZ EDİYORUZ”

Yatırımın kendisini kaç yılda geri ödeyeceğiyle ilgili soruya verdiği cevapta en pahalı gazın çıkarılmayan gaz olduğunun altını çizen Bilgin konuyla ilgili açıklamalarına şöyle devam etti: “Karadeniz gazı birinci fazda Türkiye’nin ihtiyacının yüzde 15’ini karşılayacak. İkinci fazla beraber bu rakam yüzde 40’a çıkacak. Burada çok ciddi rakamlardan söz ediyoruz. Geçtiğimiz yılın ithalatı 100 milyar dolar demiştik ve yüzde 40 dediğimizde 40 milyar dolardan bahsediyoruz. Şöyle düşünün, cebimizden çıkmayıp cebimize giren bir 40 milyar dolar var. Çarpan etkisi ile bu çok daha farklı bir değerlendirmeye sokulabilir. Maliyet olarak yatırım ve işletme bedellerini kuruş bazında takip ediyoruz. Bugüne kadar harcama yapılan her kalemi biliyoruz çünkü bunun için bir operasyon yürütüyoruz. Maliyet bizim elimizde hassas bir veri olarak mevcut. Bütün bu mega yatırımlar kendini 1 sene içerisinde öderse sizce iyi bir yatırım olmuş olur mu? Bu tür yatırımların geri dönüş süreleri 1 seneden daha azdır. ‘Bu mümkün değil çünkü fizıbıl değil’ diyorlar. Fakat burada kendini yaklaşık 1 yılda kendisini ödeyecek bir yatırımdan söz ediyoruz. Uluslararası piyasada iş yapıyoruz. Bu yüzden maliyet yapımızı her yerde paylaşmıyoruz. Hiçbir vatandaşımızın fizibiliteyle alakalı endişesi olmasın. Bu yatırımların yapılmamış olduğunu düşünün ve dünya da bir enerji krizi mevcut. Bu sene kış ılımlı geçti ve Avrupa’da büyük bir talep oluşmadı. Fakat önümüzdeki yıl ne olacağı belli değil. Dolayısıyla doğal gazla alakalı ortaya çıkacak tablo da belli değil. Bu yüzden en pahalı gaz çıkaramadığınız gazdır.”

‘KARADENİZ GAZI TÜRKİYE’NİN OPSİYONLARINI ÇEŞİTLENDİRECEK’

Türkiye’nin enerji merkezi olma konusunda yaptığı çalışmalara ve BOTAŞ’ın Bulgaristan ile yaptığı anlaşmaya da değinen Bilgin, gazın olabilecek en uygun şekillerde dönemin koşullarına göre değerlendirileceğini ifade etti. Bilgin: “Sizin farklı yerlerle uzun dönemli ucuz kontratlarınız vardır. Bu gazı ucuza alıp kendi gazınızı pahalıya satmayı düşünebilirsiniz. Türkiye bu gaz ile elindeki opsiyonları çeşitlendirmiş olacak ama bu siyasi iradenin kararı ile ortaya çıkacak. Bu o dönemin piyasa şartlarında verilecek bir ticari karar. Gaz değerli bir emtia ve varsayımlara dayalı tüm senaryolar hazır. Doğal gazın pahalı olacağı dönemlerde ise kendi gazınızı tamamen içeride tutmayı tercih edebilirsiniz. Bu o günkü koşullar içerisinde gerçekleşecek bir tercih olur. Gazı LNG’ye çevirip satma imkanı mevcut ama bu gaz içerisinde ağır karbon bileşenleri olmadığı için LNG’ye çevirme prosesi daha pahalı. Dolayısıyla ilk etapta LNG’ye çevrilebilir ama Türkiye yüzde 99 gaz ihtiyacı olan bir ülke. Bu kadar büyük piyasa oyuncularının olduğu bir pazarda gazı LNG’ye çevirip büyük bir LNG oyuncusu olarak ortaya çıkmak uygun bir strateji olarak görünmüyor. Bu piyasa açısından doğru bir karar değil” dedi.