Ülke Enerji, Ali Aydın

‘Yerli ve milli kaynaklarımızla üretmeliyiz’

Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, Ülke Enerji ve rüzgar enerjisi sektörü hakkında Green Power’ın sorularını yanıtladı.

Yerli ve yenilenebilir kaynakların stratejik olarak önemini çok iyi bilen Ülke Enerji, Türkiye ve çevre coğrafyadaki rüzgar enerjisi santrallerine, çalışanları ile birlikte evrensel kalite ve standartlarda hizmetler sunmayı hedefliyor. Gazetemize özel açıklamalarda bulunan Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın sektörü değerlendirirken yerli ve milli kaynaklarla üretim yapılması gerektiğinin de altını çizdi. Aydın; “Enerjiye ihtiyacımız olduğu sürece yerli ve milli kaynaklarımızı kullanmamız lazım. Yani işin aslı üretmemiz gerekiyor. 2020’de buradaki tüm sektör paydaşları olarak herkes elini taşın altına koymalı” dedi.

Ülke Enerji’den bahsedebilir misiniz?

Ülke Enerji, 2013 yılında kurulan ve her yıl üzerine katarak büyüyen, Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği üyesi ve Türkiye’de tek Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği üyesi olan firmadır. Bugüne kadar toplamda bine yakın türbine hizmet verdik. Türkiye’deki türbinlerin üçte birine personellerimiz hizmet vermek için ulaştı. Toplamda 32 farklı müşterimiz var. 97 farklı rüzgar sahasına hizmet verdik. 52 tane sahada çalışan teknik personelimiz var. Drone teknolojisi için İsviçreli bir firmayla partnerlik ilişkisi kurduk. Bu firmanın üretmiş olduğu drone, türbinleri tanıyarak otonom uçuş gerçekleştiriyor. Sahip olduğumuz sertifikalar ise ne üreticinin çalışanlarında mevcut ne de yatırımcının çalışanlarında mevcut. Bir türbinin içerisinde 10 binden fazla irili ufaklı komponent var. Bunların hepsi farklı markalardan toplanmış durumda. Farklı türbin markalarına servis bakımı yapabilmek için bu komponentlerde çalışıyor olma yetkinizin olması gerekiyor. Türbin tedarikçileri ve üreticiler, tüm bu özelliklere sahip olduğumuz için bizi tercih ediyorlar.

Ayrıca, rüzgar tarafına gerekli malzemeyi en hızlı şekilde ulaştırma hedefiyle bir de Ülke Endüstriyel’i kurduk. Sahadaki teknik bilgilerimiz ile hangi kıyafetleri, hangi malzemeleri kullanmamız gerektiğini bilmemiz, müşterisi olduğumuz kişilere de kolaylık sağlıyor. Bu bağlamda yurt dışında kullanılan teknolojiyi Türkiye’ye getirdik diyebiliriz.

Bugüne kadar; Romanya, Pakistan, Azerbaycan ve İspanya’da operasyon gerçekleştirdik. Daha önce hizmet verdiğimiz türbinler takip ediliyor ve iletişim halindeyiz.

“YATIRIMLARIMIZI AVRUPA SEVİYESİNDE YAPABİLİYORUZ”

Bakım tarafında Türkiye’yi Avrupa ve dünya ile kıyaslarsak ne durumdayız?

Biz şu an Avrupa ile birebir aynı durumdayız. Platformlar ve dronelar bu durumda çok büyük etken. Sertifikalar ve eğitimler orada veriliyor ve buradaki uzmanlar da oradakilerle aynı standartları uyguluyor. Bunun sebebi şu, Avrupa’daki üretici üretirken bir kullanma kılavuzu koymuş ve “Bakımı buna göre yapacaksınız” diyor. Bunu da sertifikaları olan insanlar yapabiliyor ve biz bunu Türkiye’de hayata geçirebiliyoruz. Eskiden ucuz işçi kaynağı olan yerlerden bu sertifikaları olan arkadaşları bu tarafa getirmeye gayret ediyorduk. Bu insanlar evinden çıktığı an itibariyle ücretlendirme yapmaya başlıyorlardı. Bu yatırımcı ve üretici için dezavantajdı. Şimdi ise yatırımları Avrupa seviyesinde yapabildiğimiz için insanlar yeni yatırım yapmaya başlıyor.

Ülke Enerji olarak yetişmiş insan kaynağımız, makine departmanımız ve donanımlarımızla işlerimizi hayata geçiriyoruz.

“DÜZENLİ VE DÜZENSİZ OLMAK ÜZERE BAKIM YAPILIYOR”

Bu periyodik kontroller ne kadar sürede yapılıyor?

Yıl içerisinde düzenli ve düzensiz olarak iki bölüm halinde anlatabiliriz. Birincisi; türbinin mekanik ömrü boyunca planlanmamış zamanlarda çıkabilecek bakımlar olabilir.

Bunun haricinde düzenli olarak türbinin hayata başladığı süreye göre örneğin, kule kontrolleri niteliksel bazda her sene yapılır. Düzenli, düzensiz olarak periyodik veya sonradan çıkabilecek olarak ayırt edebiliyoruz. Bir kısmı üretici tarafından planlanıyor. Yılbaşında hangi tarihlerde yapılacağı da sunuluyor. Bizim ekiplerimiz de çok kısa bir süre içerisinde mobilize olup, olay yerine varıp, orada operasyona başlayabiliyorlar.

“ESAS DEĞER ÜLKEMİZE VE ÜLKEMİZİN KAYNAKLARINA HİZMET ETMEKTİR”

İnsan kaynağı olarak ne kadarlık bir ekibiniz var?

Rüzgarın yüzde 80 seviyesindeki kapasitesi Ege Bölgesi’nde. Bugüne kadar yapmış olduğumuz faaliyetlerde iki üç detaya çok dikkat ettik. Öncelikle üniversitelerle, meslek yüksekokullarıyla bir iş birliği içerisine gittik. Hem staj hem yetiştirme noktasında insan kaynaklarını bünyemize aldık. Yurtdışında eğitimlere gönderdik. Çünkü esas değer ülkemize ve ülkemizin kaynaklarına hizmet etmektir. Bizim bünyemizde tamamen yerli kaynakla oluşturulmuş insan gücümüz var.

Mücadele edebilmek için yatırım yapacaksınız, kaynağınızı eğiteceksiniz, iyi bir ekibiniz olacak. Dolayısıyla insan kaynağı, yatırım, makine parkı önceden planlı ve bilinçli olmalı.

‘YERLİ VE MİLLİ İNSAN KAYNAĞIMIZI KULLANMALIYIZ’

Türkiye’de rüzgar enerjisi sektörünü nasıl yorumlarsınız? Diğer ülkelere kıyasla nasıl bir konumda bulunuyoruz?

Türkiye’deki rüzgar türbini sektörünün belirleyici noktası Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’dir. Dönem dönem Türkiye’de gelinen nokta ile alakalı bize geri dönüşler yapıyorlar. Türkiye’de şu anda rüzgar enerjisinden elde edilen elektrik üretiminde 7 bin 600 MW seviyesine gelindi ve yaklaşık 3 bin 500 seviyesinde türbin adedi mevcut. Biz artık eskiden olmayan, rüzgar enerjisi dünyasında yüzde 10 seviyesine yaklaşan elektriği hayatımıza sokmuş bulunuyoruz. Avrupa’da yaklaşık yüzde 40-50 seviyesinde olan ülkeler var. 2019 senesinde yaklaşık 400 megavatlık bir kurulum gerçekleşti. Daha önceki senelere göre düşük bir seviyede. Bunun etken noktaları içerisinde ekonomi, istikrar, yatırımcıların Türkiye’ye bakış açısı gibi faktörler bulunuyor. Ama Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’nin yeni yönetimi bu noktada çok aktif. Hem devlet kurumlarıyla hem de özel yatırımcılarla bir katalizör görevi görüyor. Daha önceki dönemlere göre daha iyi bir ivme kazanacağımızın kanaatindeyiz. Ama önemli bir nokta var. Şu anki kurulumların tamamı yenilenebilir enerji kaynakları destekleme mekanizmasıyla hayata geçti.

Bunun kısa adı YEKDEM ve 2020’nin sonunda bitiyor. Dolayısıyla yatırımcı diyor ki; “Beni devlet olarak desteklemen lazım ki ben bu yatırımı, parayı ülkeye getireyim. Bu tesisleri kurmaya başlayayım, cari açığı azaltıcı bir ürünü hizmete sokabileyim ve sen de bundan faydalan.” Aldığımız bilgilere göre belli bir oranda destekleme sağlanacak. Türkiye’de artık rüzgar enerjisi kaynaklarının 10 bin MW’ı geçeceğini öngörebiliyoruz. Bizim için 10 bin bir kırılma noktası. O yüzden 2020’den çok ümitliyiz.

Bizim enerji ithal bağımlılığımız hala devam ediyor. Kaynakları yurt dışından kullanıyoruz. Kendimiz üretmeli, kendi kaynaklarımızı, yerli ve milli insan kaynağımızı kullanmalıyız.

‘DAHA VERİMLİ SONUÇLARA HİZMET ETMEK DURUMUNDAYIZ’

Sizin bundan sonrası için yol haritanız nasıl, kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?

Servis bakım sektöründe hizmet kalitesini, insan kalitesini ve makineyi bir yere getirmiş durumdayız. Bundan sonra dijitalleşme süreciyle birlikte müşterilerle daha verimli, daha hızlı iletişim kurarak, hem fark üreteceğiz hem de onlara başarıyı tattıracağız. Drone bunun için iyi bir örnek. İnsan kaynağıyla yaptığımız işleri artık otomatik hale getirip otonom uçuşlarla daha hızlı sürede hayata geçiriyoruz. Arkasından hangi türbinlerde, hangi noktalarda, hangi kanatlarda, hangi tarihlerde, hangi tip hasarların olduğunu biz kendi datalarımızda tutuyoruz. Bunun bir sonraki aşaması artık şu hale gelecek; size artık sadece hasarı, yazısını, resmini değil, hasar maliyetini, tamir gününü, kaynağını ve makinanın ne zaman hayata başlayacağının bilgisini verebilir hale geleceğiz. Biz artık verime odaklanmak, daha verimli sonuçlara hizmet etmek durumundayız.

 “YABANCILAR BİZİM YAPMIŞ OLDUĞUMUZ YAZILIMLARI TERCİH EDEBİLİR HALE GELECEK”

Yabancı ortaklılarla büyüme planlıyor musunuz? Droneların kullandığı yazılımları geliştirip start up veya Ar-Ge merkezi olma gibi bir düşünceniz var mı?

Yabancılara firma satmak güzel bir duygu mu? Bana güzel gelmiyor. Bizim kendi yerli kaynaklarımızla ürettiğimiz şeyleri başka yabancılara hazır olarak verme algımız yok. Fakat, yerli ortaklarla görüşüyoruz ve onlardan da teklif geliyor. Paranın zamanında geri dönmesi için makinanın durmaması gerekiyor. Biz bunu yerli ve milli kaynaklarımızla yapmışız. Çok ciddi emek harcanmış. Bunu hazır bir şekilde yabancıya verme şansımız yok. Ama yerli birliktelikler olabilir.

Teknoloji de ise insansız hava araçları konusunda belli bir noktaya gelindi. İşin aslı o yazılımı yapabilmek. Aslında biz, otonom dronelarla data topluyoruz. Türbinlerin üzerindeki bilgileri alıyoruz. Yazılım tarafında kendi kaynaklarımızı geliştirmek amacıyla bir çabamız var ve sürecin içerisindeyiz. Bununla ilgili bazı Ar-Ge merkezleriyle de çalışıyoruz. Biz bunları hayal ederken yurt dışında belli bir seviyeye kadar yapıldığını fark ettik ve yurt dışıyla alakalı bazı çözüm ortaklıkları geliştirdik. Sonrasında kendimiz üreteceğiz ve kendimiz yapacağız. Kendi yazılımımız olacak. Yabancı üreticiler, bizim yapmış olduğumuz yazılımları tercih edebilir hale gelecek. Çünkü sonuç aynı, hatta daha kaliteli çıkacak.

“Yerli ve milli” kavramlarına dikkat çektiniz ve şirket olarak buna çok önem veriyorsunuz. Ülke Enerji adı da bu misyondan mı geliyor?

Biz yerli ve milli kaynaklarımızı kullanacağımızı biliyorduk ve bu inançla, üzerinde çok uzun zaman düşünerek kendimize en uygun adı seçtik. Ülkemize yerli ve milli kaynaklarla hizmet etme hedefiyle adımızı Ülke Enerji olarak belirledik.

“YERLİ KAYNAKLARIMIZLA ÜRETMEMİZ GEREKİYOR”

2020 beklentileriniz nasıl olacak ve sektörü nasıl değerlendirirsiniz?

2019-2020 arası çok kritik bir dönemdi. Çünkü piyasa tecrübelendi, bir şeyler yapılmaya çalışıldı. 2020’de YEKDEM bitiyor fakat YEKDEM’in devam etmesi gerekiyor. Yatırımcının dövizdeki volatilite ve kredi bulabilme gibi sıkıntıları mevcut. Bürokrasinin de hızlandırılması ile önümüzdeki engelleri kaldırarak bir an önce yerli kaynaklarımızla üretmemiz gerekiyor. Yani işin aslı, üretmemiz gerekiyor. Enerjiye ihtiyacımız olduğu sürece yerli ve milli kaynaklarımızı kullanmamız lazım. 2020’de buradaki tüm sektör paydaşları olarak herkes elini taşın altına koymalı.

‘DAHA DA İLERİ GİTMEK İÇİN ÇABA SARF EDİYORUZ’

Bir türbinin periyodik bakımları ekonomik olarak ne kadarlık bir katkı sağlıyor?

Türbin kanatları 3 adet. Doğa şartlarında hızla dönerken türbinlerin yapıldığı malzemeler belli bir seviyeye kadar dayanabiliyor. Bunları önleyebilmeniz ve servis kısmında harcamayı azaltmak için önleyici bakımların yapılması gerekiyor. Biz sektör olarak, önleyici bakımları yapmadık. Bunların sorununu da birlikte yaşadık. Şu anda kanatlar, 5-6 yıldan beri kullanılan türbinlerde hasarlanmış durumda. Halbuki önleyici bakımlar yapılmış olsaydı, daha az bütçelerle tamir edilebilecekti. Ama şu anda belki bir kanadın değişmesi gerekiyor veya yere indirilmesi gerekiyor. Bunun en önemli etkisi şu, kanadı söküp tamir etmeye başladığınızda sizin türbininiz duruyor. Yani rüzgarınızı kullanamaz duruma geliyorsunuz. Sizin yatırımınızdaki geri dönüş oranları aksamaya başlıyor. Çünkü makine üretemez durumda ve tamiri bekliyor.

Eskiden insan gücüyle yaptığımız işlerde servis bakım süreleri oluyordu. Ülke enerji olarak üç günde yapılan bir işi, bir günde veya yarım günde tamamlayabiliyoruz. Bir türbini, bir kanadı 35-45 dakikada resimlerini çekip rapor haline getirmek üzere hazırlayabiliyoruz. Kanatlar döndüğü sürece para kazanıyor ve elektrik enerjisi kullanmaya başlıyorsunuz. Ülke kazanıyor, cari açık düşüyor. Yani bir zincirleme etkisi var. O yüzden sattıktan sonra 25 yıldaki en önemli süreç servis bakımıdır. Bunu, teknolojiyi hayatınıza katarak, katma değerli yetişmiş insan kaynağınızla yapmanız lazım.

Bizim 2013 yılında çıkmış olduğumuz yol, yurtdışındaki tecrübeleri buraya getirip yerli kaynaklarla yapabilmekti. Biz bu hedefimizi gerçekleştirdik. Daha da ileri gitmek için çaba sarf ediyoruz. Burada çalışan tüm arkadaşlarımız da Anadolu’nun farklı üniversitelerinden gelmiş makine mühendisi, elektrik mühendisi yerli kaynaklarımızdır. Biz onları yurt dışına gönderiyoruz, eğitimlerini tamamlıyoruz ve piyasada da arkasında durarak hem iş hem marka eğitimlerini yerine getiriyoruz. Yetişmiş bir insan kaynağı olarak da sektöre sunuyoruz.

Dijitalleşmenin her geçen gün gelişmesi rüzgar enerjisi sektörüne nasıl yansıyor?

Yıllar geçtikçe makineler ve türbinler gelişiyor. Bu türbinlerin gelişmesinde artık yapay zekalar, sensörler, dijitalleşme çok net bir şekilde kullanılabilir hale geldi. Bu dijitalleşmenin sonucunda datalar toplanıyor ve daha verimli, daha uygulanabilir, daha kısa sürede yatırımı geri çevirebilecek türbin markaları tercih ediliyor. Yani bir rüzgar türbinin yatırımının daha kısa vadede yatırımcıya dönmesi adına dijitalleşmeden faydalanılıyor.

Avrupa’daki yatırımcıların, üreticilerin bizim tarafımıza gelmesi, bize bilgilerini aktarabildikleri noktalar hayata geçtikçe biz sektör temsilcileri olarak daha iyi servis bakımı sağlayabiliyoruz.