türeb koronavirüs yekdem

“Rüzgar meselesi, memleket meselesidir”

TÜREB Başkanı Yıldırım, Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelini üst seviyeye taşımak için rüzgar ve güneş gibi yerli kaynakların değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Yıldırım, AA Editör Masası’na konuk olarak rüzgar enerjisi sektöründeki gelişmelere ilişkin soruları yanıtladı. Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelini üst seviyeye taşımak için yerli kaynakların değerlendirilmesi gerektiğini belirten Yıldırım, “Bakanlığımızın vizyonu ve 2023 hedefleriyle rüzgar enerjisinde 20 bin megavatsaat üretimi amaçladık. 48 bin megavatsaat üretim potansiyeline sahip Türkiye’de, bugün 7 bin 600 megavat kurulu gücümüz ve 3 bin 500 türbinimiz var” dedi.

Enerjide yüzde 75 dışa bağımlı olan Danimarka’nın yenilenebilir enerjiye yaptığı yatırımlarla bağımlılığını azalttığını dile getiren Yıldırım, Türkiye’nin de bu alandaki yatırımlarının kritik öneme sahip olduğunu söyledi.

Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelini üst seviyeye taşımak için rüzgar ve güneş gibi yerli kaynakların değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Yıldırım, “Rüzgar meselesi, memleket meselesi bizim gözümüzde. Bu konu kişilerden, konulardan tamamıyla bağımsız.” diye konuştu.

Yıldırım, son 15 yıldaki teknolojik gelişmeler, tedarik zincirinin büyümesi ve üretimin çeşitlenmesinin rüzgarı, elektrik üretiminin maliyeti bazında cazip bir noktaya taşıdığını belirterek şöyle devam etti:

“Üretilen bir türbin ile yıllık 30 bin kişinin enerji ihtiyacı karşılanıyor. Rüzgarda 1 megavatsaatin üretim maliyeti 55 dolara kadar düşmüş durumda. Güneşte ise 45 dolara kadar düşmüş durumda. Konvansiyonel enerjiden elektrik üretimine bakıldığında doğal gaz ise 75 dolar düzeyinde. Bu doğrultuda Türkiye’de son 10 yılda sıfırdan bir sektör yarattık. Bakanlığımızın vizyonu ve 2023 hedefleriyle rüzgar enerjisinde 20 bin megavatsaat üretimi amaçladık. 48 bin megavatsaat üretim potansiyeline sahip Türkiye’de bugün 7 bin 600 megavat kurulu gücümüz ve 3 bin 500 türbinimiz var.”

İlave kurulu gücün son dönemde azaldığına işaret eden Yıldırım, “2016’da bin 300- bin 400 megavat ilave kurulu güce ulaştık. Bu inanılmaz bir rakamdı ancak bu gücümüz 2018’de 495 megavata, 2019’da ise 450 megavata düştü. Bu rakamlar kabul edilebilir rakamlar değil. Bu uçağın burnunu tekrar bin megavatlara çıkarmamız gerekli. 5-10 sene önce olan ilk heyecanı herkeste tekrar uyandırmak gerekli. Bürokratından yatırımcasına herkes rüzgar enerjisine bu heyecanla sarıldı.” değerlendirmesinde bulundu.

Yıldırım, Türkiye’nin tüm kaynak ve vizyonunu rüzgar alanına kanalize ettiğini vurgulayarak, ekipmanların büyük bir kısmının artık Türkiye’de imal edildiğini ve dışarıya verilen paranın ekonomi içinde kaldığını ifade etti.

“RÜZGARLA BİRLİKTE ALT SANAYİYE ODAKLANILMALI”

Teknolojiyi geliştirmenin yanında bu teknolojiyi satılabilir hale getirmenin de önemli olduğuna dikkati çeken Yıldırım, “Bugün rüzgar türbininin dizayn aşamasından seri imalata geçişine kadar olan maliyeti 200 milyon avro. 6 ay geç kalırsanız rakipleriniz sizin önünüze geçer. Ülke olarak tüm parçaları imal ediyorsanız ve global tedarik zincirinin parçası haline geldiyseniz pastanın büyük kısmı sizin demektir. Biz bugün imalat kabiliyetine ulaştık ancak bunu ölçeklendirilebilir yapmalıyız.” dedi.

Yıldırım, rüzgar sanayisiyle birlikte alt sanayiye de odaklanılması gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Buz dağının altında kalan kısmı da görmeliyiz. Sadece santral yatırımları değil, rüzgar sektörünün alt sanayisine de bakmalıyız. Burada ana ekipmanlara parça üreten imalatçının da yatırımı söz konusu. Yatırımcıların görmek istediği, önümüzdeki 10 senenin öngörülebilir olması ve yaptıkları işin finanse edilebilmesi. İşinizin, finansal kaynak sağlayan kurumlar tarafından makul ve cezbedici görülmesi gerekiyor. Bugün bankalar, yatırımcı şirketler yenilenebilir enerjiyi seviyor, çünkü dünyanın ekonomisine etki edecek ve önümüzdeki 15 seneyi şekillendirecek olan bir alandan bahsediyoruz.”

“KURUMLARIMIZI TÜREK PAYDAŞI OLMAYA DAVET EDİYORUM”

Yenilenebilir enerjiye yatırım konusunda bankaların endişeli olmadığını söyleyen Yıldırım, şunları kaydetti:

“Dünyada her gün değişen dinamikler sebebiyle ekonomi dünyasında herkes daha temkinli. Dolayısıyla parayı veren kurumlar da bu paranın dönüşünü bekliyor. Bankalarla yaptığımız istişareler şunu gösteriyor ki bankaların, fiyat garantili mekanizma içinde yürütülen yenilenebilir enerji projelerini finanse etme noktasında bir sıkıntıları yok. Kritik konu ise bu mekanizmaları sürdürülebilir bir şekilde lisanslamak ve bürokrasiyi uygun hale getirip yatırımcının önünü açmaktır. Bu çerçevede, hem yerli hem de yabancı yatırımcı Türkiye’nin rüzgar enerjisindeki dönüşümünü daha ileri boyutlara taşımaya hazır.”

Yıldırım, Birlik olarak rüzgar sektöründe kapsayıcı olmayı önemsediklerini belirterek, “Paydaşları çekmek önemli çünkü farklı fikirlere ihtiyacımız var. Bu fikirleri TÜREB içinde toparlayıp istişare ediyoruz, ortak akıl oluşturmanın başka bir yolu yok ama ortak akıl yürütmek de yetmiyor, bu kararların harekete geçirilmesi gerekiyor.” diye konuştu.

Projelerin hayata geçirilmesi noktasında başarılı örneklere baktıklarını dile getiren Yıldırım, Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği ve Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi gibi kurumların organizasyon yapılarını incelediklerini anlattı.

Yıldırım, 5-6 Kasım’da Ankara’da Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi (TÜREK) düzenleneceğini ifade ederek, “Kongremizi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Fatih Dönmez ile Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mustafa Varank’ın katılımıyla 100’ün üzerinde paydaşla gerçekleştiriyoruz. Kurumlarımızın tamamını TÜREK paydaşı olmaya davet ediyorum. Sektör kendi organizasyonuna sahip çıkmalı. Bu işi memleket meselesi gören herkes TÜREK paydaşıdır.” dedi.

AA