Jeotermalin Çevresel Etkilerdeki Masumiyeti Kanıtlandı

 JESDER (Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği) jeotermal enerji santrallerinin çevresel etkilerini, bilimsel verilerle sunmaya devam ediyor. JESDER Başkanı Ufuk Şentürk, Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı Konferansı’nda “Jeotermal Enerjinin Çevresel Etkileri” konusunda doğru bilinen yanlışların altını çizdi. Şentürk konuşmasında; “jeotermal çalışmaların artmasıyla birlikte, bu temiz enerjinin çevresel etkileri tartışılmaya başlandı, bazı gruplar tarafından iddia edilenin aksine; […]

Jeotermalin Çevresel Etkilerdeki Masumiyeti Kanıtlandı
Servet Uzun
  • Yayınlanma9 Mayıs 2017 11:30
  • Güncelleme9 Mayıs 2017 10:54

 JESDER (Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği) jeotermal enerji santrallerinin çevresel etkilerini, bilimsel verilerle sunmaya devam ediyor. JESDER Başkanı Ufuk Şentürk, Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı Konferansı’nda “Jeotermal Enerjinin Çevresel Etkileri” konusunda doğru bilinen yanlışların altını çizdi. Şentürk konuşmasında; “jeotermal çalışmaların artmasıyla birlikte, bu temiz enerjinin çevresel etkileri tartışılmaya başlandı, bazı gruplar tarafından iddia edilenin aksine; TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu), Adnan Menderes Üniversitesi, EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu) ve Tarım Bakanlığı verilerine baktığımızda gerçekte jeotermal elektrik santrallerinde metrekareye düşen karbondioksit oranı sadece 6 gr” dedi.

Jeotermal yatırımcılarını, bakanlık ve yerel yönetimler düzeyinde temsil eden sektörün önde gelen kuruluşu olan JESDER (Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği) ülkemizdeki JES’ler (Jeotermal Elektrik Santralleri) hakkında çıkarılan mevzuat ve teşvikler için söz sahibi kurum olmasının yanında, bu enerjinin tanıtımı ve doğa dostu bir kaynak olması konusunda bilgilendirmelerine devam ediyor.

ULUSLARARASI ENERJİ VE ÇEVRE KONFERANSI’NDA JEOTERMAL ÖZEL OTURUMU

İstanbul’da 3-5 Mayıs 2017 tarihleri arasında ICCI 2017 kapsamında düzenlenen 23. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Kongresi’nde “Jeotermal Özel Oturumu”nda konuşan JESDER Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Şentürk, JES’ler ile herhangi bir karbondioksit üretimi yapılmadığını sadece doğada var olan salınımın hızlandırıldığını belirterek, JES’lerin özellikle termik ve doğalgaz çevrim santrallerle kıyaslanmayacak derecede az karbondioksit salınımında bulunduğunu ve Aydın çevre otoyolundan geçen araçların dahi daha yüksek karbondioksit salınımı gerçekleştiğini söyledi.

“SANTRALLERDEN ÇIKAN BEYAZ GAZ DUMAN DEĞİL, SU BUHARIDIR”

Aydın’da açılan kuyularda yoğuşmayan gaz oranı yüzde 1-2 civarında olup bu yazların yüzde 99,9’nun karbondioksit gazı olduğunun altını çizen Ufuk Şentürk; ”hidrojen sülfür oranı ise binde 0.5-2 oranıyla dünya ortalamasının oldukça altındadır. Jeotermal gaz atıklarının ispatlanmış kanserojen bir etkisi yoktur. Bazı jeotermal sahalarından yükselen ve fabrika bacalarını andıran beyaz gaz sütunu duman değil esas itibariyle su buharıdır.” şeklinde konuştu.

“KÖMÜR’DEN 363 GR, DOĞALGAZDAN 131 GR, JES’LERDEN İSE M² BAŞINA SADECE “6 GRAM” CO2 SALINIMI”

EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu) sektör raporu verilerine göre hazırlanan raporda, Son 3 Yıl içinde Türkiye’de ortalama 46 milyar m3 doğalgaz tüketildiği, 1 m3 doğalgazın yakılması ile 2,18 kg CO2 açığa çıktığını, dolayısıyla doğalgaz kullanımında m2 başına 131 gram CO2 salınımı olduğu belirtildi. 2014 Yılı Sektör Raporu’na göre Türkiye’de 97,2 milyon ton kömür tüketildiğinin anlatıldığı sunumda, 1 kg kömürün yanmasıyla 2,93 kg CO2 açığa çıkarak Türkiye geneli için düşünüldüğünde; M² başına 363 gram karbondioksit oluştuğu, jeotermal santrallerde ise bu rakamın sadece 6 gram olduğu vurgulandı.

“İNCİR VE ÜZÜMÜ ETKİLEYEN JES’LER DEĞİL HİDROJEN PEROKSİT”

Yapılan açıklamada, iddia edildiği gibi Jeotermal enerjinin incir ve üzüm üretimini etkilemediği, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı araştırması ile TÜİK verilerine göre; jeotermal çalışmaların yoğunluğunun arttığı son 3 yıl değerlendirildiğinde, ağaç başına düşen verim artmış olup, 30,9 kg verim ile on yıllık ortalamanın üzerinde olduğuna dikkat çekildi. Dünyanın en çok incir üreten bölgesi olan Aydın’da, bu üründe görülen bozulmaların hidrojen peroksitten kaynaklandığı açıklandı.