Daha önce değindiğmiz gibi 15 Temmuz kalkışması her ne kadar onca insanın canına ve sağlığına, büyük maddi zararlara yol açmış olsa da orta ve uzun dönemde bu kayıpların boşa olmadığı anlaşılacaktır. Türkiye şunu ispatlamıştır ki, silahları ile de olsa, başka bir araçla da olsa canı ve malı pahasına elindeki demokrasiyi savunacaktır. Halkın bu hali ile […]
Daha önce değindiğmiz gibi 15 Temmuz kalkışması her ne kadar onca insanın canına ve sağlığına, büyük maddi zararlara yol açmış olsa da orta ve uzun dönemde bu kayıpların boşa olmadığı anlaşılacaktır. Türkiye şunu ispatlamıştır ki, silahları ile de olsa, başka bir araçla da olsa canı ve malı pahasına elindeki demokrasiyi savunacaktır. Halkın bu hali ile savunduğu bir şeyi elinden almanın olanaksız olduğunu hatırlatmay a gerek dahi yok aslında.
TÜRKİYE’DEN BİR ARAP BAHARI ÇIKMAYACAĞINDAN EMİNİZ
Bu yüzden artık bütün dünya ve aynı zamanda bizler, Türkiye’den bir Arap Baharı çıkmayacağından emin olacağız. Bu tür konularda, milletçe çok sevdiğmiz komplo teorilerinin derinliği ne kadar fazla olursa olsun Türkiye’ye işlemeyeceğini biliyor olacağız. Tüm bunların sonucunda da demokrasisine sahip çıkan Türkiye, bunun ödülünü mutlaka alacaktır.
GÜVENİLİR HUKUK SİSTEMİNE SAHİP OLMAYAN PİYASALARDA RİSKİN ÖLÇÜLEBİLİR BİR DENGESİ OLAMAZ
İş dünyası ve genel anlamda yatırımcılar için bazı kilit kriterler vardır. Öncelikle tabii ki getiri ile riskin dengesine bakarlar. Ancak genel anlamda demokrasinin olmadığı ya da yarım yamalak olduğu, yani bazı kişi ya da kurumların lehine çalışma ihtimali olan veya güvenilir bir hukuk sistemine sahip olmayan piyasalar için burada riskin ölçülebilir bir dengesi olamaz. Geçtiğmiz dönemlere bakınca, devletin kendi kurum ve kuruluşlarının, mahkemelerinin, denetim ve güvenlik birimlerinin, hatta özel sektöre ait bir çok kuruluşun kendi doğal amaç ve görevleri dışında bir misyon ile paralel bir yapı hesabına çalıştığı anlaşılıyor.
Bugünkü açıklığı ile bilinmese dahi, yıllardır yabancı banka ve yatırım kuruluşlarının Türkiye riskini anlatırken, demokrasiden, ordunun müdahil olma riskinden, yargısal süreçlerden, seçimlerden bahsederek risk priminin neden oluştuğunu anlatan raporlarına alışığız.
SORUNLARIN DÜZELTİLMESİ İÇİN SEFERBERLİK HALİ
Oysa şimdi resme baktığımızda bu sorunların büyük bir kısmının düzeltilmesi için bir seferberlik hali görüyoruz. Elbette ajandalarında başka hedefler taşıyanlar farklı yorumlar yapabilir ancak dünyadaki global piyasa oyuncularının bildiği çok temel bir olgu vardır; “Para, insanlardan da, devletlerden de, sistemlerden de daha akıllıdır. Gideceği yolu kendisi bulur.”
GLOBAL PARA EN DOĞRU YERİ BULACAKTIR
Bu yüzden orta vadede Türkiye’nin yeni hikayesini finanse edecek kaynak bulması eskinden daha zor olmamalıdır. Üstelik de 2016 için FED’in fazi artırma pozisyonu yavaş yavaş iddia dışında kalıp, AMB’nin parasal genişlemeyi sürdürdüğü bir durumda, global para en doğru yeri bulacaktır…
Bizim görevimiz: ülke olarak Türkiye’nin en doğru adres olduğunu teyit ettirmek, her yönü ile doğrudan yatırımcı çekecek modeli oluşturmak ve buna “para”yı ikna etmek. Enerji sektörü bu sebeple çok kilit bir pozisyondadır.
MUHAFAZAKAR ŞİRKETLER BİLE BÜYÜK ENERJİ YATIRIMLARI YAPIYOR
Dünyanın en riskli bölgelerinde bile “en muhafazakar şirketlerin” ne kadar büyük enerji yatırımları yaptıklarını biliyoruz. Bu tipik bir getiri ve yasal güvence denklemidir. Birçok “güvenilmez” piyasa alım garantisi olmayan petrol-gaz gibi milyarlarca dolarlık yatırımı kendine çekebilmektedir. Bugün Afrika’da, Ortadoğu ve Asya’da normalde birçok şirketin “risk ve etik kriterlerini” karşılaması mümkün olmayan bu tip enerji yatırımları vardır.
ULUSLARARASI TAHKİM
Bunu temel sırrı, üretilen ürünün yani petrolün piyasasının serbest olmasıdır. Fiyatı o devlet tarafından belirlenmez ve likittir. Üründe bu özellik yoksa, o zaman alım garantileri yanında bazı farklı garantilerin de verilmesi gerekir; uluslararası tahkim gibi.
YERLİ VE YABANCI SERMAYE İÇİN İYİ BİR HİKAYE OLUŞTURMALIYIZ
Bu kriterleri gözönünde bulundurarak yerli ve yabancı sermaye için iyi bir hikaye oluşturmalıyız. Hiçkimsenin memnun olmadığı bir sektör durumunda bırakırsak bu alanı, sonucunda korumaya çalıştığımız sektörel istikrarı kaybederiz ve tüketicinin memnun olarak kalması mümkün olamaz.
Bu uluslararası denklem içerisinde, 7. Türkiye Enerji Zirvesi daha da önem kazanmış durumda. Zira bu yıl zirve “Doğu Akdeniz” alt başlığı ile düzenleniyor ve içeride Adana, Mersin, Hatay, Osmaniye ve KKTC’yi kapsayan bir alana hitap ederken uluslararsı alanda da yine bölgenin ve dünyanın oyuncuları için önemli mesajların alınıp verileceği bir ortam oluşturacak.
Kasım ayında düzenlenecek olan Zirve, sanıyorum bu yıl tarihi bir ilgiye tanık olacaktır. Bu uluslararsı konjonktüre ve Türkiye ile ilgili olumsuz yorumlara rağmen “Dünya Enerji Sektörünün” bundan söylendiği kadar etkilenmeyeceğini umuyorum. Zira Ekim ayında İstanbul’da düzenlecek Dünya Enerji Konferansı bunun öncü göstergesi olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Sorokin, Türkiye’nin enerjide merkez ülke olmasının önemini vurguladı22 Kasım 202411:06 ‘İstanbul Energy Forum’ başladı22 Kasım 202410:39 Bakan Bayraktar, Bulgar mevkidaşı Malinov ile Avrupa’ya elektrik ve gaz tedarikinin artırılmasını görüştü22 Kasım 202410:35 İç güvenlik alanında düzenlemeler içeren kanun teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi22 Kasım 202407:00 Zorunlu kış lastiği uygulamasında tarih belirlendi21 Kasım 202418:48