
14. Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında ‘Yatırımlar ve Finansman Oturumu’ gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Gama Enerji A.Ş. CFO’su Tolga Ergüven’in yaptığı oturumda EBRD Türkiye ve Kafkaslar Enerji Bölge Sorumlusu David Managadze, Zorlu Enerji Yatırımlar İşletme ve Bakım Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çetin, Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) Başkan Yardımcısı Gökhan Gökdoğan, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hasan Hepkaya, Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkan Yardımcısı Selim Güven konuşmacı olarak yer aldı.
14. Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında ‘Yatırımlar ve Finansman Oturumu’ gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Gama Enerji A.Ş. CFO’su Tolga Ergüven’in yaptığı oturumda EBRD Türkiye ve Kafkaslar Enerji Bölge Sorumlusu David Managadze, Zorlu Enerji Yatırımlar İşletme ve Bakım Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çetin, Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) Başkan Yardımcısı Gökhan Gökdoğan, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hasan Hepkaya, Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkan Yardımcısı Selim Güven konuşmacı olarak yer aldı.
Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkan Yardımcısı Selim Güven
‘Yabancı sermaye sisteme girer girmez yerlileşiyor’
Yabancı yatırımcı perspektifi açısından Türkiye enerji sektörüne olan bakışını değerlendirmem gerekirse öncelikle sermayeye yabancı demiyoruz uluslararası sermaye diyoruz. Çünkü sermaye sisteme girdiği zaman girer girmez aslında yerli oluyor. Özellikle enerji özelinde konuştuğumuz zaman uzun vadeli, 30-40 yıllık yaptığınız yatırım burada direkt uluslararası yatırım olarak yerlileşiyor.
Uluslararası yatırımlardan bahsederken özellikle enerji bağlamında çok değişik zamanlardan geçiyoruz. Uluslararası yatırımcı yönünden enerji sektörü ilginç ve çok cazip. Birkaç noktaya özellikle bakarsak bugün enerjide en önemli gündem maddesi; enerjideki dönüşüm ve iklim değişikliği. Bu konular enerjinin üst üste geldiği konular. Transformasyon, yeşil dönüşüm ve bu dönüşümün de istatistiklerine baktığımız zaman enerji uluslararası yatırımların hem sevdiği hem de çok cazip olarak gittiği bir bölüm.
Türkiye bağlamında uluslararası yatırımlarda enerjinin payı konusuna geldiğimiz zaman, maalesef Türkiye burada çok başarılı bir durumda değil. Uluslararası yatırımların daha doğrusu enerji ve yenilenebilir yatırımlarda uluslararası yatırımcının payı yüzde 55 gibi çok büyük bir rakam ve uluslararası yatırımlarda yenilenebilir enerjinin istatistiklerine baktığımız zaman, uluslararası averajlar yüzde 20’lerin, hatta yüzde 30’lara yakın rakamlar. Bu 2008 ve 2013 rakamlarına baktığımız zaman, uluslararası yatırımlarda enerjinin payı yüzde 29 ama daha sonraki alanlara baktığımız zaman da bu yüzde 26. Yani 2018 ile 2023 arasında yüzde 26’lara düşüyor. Tekrar ediyorum uluslararası yatırımlardaki enerjinin payı yüzde 26 ile 29 bandında gidiyor. Türkiye’ye baktığımız zaman, aslında bu Türkiye’deki enerji sektörünün uluslararası yatırımcıyı çekebilme cazibesi yönünden bize çok önemli bir sinyal veriyor. Bu rakamlar maalesef en yüksek olduğu zaman da yüzde 11 olmuş, 2008-2013 yılları arasında. Ancak daha sonra son dönemlerde, 2018 ve 2023 arası bu rakam yüzde 3,5’lara kadar düşmüş. 2024’e baktığımız zaman ilk 9 ayında bu yüzde 1. Sadece şu aşamada çerçeveyi çizersek, uluslararası yatırımcı enerji transformasyonunda çok önemli bir aktör, bu alanı çok cazip buluyor, bununla ilgili finansman da mevcut. Ancak Türkiye buradan yeteri kadar faydalanabiliyor mu sorusuna geldiğimiz zaman, maalesef burada averajın altında kalıyor.
Buradaki tecrübemi Avrupa ile değil daha çok aktif olduğumuz Körfez ve Orta Asya ile kıyaslayabilirim. Türkiye bunların arasında çok farklı konumda ama kıyaslamak açısından yararlı olacaktır. Uluslararası yatırımcının baktığı birkaç kriter var. Pazar büyüklüğü, bir platform oluşturabilir miyim, burada büyüyebilir miyim gibi en önemli kriterlerden biri. Türkiye bu aşamada pazarının büyüklüğü, dinamikliğiyle cazip bir konumda. İkincisi, yatırımcı bu pazarın iç dinamiği, ülkenin iç pazarı dinamiği yanında bölgesel olarak da buraya nüfuz edebileceğim, daha büyüyebileceğim bir alan var mı diye bakar. Türkiye burada da çok önemli. Burada proje yaparken farkına varmıyoruz ama Türkiye’nin herhangi bir yerinde proje yapın, istediğiniz ekipmanı neredeyse 5 saat içinde limandan sonra Türkiye’nin herhangi bir köşesine getirebilirsiniz ama Orta Asya’da bu çok zor. Hem maliyet olarak yatırım maliyetlerinde hem de daha sonra enerjinin dağıtılması konusunda lokasyon çok önemli bir konu ve bazen de pazarın büyüklüğü de çok büyük kısıtlayıcı gibi. Özbekistan gibi, Azerbaycan gibi pazarlar çok kısıtlı olarak Türkiye gibi büyüyemiyor.
Burada insan kaynağı önemli bir konu. Teknik eleman, konusu. Buradaki coğrafyalarda kalifiye eleman bulmamız zor. Ancak Türkiye’de bu insan kaynağı ve kaliteli teknik her türlü aşamada insan kaynağını rahatça bulabiliyorsunuz. Bu konular, uluslararası yatırımcının hem maliyetlerini hem de projesinin zamanında doğru şekilde uygulayabilmesi için önemli bir konu.
Diğer bir konu baktığımız zaman pazardaki kanun ve regülasyonlardaki öngörülebilirlikler. Tabii ki bu coğrafyadaki Türkiye’yi kıyaslamak zor. Yeni açılan pazarlar. Türkiye, şu an konuştuğumuz 1990’lardan beri serbestleştirdiği, daha doğrusu değişik yatırımcılara açtığı bir enerji piyasası var. Bu pazarlar yeni yeni açılıyor. Dolayısıyla idari kapasite, regülasyon vs. gibi konularda gerideler. Özellikle Özbekistan’la Azerbaycan’ı koyduğumuz zaman, bu ülkelerdeki kamunun projelerinin enerji stratejilerini ortaya koyduktan sonra arkalarındaki irade, takibi, yatırımcı için de bir güven ve öngörülebilirlik sağlıyor ve sizinle birlikte çalışıyorlar, sorunları çözebiliyorlar. Türkiye’deki bizim çoğu zaman konuştuğumuz gibi bu regülasyonlardaki öngörülebilirlik gibi konular da bizim enerji yatırımlarını etkileyen, yavaşlamasına sebep olan konulardan biri. Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı bu konuda önemli bir baz oluşturuyor.
Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) Başkan Yardımcısı Gökhan Gökdoğan
‘Yeşil dönüşümünün liderliğini Amerika üstlenmiyor’
Son ABD seçimleri ve iklim krizi ile ilgili mücadelede dünya ne kadar kararlı, bu konuda ‘dünya başka bir yöne evrilecek mi’ kısmına baktığımızda Trump tarafından başlayacak olursak son seçimlerden sonra iklim değişikliğiyle ilgili mücadelede dünyada ve ABD yani federal tarafta belki bir miktar gecikme olsa da eyalet bazında o tarafta yeşil enerjinin devam edeceğini düşünüyorum.
Dünya açısından bakarsak da aslında yeşil enerji dönüşümünün liderliğini şu an Amerika üstlenmiyor. Şu an yeşil enerjide en büyük yatırımı yapan Çin. Sektörde depolamanın yüzde 70’i Çin’in elinde. Avrupa Birliği bu konuda çok ciddi yatırımlar yapıyor ve bununla ilgili liderlik rolünü üstleniyor. Bu nedenle biraz önce panelistlerden biri elektrik geleceğine adım attık değil, elektriğin geleceğindeyiz demişti. Gerçekten de öyle. Artık bu durdurulacak bir süreç değil bence, bu başladı.
Yeşil enerji dönüşümünün çıktısı sadece iklim değişikliğiyle mücadele değil. Şu an yeşil enerji, en ucuz enerji üretim biçimi haline geldi. Hep bunu konuşuyorduk ama 10 sene önce böyle değildi.
Konuya Türkiye açısından bakarsak 2053 net sıfır emisyon yolunda, 2010’larda hızla gelişen bir enerji sektörü görüyoruz ve YEKDEM 1.0 diye tabir ettiğimiz YEKDEM mekanizmasında ciddi bir yatırım yaptık ve bugün geldiğiniz noktada sıfır noktasından 30 GW’lık bir rüzgar ve güneş portföyüne ulaşmış durumdayız. Bu da bir başarıdır bence. Yani altyapımız hazır. Sadece bunu ölçeklendirmemiz gerekiyor. Aynı zamanda siyasi irade de şu an aslında bunun arkasında. Hem Cumhurbaşkanımız hem ilgili bakanlıklarımız söylemlerinde yeşil enerji dönüşümünün ne kadar önemli olduğunu söylüyor. Türkiye net enerji ithalatçısı. Bizim ürettiğimiz her bir yeşil enerji bizim doğal gaz alımımızı azaltıyor. Geçen sene Türkiye’nin cari açığı 45 milyar dolarmış. Türkiye’nin geçen sene enerji faturası 69 milyar dolarmış. Biz bunu sıfırladığımız zaman enerji ihracatçısı konumuna geçiyoruz. İnanılmaz bir potansiyel var burada. Bu da aslında bazı şeyleri tetikliyor.
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hasan Hepkaya
‘Kesintisiz enerji tedariği her sektörün olmazsa olmazı’
İki temel unsura değinmek istiyorum. Bir tanesi öngörülebilirlik. Gerek yatırımcıların yatırım iştahı tarafında gerekse finansal kuruluşların finansman sağlama noktasında en belirleyici unsurlardan biri olarak değerlendiriyorum. İkincisi de inandırıcılık diyelim, aslında altında yatan şey de tutarlılık. Küresel boyutta veya yurtiçinde gerek siyasal gerekse ekonomik konjonktürün gereği olarak bazen hem yatırımcıların yatırım kararlarında hem de finansal oyuncuların finansman sağlama güdülerinde tereddütler yaşanabiliyor. Ancak genel anlamda ülkemizin gerek potansiyel büyümesi olan yüzde 4-5 büyümeye devam edebilmesi için gerek arz güvenliği açısından yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artarak devamlılığını esas almalıyız ve bu yönde de öngörülebilir bir plan çerçevesinde tutarlı bir şekilde bu yatırımları yapmaya devam etmeliyiz.
GSYH’ye katkı sağlayan her sektörün olmazsa olmazı kesintisiz enerji tedariki. Bu yönden baktığımızda arz güvenliği çok çok önemli. Yerli kaynaklardan gerçekleştiriyor olması da gerek dış ticaret dengesi açısından gerekse büyüme açısından son derece elzem.
TSKB bir kalkınma bankası. Bizim finansman sağlama niyetinde olduğumuz projelerde dahi zaman zaman aksamalar yaşadık. Ama sağduyuyla yatırımcılarla kol kola bu süreçleri atlattığımızı söyleyebilirim. Bu enflasyonla mücadele tarafı aynı zamanda büyümeyi de baskılayan ve dolayısıyla enerji talebini de azaltan bir unsur oldu. Belki bir yandan avantaj oldu çünkü görece finansman maliyetlerine katlanılan bir dönemden geçtik. Dolayısıyla bu anlamda baktığımız ve orta uzun vadeli etkilerini değerlendirdiğimiz zaman öngörülebilir bir makro ekonomik konjonktürde, yabancı yatırımların da geleceği bir piyasadan bahsederek daha istikrarlı büyümeye sahip olacağı, cari açığı azaltıcı etkisi, arz güvenliğini artırıcı bir etkisi olacağını değerlendiriyoruz. Bakanlığımızın açıklamış olduğu Stratejik Planı’nı da çok önemsiyoruz. Planı son derece gerçekçi bulduğumuzu da ifade etmek istiyoruz.
EBRD Türkiye ve Kafkaslar Enerji Bölge Sorumlusu David Managadze
‘2035’e kadar enerjiye 100 milyar dolardan fazla yatırım gerekecek’
Türkiye’de COP29’da uzun vadeli stratejisini açıkladı ve ilgili bakanlıklar da temel strateji yol haritasını ortaya koydu. Burada yenilenebilir enerjinin 120 GW olarak 4 kat artması, Türkiye’de benzeri görülmemiş bir hedef. İlk tahminlere göre bu dönem içerisinde 2035’e kadar Türkiye’de 100 milyar dolardan fazla yatırım enerji sektöründe gerekecek. Dolayısıyla Türkiye’de enerji sektöründe ana zorluklar ve fırsatlar bizim gördüğümüz haliyle neler olabilir?
Birincisi, dikkate değer kurulu kapasiteye rağmen 110 GW’ın yüzde 60’ının yenilenebilir olmasından bahsediyoruz. Sektörde eşit olmayan bir dağılım söz konusu. Ülkedeki en büyük rüzgâr projesi bugün itibarıyla 280 megavat büyüklüğünde. Dolayısıyla burada ölçeği yatırımlar bağlamında artırma ihtiyacı söz konusu. Biz de yakın bir şekilde hem makamlarla hem de yatırımcılarla bu ölçeği artırmak için çalışmalar yapmaya çalışıyoruz. Bu ölçek eksikliği, belki yabancı yatırımcıların, örneğin yenilenebilir enerjiyle alakalı yüksek fiyatlar bağlamında caydırıcı bir durumla karşılaşmasına neden oldu. Aynı zamanda yatırımcılar gelip öngörülebilir bir mevzuat çerçevesinde bunu yapmalı.
Küresel ölçekte sınırda karbon mekanizmasına doğru giderken Türkiye’deki şirketlerin daha yeşil hale gelmesi ve bu özel şirketler arasında ticari endüstriyel yenilenebilir projeler daha önemli hale geliyor. Bugün pazarın potansiyeline tam yönelindiğini düşünüyoruz ve bu istikamette de yeni gelişmeler bekliyoruz. Burada yeşille ilgili bir AB taksonomisi üzerinde mutabık kalmak gerekiyor ve bölgede yeşil sertifikasyonun oluşturulması vs. gibi çalışmalar gerekiyor. Türkiye ayrıca tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi konusunda da çözümün bir parçası olabilir.
Türkiye, tarihsel olarak misafirler için transit bir ülke konumunda. Gaz koridoruyla bağlantılı olarak Türkiye’den geçerken buradan neden bunun yeşil enerji için bir HUB olmaması gerektiğine dair bir durum yok. Burada önemli olan, yabancı her türlü yatırımcının ilgili makamlardan buradaki riske ilişkin olarak güvence alması.
Zorlu Enerji Yatırımlar İşletme ve Bakım Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çetin
‘Yüksek enflasyon alternatif finansman ihtiyaçlarını zorunlu kıldı’
Öncelikle geçen seneki yüksek enflasyonla beraber lokaldeki maliyetlerin artmasıyla alternatif finansman ihtiyaçları tüm ülkede bir hakikat haline geldi. Öncelikli olarak sermaye piyasalarını yokladık. Sermaye piyasalarından sonra gördük ki öncelikle gidilmesi gereken şeyler ve pencerenin açılmasıyla beraber Eurobond piyasası. Bu piyasayı bir fonksiyon olarak görüyorum. Değişkenleri sizin çok müdahale edemediğiniz finansal gibi hard faktörler ve bir de bunların yanında soft faktörler var. Soft faktörler de aslında sonucu çok değiştirebiliyor. Bir proje finansmanı ile uğraşırken bu sayı maksimum 10’a çıkar. Burada yüzlerce account’a dokunmaya çalışıyorsunuz. Şeffaflıkla ilgili her şeyi görebiliyor olarak bunu sağlayabilmeniz lazım. Burada ciddi bir soft efor sarf etmeniz gerekiyor. Bunun yanında reytingler çok önemli. Oradaki metodolojileri özellikle bilip o metodolojilerde neye vurgu yapmanız gerektiğini bilmek, bu da standart mekanik bir sürecin dışına çıkaran soft bir sürece dönüşüyor burada. Bunu karşı tarafa anlatmak önemli. Bunun yanında şeffaf yönetişimi karşı tarafa geçirebilirseniz Eurobond piyasasında çok daha etkili oluyorsunuz.
Tabii bu önümüzdeki günlerde Türkiye’nin reyting notunun artacağı ve merkez bankalarının faiz indiriminin devam edeceğini varsayarak bu sürece geçiş süreci olarak bakıyoruz. Bu biz proje finansmanı yöntemlerini kenara bıraktık değil, bunlar proje bazında devam ediyor. Piyasada şu an Çinliler çok aktif. Ciddi anlamda hem üretim tarafında hem bizim sanayi ve grubun diğer şirketleri nezdinde bir trafik var. Bunlardan bir tarafı da finansman trafiği. Sonuçta bir ECA finansmanı yapmanız için üç tane faktör var diyebilirim. Bunlardan biri ekipman alıyor almanız lazım, bir şekilde onların kapitalinin içeride olması lazım, üçüncüsü de bir sözleşme olması lazım. Çin tarafı tabii OECD’ye tam taraf değil, ortada. Bazen uyuyor, bazen uymuyor, biraz daha esnek yani. Bu esneklik de sözleşmeler üzerinden finansmanı getirme opsiyonunuzu artırıyor. EPC sözleşmesi olur, başka türlü sözleşme olur, bunların hepsi finanse edilebilir sözleşme. Bunun bir maliyeti var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Petroleum Istanbul 2025’te ‘Akademi Alanı’ Uluslararası Boyut Kazanıyor21 Nisan 202514:13 TORA, Beko yazarkasalı UTTS sistemleriyle 3300 istasyonda montaj gerçekleştirdi21 Nisan 202513:59 OEDAŞ’ın Can Dostlar projesine uluslararası ödül21 Nisan 202513:36 TSKB “Düşük Karbon Kahramanı” ödülünün sahibi oldu21 Nisan 202513:34 SEDAŞ, Gebze D-100 Karayolu’ndaki aydınlatmaları yeniledi21 Nisan 202513:31