‘Covid-19 yenilenebilir enerjinin yıldızını parlatacak’

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım kapasitesini genişletmemiz ve bu alandaki yerlileşme yüzdesini büyütmemiz gerekiyor. Böylesine bir atmosferde Türkiye’nin enerji kaynakları tercihlerinde güzel gelişmeler oluyor. 2018 yılında elektrik üretiminin yüzde 37,3’ü kömürden, yüzde 29,8’i doğal gazdan ve yüzde 37,9’u yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilirken; 2019 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde 22,4’ü kömürden, yüzde 28,6’sı […]

‘Covid-19 yenilenebilir enerjinin yıldızını parlatacak’
Petroturk.com
  • Yayınlanma29 Mayıs 2020 18:25

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım kapasitesini genişletmemiz ve bu alandaki yerlileşme yüzdesini büyütmemiz gerekiyor.

Böylesine bir atmosferde Türkiye’nin enerji kaynakları tercihlerinde güzel gelişmeler oluyor. 2018 yılında elektrik üretiminin yüzde 37,3’ü kömürden, yüzde 29,8’i doğal gazdan ve yüzde 37,9’u yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilirken; 2019 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde 22,4’ü kömürden, yüzde 28,6’sı doğal gazdan ve yüzde 51’i yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanır hale geldi. Dokuz aylık dönemdeki bu büyük değişimin bir kahramanı var: YEKDEM.

Temel ihtiyaçlar listesinde olsa da, depolanamaz ve kısa süreler içerisinde üretim-tüketim verileri değişemez nitelikte olması, elektrik enerjisinin en temel özelliği olsa gerek. Hal böyleyken arz güvenliği denilen toplumun enerji ihtiyacının karşılanmasında istikrarın sağlanabilmesi adına her ülke enerji kaynaklarını çeşitlendirmek zorunda kalıyor. Bu konuda da tüm dünya çevreci enerji kaynakları olarak bilinen yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık vermeye çalışıyor. Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle ve biyogaz, dalga, akıntı enerjisi ve gel-git ile hidroelektrik kaynaklardan elde edilen enerjilere verilen genel ad ‘yenilenebilir enerji’. Fosil yakıtlar olarak bilinen doğal gaz ve kömür gibi kaynaklara kıyasla, yenilenebilir enerji kaynaklarının çevreci yaklaşımları dışında bir farkı daha bulunuyor. Bu kaynaklar ülkelerin doğal gaz ve kömür gibi rezervlerinde zengin veya fakir olmasına da bakmıyor. Aslında doğanın enerjisi elektrik enerjisine dönüşüyor. Böyle olunca, yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar fosil yakıt rezervleri az olan ülkelerin ithalat yapma ihtiyaçlarını da azaltıyor. Türkiye’de cari açığının en önde gelen sorumlusunun petrol ve doğal gaz ithalatı olduğu düşünüldüğünde, yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımın her bir kuruşunun döviz rezervlerimizin bir kısmını daha ülke içerisinde kalmasını sağlayacağı akıllardan çıkarılmamalı. Döviz içeride kaldığında da, petrol ve doğal gaz faturalarındaki kur dalgalanmalarından daha az etkileniliyor.

Hızla büyüyen ve sosyal yaşam kalitesi artan Türkiye’de enerji arz güvenliğini sağlamak eskisine göre daha zor. Ancak, yakın zamanlarda özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımları en iyi destekleyen ülkelerin başında Türkiye geliyor. Bu desteklerin başında da, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapan girişimcilerin YEKDEM adı verilen mekanizmayla desteklenmesi bulunuyor.

DOKUZ AYLIK DÖNEMDEKİ BÜYÜK DEĞİŞİMİN BİR KAHRAMANI VAR: YEKDEM

YEKDEM, 31 Aralık 2020 tarihine kadar işletmeye girecek olan yenilenebilir enerji yatırımlarının 10 yıl süre ile özel fiyatlarla alım garantisi kapsamına girmesini sağlayan bir devlet uygulaması. Halihazırdaki uygulamaya göre; hidroelektrik ve rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisleri için kWH başına 7,3 USDcent, jeotermal enerjisine dayalı üretim tesisleri için 10,5 USDcent, biyokütle ve güneş enerjisine dayalı üretim tesisleri için ise 13,3 USDcent şeklinde alım garantileri veriliyor. Yenilenebilir enerji kaynağının türüne göre fiyatlar çeşitlense de, 10 yıl boyunca elde edilecek döviz cinsinden gelirlerin baştan belli olması projelerin fizibilite ve kredibilite değerlerini yükseltiyor. Ayrıca bu yatırımlarda yerli aksam kullanılması durumunda da YEKDEM fiyatları bir miktar daha artırılıyor. Avrupa’nın enerji devi ülkelerine ekipman ihracatında ciddi tutarlara ulaşımasının hikayesi de böyle başlıyor. Böylesine bir atmosferde Türkiye’nin enerji kaynakları tercihlerinde güzel gelişmeler oluyor. 2018 yılında elektrik üretiminin yüzde 37,3’ü kömürden, yüzde 29,8’i doğal gazdan ve yüzde 37,9’u yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilirken; 2019 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde 22,4’ü kömürden, yüzde 28,6’sı doğal gazdan ve yüzde 51’i yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanır hale geldi. Dokuz aylık dönemdeki bu büyük değişimin bir kahramanı var: YEKDEM.

YENİLENEBİLİR ENERJİ YATIRIMLARINA DEVAM ETMEYE ARTIK DAHA ÇOK İHTİYACIMIZ VAR

Döviz gelirleri ve giderleri istatistiklerine bakıldığında Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan 2 Nisan 2020 tarihli açıklamaya göre; Mart ayındaki ihracatımız bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 17,81 oranında azaldı. Aynı aydaki dış ticaret açığımız ise 5 milyar 395 milyon dolara ulaştı. Nisan ve Mayıs aylarında Covid 19’un ekonomik istatistikleri çok daha fazla aşağı düşüreceğini söylemek kehanet olmasa gerek. İhracat rekorumuzun olduğu otomotiv sanayisinde pek çok firma üretime şimdiden ara verdi. Nekahat dönemi sonrasındaki pozitif değişimlerin en fazla Türkiye ekonomisinde görüleceği tezleri doğru çıksa da, tam da bu dönemlerde hasar yüksek oluyor. Kredi limitleri doluyken krize yakalanmanın acı maliyetlerini ödemek zorunda kalacağız gibi görünüyor. Geleneksel ihraç pazarlarımızdaki genel durumlar da iç açıcı değil. Bugünlerde ihracat şampiyonumuz Almanya sanayisinin yüzde 15’lerde küçüleceği konuşuluyor. Daha turizm gelirlerimizdeki düşüşlerden bahsetmedik bile. Yanlış anlaşılmasın, tabiri caizse ülkemiz için enseyi karartmaya gerek de yok. Gelişmiş ülkeler ligindeki pek çok ülkede ekonomik ve sosyal veriler neredeyse yerlerde sürünüyor.

Yine de, döviz gelirlerimizin döviz giderlerini karşılama kapasitesi bir süre daha kötüye gidecek gibi görünüyor. İhracat ve ithalattan istatistiklere bakıldığında; Mart 2019 ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 90 iken Mart 2020’de bu oran yüzde 72’ye düştü.

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım kapasitesini genişletmemiz ve bu alandaki yerlileşme yüzdesini büyütmemiz gerekiyor. Petrol ve doğal gaza ihtiyacı sadece bireysel alanla sınırlayabildiğimiz ölçüde cari açığın asıl kaynağı olan bir devi elimizde tutacak kadar küçültebiliriz. Buna niyetimiz varsa, bu yılın sonunda bitecek olan YEKDEM mekanizmasını bir şekilde uzatma niyetinde olmalıyız. Bu sektöre verilen teşviklere bir süre ara verdikten sonra devam etmeye karar vermek dahi, yatırımcı iştahlarını ciddi oranda azalttığını İspanya örneğinden gördük. Cari açığı sorun gördüğümüz müddetçe oyunun kurallarını değiştirmemek gerekiyor.

Yenilenebilir enerji yatırımlarına devam etmeye artık daha çok ihtiyacımız var. Yatırımcıların uzak değil yakın gelecekten endişelerinin olduğu tam da bu dönemlerde YEKDEM uygulamasının uzatılacağını açıklamak sektörde moralleri yüksek tutmak adına en güzel teşvik tedbirlerinden olacağı görünüyor.