Sürdürülebilirlik ve akaryakıt sektörü

 

Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasında kullanılmak üzere Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Avrupa Yatırım Bankası (EIB), TSKB gibi büyük finans kurumlarının uzun vadeli ve çok düşük faizli finansman seçenekleri bulunmaktadır.

 

Sektörümüzde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları aslen iki başlık altında toplanmaktadır; PETDER, ADER gibi akaryakıt dağıtım şirketleri tarafından oluşturulan dernekler ve TABGİS, PÜİS gibi bayilerin bir araya gelmesi ile oluşturulan sendikalar. Sektörün iki ayrılmaz parçasını temsil eden bu kurumlar çalışmalarını, kamu ile ilişkilerin yönetilmesi, yasal mevzuatların oluşturulması, kar marjlarının belirli bir seviyede tutulması gibi konulara odaklı bir şekilde yürütmektedirler. Bu yazımda, aralarında zaman zaman çıkar çatışması da olan bu kuruluşların beraber odaklanmaları gerektiğini düşündüğüm bir konuya değinmek istiyorum; Sürdürülebilirlik Çalışmaları.

 

Sürdürülebilir Kalkınma tanım olarak; insan ve doğa arasında denge kurarak, doğal kaynaklara zarar vermeden, kaynakların bilinçli olarak tüketilmesini sağlayarak gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına ve kalkınmasına imkan verecek şekilde bugünün ve geleceğin yaşamının ve kalkınmasının planlanmasıdır. Yani kısaca, bugünün ihtiyaçlarını gelecek kuşakların kaynaklarını zedelemeden karşılamak demektir.

 

Günümüzde şirketlerin finansal yatırımları ve performansları kadar ekonomik, çevresel ve sosyal alanlarda sürdürülebilirliklerini sağlamak üzere gerçekleştirdiği çalışmalar da büyük önem arz etmektedir.

 

Ülkemizin sürdürülebilir kalkınma hikayesi, 1992 yılında Rio Zirvesi’nde BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ni (BMBÇS)  imzalayan ilk ülkelerden biri olması ile başlamıştır. 2014-2018 dönemi için yayımlanan Türkiye’nin Onuncu Kalkınma Planı’nda sürdürülebilir kalkınmanın yer alması, Bakanlıklar ile ortak araştırmaların ve raporların hazırlanması, Borsa İstanbul’da Sürdürülebilirlik Endeksinin işlem görmeye başlaması, Türkiye’nin sürdürülebilirlik gündemini hızla ele aldığını göstermektedir.

 

Türkiye akaryakıt sektöründe ise sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında özellikle çevre ve sosyal sorumluluk konularında birçok faaliyet gerçekleştirilmektedir. Petrol Ofisi, BP, Shell, Total, Opet gibi büyük akaryakıt dağıtım şirketlerinin hemen hepsinin web sitelerinde bu konular ile ilgili birçok projeyi bulabiliyorsunuz. Shell Türkiye, benim de aktif olarak çalışmalarına katıldığım, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’ne üyedir ve Shell Global’in sürdürülebilirlik raporları kapsamında yerel faaliyetlerinin iletişimini yapmaktadır. BP Türkiye de aynı şekilde yurtdışı raporlara katılım sağlamaktadır.

 

Bu çalışmaları uluslararası raporlama standartlarda (GRI) bir rapor halinde sunan tek yerli şirket ise Opet’tir. Opet’in ilk sürdürülebilirlik raporlaması çalışma ekibinde yer almış biri olarak Sayın Nurten Öztürk’ün ve Koç Grubu’nun sürdürülebilir kalkınmaya ne kadar önem verdiğini yakinen biliyorum. Sürdürülebilirlik raporunun her dönem ödülden ödüle koşuyor olması da Opet’in bu konudaki başarısını çok net bir biçimde kanıtlamaktadır.

 

Dernekler özelinde baktığımızda ise PETDER’in özellikle atık yağların toplanması ile ilgili çok güzel çalışmaları bulunmaktadır. Bayilerimiz tarafında konu daha çok sosyal sorumluluk faaliyeti olarak tamamen bireysel bir şekilde ilerlemektedir.

 

Kısaca özetlediğim gibi sektörümüzde sürdürülebilir kalkınma ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır ancak bu çalışmalar maalesef özellikle enerji ile ilgili diğer sektörlere kıyasla henüz istenen seviyeye ulaşamamıştır.

 

Gazetemizin geçen sayısında Sayın Emin Kaya istasyonlarda şüpheli saha denetimlerinin başladığından bahsetti. Toprağa sızan yakıtın tespiti ve temizliği ile ilgili yapılan bu çalışmalar, çevreye verdiğimiz zararın en aza indirilmesi açısından çok önemli olmasına rağmen maliyetler göz önüne alındığında sektörümüze, belki de altından kalkamayacağı, ilave büyük bir yük getirmektedir.

 

Bu konu ile ilgili olarak önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasında kullanılmak üzere Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Avrupa Yatırım Bankası (EIB), TSKB gibi büyük finans kurumlarının uzun vadeli ve çok düşük faizli finansman seçenekleri bulunmaktadır. Geçtiğimiz günlerde bu kurumlardan bir yetkili ile yer altı kirliliğinin temizlenmesine kaynak sağlayıp sağlayamayacakları konusunu görüştüm.  Kendileri, kaynak sağlama ile ilgili olarak ilk şartın kaynağın kurumsal bir muhatap tarafından talep edilmesi olduğunu belirtti. Yani başka bir deyişle bayi bayi yapılacak bir başvuru yerine kredi kullanma kabiliyeti yüksek olan akaryakıt dağıtım şirketleri seviyesinde yapılacak bir başvurunun değerlendirmeye alınabileceğini söyledi. Kim bilir sürdürülebilirlik çalışmalarında sektörümüze öncülük eden şirketlerimiz belki bu konuda da ellerini taşın altına koyarlar.

 

Yine aynı sayımızda Sayın Sertaç Komsuoğlu çok önemli bir konuya değindi; “Dünün Sektörü Bugünün Piyasası”. Sertaç Bey bu yazısında sektöre iade-i itibarını kazandırmak için Ankara’nın, derneklerin, sendikaların, rafinerilerin, dağıtıcıların, bayilerin, gazetecilerin çok emek harcadığını belirterek bu amaç için sektörde yer alan tüm paydaşların kaçakla mücadelede aynı masa etrafında oturmayı başarabildiklerinden bahsetti. Sektörden piyasaya geçişte ve itibarın en üst seviyeye taşınmasında hepimizin önceliği olması gereken konulardan bir tanesi de sürdürülebilirlik çalışmalarının tüm piyasa paydaşlarına yayılmasıdır görüşündeyim.

 

Kaçakla mücadele için nasıl aynı masa etrafında oturmayı başarabildiysek, sürdürülebilir kalkınma için de aynı hedeflerde birleşebilmeliyiz.