Doğalgazın teneke çağına mı giriyoruz?

18. yüzyılda küresel çapta en yaygın kullanılan enerji kaynağı odundu. 19. yüzyılda kömür çağına girildi. 20. yüzyıl petrol çağı oldu. 21. yüzyılın ise doğal gaz çağı olması bekleniyordu. Öyle ya, doğal gaz en temiz fosil yakıttı, boldu ve gelecek vaat ediyordu. Doğalgaz 21. yüzyılın ilk 10 yılında en hızlı büyüyen fosil yakıttı. 2011 Fukişima nükleer […]

Doğalgazın teneke çağına mı giriyoruz?
Sohbet Karbuz
  • Yayınlanma15 Temmuz 2016 09:33

18. yüzyılda küresel çapta en yaygın kullanılan enerji kaynağı odundu. 19. yüzyılda kömür çağına girildi. 20. yüzyıl petrol çağı oldu. 21. yüzyılın ise doğal gaz çağı olması bekleniyordu. Öyle ya, doğal gaz en temiz fosil yakıttı, boldu ve gelecek vaat ediyordu.

Doğalgaz 21. yüzyılın ilk 10 yılında en hızlı büyüyen fosil yakıttı. 2011 Fukişima nükleer kazası sonrası LNG piyasası şaha kalkmıştı. Bu arada Amerika’da kaya gazı devrimi tescilleniyordu. Doğal gazın, karbon kralı olan kömürün dünya enerji karışımı ve elektrik üretim karışımındaki paylarını aşındırması bekleniyordu. Bu durum Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) dahil büyük bir kitleyi gaza getirmişti. IEA, 2011 yılı sonuna doğru yayınladığı ve çok ses getiren bir raporunun başlığında “Doğalgazın altın çağına mı giriyoruz?” diye soruyor, içinde ise doğal gaz altın çağına giriyor cevabı veriyordu.

Geçtiğimiz beş yıldan beri doğal gaz piyasasındaki gelişmeler bu beklentileri karşıladı mı? Bugün neredeyiz? Doğal gazın geleceği konusunda bugünkü beklentiler neler? gibi sorulara Haziran ayında yayınlanan 4 önemli rapora atıflarda bulunarak cevap vermeye çalışacağım bu yazımda.

IEA 2011 YILINDA ŞÖYLE SORUYORDU: DOĞAL GAZIN ALTIN ÇAĞINA MI GİRİYORUZ?

IEA’nın “Doğalgazın altın çağına mı giriyoruz?” başlıklı raporunda küresel çapta doğal gaza olan talebin 2030 yılında kömürü geride bırakacağı, 2035 yılında da petrole olan talebi yakalayacağını öngörüyordu. Ayrıca, doğalgazın 2035 yılında küresel enerji talebinin üçte birini oluşturacağını tahmin ediyordu.

Raporda yıllık ortalama yüzde 1.8’lik talep artışıyla doğal gaz talebinin petrol ve kömürü geçeceği ve 2011-2035 yılları arasında doğal gaz talep artış miktarının dünya gaz talebine yeni bir Rusya veya Orta Doğu eklemek anlamına geleceği ifade ediliyordu. Artan bu talep ise özellikle kaya gazı devrimi sayesinde gerçekleştirilecek büyük miktarda üretim artışıyla rahatça karşılanabilecekti. Üretimde büyük artışın gaz fiyatlarında yaratacağı baskı nedeniyle gazın ucuzlayacağı ve dolayısıyla gaz talebini de tetikleyeceği savunuluyordu.

Dahası, ucuz ve bol miktarda doğal gazın, yenilenebilir enerjiye olan talebe zarar verebileceği uyarısında bulunuluyordu. Gazın bu parlak geleceğinden dolayı Ajans 2035’e kadar olan dönemi hatta 21. yüzyılı “gazın altın çağı” olarak tasvir etmekteydi. Yani raporun başlığında soru soruyor içinde ise cevabını “yetmez ama evet” gibi veriyordu. Henüz taşlar yerine oturmamışken sizce IEA neden doğalgazda altın çağ diye milleti gaza getirmek istedi?

Sayın Selim Şiper, Gas&Power’ın Ağustos 2015 sayısındaki “Gaz Zamanı” başlıklı yazısını şu sonsöz ile bitirmişti: “Gaza gelip hesapsız kitapsız geleceklerini ‘altın çağ’a bağlayanlar, buharlaşma tehlikesiyle yaşarlar.” Bu yazımda ele aldığım 4 rapor da sanki Sayın Şiper’i haklı göstermek için birbiriyle yarış yapmış. Nasıl mı?

BNEF’İN YENİ ENERJİ GÖRÜNÜMÜ RAPORU

BNEF’in (Bloomberg New Energy Finance) Haziran ayında yayınladığı 2016 Yeni Enerji Görünümü Raporu elektrik piyasalarında gelecekte yaşanacak 8 önemli değişimden bahsediyor. Bunlardan birincisi, yani ilk sıraya koyulan değişim şöyle: “Gazın altın çağı olmayacak”

Üstelik ucuz kömür ve gaza rağmen önümüzdeki 25 yılda dünya elektrik üretim kurulu gücüne eklenecek 8.6 TW yeni kapasitenin yüzde 64’ü rüzgar ve güneş bazlı olacak diyor rapor. Rüzgar ve güneş bazlı elektrik üretim maliyetinin çok hızlı düşmesinin de etkisiyle global çapta doğal gaz ve kömürden üretilen elektriğin 2025 yılında zirve yapacağı ve sonrasında pastadaki payının azalacağını iddia ediyor.

BP’NİN DÜNYA ENERJİ İSTATİSTİKLERİ RAPORU

Gelin, önce BP’nin Haziran ayında yayınlanan Dünya Enerji İstatistikleri Raporu’nun geçmişle ilgili taze global verilerine şöyle kabaca bakalım. 7,3 milyar nüfusa sahip dünyamızda geçtiğimiz sene günlük ortalama birincil enerji tüketimi 36 milyon ton petrol eşdeğeriydi, yani 100 milyon nüfusa sahip Filipin’in neredeyse bir yılda tükettiğine denk. Dile kolay, günde 22 milyon ton kömür, 93 milyon varil petrol, 10 milyar metreküp doğal gaz, 65 bin ton uranyum yanında 60 TWh elektrik tükettik ve bunun için bir hesaba göre 10 milyar dolar harcadık. Verdiğim bu rakamların hepsi BP istatistiklerinde yok ama neyse.

Raporun tanıtımını yaparken BP Baş Ekonomisti Spencer Dale, global çapta fosil yakıt tüketimi durgunluğa girerken üretimde bolluk yaşandığının altını çizmekteydi. İki yıldır fiyatları yarıya inen fosil yakıtların 2015 yılında dünya enerji bileşimi içindeki payı düştü. Dünya enerji tüketimi 2015 yılında son 5 yılın en düşük büyümesini (%1) kaydetti. Karbon kralı kömürün tüketimi 40 yıldır ilk defa yüzde 4 düştü (çoğunlukla ABD ve Çin yüzünden) ve nihayetinde dünya birincil enerji tüketimindeki pasta payı yüzde 30’un altına geriledi (2005’ten bu yana en düşük pay).

Enerji tüketimi 1999’dan bu yana ilk defa yüzde 1.5’in altına inen Çin’de gaz talebinin büyüme hızı da 2015 yılında azaldı. Japonya, Güney Kore ve Hindistan’da da gaz talebi daralırken, gaz tüketimi 5 yıldır düşen Avrupa’da toparlandı. Kısacası, Dünya gaz tüketiminin tarihsel ortalama yıllık büyüme oranı yüzde 2,3’ten 1,7’ye indi. Doğal gaz arzı ise kaya gazının öncülüğünde artmaya devam etti. Asya’da azalan talep nedeniyle Avrupa piyasasına yönlenen LNG, iki piyasa arasındaki fiyat farkını da ortadan kaldırdı. Dahası, LNG ithalat cenneti olan Asya pazarından bu sene re-export yapılmaya bile başlandı. Küresel gaz ticareti 2015 yılında yüzde 3.3 arttı. Boru hattıyla yapılan ticaret yüzde 4 büyürken LNG ticareti sadece yüzde 1.8 arttı. Küresel gaz ticaretinin toplam tüketim içindeki payı yüzde 30 olurken, boru hatlarıyla yapılan gaz ticaretinin toplam gaz ticareti içindeki payı geçen seneye nazaran çok az artış gösterdi. (%67.5).

ULUSLARARASI ENERJİ AJANSI’NIN ORTA VADELİ DOĞAL GAZ SEKTÖRÜ RAPORU

Haziran ayında yayınlanan bir diğer önemli rapor IEA’nın 2021 yılına doğru gelişmeleri irdeleyen Orta Vadeli Doğal Gaz Sektörü Raporuydu. Eğer Gas&Power gazetesindeki makalelerin düzenli okuyucusu iseniz IEA raporundaki temel sonuçları ve öngörüleri zaten biliyorsunuz demektir, raporu okumasanız da olur. IEA bu raporda 2021’e kadar süreçte küresel çapta doğal gaz yılık ortalama talep artış hızını yüzde 1.5’e indirdi ki bu Çin’in yüzde 4.7 olan talep artış hızının yüzde 9’a çıkacağı varsayımına dayanıyor. Geçen yılki Dünya Enerji Görünümü Raporunda doğal gaz talep artış hızı yüzde 2’ydi. Buna rağmen Ajans 2021 yılında gazın küresel enerji karışımındaki payının az da olsa artmasını bekliyor.

Rapor ayrıca herkesin hemfikir olduğu gibi doğal gazda arz fazlasının en azından bir 5 yıl daha devam edeceğini söylüyor. Bu da haliyle gaz fiyatlarına aşağı yönlü baskı yapacak. Talep artış hızı yavaşlarken büyük miktarda LNG kapasitesinin devreye girmesi de bunda önemli rol oynayacak.Raporda altı çizilen diğer bir husus LNG ihracatının önümüzdeki yıllarda büyüyeceğidir. 2015-2021 arasında yüzde 45 artacak olan LNG kapasitesinin yaratacağı arz fazlası da spot gaz fiyatlarında büyük bir baskı yaratacak. Asya ve diğer pazarlarda istenmeyen LNG ise Avrupa piyasalarına yönelmek zorunda kalacak ve bu da global gaz dinamiklerinde kontrat süresi, yapısı, esnekliği ve fiyatlandırma gibi önemli değişimleri beraberinde getirecek.

STATOIL’İN ENERGY PERSPEKTİFLERİ 2016 RAPORU

Haziran ayında bir başka rapor da Statoil tarafından yayınlandı. Energy Perspectives 2016 başlıklı rapor 3 alternatif senaryo altında 2040’a kadar dünya enerji görünümü konusunda tahminler içeriyor. Statoil, 2015-2020 arasında küresel doğal gaz talep artışının yıllık ortalama yüzde 1.4 veya altında olacağını tahmin ediyor. Yani IEA’dan daha kötümser. Tahmin edeceğiniz gibi gaz talebinde 2040 yılına kadar olacak artışın büyük bölümü gelişmekte olan ekonomilerden kaynaklanacak.

Global gaz piyasasının geleceğini arz değil talep azlığı şekillendirecek diyor rapor. Bunda da haliyle Asya’nın talebinin ne olacağı en temel etmen olacak. Statoil, Avrupa’nın 2040 yılı doğal gaz talebinin 2015’tekinden az olacağını tahmin ediyor. Avrupa’da doğal gazın politize edilmeye devam edileceği ve bunun yanında Avrupa Birliği Komisyonu’nun rekabet, iklim ve enerji güvenliği amaçlı enerji politikasının gaz talebinde ve haliyle gaz piyasasında önemli rol oynayacağını da ekliyor.

Kapatılan kömür santralleri Avrupa’nın doğal gaz geleceği için iyimser bir tablo oluştururken, doğal gaz fiyatlarının henüz kömürden kayışı kolaylaştıracak düzeyde olmadığını savunuyor. Ayrıca, yenilenebilir enerjinin önlenemeyen yükselişi ve elektrik talebindeki zayıf büyüme nedeniyle doğalgazın önünün kesildiğini söylüyor.

GAZIN ALTIN ÇAĞI BEKLENTİSİNİ TÖRPÜLEYEN NEDENLER

Peki, ne oldu da göklere çıkarılan doğalgaz 5 yıl içinde yere düştü, önümüzdeki 5 yıl yerde kalacak ve sonrasında da birçok görüşe göre sürünecek? Gazda altın çağ beklentisi nasıl törpülendi? En önemli nedenlerin başında bazı varsayımların (belki de sektörde yaşanan hızlı değişim nedeniyle) yanlış çıkması veya bekleneni verememesi yatıyor. Örneğin, petrol ve gaz fiyatları kısa sürede çöktü. Beklenen kaya gazı devrimi kaya gazı üretiminde hafife alınan sosyal kabul edilebilirlik faktörü nedeniyle ABD dışında gerçekleşmediği gibi üretim miktarları konusundaki iyimser hava puslandı. Fosil yakıt karşıtlığı çığ gibi büyümeye başladı. Dünyanın en büyük gaz ithalatçısı olan Avrupa’da doğal gaz ucuz kömür ile yenilenebilir enerji arasında kısıldı ve hata dışlanmaya başlandı. Fosil yakıtların en temizi olmasına rağmen doğalgaz çevreciler tarafından istenmeyen yakıtlar listesinde tutuldu. Çevrecilerin yakında kaya gazı menşeli LNG’nin ticaretine de karşı çıkmalarına da şaşırmamak gerekir. Baksanıza, hidrolik çatlatmanın, dolayısıyla kaya gazı üretiminin yasaklandığı Fransa’da menşei kaya gazı olan LNG ithalatının yasaklanması çoktan konuşulmaya başlandı bile.

GAZ SEKTÖRÜNÜN HAYATTA KALMASI DEMEK SEKTÖRÜN GELECEĞİNİN PARLAK OLACAĞI ANLAMINA GELMEZ

Doğal gazın geleceğini belirleyecek en önemli konu elektrik üretimindeki yerinin ne olacağıdır. Dolayısıyla kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki izleyeceği rota hayati önem taşıyor. Amerika’da bu sene yaşanacak olayın diğer bölgelerde de yaşanıp yaşanmayacağını ve hatta Amerika’da bile devam edip etmeyeceğini ise zaman gösterecek. Amerika’da ne mi yaşanacak? Doğal gazın ABD elektrik üretimindeki payı yüzde 33’e çıkarak bu sene itibariyle kömürü geride bırakacak ve yıllık bazda ilk defa birinci sıraya yerleşecek.

Avrupa elektrik üretim sektöründe kullanılan gaz miktarının son 5 yılda 75 bcm azalması Avrupa’da gazın geleceği konusundaki soruları daha da arttırıyor. Düşük kömür ve düşük karbon fiyatı ortamında doğalgazın baz yük olarak kullanımda rekabet edebilmesi için fiyatının MMBtu başına 3.5 doların altında kalması dile getiriliyor bugünlerde. Diğer yandan, İngiltere’de uygulanan taban karbon fiyat modelinin Avrupa Birliği’nin kalan ülkelerinde uygulanabilirliği bugün için tam bir muamma.

Ama şu var ki, kömür fiyatları doğalgaz fiyatlarının yarısı veya daha ucuz bir seviyede kalacak gibi. Bu da daha ucuz yakıt ile daha temiz yakıt arasındaki ibrenin daha ucuzdan yana dönmesine neden olabilir. Doğal gaz talebinin artışı konusunda fiyatlar tek başına belirleyici unsur değil tabiki. Yani düşük fiyat doğalgaz talebinin artacağı anlamına gelmeyebilir. Yenilenebilir enerji üretim maliyetleri de bir kaç yıldır hızla düşüyor. Bu düşüş yenilenebilir enerjinin pasta payını arttırması yanında SunEdison gibi dünya çapındaki güneş paneli üreticisinin, zorlaşan rekabet nedeniyle iflasına da neden oluyor. Yani yenilenebilir enerji yatırımları da (özellikle şebekeye satış tarifesinin cazibesi kalmadığında) fosil yakıt yatırımları da riskli konuma geldi aslında. Dolayısıyla, doğalgazın yenilenebilir enerji kaynaklarıyla evlilik modeli konusundaki politik kararlar doğalgazın geleceği açısından çok önemli.

Peki, yeni kullanım alanları doğalgaz talebini arttırmaya yeter mi? Düşük petrol fiyatları doğalgazın kara taşıtlarında kullanımının yaygınlaşmasında önemli bir engel. Gittikçe yaygınlaşacağı tahmin edilen elektrikli araçlar da bir diğer engel. LNG’nin ağır vasıtalarda ve yolcu ve yük taşımacılığında faaliyet gösteren gemilerde kullanılması konusunda çok ciddi çalışmalar olmasına karşın koskoca bir sektörü ayakta tutmaya yetmeyeceği tahmin edilmektedir.

Öyle gözüküyor ki doğal gazın altın çağı eğer gelirse Amerika’ya gelir. Peki, Altın Çağ değil de gümüş veya bronz bir gaz çağı yaşanabilir mi? Politikacılar doğalgazın arkasından iterse belki evet. Unutmamak gerekir ki Paris İklim Anlaşması giderek politik destek kazanıyor. Yani, elektrik üretiminde yenilenebilir enerji ile doğalgazın flörtlüğü, bazı ülkelerin ve şirketlerin itelemesi sonucu uluslararası anlaşmalar yoluyla evliliğe dönüştürülebilir. Bunlara ilaveten, şu anda büyük bir iştahla devam eden doğalgaza yeni kullanım alanları arayışının da bekleneni vermesi lazım tabiki.

Gazda teneke çağı yaşamamak dileğiyle…