‘Sektörde kanayan bir yara: Toplayıcılık ve talep tarafı katılımı’

Energy Pool sponsorluğunda düzenlenen ve moderatörlüğünü Energy Pool Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Doğan Sönmez’in yaptığı Büyük Tüketici Oturumu: Toplayıcılık ve Talep Tarafı Katılımı’nın konuşmacıları Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Elektrik Dağıtım Başmühendisi Erdal Tufan, ÇİMSA Enerji Satınalma Yöneticisi Mustafa Selçuk Özkavukcu ve Erdemir Yardımcı İşletmeler Direktörü Taner Özdemir’di.

‘Sektörde kanayan bir yara: Toplayıcılık ve talep tarafı katılımı’
Petroturk | Enerji Haberleri
  • Yayınlanma19 Aralık 2024 13:57

Energy Pool sponsorluğunda düzenlenen ve moderatörlüğünü Energy Pool Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Doğan Sönmez’in yaptığı Büyük Tüketici Oturumu: Toplayıcılık ve Talep Tarafı Katılımı’nın konuşmacıları Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Elektrik Dağıtım Başmühendisi Erdal Tufan, ÇİMSA Enerji Satınalma Yöneticisi Mustafa Selçuk Özkavukcu ve Erdemir Yardımcı İşletmeler Direktörü Taner Özdemir’di.


Energy Pool Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Doğan Sönmez

Energy Pool Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Doğan Sönmez

‘Talep katılımı için tek gereklilik: Tüketicilere ödeme’

Bu oturumun amacı, tamamen tüketici yanlısı bir bakış açısı sunmak. 2035 yılına kadar yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin artacağı öngörülüyor. Kısa vadede özellikle GES (güneş enerjisi santralleri) tarafında ciddi yatırımlar yapıldığı gözlemleniyor. Bu yatırımların en büyük amacı, tüketimle ilgili taleplerin karşılanması. Burada ilk teşvikimi yapayım; bu hedefleri gerçekleştirebilmek için üretim tarafında 80 milyar dolar yatırım söz konusu. Bu yatırım, tüketiciler için yapılıyor.

Toplayıcılık konusuyla ilgili olarak tamamen kişisel görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Toplayıcılık, bence sektörün kanayan bir yarası haline geldi. Toplayıcılık, özellikle Fransa’da, sokağa çıkıp tüketiciyle entegre bir şekilde yapılan bir uygulama. Ancak biz kendi ülkemizde, toplayıcılık deyip yine tüketici dememeye başladık. Bu yıl talep tarafı katılımı, sektörde çok gündem maddesi haline geldi ve EPDK’nın düzenlediği çalıştaya 200 kişi katıldı ancak sadece üç tane tüketici gördüm. Bence daha aktif olunması gerekiyor. Talep katılımının işler hale gelmesi için yapılması gereken tek şey tüketicilere ödeme yapılması. Bu mekanizma ancak bu şekilde işler. Avrupa’da da bu şekilde çalışıyor; kimse para almadan yük düşürmüyor. Üreticilerin amacı zaten elektrik üretmek ve bu firmalara ek olarak daha fazla üretim yapmaları için ekstra ödeme yapılıyor. İletim sistemi operatörü diyor ki, “Sen daha fazla elektrik üret, ben de sana 445 bin TL ödeyeyim.” Talep katılımını anlamamız için bu farkı çok iyi kavramamız gerekiyor. Üretim tarafındaki firmalar, elektrik üretiyor ama tüketicilere ödeme yapılmıyor. Şartname yayınlanacak, neler yapılması gerektiği çok önemli ama şu an konuştuğumuz konu üretim tarafı değil, tüketici tarafı. Tesis bağlantıları, esnek yük analizi ve yazılım entegrasyonu gibi konular çok önemli olacak. 2025 yılında toplayıcılıkla ilgili çok şey konuşulacak. Bu işin kolay olmadığını biliyorum. Tesislere kutu bağlamak, yazılım entegrasyonu yapmak ve operasyonel işlem gerektiriyor. Depolama konusu da ayrı bir mesele ama talep gören konulardan bir diğeri. Burada çok önemli bir domino etkisi var. Tüketiciler birbirlerinin adımlarını izliyorlar. Genelde sektör liderlerini takip ediyorlar. Mesela çelik sektöründe Erdemir’in ilk ihalede yer alması, demir çelik sektörünün talep tarafı katılımına ilgiyi ciddi şekilde artıracaktır.


Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Elektrik Dağıtım Başmühendisi Erdal Tufan

Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Elektrik Dağıtım Başmühendisi Erdal Tufan

‘Temel tüketim penceresini oluşturmakta zorlanıyoruz’

SOCAR, Azerbaycan devletine ait bir şirket olup Türkiye’ye 2008 yılından bu yana 18 milyar dolarlık yatırım yaptı. Bu yatırımı 19,5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Yatırımlarımız, Türkiye’nin cari açığının kapanmasına katkı sağlıyor. Grup şirketimizin 10 binden fazla çalışanı bulunuyor ve SOCAR, bu grup içinde en büyük şirketimizdir. Şirketimizin faaliyet alanları arasında petrokimya, rafineri, doğalgaz ve operasyonların genel merkezi yer almakta. PETKİM, 2008 yılında SOCAR’a devredilerek 3,6 milyon tonluk üretim kapasitesine ulaştı. 2019 yılında devreye alınan Star Rafineri ise 12 milyon ton ham petrol işleme kapasitesine sahip. Ayrıca, TANAP, SOCAR Ticaret ve SOCAR Depolama gibi önemli firmalarımız da mevcut. Burada, Türkiye’nin ilk özel endüstri bölgesi PETKİM ilk olarak Kocaeli’nde kuruldu. Ayrıca yanımızda TÜPRAŞ da faaliyet gösteriyor. SOCAR, rafineri ihtiyacı için Star Rafineri’yi 2019 yılında devreye aldı. Yarımadada yenilenebilir enerji yatırımlarımız arasında rüzgâr santralleri de yer alıyor. Bu alandaki toplam tüketimimiz 250 megavat civarında. PETKİM tarafında ise 220 megavatlık doğal gaz santralimiz ve 51 megavatlık rüzgâr santralimiz bulunuyor. Yani, bu tesis hem üretim yapıyor hem de tüketim sağlıyor. Star Rafineri ise yalnızca tüketim yapan bir tesis ve iletim hatlarına bağlı şebeke üzerinden elektrik alıyor.

“SALINIMLI TÜKETİMİMİZ VAR”

Zorluklarımız; salınımlı tüketimimiz var. PETKİM’de üretim ve tüketimin bir arada olması sebebiyle 5-6 megavatlık bir salınım bulunmakta. Temel tüketim penceresini oluşturmakta zorlanıyoruz. Star Rafineri tarafında ise yalnızca tüketim söz konusu. Bu tesislerde buhar tribünlü ekipmanlarımız var. Elektrik ve buhar geri dönüştürülebiliyor. 6 MW’lık elektrikten buhara dönüşen pompalarımız var. Talebin önceden bildirim yapılması gerekiyor. 12-13 saat önceden haber verilmesi, ısıtma ve devreye alma sürecinin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için önemli. Eğer gerekli bildirimler yapılırsa 6-7 megavatlık bir tüketim sağlanabilir. Ancak bu durum, buhar tüketeceği için fiyatlara da bağlı. Bunun karşılığında daha önce teklif edilen ücretlendirme bizi motive etmedi.


ÇİMSA Enerji Satınalma Yöneticisi Mustafa Selçuk Özkavukcu

ÇİMSA Enerji Satınalma Yöneticisi Mustafa Selçuk Özkavukcu

‘Piyasanın liberalleşmesi gerektiğini düşünüyorum’

Talep tarafı katılımı, ana konu olmaya başlamış ve bu sevindirici bir gelişme. Gelecek yıl, bu konunun daha da belirginleşeceğini göreceğiz gibi. Burada teknik bir perspektiften değil daha çok ticari bir bakış açısıyla bulunuyorum. Stratejik satın alma kararları ve finansalların ne kadar önemli olduğunu bilen biri olarak oturuyorum. ÇİMSA, 6-7 yıl önce etrafındaki insanlara sorulduğunda, çoğu kişi tarafından çim üreten bir şirket olarak algılanıyordu. Ancak enflasyon nedeniyle insanlar borsaya yöneldi ve geçen yıl 8-9 milyon yatırımcı oldu. Bu sayede ÇİMSA, daha geniş kitlelerce bilinirlik kazandı. Bugün ÇİMSA, bir çimento üreticisi olarak tanınıyor. Beyaz çimentoda dünyada ikinci büyük üretici konumunda ve Türkiye’deki tek kalsiyum alüminat çimentosunun da üreticisi. ÇİMSA’nın yolculuğu, çimentodan yapı malzemeleri üretimine doğru bir dönüşüm süreci içeriyor. Artık ihtiyaçlara yönelik ürünler üretiyor. Döviz gelirlerini artırmaya yönelik stratejiler de gündemde. Türk çimento pazarı, 2018’den sonra üretim kapasitesi ile satışlar arasında bir makas açılmaya başladı ve bu pazarda ciddi bir doygunluk var. Bu nedenle ÇİMSA’nın stratejisi değişmeye başladı. İç pazar zaten doymuş durumda. Ancak buraya gelmeden önce enerji tedarikinden de bahsetmek gerek. Bizim bu konuda iyi kararlar verdiğimizi düşünüyorum. Savaş öncesinde hedge işlemi yapmıştık. Enerjiyi sepet yöntemiyle yönetiyoruz ve kendi elektrik üretimimiz de mevcut. 2022’nin başında RusyaUkrayna savaşının başlayacağını kimse öngöremezdi fakat fiyatlar hızla 200 doların üzerine çıktı. ÇİMSA’nın enerji yatırımları da devam ediyor. Eskişehir fabrikasında GES yatırımları sürerken Afyon fabrikasında GES devreye alındı. Bu yatırımlar, EBRD ve IFC gibi uzun vadeli finansman sağlayan kuruluşların desteğiyle gerçekleştiriliyor. Çünkü Türkiye’de kredi pahalı ve bu yatırımlar maliyetli sonuçlar doğurabiliyor. Ancak bu kuruluşlar size inanıyorsa bu kredileri sağlıyorlar. ÇİMSA’nın 2030 hedeflerinden biri “ürettiği tüketmek” ve bu oranı %80’e çıkarmak. Elektrik piyasasını çok yakından takip ediyoruz çünkü girdimizin önemli bir kısmı yakıt ve enerji. Değişken maliyetlerin %80’inden fazlası enerji kalemlerinden oluşuyor. Bu nedenle enerji yönetimi, finansallarımıza doğrudan katkı sağlıyor. Enerji verimliliği projelerinin yanı sıra biz enerjiyi nasıl daha iyi optimize edebiliriz ve para kazanabilir miyiz diye kendimize soruyoruz. Çalıştaya tüketicilerin katılmaması, iletişimin zayıf yapıldığını gösteriyor ancak tüketici tarafı da zayıf. Örneğin, 2022 yılında YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Desteklenmesi Mekanizması) eksi çıkmaya başladığında alacağımız bir şey vardı ama bunu alamadık. Karar alındı ve eksi miktar sıfır olarak faturalara yansıtıldı. Oyun devam ederken kural değiştirildi. Bu tür değişikliklerde, tüketici birlikteliği olmadığı için ses çok çıkmadı. 2022’nin Ocak ayında İran gazı kesildiğinde büyük sanayi kuruluşlarına resmi yazılar gönderildi ve bazı OSB’lere telefonla bilgi verildi. Bu, kamu tarafından zorunlu bir önlem olarak yapıldı. Ancak bu, her sektör için uygun değildi. Bazı sektörler bunu yapabilirken bazıları yapamadı. Bu yüzden talep tarafı katılımı çok değerli. Yenilenebilir enerjinin payı artarken kararsız güçlerin artması ile yönetim de zorlaşıyor. Almanya’da geçtiğimiz günlerde yaşanan ‘dunkelflaute’ olayı gibi, karanlık durgunluklar yaşanabiliyor. Bu tür olaylar fiyatları hızla artırabiliyor. Üst limitlerimiz olsa da piyasanın gelişmesi açısından liberalleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Tüketici olarak söylüyorum ki PTF tavanının liberalleşmesi gerekiyor. Talep tarafı katılımına da katkı sağlayacaktır. Bu konuyla ilgili olarak esnek yüklerin denetlenmesiyle önemli katkılar sağlanabilir. Bizim fabrikalarımızda esnek yük senaryoları üzerine çalışmalar yapıyoruz. Çimentoda fırınlar kesinlikle durmuyor ancak diğer yükler kaydırılabilir ve bu yönetilirse ciddi finansal kazançlar sağlanabilir. Biz burada öncü firmalar arasında yer almak istiyoruz. Toplayıcılık yönetmeliği çıktıktan sonraki ilk ihalenin başarılı olması, sektörün ilerlemesi açısından çok önemli. Toplayıcılığın doğru bir model olduğunu düşünüyorum. Enerji tedarik şirketlerinin çoğuyla görüştüğümde farkındalık eksikliği görüyorum. Bu konuda marka olarak ve iletişimi güçlü yaparak sektörde fark yaratılabilir. Bu süreç, sadece birkaç şube müdürünün iyi niyetiyle değil profesyonelce yaklaşılmalı ve doğru iletişimle ilerlemeli.


Erdemir Yardımcı İşletmeler Direktörü Taner Özdemir

Erdemir Yardımcı İşletmeler Direktörü Taner Özdemir

‘Hedefimiz: 2050’ye kadar yeşil hidrojenle net sıfır karbon hedefine ulaşmak’

Dünya çelik sektörüne baktığımızda 2023 verilerine göre dünya genelinde toplam ham çelik üretimi 1 milyar 850 milyon ton civarında. Türkiye, 33,7 milyon ton üretimle sekizinci sırada yer alıyor. Bu üretimi ikiye ayırabiliriz: Bir ara mamul dediğimiz üretim bir de üretim rotası olarak bir ark ocağı rotası ve çelikhaneyle üreten entegre üretim rotası. Türkiye’nin 33 milyon tonluk üretiminin 24 milyon tonu ark ocağından, 9,5 milyonu da entegre çelikhaneyle üretilen çelik üretim rotası. Erdemir’in de bünyesinde yer aldığı OYAK Maden Metalürji, 9,7 milyon ton kapasiteye sahip olup 2023 verilerine göre 7.18 milyon ton üretimiyle Avrupa Birliği içinde 5. ve dünyada da 52. sırada üretim tonajına sahip. Çelik üretim gamamız oldukça geniş ve tesislerimiz de çok çeşitli. İki amiral gemimizden biri İskenderun Demir Çelik diğeri ise Ereğli Demir Çelik’tir. Erdemir, 1965 yılında 500 bin ton kapasiteyle kurulmuş olup şu an 9,7 milyon ton sıvı çelik kapasitesine ulaştı. Grup şirketlerimiz; Erdemir ve İsdemir’in yanı sıra maden, Romanya’daki üretim tesislerimiz, mühendislik ve ticaret şirketlerimiz, gaz ve refrakter ürünleri üreten şirketlerimiz de bulunuyor. Bu tesisler otomotiv, beyaz eşya gibi birçok sektöre ürün sağlıyor. Erdemir ve İsdemir, entegre çelik üreten tesisler. Demir cevherinden başlayarak yüksek fırınlarda sıvı demir elde edilmekte ve bu demir daha sonra nihai mamul haline dönüştürülmekte. Enerji, bizim için önemli bir stratejik konu olup net sıfır karbon hedefimize ulaşmak için çeşitli adımlar atıyoruz. 2030 yılına kadar mevcut tesislerimizde enerji verimliliği, güneş enerjisi ve yenilenebilir enerji yatırımlarıyla birlikte ark ocağı yatırımları yaparak %25 karbon salınımı azaltmayı hedefliyoruz. Nihai hedefimiz ise 2050 yılına kadar yeşil hidrojenle net sıfır karbon hedefine ulaşmak. Demir çelik sektörü heterojen bir yapıya sahip. Erdemir, İsdemir ve OYAK Maden tesisleri entegre çelik tesisleri ve bu yapı anlaşılmak için ikiye bölünebilir. Enerji tüketimi açısından ilginç bir durum var; slap (yarı mamul) üretim proseslerini durdurduğumuzda enerji tüketimimiz artmakta. İlk başta tuhaf gelebilir ancak aslında bu noktada şunu vurgulamak gerekiyor: Enerji üretimi yapıldığı için bu tesislerin durmasıyla enerji üretimi azalmakta ve net etkimiz artmakta. Hatta bu tesisleri durdurma gibi bir opsiyonumuz da yok.

ENERJİ OPTİMİZASYONU KONUSUNDA DİKKATLİ VE ÖLÇÜLÜ İLERLİYORUZ

Haddeleme ve çelik servis merkezleri gibi daha esnek olan tesisler, enerji üretim tesislerine kıyasla daha fazla elektrik üretmekte ve bunlar dur-kalk yapmaya daha uygun olmayan tesisler. Entegre çelik tesisleri, enerji verimliliği açısından en az esnekliğe sahip olan tesisler. Bu sebeple, enerji optimizasyonu konusunda dikkatli ve ölçülü ilerliyoruz. Örneğin, doğalgaz kojenerasyon tesislerimizdeki üretim miktarını piyasa koşullarına göre ayarlayarak bir iki megavatlık değişikliklerle dengeleme yapıyoruz. Ancak ana üretim tesislerimizde dur-kalk yapmak, büyük riskler taşıyabilir.

Enerji yönetimi açısından çok teşkilatlı ve yetkin bir grubumuz var. Bu tesisimiz, stratejik enerji yönetimi açısından lokomotif konumunda. Erdemir’in talep tarafı katılımına katılımı konusunda Erdemir’in ilk ihalede olması durumunu değerlendireceğiz. Şartlar ortaya çıktığında biz de değerlendirmelerimizi yapacağız. Sektörü teşvik etmek adına bu kapıyı kapatma noktasında değiliz.