Eksi fiyatlar piyasada rekabetin azalmasına neden olabilir

Green Power’a özel açıklamalarda bulunan Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği (WindEurope) CEO’su Giles Dickson, rüzgar enerjisinde Avrupa ve dünya piyasalarındaki son durumu değerlendirerek gelecek perspektiflerini paylaştı.

Türkiye’de YEKA modelinin oldukça başarılı bir model olduğunu ifade eden Dickson, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda açık deniz rüzgar santrallerine yönelmesi gerektiğine ve burada önemli bir potansiyelin olduğuna dikkati çekti.

‘YENİLENEBİLİR ENERJİ ARTIK DAHA UCUZ’

Konuşmasının devamında Dickson, “Türkiye’de talep artıyor ancak Avrupa’da artmıyor. Bu durumun sonuçlarından biri; bugün Avrupa’da ekonomik dinamizmin göreceli olarak eksikliği; iyi bir yılda ancak yüzde 2 büyüyoruz. Bir diğer faktör ise elektrik talebini azaltan enerji verimliliği. Hükümetler yenilenebilir enerji yatırımlarına bakıyor ve ‘Sekiz yıl önce çok para harcadık’ diyorlar. Bu ölçekteki harcamayı tekrar yapmak istemiyorlar. Gerçek şu ki, bugün yenilenebilir kaynaklara para harcarlarsa artık maliyetler çok önemli ölçüde düştüğü için sekiz yıl önce yaptıklarından çok daha az harcıyor olacaklar. Enerji faturalarına bakıldığında 10 yıl önce teknoloji çok daha pahalıya mal edilirken sunulan sübvansiyonlar için oldukça fazla para harcanıyordu. Bunlar 15 yıla kadar sabit fiyatlardı ve teşviklerin sistemden çıkması birkaç yıl daha sürecek. Bu durum siyasi olarak karşımızda sorun yaratıyor. Aslında artık yenilenebilir kaynaklar çok daha ucuza mal oluyor ve sisteme entegre edilebiliyor. Depolama da daha ucuz ve kolay erişilebilir duruma geldi. Pil maliyetleri son beş yılda yüzde 70 düştü. Ayrıca akıllı şebekeler ve dijital teknoloji burada çok yardımcı oluyor. Bu bir algı meselesidir, hükümetlerimize yenilenebilir enerjinin daha ucuz ve daha kolay hale geldiğini göstermek bizim işimiz” dedi.

‘GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER RÜZGARDA ÖNE ÇIKIYOR’

Rüzgar enerjisinde ABD’nin 2020’ye kadar üretime sağlanan vergi desteği ile birlikte iyi bir pazar olmaya devam edeceğini ifade eden Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği CEO’su Giles Dickson, “ABD için 2020 sonrası belirsizliğini koruyor. Avustralya rüzgar enerjisi yatırımları için son derece güçlü bir pazar durumunda. Çin çok güçlü ve önemli bir pazar olmaya devam ediyor. Fakat Çin piyasası büyük ölçüde Çin’deki yerli üreticiler tarafından domine ediliyor. Hindistan için hala büyük ümidimiz var fakat kısa dönemde bu piyasada devlet elektrik kurumunun finansmanıyla ilgili bazı zorluklar var. Yeni yatırımların hacmi bu yıl ciddi oranda düştü ancak iyileşeceğinden eminiz. Bazı yeni büyük pazarlar ortaya çıktığını görüyoruz. Örneğin, Rusya ilk rüzgar ihalesini gerçekleştirirken Suudi Arabistan da ilk rüzgar ihalesini yapmak üzere. Arjantin şu sıralarda çok güçlü bir pazar konumunda ve Meksika da gelişmekte olan güçlü bir pazar olmayı sürdürüyor. Afrika’da ise Fas uzun zamandır güçlü bir pazar olmaya devam ediyor ve üyelerimiz türbin üretim kapasitesine yatırım yapıyor. Kenya, Tanzanya, Etiyopya da gelecek vaat eden pazarlardan” dedi.

“AVRUPA RÜZGARDA KAN KAYBEDİYOR”

Beş yıl önce, Avrupa genelinde rüzgarda birçok güçlü pazar olduğuna dikkat çeken Dickson konuşmasına şöyle devam etti, “Şu anda Avrupa rüzgar piyasası, Almanya ve Fransa’nın öne çıktığı çok az sayıda ülkede yoğunlaşıyor. Büyümeye devam eden ülkeler de var; İngiltere veya Danimarka gibi bazı pazarlar sadece açık deniz rüzgar yatırımları yapıyor. Almanya, Fransa ve İspanya gibi diğer ülkeler hem karada hem de denizde yatırım yapıyor. Avrupa’da rüzgardaki temel endişe Orta ve Doğu Avrupa’daki pek çok ülkede yenilenebilir enerji konusundaki politik hedeflerin gerilemesi. Bu ülkeler beş yıl önce yenilenebilir enerjiye ciddi yatırım yaparken bugün birçoğunun artık bu noktada olmadığını görüyoruz. Bunun bazı istisnaları var, mesela Litvanya yenilenebilir enerjide çok iddialı yeni bir stratejiye sahip. Estonya’da ise hem karasal hem de açık denizde rüzgar için iddialı hedefler var. Ama genel olarak Orta ve Doğu Avrupa’da rüzgar pazarının görünümü iyi durumda değil.”

“KAPASİTE FAZLASI AVRUPA’DA ÖNEMLİ BİR SORUN”

Rüzgarda maliyetler düşmesine rağmen yatırımların artmak yerine düşmesinin çelişkili olduğundan bahseden Dickson, “Avrupa’da fazla kapasite sorunu var. Bugün potansiyel olarak 100-160 GW’lık güçle daha fazla elektrik üretim kapasitesine sahip. Avrupa, verimliliği az olan ve hava kirliliğine yol açan santralleri, özellikle de kömür santrallerini kapatıyor ancak pek de çabuk değil. Bu tesisler çevrimiçi olsa da, fazla kapasite sorunu yaşıyoruz. Bazı ülkeler yeni enerji üretim kapasitesine ihtiyacımız olmadığını ve sahip olduğumuz kapasitenin yeterli durumda olduğunu söylüyor. Ve elbette Avrupa’da elektrik talebi artmıyor” diye konuştu.

‘HÜKÜMET POLİTİKALARI FİNANSMAN  VE ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK İÇİN ÖNEMLİ’

Hükümetlerin izleyecekleri politikaların yenilenebilir enerji yatırımları için anahtar faktör durumunda olduğunu belirten Dickson, sektör ve yatırımcıların en şeffaf, öngörülebilir ve istikrarlı politikaları gördükleri pazarlara gideceklerini dile getirdi. Dickson, “Bunun nedeni ise mantıklı ve sağlam temelli uzun vadeli bir perspektife sahip olabilecekler ve pazarın hızlı büyüyeceği yerlerde yatırım yapmak istemeleri. Yatırımcılar doğası gereği politikaların değişebileceği, yönetmeliklerin değişebileceği, yatırımlara zarar verebilecek geriye dönük değişikliklerin olabileceği ülkelerde yatırım yapmak konusunda istekli olmayacaklardır. Avrupa’da yeni rüzgar yatırımlarının finansmanının yüzde 40’ı öz kaynaklardan sağlanıyor. Eskiden çok daha fazla borçlanarak finansman sağlanıyordu. Yönetmelikler belirsiz ve istikrarsız olduğunda gelecekteki pazar beklentileri öngörülebilir olmadığında bu yatırımcılar için daha yüksek bir özsermaye maliyeti gerekecektir. Ve bu, rüzgar enerjisi çiftliği yatırımlarını daha pahalı hale getirecek ve finansman imkanları zorlaştıracak. Elektrik talebi ise ikinci faktör, önümüzdeki birkaç yıl içinde, ekonomi çok güçlü bir şekilde büyümeyecek fakat elektrik talebindeki artış olacağını görüyoruz. Elektrik talebi artıyor çünkü bu ülkeler ısıtma ve ulaşımda daha çok elektrik tüketiyor atıyor. Önümüzdeki birkaç yıl içinde bu çok ilginç bir fenomen olacak” dedi.

‘YEKA MODELİ ÇOK İYİ BAŞLADI’

Dickson konuşmasına şöyle devam etti, “YEKA modeli çok iyi başladı. Siemens, yatırım yapacak ve bunun küçük ve orta ölçekli şirketler de dahil olmak üzere tüm tedarik zinciri için birçok olumlu katkıları olacak. Bundan sonraki aşamada görmek istediğimiz şey, bir sonraki YEKA yarışması için hacmin ne olacağı ve gelecek yarışmaların nasıl devam edeceği; bu ileriye dönük perspektif sağlayacaktır.”

AÇIK DENİZ RES YATIRIMLARI  ARTMAYA DEVAM EDECEK

Avrupa’da rüzgarda 160 GW kurulu güç olduğunun altını çizen Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği (WindEurope) CEO’su Giles Dickson, “Bunun sadece 14 GW’lık kısmı açık deniz rüzgar santrali. Bu halen Avrupa’nın Kurulu kapasitesinin yüzde 10’undan daha azı. Açık deniz rüzgar santralleri karasal rüzgar santrallerinden çok daha sonra başladı. 2020 yılına kadar Avrupa piyasasında açık deniz rüzgar santrali kurumlarının her yıl yeni kurulumların dörtte birini oluşturacağını tahmin ediyoruz. 2020 yılına kadar pazardaki ve yeni kurulu gücün 75’i karada olmaya devam edecek. Ancak açık deniz rüzgar santrallerinin payı istikrarlı bir şekilde büyümeye devam edecek. Çok fazla kullanılmayan bir potansiyel var, maliyetler son derece hızlı bir şekilde düştü. Üç yıl önce açık deniz rüzgâr santrallerinin MWh’i 150 avroya mal olurken bugün 60 avroya geriledi. Sadece üç yılda yaklaşık üçte iki oranında düştü bu gerçekten olağandışı. Düşüşün nedenlerden biri, daha büyük rüzgar türbinleri ve daha yüksek kapasite faktörleri. Avrupa’da yeni kurulan açık deniz rüzgar enerjisi santrallerinin ortalama kapasite faktörü yüzde 48 ve bazıları ise yüzde 50’nin üzerinde. Yani bunlar sizi kıyıdan uzaklaştıkça daha kararlı bir güç kaynağına yaklaştıran güçlü makinelerdir” dedi.

GELECEKTEKİ TOPTAN SATIŞ FİYATLARI ÖNEMLİ

Türkiye’de şu an YEKA ve YEKDEM olmak üzere iki model olduğunu sözlerine ekleyen Dickson, “Haziran ayındaki en son yarışmada YEKDEM kapsamında 710 MW’lık kapasite verildi. Bu yarışmalardan bazıları negatif fiyatlarla neticelendi. Dolayısıyla fiyatlar da YEKDEM modelinin altında kaldı. Geliştiriciler, YEKDEM tarifesine göre 7,4 dolar cent /kwh indirim yapıyorlar. Veya siz toptan satış fiyatına bir indirimle teklif verebiliyorsunuz. İki geliştirici bunu yaptı, eksi fiyatlarla teklif verdiler ve bunu yapanlar büyük şirketler. Piyasada bu riski alabilecek çok oyuncu yok. Ayrıca, Türkiye’de ve diğer ülkelerdeki ihalelerde daha düşük eksi fiyatların oluşması durumunda şu an çok sayıda oyuncunun olduğu sağlıklı bir piyasadan az sayıda oyuncunun olduğu bir piyasa yapısına geçilmesinden endişe duyuyoruz” dedi.

Piyasada rekabetin azalması riski olduğuna dikkat çeken Dickson, “Rekabetin azalması orta ve uzun dönemde fiyatların tekrar yükselmesini beraberinde getirecektir. Tedarik zincirinde yer alan kaç firma bu tür düşük fiyatlarla rüzgar santralleri için ekipman üretmeyi göze alabilir ki? Projenin ömrü boyunca gelir garantisi yoksa toptan satış fiyatlarına maruz kalıyorsunuz. Eksi fiyatların çıktığı ihaleler ile birlikte Türkiye’de toptan satış fiyatları üstünden fiyat 1,8 dolar geriledi. Tedarik zincirindeki şirketler bu seviyede bir risk ve fiyat seviyelerinde temin edebilir mi? Korkarız ki, beceremeyebilirler. Proje geliştiricilerin bu projeleri negatif fiyatlarla yürütmemesi daha yüksek bir risk oluşturuyor. Bugün yarışmayı kazandınız diyelim, peki toptan elektrik fiyatları 2019-2020 yılları arasında projenizi devreye alacağınız zaman düşerse ne olacak? Proje geliştirici, YEKA gibi 3,48 dolar cevt/ kwh garantili bir gelir olduğunu biliyorsa, bu farklı olur. Toptan satış fiyatlarındaki düşüşe maruz kalmaz” diye konuştu.

‘İNGİLTERE KÜRESEL LİDERLİK YOLUNDA’

Birçok ülke açık deniz rüzgar santralleri için bir endüstriyel uzmanlık geliştirilmesi fikrinden etkilenmiş durumda olduğunu dile getiren Dickson, “Geçtiğimiz haftalarda dünyanın ilk yüzer rüzgar santrali İngiltere’ye kuruldu. Siemens-Gamesa çok büyük bir fabrika yatırımı yaparak yılda 1 GW’lık açık deniz rüzgar türbini üretimi yapıyor. İngiltere bu alanda endüstriyel bir niş inşa etmek ve açık deniz rüzgar teknolojisinde küresel bir lider olmak istiyor” diye konuştu.

TÜRKİYE AKDENİZ’DE YÜZER RES’LER İNŞA EDEBİLİR

Dickson, “Türkiye, Karadeniz’de açık denizde karaya sabitlenmiş açık deniz rüzgar türbinleri inşa edebilir. Akdeniz’de ise yüzer rüzgar santralleri inşa edebilir. Şimdi dünyanın ilk yüzer açık deniz rüzgar enerjisi santraline sahibiz. Yüzer açık deniz rüzgar santralleri denizden daha da uzaklaşmanızı sağlar ve bu sayede daha yüksek rüzgar hızlarını yakalarsınız. Ayrıca yüzer santrallerin bir diğer avantajı da, türbinleri denize inşa eden gemilere ve vinçlere çok fazla para harcamak zorunda kalmamanızdır. Onları karaya monte edin ve sonra santralin çalışacağı bölgeye taşıyın. Ancak yine de önümüzdeki yıllarda karasal rüzgar santralleri, rüzgar endüstrisinin temelini teşkil etmeye devam edecek ve bunun uzun süre daha devam edeceği öngörülüyor” dedi.