Serbestleşmede son düzlük – II

Geçtiğimiz sayıda enerji piyasalarında serbestleşme konusunda son düzlükte hata yapmanın çok pahalıya mal olabileceğinden bahsetmiştik. Ayrıca halen, özellikle de elektrik piyasasında “sorun” olarak bahsettiğimiz konuların büyük bölümünün bu serbestleşme hareketi içerisinde meydana gelen gelişmelerden kaynaklı olduğu tespitinde bulunmuştuk. Diğer sorunları ise iki kategoriye ayırmıştık; • Kamunun elinde olan ve piyasaya doğrudan etkisi olan şirketler/varlıklar veya […]

Serbestleşmede son düzlük – II
Mustafa Karahan
  • Yayınlanma2 Mayıs 2016 10:42

Geçtiğimiz sayıda enerji piyasalarında serbestleşme konusunda son düzlükte hata yapmanın çok
pahalıya mal olabileceğinden bahsetmiştik.

Ayrıca halen, özellikle de elektrik piyasasında “sorun” olarak bahsettiğimiz konuların büyük bölümünün bu serbestleşme hareketi içerisinde meydana gelen gelişmelerden kaynaklı olduğu tespitinde bulunmuştuk.
Diğer sorunları ise iki kategoriye ayırmıştık;

• Kamunun elinde olan ve piyasaya doğrudan etkisi olan şirketler/varlıklar veya süreçler
• Kamuda doğal süreci içerisinde oluşmuş bürokratik mantalite

“TÜM YAPIYI TOPYEKÜN SORUMLU İLAN ETMEK İNSAFSIZLIK”
İlk başlıktaki konular genel olarak her toplantıda, konferans ve fuarda konuşulagelen konuları kapsamaktadır ve bu liste belki de BOTAŞ’tan başlayıp, EÜAŞ, TETAŞ, TEİAŞ’a kadar, DSİ’ye kadar uzar ve içerisine ilgili bakanlıkları, kurum ve kuruluşların hepsini alabilir. Ancak bu şekilde bir liste yapıp tüm yapıyı ve her şeyi topyekûn “sorumlu” ilan etmek biraz insafsızca sayılmalıdır. Bu kurumları ve ilgili oldukları süreçleri ayrı ayrı analiz edip bunları serbestliği önleme parantezinde analiz etmek gerekir.
Bu kurumların bir kısmı yapısal nedenlerden dolayı engel teşkil ederken, bazıları yasa ya da yönetmelikler sebebiyle bazıları ise sadece orada görevli bürokratların görevlerini ifa etme biçiminden dolayı aynı etkiyi oluşturuyor olabilirler.

“AKSİYON PLANI SEBEP VE SONUÇLARA GÖRE ÇIKARILMALI”
Bu sebepler ve sonuçlar iyi analiz edilip buna göre bir aksiyon planı çıkartmak önemli bir ödev olarak önümüzde durmaktadır. Ancak bu konuda öncelikli ve daha meşakkatli olarak duran konu yapısal olan engellerdir. Bunların en başında iletim sistemi konusundaki hususlar gelmektedir. Gerek BOTAŞ gerekse TEİAŞ’ın yasal yapıları bu konudaki sorunların hızla aşılmasına izin vermemektedir. Dolayısı ile öncelikle bu yapıların – kurumların sorunlara pro-aktif yaklaşmasına imkan verecek şeklide tasarlanması gerekmektedir.

Bu şirketlerin iletim fonksiyonu, işletim olarak finansal risklerden nispeten muaf olarak yapılandırılma ve belli bir karlılıkla idare edilme potansiyeline sahiptir. Bu sebeple stratejik olarak direkt hisse satışı doğru olmasa da THY ya da EPİAŞ modeli ile özel bir şirket gibi yönetilmesi sağlanacak bir yapı kurgulanabilir. Bu sayede iletim fonksiyonu daha verimli işletilir ve dolayısı ile iletim kaynaklı maliyetler ve sıkıntılar daha hızlı şekilde giderilebilir.

“HER ŞİRKETİN PİYASA KURALLARINA GÖRE YÖNETİLMESİ ZORUNLULUĞU OLUŞTURULMALI”
Diğer piyasa içerisinde bulunan kurumlar için ise model daha kolay uygulanabilir. Bu öncelikle her şirketin piyasa kurallarına göre yönetilmesi zorunluluğu ile oluşturulmalıdır. Yani bir özel şirket hangi hak ve yükümlülüklere sahipse ve piyasadaki davranış biçimi ve tabi olduğu kurallar ne ise kamuya ait şirketler de istisnasız olarak aynı kurallara tabi olacak ve yönetilecektir.

“PİYASA YAPICISI GİBİ DAVRANABİLİRLER”
Bu şekli ile zaten şeffaflık ilkesi gereği olarak hiçbir fonksiyonu gizli olmayan bu şirketler sadece büyük birer piyasa oyuncusu olarak işlevlerini sürdürebilirler ve hatta zaman zaman -yine şeffaflık modeli içerisinde- piyasa yapıcısı gibi de davranabilirler. Böylelikle kamunun eline para piyasalarındaki Merkez Bankası’na benzer bir araç verilebilir. Şeffaflık ve adalet ilkesi gereği bu piyasa yapıcılığının piyasalar için bir güven teşkil etmesi doğal olarak beklenebilir. Ancak bu araç piyasayı manipüle etmek için kullanılmamalıdır ve piyasayı bozucu bir davranış sergilememelidir. Bunun istisnai olarak bir kez bile olması -maalesef- piyasalara olan güveni sarsabilir ve bunu telafi etmek mümkün olmayabilir.

“KAMU KURUM VE KURULUŞLARI DAHA UYUMLU ÇALIŞMALIDIR”
Doğrudan piyasa oyuncusu olmasa dahi, fiyatları etkileme potansiyeline sahip diğer kamu kurum ve kuruluşları da daha uyumlu çalışmalıdır ve sahip oldukları bilgileri ya da datayı buna göre paylaşmalıdır. Örneğin DSİ’nin, Meteoroloji’nin ya da Bakanlığın doğrudan piyasadaki fiyatları etkilemesi muhtemel bir bilgi ya da datayı elinde bulundurması kabul edilebilecek bir durum değildir. Zira defalarca şahit olduk ki, bu tip bir bilgi geldiği anda piyasada bazı kişiler tarafından duyulurken bazı oyuncular tarafından duyulamaz. Bu sebeple bu tip bilgi ve veriler adeta “pimi çekilmiş bir el bombasıdır”. BİST bünyesindeki KAP platformu bu sebeple oluşturulmuştur ve bu sayede bu bilgilerin piyasada kime geldiği konusundaki spekülasyonlar yok edilmiş ve kurumların çalışmaları büyük bir sorumluluktan kurtulmuşlardır.
Enerji piyasaları da bu bakımdan finansal piyasalardan farklı değildir. Bu konu halen piyasadaki en önemli konulardan bir tanesidir.

“DEĞİŞİM BÜROKRASİ İLE YAPILACAK ŞEKİLDE KURGULANMALI”
Ancak toplamda bakıldığında yasa ve yönetmelikler ile birlikte kamusal kurum ve kuruluşların serbestliğe uyumlu hale gelmesi bir süreç meselesidir. Bu kurum ve kuruluşlardaki çalışan kişilerin de bu değişime uyum sağlamaları şarttır. Zira bürokratik mantalite bazen en güçlü iradeden bile daha güçlü bir direnç gösterebilmektedir. Bu sebeple, söz konusu değişim bürokrasiye rağmen değil, bürokrasi ile birlikte yapılacak şekilde kurgulanmalıdır.