Jeopolitik riskler esas suçlu mu yoksa günah keçisi mi?

Jeopolitik risklerin arkasındaki motivasyonları anlamak için tabi ki tekrar piyasanın ticari ihtiyaçlarına bakmak lazım ancak burada ticari ihtiyaçların politik öncelikleri de kabul ettiğini söylemem gerek. Konu jeopolitik riskler olunca en hızlı tepki veren piyasa petrol piyasaları oluyor. Bunun nedenlerinin başında petrolün genel olarak üretildiği yerlere uzak bölgelerde tüketilmesi. Bunun da petrolün taşınması ihtiyacı ortaya çıktığı […]

Jeopolitik riskler esas suçlu mu yoksa günah keçisi mi?
Serkan Şahin
  • Yayınlanma28 Ağustos 2019 14:41

Jeopolitik risklerin arkasındaki motivasyonları anlamak için tabi ki tekrar piyasanın ticari ihtiyaçlarına bakmak lazım ancak burada ticari ihtiyaçların politik öncelikleri de kabul ettiğini söylemem gerek.

Konu jeopolitik riskler olunca en hızlı tepki veren piyasa petrol piyasaları oluyor. Bunun nedenlerinin başında petrolün genel olarak üretildiği yerlere uzak bölgelerde tüketilmesi. Bunun da petrolün taşınması ihtiyacı ortaya çıktığı anlarda arz ya da talep noktasında jeopolitik risklerin bu rotalar üzerinde engeller ve ertelemelere neden olacağı beklentisi de var.

KÜRESEL BOYUTTA PETROL PİYASASINI DÜŞÜNÜNCE HATA PAYLARININ TOPLAMI CAN SIKICI BOYUTA ULAŞABİLİYOR

Ancak bir temel sorun da aslında petrol piyasasının fiyatlama konusunda en sorun yaşadığı değişkenin yine jeopolitik riskler olması. Jeopolitik riskleri tam olarak fiyatlamak aslında teknik olarak mümkün değil. Bunun temel nedeni ise uluslararası ilişkiler konusunda bilinmeyenlerin her zaman bilinenden çok olması. Bilinmezlerin çok olduğu bir ortamda ise hata paylarının çok olması zaten kaçınılmaz. Küresel boyutta petrol piyasasını düşününce hata paylarının toplamı can sıkıcı boyuta ulaşabiliyor.

Manipületif bir ortam için bilginin kıt olduğu, eldeki bilginin de düzgün işlenemediği ve jeopolitikanın dengesizliğinin de rahatça suçlanabildiği bir ortamdan daha makulünü bulmak zor. Son zamanlarda bunun için çok elverişli bir ortam olduğunu düşünüyorum. Petrol piyasasındaki profesyonellerin bilmediğini kabul edememe sorunsalına ortalıkta dolaşan bilgi kirliliğini de ekleyince belirsizliklerin artması da kaçınılmaz oluyor.

Biraz adil olma adına Orta Doğu’nun tarihsel olarak zaten kestirilemez olduğunu kabul ediyorum. Bölgedeki ülkeler arası ilişkilerin genel kabullenmelerin ya da ticari ilişkilerin ötesinde bambaşka dinamikleri olduğunu da biliyorum ancak piyasa profesyonellerinin bu belirsizlikleri çok düzeysel kabullenmeler ile incelemeye çalıştığını da görüyorum ki fiyat bazında artan belirsizliğin bence en önemli nedeni.

Petrol piyasaları 2014-2017 arasında piyasa dinamiklerinden arınmış ve jeopolitik risklere karşı tamamen tepkisiz döneminin ardından tekrar eski düzene dönmüşüz gibi görünüyor. 2017’de Katar ile Suudi Arabistan arasında başlayan diplomatik krizin bölgedeki ülkelere yayılması ile tekrar fiyatlamanın ana etmeni olan jeopolitik riskler, ABD’nin İran ambargosu ile beraber hayatımızın içinde tekrar vazgeçilmez yerini aldı. Piyasanın şu anki gidişatına bakınca da benim gördüğüm kadarıyla piyasanın 2020 sonuna kadar ana şekillendiricisi jeopolitik belirsizlikler olacak.

Jeopolitik risklerin arkasındaki motivasyonları anlamak için tabi ki tekrar piyasanın ticari ihtiyaçlarına bakmak lazım ancak burada ticari ihtiyaçların politik öncelikleri de kabul ettiğini söylemem gerek. IMO 2020 gibi bence politik bir kararın piyasa tarafından çok az itirazsız kabul edilmesi bence buna güzel bir örnek.

ABD’nin artan ham petrol üretimi sonrası fiziki ticarette fiyatlama sorunsalını çözmek için zorladığı Meksika Körfezi merkezli yeni fiyatlama çabalarının sonucu piyasanın geleceği için de önemli olacak. Permian başta olmak üzere Amerikan şeyl petrolünü Meksika Körfezi’ne taşımak için altyapı kapasitesinin artırılması için girişilen çabaların başarısını herkes dikkatle izliyor şu an. Meksika Körfezi’nin ihracat kapasitesini artırma çabası ile beraber, artık ihtiyaçları karşılamayan WTI Cushing fiyatlamanın alternatiflerini arama çabasının koordineli işleyip işlememesi önümüzdeki yıl jeopolitik risklerin daha da artıp artmayacağı için de önemli bir belirleyici olacak diye düşünüyorum.

Küresel petrol ürünü talebinin profilinin orta distile ürünlerden daha hafif ürünlere kayıp kaymayacağı yukarıda açıkladığımız gelişmelerin paralelinde ilerleyecek gibi görünüyor. Belki de şu an yaşadığımız sorunların temelinde daha önceleri ürün talebi ile şekillenen arama ve üretim sektörünün artık kendi iç dinamikleri ile ürün talebini şekillendirme çabası içine girmiş olması olabilir diye düşünüyorum. Burada aslında ikisi de hafif petrol arzı ile şekillenen Brent ve WTI gibi iki tane ölçüt fiyatın hayatta kalma çabasında daha fazla hafif petrol arzı ve talebine bel bağlaması da işleri biraz karmaşık hale getiriyor gibi görünüyor.

FİYAT BELİRSİZLİKLERİ VE DALGALANMALARDA YİNE DÖNÜP JEOPOLİTİK RİSKLERİ SUÇLAYACAĞIZ

Aslında ne olursa olsun jeopolitik risklerin sayısal değerlere aktarılarak fiyat eğrisinin tamamında değerlenmesi sorunsalını muhtemelen hiçbir zaman çözemeyeceğiz ve bütün bu gelişmelere rağmen tüm fiyat belirsizlikleri ve dalgalanmalarda yine dönüp jeopolitik riskleri suçlayacağız. Belki de bu bir şekilde bizim karmaşık olayları açıklamada kullandığımız bir kolaycılık ya da piyasa profesyonellerinin içinde bulunduğu aciz durumun getirdiği bir hayatta kalma çabası olarak karşımıza çıkıyor.

Özetle 2020 sonuna kadar belirsizlikler o ya da bu nedenle daha artacak ve piyasadaki fiyat dalgalanmaları daha fazla belirsizlik getirecek gibi görünüyor. Jeopolitik diye kısaca adlandırdığımız şeyin derinlerdeki etkilerinin tamamını görmek bence gerçekçi değil, zaten görebilsek bile bunu risk primi üzerinden fiyata uyarlayabilecek yeterli aracımız olduğunu da düşünmüyorum. Belki de petrol piyasasının biraz ayaklarını yere basması için çabalamak hepimizin hayrına olacak ama o günleri görebileceğimize inancım her geçen gün azalıyor. Muhtemelen yine günah keçimiz jeopolitik olarak kalacak.

Saygılarımla…