Yenilenebilirde yatırım dönemi başlıyor

COP29 zirvesi için Bakü’de bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin yenilenebilir enerjide çok büyük bir potansiyeli olduğunu ve 2035 için ‘çok iddialı’ bir program açıklandığını belirtti. Bayraktar, HES’lerden jeotermale, biyokütleden offshore RES’lere bütün alanlarda yeni bir yatırım dönemine girildiğini duyurdu.

Yenilenebilirde yatırım dönemi başlıyor
Petroturk
  • Yayınlanma15 Kasım 2024 15:18

Deniz Yaşayan – İstanbul

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı’nda (COP29) basına konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, küresel iklim değişikliğine karşı iş birliğinin önemli olduğunu ve Türkiye’nin en başta yenilenebilir enerjiye yoğunlaştığını belirterek “Ülkemizin çok büyük potansiyeli olduğu bu alanda kısa bir zaman önce 2035 için çok iddialı bir program açıkladık. İklim değişikliği uzun soluklu bir mücadeleyi ve kolektif bir çabayı gerektiriyor. Sadece Türkiye’nin çabasıyla bunun olmasına imkan yok. Ülkelerin kendi potansiyelleri ve bu alanda yapacağı katkılar önemli” dedi.

Son 14-15 yılda güneş ve rüzgar enerjisinde 30 bin MW’ı aşan bir kurulu güce ulaşmayı başardıklarını vurgulayan Bakan Bayraktar, “Neredeyse sıfırdan bu noktaya geldik. Bu 30 bini şimdi 2035 için 120 bin MW’a çıkarmak gibi çok büyük, iddialı bir programa başlıyoruz. Geçtiğimiz 14-15 yılda yıllık yaklaşık 2 bin 500-2 bin 700 MW yeni kapasite oluştururken, şimdi bunu üç katına çıkarıp her yıl 7 bin 500 ila 8 bin MW’lık bir kurulu gücü rüzgarda ve güneşte devreye almamız lazım” diye konuştu.

“BİRİNCİL ENERJİ TÜKETİMİNDE YÜZDE 14’LÜK İYİLEŞME SAĞLADIK”

2000’li yılların başından beri özellikle hidroelektrik santrallerde (HES) çok büyük bir gelişme yaşandığını ve 12 binlerden 32 bin MW’lara ulaşan bir kurulu güce ulaştıklarını hatırlatan Bayraktar, “Dolayısıyla yenilenebilir enerjide, jeotermal, biyokütle, biyogaz dahil bütün alanlarda, deniz üstü (offshore) rüzgarı da dahil etmek suretiyle, çok yoğun bir döneme, yeni bir yatırım dönemine giriyoruz” ifadesini kullandı.

Bu çerçevede ‘destekleyici’ reformların hayata geçirilmesi ihtiyacının altını çizen ve ilk etapta yıllık 2 bin MW olarak açıklanan Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ihalelerinin de bu amaç doğrultusunda ocakta başlatılacağını anımsatan Bayraktar, şunları kaydetti: “İzin süreçlerini kolaylaştıran, yatırımları biraz daha cazip hale getiren, Meclisimizin gündemine getirmeyi düşündüğümüz bir çalışma hazırlıyoruz. Bunu da yaptığımız takdirde, finansmanla birleştirip, bu 7-8 bin MW yıllık hedeflere ulaşabileceğimize inanıyorum. Ülkemizin Yenilenebilirde yatırım dönemi başlıyor COP29 zirvesi için Bakü’de bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin yenilenebilir enerjide çok büyük bir potansiyeli olduğunu ve 2035 için ‘çok iddialı’ bir program açıklandığını belirtti. Bayraktar, HES’lerden jeotermale, biyokütleden off shore RES’lere bütün alanlarda yeni bir yatırım dönemine girildiğini duyurdu. gücü buna yeterli. Enerji verimliliğinde, ekonomimizin bütün alanlarında, tarımdan ulaştırmaya, binalardan sanayiye, enerjiye kadar birçok alanda ciddi potansiyelimiz var. 2017-2023 döneminde, Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı olarak açıkladığımız programda, birincil enerji tüketiminde yaklaşık yüzde 14’lük bir iyileşme sağladık. 2024-2030 hedefini bu yıl başında açıklamıştık. Orada da yüzde 16’lık bir hedefimiz var. Yaklaşık 20 milyar dolar bu alana yatırım yapmamız lazım.”

“2050’DE 20 BİN MW’LIK NÜKLEER GÜCE SAHİP OLMAMIZ LAZIM”

Türkiye’nin nükleer enerjiyi de ‘enerji sepeti’ içine eklemesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar, COP28’de ortaya konulan 2050’ye kadar nükleer gücü üç katına çıkarma hedefine atıfta bulunarak “Türkiye de aslında bu yolda ilerliyor. Diyoruz ki, 2050’de bizim 20 bin MW’lık nükleer kurulu güce sahip olmamız lazım. Akkuyu’da dört nükleer reaktörün yapımı devam ediyor. Sinop, Trakya bunları takip edecek. Küçük modüler reaktörlerde de ciddi potansiyel var. Türkiye yenilenebilir kapasitesini maksimum düzeyde ekonomisine kazandırarak, enerji verimliliğini en üst düzeyde ekonomisinin bütün alanlarında iyileştirerek, nükleeri de işin içine katmak suretiyle, ana omurgasını bunun üzerine kurduğu bir iklim değişikliğiyle mücadele programı izliyor” dedi.

Yenilenebilir enerji hedeflerini açıklarken yaklaşık 30 milyar dolarlık iletişim şebekesi iyileştirmelerinden bahsettiklerini hatırlatan Bayraktar, “Bölgemizdeki ülkelerle, komşu ülkelerimizle kuracağımız ihracat ve ithalat bağlantılarından da aynı zamanda bahsettik. Dolayısıyla böyle bir güçlü altyapıyı da mutlaka katmamız lazım. Ekipman tarafına baktığınızda, oralarda da belirli sıkışmalar ve sıkıntılar olduğunu görüyoruz. Bugün dünyada ‘panel’ dediğiniz zaman tek bir ülke akla gelebiliyor. Dolayısıyla burada bu işin tedarik zincirini nasıl yöneteceğiz? Eğer dünya olarak bu konuda ciddiysek ve iklim değişikliğiyle mücadele edeceksek, bu alanlarda da kolektif bir basiret gösterip aksiyon almamız gerekecek” diye konuştu.

“KARARLI, UYUMLU VE İSTİKRARLI POLİTİKALAR OLMASI LAZIM”

Yenilenebilir enerji hedeflerine hidrojen, depolama, karbon yakalama gibi yeni teknolojileri de eklediklerini aktaran Bayraktar, “Ama bütün bunlar için küresel olarak yapılması gereken şeyler var. Bunların başında kararlı, uyumlu ve istikrarlı politikalar olması lazım. Biliyorsunuz, ABD’de başkanlıkta bir değişiklik söz konusu. Dolayısıyla onun getireceği bu politikalara etkiler nasıl olacak? ABD tekrar Paris Anlaşması’ndan çıkacak mı? Bu inişli çıkışlı politikaların verdiği mesaj piyasaya, finansman tarafına çok önemli. Dolayısıyla birinci tarafta böyle bir risk var” ifadesini kullandı.

“ULUSLARARASI FİNANSAL KURULUŞLARA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”

Son yıllarda ‘korumacı’ politikalar yükselişte olsa da ‘finans’ olmadan hiçbir hedefin gerçekleştirilemeyeceğine dikkat çeken Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok ciddi bir siyasi irade ve kararlılık gerekiyor. Bunun yanında çok ciddi bir teknik altyapıya ihtiyaç var. Bir üçüncü ayak, yani olmazsa olmaz ayağı, bu işin finansmanı. Burada da uluslararası finansal kuruluşlara, Dünya Bankası, Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Avrupa’daki finansal kuruluşlar, ticari finansal kuruluşlara büyük görev düşüyor. Onların da normal bir düşünce tarzıyla değil, daha farklı, yapıcı, pragmatik, yaratıcı, kreatif bir yaklaşıma gelmeleri lazım ki bütün bunları başarabilelim. Şu anda bütün dünyada enflasyonist bir ortamın olduğunu, faizlerin yüksek olduğu bir ortamda olduğumuzu düşünürsek bunun da getirdiği sistemin üzerinde etkiler ve engeller var. Ümit ediyorum, bu toplantı bu mücadelenin küresel ölçekteki gayretlerini artırmak için var ve bu anlamda olumlu katkılar olur. Biz ülke olarak hem arz güvenliğimizi sağlamak hem küresel ısınmayla mücadelede Türkiye olarak katkı sağlamak için bütün bu alanlarda kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz.”