‘Türkiye deniz üstü RES’lerde lider olabilir’

Moderatörlüğünü Gama Enerji A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Tamer Çalışır’ın üstlendiği ‘Rüzgar Enerjisi Oturumu’nda AKSA Yenilenebilir Enerji Üretim A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erinç Kısa, TÜREB Yönetim Kurulu Üyesi Batur Yenmez ve DÜRED Başkanı Dr. Murat Durak karasal ve deniz üstü RES’lerin potansiyellerini ve mevzuatsal engellerini tartıştı.

‘Türkiye deniz üstü RES’lerde lider olabilir’
Petroturk | Enerji Haberleri
  • Yayınlanma18 Aralık 2024 16:44

Moderatörlüğünü Gama Enerji A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Tamer Çalışır’ın üstlendiği ‘Rüzgar Enerjisi Oturumu’nda AKSA Yenilenebilir Enerji Üretim A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erinç Kısa, TÜREB Yönetim Kurulu Üyesi Batur Yenmez ve DÜRED Başkanı Dr. Murat Durak karasal ve deniz üstü RES’lerin potansiyellerini ve mevzuatsal engellerini tartıştı.


Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Başkanı Dr. Murat Durak

Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Başkanı Dr. Murat Durak

 ‘Deniz üstü RES’ler denizcilik sektörümüzü geliştirecek’

Sektöre girdiği anda en yüksek rüzgar kurulu gücü 150 kW’tı 1996 da. Şimdi bir Çin firması 36 MW’lık gücü test ediyor, tek başına bir santral. 98’de 600 kW’lıklar için ‘devrim’ denilmişti. 99’da 1 MW olduğunda inanamamıştık. 2000 de 1,5 MW çıktı. Her şeye rağmen ülkemiz güzel bir başarı hikayesi yazdı. 12-13 GW’lık kurulu güç hiç az değildir. Azerbaycan’ın kurulu gücünün iki katıdır, Bulgaristan’ın kurulu gücü kadardır, Avusturya’nın kurulu gücünden de biraz düşüktür. Sonuçta 90 milyon insan yaşıyor. Deniz üstü RES’lere sadece rüzgar türbini ya da elektrik üreten bir tesis olarak bakmamak lazım, bunlar ülkeyi gerçekten çok farklı açılardan geliştiren kaynaklardır.

“ÜLKEMİZDEKİ LİMANLAR RES’LER İÇİN UYGUN DEĞİL”

İlk olarak bunlar limanlarla yakından ilişkilidir. Ülkemizde çok liman var ki Avrupa’daki en önde gelen ülkelerden biriyiz. Her şirketin birer limanı var gibi görünür. Deniz üstü RES’de liman konusu çok önemlidir, yepyeni bir istihdam alanıdır ve bize uluslararası boyutta hem enlemesine hem boylamasına devasa bir liman kazandıracaktır. Ülkemizdeki mevcut limanlar maalesef çok küçük ve bu limanlar RES’ler için hiç uygun değildir. Öte yandan deniz üstü RES’ler tersanelerimizi ve denizcilik sektörümüzü de geliştirecektir. Kara üstündeki 0,1 istihdam deniz üstünde 1’dir. RES’lerin alanına liman, denizcilik ve tersane sektörleri girdiği için 10 kata yaklaşan bir istihdam alanı açılıyor. Bunlar ayrıca birer sahil güvenlik komutanıdır. Her gördüğünüz o rüzgar türbini bir karakoldur.

“MUTLAKA EGE’DE RÜZGAR SAHALARI AÇILMALI”

140-150 km ötesinde İngiliz hükümeti 15 GW’lık RES iiznleri vermiş. Neden? Çünkü o denizin altından kablo da geldiği için orada hak iddia edebiliyor. Savaş gemileri, destroyerler o civarlarda geziyor yani aslında deniz sahilini Aberdeen’den başlatmıyor, 140 km öteden başlatıyor. Ülkemiz bu bakımdan biraz sıkıntılıdır. Mutlaka Ege’de rüzgar sahaları açılmalıdır. Ege’de olursa rüzgar şiddeti daha iyi olur. Uluslararası yatırımcı açısından çok çekici değildir çünkü deniz üstü RES’lerde bunlara alışık değiliz. Kara üstü RES ve GES’te ise çok iyi bir hikaye yazdık, doğru. Sadece kurulu güç anlamında değil, türbin kule üreticisi, kanat üreticisi ve bunların alt taşeronları, İzmir Menemen ve civarında çok ciddi anlamda yoğunlaşmış durumda. Dünyanın her tarafına mal satabiliyoruz. Türkiye gerçekten güçlü bir ülkedir. Fakat mevcut limanlarımızı deniz üstü RES üretim ve montaj limanı olarak kullanmamızın imkanı yoktur. Yeni bir liman kurulduğu zaman tersane sektörümüzle beraber bu coğrafyada çok rahatlıkla lider olabiliriz. Bulgaristan ve Romanya’ya, savaş biterse Ukrayna’ya, Yunanistan’a ve Azerbaycan’ı hizmet verebiliriz. Deniz üstü RES’lerde lider olabiliriz. Dernek olarak yapmaya çalıştığımız budur. Kendimizi Almanya, İngiltere, Belçika gibi çok iyi oluşmuş piyasalarla kıyaslamamalıyız. Rüzgar şiddetimiz çok küçük onlara göre. Marmara’da çok düşük, Ege’nin en yüksek yerlerinde 8-8,5 civarı. Romanya ve Yunanistan gibi ülkelerle kıyaslamalıyız. 2002-03’te Almanya’da ‘yapılsın mı, yapılmasın mı’ diye tartışılıyordu bunlar ve yapılmasın diye karar alınmıştı. Maliyetler 40 avro sentten 8-8,5 avro sente düştü. Deniz üstündeki trafo merkezi ülkemizde biraz pahalı. Suudi Arabistan’dan fiyat teklifi aldığımızda 200 milyon avroyu geçmişti fakat bizim ülkemizin şansı, bizimkilerin aslında offshore değir near shore olması ve trafo merkezini kara üstünde yaparsak otomatik olarak kardayız.

Coğrafyanın kazandırdığı avantajlar da var. Karadeniz’de bir sorunumuz yok ama Akdeniz ile Ege’de var ki aslında 6 milde çok rüzgarlı yerlerimiz var. Karaburun, Edremit, Ayvalık tarafları near shore olarak rüzgar şiddeti iyi yerlerdir. Günü geldiğinde bir irade konulur ve ona göre duruma cevap verilir. Yenilenebilir enerji kaynakları kanunu çıkarılırken de ne kavgalar yaşandığını hatırlıyoruz.


AKSA Yenilenebilir Enerji Üretim A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erinç Kısa

AKSA Yenilenebilir Enerji Üretim A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erinç Kısa

 ‘Mevzuatsal anlamda gelişmemiz gerekiyor’

Lisanslı güçlerde 110 bin MW’ı geçtik. Gelecek dönemde, RES ve GES’lerin büyük bir rekabetle birlikte ayakta kalmaya çalışacağı bir döneme doğru gidiyoruz. Artık ‘ne üretirsek satarız’ düşüncesinden RES ve GES’lerin piyasada kendilerinde yer bulmaları için rekabet etmeleri gerekecekleri bir döneme giriyoruz. Bu kapsamda yerli aksamla ilgili bir düzenleme bekliyoruz, bir de YEKA projeleri var. ‘Süper izin’ konusunda da acil düzenlemelerin gerektiği bir dönemdeyiz nitekim üretim lisansının alınmasına kadar olan süreci tamamlamak konusunu ‘süper izin’ mekanizmasıyla çözmeye çalışacağız. Artık projelerin finansman aşamalarında açıklanan fiyatın üzerine ne kadar geleceği konusunda bir mevzuat düzenlememiz var. Ek olarak, elektrik depolama tesisi kurmak isteyen yatırımcılarımız olduğunu da duyuyoruz. Hepsini aynı perspektiften değerlendirmek, gelir modellerini modellemek, hepsi için aynı yönetmelik çıkarmak karmaşa yaratıyor. YEKA özellikle ilk yapılan 1000 MW GES’lerde iyi işleyecek bir model olarak sunuldu ama tabii ki görülen aksaklıklar ve hala düzelmesi gereken kısımlar var. Depolamalı GES ve RES’lerde hızlı entegrasyon için mevzuatta bazı düzenlemeler yapılması gerekiyor. 25 tane yönetmeliğin fizibilitemize doğrudan etkisi var. Bunlarda herhangi BİR a’nın küçük yazılması bizim ne yapıp ne yapamayacağımıza kadar etkiliyor. O yüzden bunları takip etmek zorundayız veya değiştirmemiz gereken yerleri değiştirmek zorundayız. Nitelikli insan kaynağının geliştirilmesi de bizim için önemli. Ekipman maliyetleri de önemli. Şu anda Çinli üreticilerin Avrupa’nın geleneksel pazarına girdiğini görüyoruz. Aralarında finansman farkları var. Çin ekipmanlarının Türkiye’deki durumları çok rekabetçi değil. Temel maliyetleri hiç olmadığı kadar yükseldi. İmar planı onay maliyeti arttı. Orman izin bedelleri yüzde 250 oranlarında arttı. Bunlar da düzenleme gerektiren konular. Türkiye’nin en kısa zamanda yatırım yapılabilir ülkeler arasına yeniden girmesini umut ediyoruz. Biz bu doğrultuda AKSA olarak 1000 MW depolamalı portföyümüzün çalışmalarını yapıyoruz, tabii ki bütün rüzgar ve güneş enerjisi yatırımcılarının elektrik piyasasında uzmanlaşmış olmalarını da beklemiyoruz. Fakat mevzuatsal anlamda gelişmemiz gerekiyor. İzinlerle ilgili kısımların tartışılan maddeler yüzünden geciktiğini düşünüyoruz sektör olarak. En azından onlar dışarıda bırakılırsa bize çok büyük yararı olacaktır. Şu an üzerimizde büyük bir baskı var. Türkiye’deki portföyümüzü daha fazla büyütmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’de hiçbir zaman finansmanla ilgili bir zorluk yaşanacağını düşünmüyoruz. Yeter ki mevzuatta ve izinsel konularda düzgün ilerleyelim. Bankaların en çok dikkat ettiği konuların başında gelen izin süreçlerinde eksik olmaması çok önemli.


Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Yönetim Kurulu Üyesi Batur Yenmez

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Yönetim Kurulu Üyesi Batur Yenmez

 ‘Yerli katkı payının artırılmasına devam edilmeli’

Polat Enerji’nin kurulu gücü şu an 735 MW. Şu anda da mevcut durumda 80 MW’lık bir kapasite artışı inşa sürecimiz devam ediyor, bunu 2025’in ilk çeyreğinde tamamlamak istiyoruz. Bunların içinde hibrit var rüzgar kapasite artışı da var. Bir yandan da toplam 128 MW’lık depolamalı kapasite artışı aldık. Onlarla ilgili rüzgar türbini sözleşmelerimizin büyük bölümünü imzaladık. Yine enerji depolama sistemleriyle ilgili prensip anlaşmasına vardığımız, belli miktarda ödemeler yaptığımız firmalar var. Neredeyse Almanya’nın toplam kurulu gücünün yüzde 10’u civarında sözleşme imzaladık. Önümüzdeki yıl bunun asgari 100 MW’ını devreye almayı planlıyoruz. Ek olarak, Polat Enerji 4 MWh’lık Türkiye’nin ilk rüzgar enerjisiyle çalışan depolama sisteminin de yatırımcılarından ve bununla gurur duyuyoruz. Bunun yanı sıra rüzgar parkımızdaki rüzgar türbinleri yaşlanıyor ancak gayet iyi bir performansla çalışıyorlar. Dolayısıyla üreticilerin vermiş oldukları ömür garantilerini sağlayabileceğini de böylece görüyoruz. Bizim rüzgar türbinlerimizin yaşları ilerlese de üreticilerimizin devam etme konusunda istekli olduklarını da görüyoruz. Bu sevindirici. Aldığımız hizmetten memnunuz, eriştiğimiz oranlar yeterli, rekabetçi fiyatlara ulaşmamız bizi mutlu ediyor ve yolumuza devam ediyoruz. Servis bakım sürelerini 20. yıla uzatmaya çalışıyoruz. Bir kısmında sözleşmeleri imzaladık, bir kısmında çalışıyoruz. Amerika’da çok daha popülerler, Avrupa’da yavaş yavaş popüler oluyor, Türkiye’de ise yavaş yavaş servis bakım hizmeti veren türbin bakım firmalarının bu alana girdiğini görüyoruz. Onlar da temkinli biz de ki bu güzel bir haber.

“RÜZGAR TÜRBİNLERİ KAPASİTELERİ GÜN GEÇTİKÇE ARTIYOR”

Rekabetin artması sektörün gelişmesi, aldığınız hizmetlerin daha kaliteli, daha uygun olması sürecini doğuracaktır ama türbin üreticisinden hiçbir zaman kopmamak çok önemli. Bunun yanı sıra, rüzgar türbinleri kapasiteleri gün geçtikçe artıyor. Yarım MW’lık çok küçük türbinlerden bahsederken şu anda sektördeki Çinli firmalar 7 MW’lardan bahsediyor karasal rüzgar türbinlerinde. Tabii bunları sahada uygulamanın farklı zorlukları var ama servis-bakımla ilgili getirdikleri avantajları da var. Servisbakım maliyetlerinin gün geçtikçe düştüğünü görüyoruz. Bu da yatırımcı için sevindirici bir durum. YEKA’larda özellikle uzun zamanlı döviz garantili fiyat olması hem finans hem yatırımcı için çok büyük avantaj ancak rüzgar türbincileri servis-bakım ücreti alıyor ve bu maliyetler 20 yıllık bir sürede bahsettiğimiz oluşan küçük enflasyon farkları nedeniyle artırıyor döviz bazında. Buna karşı belki o 20 yıllık sürenin azaltılması, taban fiyatın yukarıya çekilmesi gibi yöntemler denenebilir. Nitekim santralleri kurarken rüzgar türbinlerinin taşınması zaten çok zor. Rüzgar türbinleri büyüdükçe ağırlığı ve parçaların büyüklüğü artıyor. Mevcut otoyolların, köprülerin, alt geçitlerin, üst geçitlerin taşıma kapasiteleri, boyutları bu rüzgar türbinleri büyüdükçe problem haline gelmeye başlayabilir. Şu ana kadar başımıza gelen problemleri çözdük ama gittikçe büyüyor. Offshore’da türbinler geliştiriliyor ve karada da kullanılmaya başlanıyor. Bu gittikçe büyüyen ekipmanları taşımakta zorlanacağız.

“KENDİ YERLİ TÜRBİNİMİZİ DE ÜRETİYOR OLMAMIZ LAZIM”

General Electric daha önce ikiye bölüp taşımayı denedi. Başka yaratıcı çözümler de muhakkak denenmeye devam edilecektir. Rüzgar santrallerinde bu ekipmanları sahada taşımanın yanı sıra hava koşullarıyla da mücadele ediliyor. Rüzgar türbinlerine kurmaya çalıştığınız sahalar rüzgarlı sahalar ve boyutları çok büyük olan, kanat gibi rüzgarı yakalamaya çalışan bu ekipmanları yüzlerce metre yukarı monte etmeye çalışıyorsunuz. Bu sahaların kendi getirdiği zorlukları aşmaya çalışıyorsunuz. Sisle mücadele ediyorsunuz. Bu açıdan bakıldığında bu ülkenin kurduğu 13 GW’lık kapasite çok büyük bir başarı. Ek olarak, 2023 yılında rüzgar sektörü yan sanayisinin toplam üretim kapasitesi 2,2 milyar dolar bir ciro yaptı. Çok büyük bir rakam bu. Sanayicilerin ürettiği mal ve ekipmanlar sadece Türkiye’deki rüzgar santrallerinin kurulmasında veya türbinlerde kullanılmıyor aynı zamanda ihraç da ediliyor. Ciddi manada üreticimiz var. Bizim kendi sanayicimizi de bu kapsamda destekliyor olmamız lazım hatta kendi yerli türbinimizi de üretiyor olmamız lazım. ASELSAN 4,3 MW’lık kanat çapındaki prototiplerini 2025 yılında dikmiş olacak ve bu türbinler umuyorum ki üretime başlayacak. Devlet politikası olarak bunları desteklemek lazım. Sanayiciler gerekli desteği veriyor. Yerli katkı payının artırılması fiyatlara bir ek yük getirse de sanayicinin üretiminin teşvik edilmesi ve yatırımcıların da yerli ekipmanları desteklemesi için bu politikanın devam etmesi gerekiyor. Türkiye’de inanılmaz bir girişimci grup var ve bütün ihtiyaçları zamanında tespit ediyor, aksiyon alıyor, yazılımlarını ve donanımlarını geliştiriyor, gerekirse satın alıyor. Örneğin şu anda depolama sektörü, enerji depolamalı rüzgar ve güneş santrallerinin hayata geçirilmesi için hazır durumda. Enerji depolama sistemi üreticileri yazılım desteği verebiliyor, ticaret modüllerinin entegrasyonu yapabiliyor. Özellikle kestirimci bakımlarda yapay zeka desteği önemli. Yapay zeka hayatımıza daha fazla girmeye başlıyor.


Gama Enerji A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Tamer Çalışır

Gama Enerji A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Tamer Çalışır

 ‘Büyüdükçe yaşayacağımız sorunlar da artacak’

Rüzgar enerjisi yenilenebilir enerji kaynakları kapsamında önemli. Özellikle doğal kaynaklardan üretilen enerjide rüzgar enerjisinin değeri ortada. Bugün 13 GW olan bu kapasite yarın 30-50 GW’lara çıkacak. Türkiye’deki rüzgar 1986 yılında 55 kW kapasiteli bir türbinin devreye girmesiyle başlıyor ama rüzgar santrali olarak 1998’de kurulan ilk rüzgar santrali Türkiye’deki rüzgar serüveninin başladığı nokta olarak düşünülebilir. Bugün itibarıyla 13 GW kurulu gücün ardına baktığımızda 278 tane rüzgar santralini ve bununla beraber 4 bin 360 adet türbini görüyoruz. Sadece 2024 yılında 726 MW’lık ek kapasite devreye girmiş durumda. 18 milyar dolarlık bir yatırım büyüklüğünden bahsediyoruz. Bazı ülkelerin enerjide bir yılda yaptığını biz sadece rüzgar sektöründe gerçekleştirmiş durumdayız. Açıklanan 2035 hedeflerinde de kurulu gücümüzün 50 GW’lara çıkması, bunun 5 GW’ının deniz üstü kapasite olması, yaklaşık 230 milyon ton karbon salımının önüne geçilmesi ve tüm bunların da yerli kaynaklarla yapılması planlanıyor. Esasında hem kurulum yapmak hem sonrasında bakımını yapmak ve bunu bir de yeni teknolojilerle birleştirmek, özellikle de yazılımlarla hataların tespit edilip önleyici bakımların yapılması en önemli unsurlardan birisi olmuş durumda. Elbette büyüdükçe ve yatırımlar geldikçe yaşayacağımız sorunlar da artacak.