Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş

Yenilenebilir, çevre dostu, tükenmez enerji kaynağı… Geçici, azalabilen, sınırlı ve belirli bölgelerde sıkışmış fosil kaynaklardan, sonsuz, sınırsız ve tüm insanlara eşit dağıtılmış olan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş…
Enerjisiz kalma korkusu insanoğlunun başını uzun süredir ağrıtıyor. 19. yüzyıl bilim adamlarından Lord Kelvin’in 1881’de Edinburg’da Britanya Bilimsel Kurumu’nda yaptığı konuşmada dünyada kömür madenlerinin hızla tükendiğini ve enerji kaynakları konusunda tek umudunun rüzgar motorları ve rüzgar değirmenleri olduğunu belirtmesinin üzerinden tam 135 yıl geçti.
4 Ocak 1880 tarihinde New York Herald’ın Edison ile yaptığı mülakatta çarpıcı bir ifade vardı. Edison; “Elektriği o kadar ucuz hale getireceğiz ki, sadece zenginler mum yakacak” diyordu. 1914 yılında ABD’deki enerji şirketleri bu ifadeyi reklam amaçlı olarak kullanmışlardır. Günümüzde 1 milyarın üzerinde insanın elektriğe ulaşımı olmadığını düşünürsek, elektrik Edison’un dediği kadar hiç bir zaman ucuz ve kolay ulaşılabilir olmadı.

Aslında, yenilenebilir; “çevre dostu, tükenmez bir enerji kaynağı” kavramı son derece cazip görünüyor. Peki, ama yenilenebilir enerji kaynakları nelerdir? Açıklamaya kalktığımızda bir dizi bambaşka teknoloji ile karşılaşıyoruz. Rüzgar, direkt güneş ışığı, biyoyakıtlar, biyomas, jeotermal, su enerjisi, pasif güneş enerjisi…
Bu farklı teknolojileri yenilenebilir başlığı altında bir araya getiren özellik nedir? Ömürlerinin sınırlı kaynaklara dayanmaması, geniş ölçüde bulunabilir olmaları, karbon artışı getirmemeleri ve böylelikle karbon ayak izlerinin çok daha sınırlı kalması…

Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının tarihsel gelişimi ve gelecekteki rolüne bakalım…

Rüzgar enerjisi: Türkiye Rüzgar Atlası (REPA) yer seviyesinden 50 metre yükseklikteki rüzgar potansiyelleri incelendiğinde Ege, Marmara ve Doğu Akdeniz bölgelerinin yüksek potansiyele sahip olduğu görülmektedir. 7 m/s’den büyük rüzgar hızları göz önüne alınarak Türkiye rüzgâr enerjisi potansiyeli 47 bin 849 MW olarak belirlenmiştir. Türkiye’de şebekeye bağlı rüzgar enerjisi ile elektrik üretimi 1998 yılında başladı. Özellikle 2005 yılından itibaren 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunun çıkmasından sonra kurulu güç ve enerji üretimi artış göstermiştir. Türkiye’de, 2015 yılı sonu itibarıyla işletmede olan rüzgar enerji santrallerinin kurulu gücü ise 4 bin 503 MW’tır.

Güneş enerjisi: Türkiye’nin Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlasına (GEPA) göre, yıllık toplam güneşlenme süresi 2 bin 737 saattir (günlük toplam 7,5 saat). Yıllık toplam gelen güneş enerjisinin ise 1.527 kWh/m² yıl (günlük toplam 4,2 kWh/m²) olduğu tespit edilmiştir. Lisanssız elektrik üretim santrallerinin kurulmasıyla birlikte 2015 yılı sonu itibarıyla güneş enerjisi santralleri sayısı 362 adet olup, bu santrallerin toplam kurulu gücü ise 249 MW’tır. Enerji Bakanlığı’nın 2023 hedefine göre; en az 5 bin MW lisanslı PV santral kurulu gücüne ulaşılması beklenmektedir.

Jeotermal enerji: Türkiye’de elektrik üretimine uygun potansiyel içeren 17 adet saha bulunmaktadır ve bu sahaların tamamı Batı Anadolu’da yer almaktadır. Bu sahalarda üretim yapan kurulu güç 624 MW’tır. Tüm bu sahaların geliştirme çalışmaları tamamlandığında bu kapasite 700 MW’a çıkarılabilecektir.

Türkiye’de yenilenebilir enerjinin resmi alt yapı kazanması 2005’te çıkartılan Yenilenebilir Enerji Kanunu’na (YEK) dayanmaktadır. Ayrıca AB’ye uyum kapsamında 2011-2020 yıllarını kapsayan Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı (YEEP) yürürlüğe girmiştir. Plana göre; 2023’te Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 22’si hidroelektrikten ve yüzde 16’sının ise diğer yenilenebilir enerji kaynaklardan üretilmesi hedefleniyor.

Karbon salınımlarını azaltmak ve çevreye olumsuz etkilerini gidermek, yenilenebilir enerji kaynakları kullanarak enerji yatırımlarını yapmak ve enerji üretimini teşvik etmek ülkeler için zorunluluk haline gelmiştir. (Enerji ve türevlerinin çevreye etkisi yüzde 70’lik maksimum orana ulaşacaktır. IEA’nin, enerji ve hava kirliliği hakkındaki özel raporunda, bu kirletici maddelerin salınımının çoğunlukla kontrol dışı veya verimsiz enerji üretimi ve kullanımından kaynaklandığı belirtiyor. Önlem alınmazsa dış hava kirliliğinden kaynaklanan erken ölümler 2040 yılında 4,5 milyona ulaşacaktır)

65. Hükümetin açıkladığı programda, enerji sektöründe yerli ve yenilenebilir kaynaklı bir enerji politikası izlenecek. Yerli kaynakları ekonomiye kazandırmak ve yenilenebilir enerji yatırımlarının ülkemizdeki toplam kurulu gücün içindeki yüzdesel oranının artırılması, enerji üretiminin çevresel etkilerinin minimize edilmesi ve en önemlisi Enerji Bakanlığımızın direktifleri ile yenilenebilir enerji teknolojisinin (güneş panelleri üretimi) ülkemizde yerli kaynaklar ile üretilmesi ve Arap, Afrika ve Asya ülkelerine yerli ürünlerimizin ihracı konusu ülke gündemimizde ön sıralarda yer almaktadır.

12 Aralık 2015 tarihli Paris İklim Antlaşması ile yenilenebilir enerji geri dönüş olmayacak şekilde gelecekteki enerji piyasasının en önemli unsuru olacaktır.

Türkiye 2030 yılında sera gazı emisyonlarını toplam yüzde 21 azaltmayı hedeflemiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak bu belirlenen hedefe ulaşmak için, 2023 yılına kadar güneş enerjisinden elektrik üretim kapasitesini 5 GW’a, rüzgar enerjisinde elektrik üretim kapasitesini 16 GW’a ve hidroelektrikten elektrik üretim kapasitesini ise tüm ekonomik potansiyeli kullanmayı öngörmektedir.
Yenilenebilir enerji ülke çekiciliği endeksine göre, Latin Amerika, Afrika ve Asya gibi gelişmekte olan piyasalarda yükselişi sürerken, Avrupa piyasaları kayda değer bir düşüş gösterdi.

Endekste listelenen 40 ülkenin yarısını gelişmekte olan ülkelerin oluşturduğuna dikkat çeken araştırma sonucuna göre; ilk 40’da Afrika kıtasından 4 ülke yer almaktadır. (Mısır, G.Afrika, Fas ve Kenya).Türkiye bu listede 19. sıradadır.

Ülkemizde 2015 yılı sonu itibari ile toplam kurulu güç 73 bin 148 MW olarak gerçekleşmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam ülkenin kurulu gücüne oranlarına bakıldığında ise;

Hidrolik: 25.868 MW (%35,3)
Jeotermal: 624 MW (%0,85)
Rüzgar: 4.503 MW (%6,15)
Güneş: 249 MW (%0,35)

Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak, toplam elektrik üretiminin kurulu güce oranında, yenilenebilir enerjinin payının yüzde 43’ü bulduğu halde, gerçekte ise elektrik üretiminin sadece yüzde 25’i yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır. Bunun büyük bir kısmını da hidroelektrik enerji kaynakları oluşturmaktadır.
Türkiye, 2013 yılında ise yenilenebilir enerjide dünya ortalamasının üzerinde üretim gerçekleştirmiştir. Dünyada üretilen enerjinin yüzde 22’si yenilenebilir iken Türkiye’de bu oran yüzde 29’a ulaşmıştır.

Sonuç olarak bakıldığında; genel olarak ülkemizin son yıllarda çok kararlı bir yerli ve yenilenebilir enerji politikası olduğu söyleyebiliriz. 18.05.2009 tarihli Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesine göre; 2030 yılına kadarki hedefler şu şekildedir:
HES’lerde; ülkemizde ki su kaynaklarının potansiyelinden, ekonomik olanları kullanarak 135 milyar kwh’a ulaşmak.

RES’lerde; kurulu gücü 25 bin MW’a çıkarmak.

JES’lerde; kurulu gücü 700 MW’a çıkarmak.

GES’lerde; kurulu gücü 10 bin MW’a çıkarmaktır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi içindeki payını en az yüzde 30 düzeyine ulaştırarak enerji maliyetimizde ki ithal ürünlerin payını minimize edebiliriz..

Bu hedeflere ulaşmak için ülkemiz milyarlarca lira yatırım yapmak zorundadır. Bu yatırımlar ise daha çok özel şirketler marifeti ile yapılmak durumundadır.

Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğünün üzerinde çalıştığı, Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) Yönetmeliği çalışmalarında sona yaklaşıldı. Yönetmelik ile büyük ölçekli güneş enerjisi yatırımlarının hayata geçirilmesi hedefleniyor. İlk etapta 1.500 MW’lık bağlantı görüşünün hazır olduğu YEKA bölgeleri için yakında ihaleye çıkılacak. En önemli kriter ise yukarda bahsettiğim gibi yerli güneş panellerinin ülkemizde üretilmesi şartı ile çevremizdeki ülkelere de bu teknolojinin ihracı söz konusu olabilecektir. Yaklaşık 2 milyar dolarlık yatırımın ülkemize kazandırılacağı güneş enerjisi yatırımlarını, rüzgar enerjisinde de aynı metod ile ülkemizin önü açılmış olacaktır.