Şirketin tasfiyesi ve şirketin tüzel kişiliği

Şirketin tasfiyesi kurumunu, tasfiye sürecine giren şirketin varlıklarını ve borçlarını temizleyerek kendisini ortadan kaldırması olarak ifade edebiliriz. Özet olarak şirketin kapanma sürecine girmesidir. Bu süreç içerisinde alacaklılara dağıtılır, şirket aktifleri elden çıkarılır ve şirketin finansal değeri kaybolacak şekilde çözülmeye girer. Mali tabloda bulunan bütün değerler nakde çevrilir. Tasfiye sürecinin amacı; ticari faaliyetlerin sona erdirilmesidir. TTK’nin “Tasfiyenin amacı” başlıklı 291. maddesinde “Tasfiye memurları, şirketin faaliyette bulunduğu dönemde başlamış olup da henüz sonuçlandırılmamış olan iş ve işlemleri tamamlamaya, şirketin borç ve taahhütlerini yerine getirmeye, şirketin alacaklarını toplamaya, gereğinde yargı yolu ile almaya ve varlıkları paraya çevirmeye, net varlığı elde etmeye yönelik ve yarayan bütün iş ve işlemeleri yapmaya yetkili ve zorunludur” denilmektedir.

Tasfiye sürecinde şirketin tüzel kişiliği devam etmektedir. TTK m. 269’ da tasfiyeye giren şirketin tüzel kişiliğinin bu amaçla sınırlı kalmak şartıyla tasfiye sonuna kadar devam ettiği ve ticaret unvanına “tasfiye halinde” ibaresini ekleyerek kullanılabildiğine hükmetmektedir. Şirketin tüzel kişiliği tasfiye işlemlerinin sona ermesi üzerine, şirkete ait ticaret unvanının bağlı bulunduğu ticaret sicilinden silinmesi tasfiye memuru tarafından istenir. Bu talep üzerine ticaret sicilinden silinme tescil ve ilan edilir. Bunun üzerine şirketin tüzel kişiliği sona erer. (TTK m. 545)

TÜZEL KİŞİNİN TARAF
EHLİYETİ- TARAF SIFATI

Taraf ehliyeti, usul hukuku kapsamında öngörülen haklardan istifade etme ehliyetidir. Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyeti sahipliğini hüküm altına alan 6100 sayılı HMK’nin 50.maddesi uyarınca; medeni hukuktaki hak ehliyeti, usul hukukuna taraf ehliyeti olarak yansımaktadır. Bu minvalde insanlara özgü olanlar dışında tüm hak ve borçlara sahip olabilen tüzel kişiler de usullerince kurulup ilgili mevzuat uyarınca varlık kazandıkları andan itibaren hukuki kişiliğe kavuşarak, hak ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahip olacak, yargılama sürecinde davalı yahut davacı olarak yer alabilecektir. (Limited şirketler de TTK madde 588 gereğince ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanmaktadırlar.)

Taraf sıfatı, bir hakkı dava etme kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğundan usul hukuku açısından ele alınması gereklidir. Özetle, taraf sıfatı, dava konusu hakla taraflar arasındaki ilişkidir. Maddi hukuka göre belirlenmesine rağmen hak sahibinin dava hakkını içerdiğinden usul hukukunda da yer bulur.

TASFİYE SÜRECİNİN TARAF EHLİYETİNE VE YARGILAMA SÜRECİNE ETKİSİ

Taraf ehliyeti dava ve usulî işlemlerin geçerlilik şartı olduğundan davanın her aşamasında hakim tarafından re’sen gözetilir, taraflarca da aynı şekilde davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bu doğrultuda bir ticaret şirketi tarafı bulunduğu bir dava devam ederken hakkında tasfiye süreci başlatılırsa; yukarıda anlattığımızı tekrar etmek gerekirse 6102 sayılı TTK’nin 269.maddesi uyarınca şirketin tüzel kişiliği ve taraf ehliyeti tasfiye amacı ile sınırlı olarak varlığını sürdürecektir. Şirket unvanına ticaret sicil müdürlükleri kapsamında “tasfiye halinde” ibaresi eklenecek ve şirket tasfiye öncesi taraf olduğu davalarda, taraf sıfatına sahip olmaya devam edecektir. Ancak şirketi artık tasfiye memurları temsil edecektir.