2014-2017 yılları arasında petrol fiyatlarının piyasa temellerine göre hareket etmediği ve jeopolitik risklerden etkilenmediği konuşuldu. Bence piyasanın tamamen verileri yanlış okuması ama çoğu kişiye göre petrol arzı fazlası nedeniyle (ki neden fiziki piyasada arz fazlası olamayacağının nedenlerini önceki yazılarımda birden fazla tekrar etmiştim) piyasanın jeopolitik riskleri fiyatlamadığını gördük. Ancak 2017’nin ortasından beri petrol fiyatları üzerindeki […]
2014-2017 yılları arasında petrol fiyatlarının piyasa temellerine göre hareket etmediği ve jeopolitik risklerden etkilenmediği konuşuldu. Bence piyasanın tamamen verileri yanlış okuması ama çoğu kişiye göre petrol arzı fazlası nedeniyle (ki neden fiziki piyasada arz fazlası olamayacağının nedenlerini önceki yazılarımda birden fazla tekrar etmiştim) piyasanın jeopolitik riskleri fiyatlamadığını gördük. Ancak 2017’nin ortasından beri petrol fiyatları üzerindeki jeopolitik hayaleti geri döndü gibi. Her ne kadar hala etkileri 2014 öncesinden çok daha kısıtlı olsa da önceki döneme göre aslında gayet etkili bir hal aldı. Bunun diğer bir nedeni de 2017’den itibaren taraflar arasında kılıçların çok bariz şekilde çekilmiş olması. Başta Rusya ve ABD olmak üzere petrol piyasasının ana aktörleri arasında saflaşma ve birbirlerine belden aşağı vurma son bir senedir çok daha bariz hale geldi.
Piyasadaki rekabet artık ham petrol piyasasında piyasa payı katma çabasından işlenmiş ürün piyasasında karşı tarafın rekabetçi gücünü baltalama yönünde giden bir hal aldı. ABD rafinerileri geçen sene yüksek seyreden WTI-Brent farkından gayet faydalandılar. Avrupa içinse bu ara işlenmiş ürün stoklarının hiç olmadığı kadar yüksek seyrettiği bir dönem olarak piyasayı derinden ve olumsuz etkiledi. Rusya da bu durumdan olumsuz etkilenen taraflardan oldu. Ancak Rusya’nın önünde daha ilginç bir sorun yavaş yavaş yeşermeye başlıyor. International Maritime Organization (IMO)’nun 1 Ocak 2020 tarihi itibariyle gemi taşımacılığında kullanılacak fuel oilde yüzde 0.5 kükürt oranı sınırı getirmesi yüksek kükürtlü fuel oil piyasası için şimdiden sonuçları kestirilemeyen ancak ciddi bir panik havası oluşmasını sağlayacak bir gelişme oldu. Fuel oil üretimi ve ihracatında dünya lideri olan Rusya için bu karar pek tabi ki gayet can sıkıcı.
Ancak IMO’nun bu kararının etkilerini henüz tam olarak kestiremiyoruz. Fuel oil piyasasında “hi-lo spread” olarak tabir edilen FOB Rotterdam yüksek kükürtlü fuel oil ve FOB NWE düşük kükürtlü fuel oil arasındaki fiyat farkı, eğrinin 2020 ve ilerisi için şimdiden ilginç bir hal aldı. 2020 sonrasında deniz taşıtlarında yüksek kürkürtlü fuel oil talebinin hızla düşeceği ve onun yerine düşük kükürtlü fuel oil talebinin hızlıca artacağı varsayımı üzerine spread de çok aşırı derecede açıldı. Düşük kükürtlü fuel oil üretmenin tek yolu ise rafinerilerde düşük kükürtlü ağır petrolün (heavy sweet) ağırlığını artırmak. Peki bu ne kadar mümkün, işte Rusya’yı farklı yerlerden vuran konuya geliyoruz.
Rusya’nın ana ham petrol blendi Urals blend, Urals ve Volga bölgesinden gelen ağır ve yüksek sülfürlü (heavy sour) ham petrol ile Batı Sibirya’nın hafif ve düşük sülfürlü (light sweet) ham petrolünün bir karışımı. Bu karışım Rusya’nın genel ham petrol ihraç (ve tabi ki siyasi) çıkarları doğrultusunda bazen kalitesinden ödün verebiliyor. Bunun nedeni ise Rusya’nın elindeki ham petrol taşıma boru hattı altyapısının Batı Sibirya petrolünün Doğu Sibirya petrolünü Pasifik Okyanusu’ndaki Kozmino limanına taşıyan Doğu Sibirya Pasifik Okyanusu (East Siberia Pacific Ocean – ESPO) boruhattına akmasına imkan sağlayacak şekilde dizayn edilmiş olması. Bu cümlenin tercümesi şu; Rusya canı istediğinde Batı Sibirya petrol üretimini Urals blende katmak yerine doğu rotasına yönlendirebilir. Şubat ayı içerisinde Avrupa rafinerilerinin Urals kalitesi üzerine şikayetlerini çok sesli yaptığı ve hatta talep kısmında Urals blendin tarihi düşük seviyelere gelmesine yol açan meselenin arkasında da Rusya’nın Batı Sibirya petrolünü ESPO’ya aktarması olduğu bilinen ama resmen dillendirilmeyen bir durum.
Peki bunun ne gibi bir kusuru var diyebilirsiniz. Rusya, bence dış politikası ile de uyumlu bir şekilde Avrupa ve Asya’yı kendi kafasında iki ayrı stratejiye böldüğü gibi kendisinin enerji ihracat stratejisinde de ikiye bölmüş durumda; ham petrol ihracatı için Çin öncelikli olmak üzere Asya’yı kendisine ana hedef pazar olarak belirlemişken Avrupa sadece bir gaz satış pazarı olarak görülüyor artık. Rusya’nın Avrupa’da Urals sayesinde kurduğu üstünlüğe güvenerek yaptığını düşündüğüm bu hamle, doğal olarak beraberinde Batı Sibirya’dan çok daha fazla hafif petrolün ESPO’ya kaymasına ve Urals’ın kalitesinde daha da gözle görülür düşüşlerin olmasına sebep olacak. Avrupa rafinerileri aslında kompleksite olarak bu petrol ile başa çıkabilecek durumda olmasına rağmen ciddi bir sorun var, yüksek kükürtlü fuel oil talebi düşmekte. İşte IMO’nun aldığı kararın siyasi bir silah tarafı olduğunu düşünmek için iyi bir neden. Talebi düşen bir ürüne cevap verebilecek Rus petrolünün daha da düşmesi muhtemel talebi Rusya’yı batı hattında zora sokacağı gibi doğu rotasında da Çin’e bağımlı bir hale getirebilir. Bu da Rusya’nın yüzyıllardır yapmaya çalıştığı kendisini Asya’dan gelecek tehditlere karşı koruma ve talep tarafında çeşitlilik sağlama çabasında çok ciddi sıkıntıya sokar.
Rus rafinerilerinin de kompleksite olarak iyi bir durumda olmadığını tahmin ediyorum. Bu durumda Rusya’nın ham petrol olarak satamayacağı ağır ve yüksek kükürtlü Urals petrolünü işlenmiş ürün olarak piyasaya sürme ihtimali de çok fazla değil. Zaten en nihayetinde üretebileceği yüksek kükürtlü fuel oil ve yüksek kükürtlü dizelin ve benzinin de talebinde düşüş beklenirken bu teknik kapasiteyi sorgulamak da anlamsız. Rusya, Çin’e ağırlık verme hevesindeyken IMO’dan gelen bu karar bayağı bir can sıkmış olmalı.
Ancak IMO’nun önünde de ciddi bir çıkmaz var. O da bu aldığı kararı hangi güce dayanarak hayata geçirebileceği. IMO’nun kendisi idari olarak gemi sahiplerini zorlamaktan öteye gidemez. Tek yapabileceği ulusal yönetimler nezdinde bu kararın uygulanması ve takibi için destek alıp, resmi makamların bu kararı hayatta tutmasını ummak olabilir. Bu durumda da akla gelen sorular şunlar olur; ülkeler IMO’nun bu kararını hayata geçirmenin maliyetini neden üstlerine alsınlar? Bu kararı uygulamak için ortaya çıkan maliyeti gemi operatörlerine yığma çabası gemicilik sektörünü nasıl etkiler? Gerçekçi anlamda bu uygulamanın ilk etapta hayata geçebileceği iki bölge olan Avrupa Birliği ve ABD’nin hukuk sisteminin de gelişmiş olduğunu düşünürsek operatörlerin birlik olarak IMO’nun kararına karşı hukuk yolu ile bu kararın yürütmesinin durdurulmasını talep etmesi ve bunu kazanması ne kadar imkansız olur?
İşin bir diğer boyutu ise Rusya’nın kıta Avrupası’na yaptığı gaz ticaretinde fiyat formülasyonunda bulunan yüksek kükürtlü fuel oil ve düşük kükürtlü fuel oilin fiyat performansı Rusya’nın gaz gelirlerinin nasıl etkiler? Rusya petrolde olduğu gibi gazda da kafakola alınabilir mi?
Urals blendin yaşayacağı her talep sorununun İran ve Irak için güzel haber olduğunu söylemek yanlış olmaz. Iranian Light ve Basrah Light için Urals blendden boşalan payı doldurmak büyük bir zevk olacaktır. Ancak hem Basra limanındaki ihracat kapasite sorunun hem de İran’ın petrol piyasasındaki yatırım sorununu düşündüğümüzde ortaya onlar için de çok iç açıcı bir tablo çıkmıyor. Peki bu durumda Avrupa için medium petrolün yeni kaynağı neresi olacak?
Muhtemelen bütün bu sorulara cevap aramadan önce ilk anlamamız gereken IMO’nun aldığı bu kararı hayata geçirme şansı ve becerisinin ne olacağı. Avrupa Birliği ve ABD dışında kabul görmesi ve uygulanması çok mümkün olmayan – ve ayrıca ekonomik anlamda makul de olmayan – bu uygulamanın küresel çapta uygulanmadığında etkisinin çok az olacağını düşünüyorum. Bu bir şekilde dönüp dolaşıp sadece ABD Atlantik kıyıları ile Avrupa arasında hareket eden gemileri – yani Avrupalı ve ABD’li operatörleri – zora sokan ve ek maliyetler nedeniyle ciddi sorunlar yaşamalarına neden olacak bir hal alabilir. Ağustos 2016’da ortaya çıkan ve 17 Şubat 2017’de şirketin iflasının açıklanması ile sonlanan Hanjin Shipping depreminin etkileri hala gemi taşıma piyasasında ciddi şekilde hissedilirken, IMO’nun bu kararı ile operatörleri ek maliyetlerin altına koyması çok da makul değil.
Çevreci kaygılar ile ortay atıldığı iddia edilen ve bence son derece politik olan bu kararın piyasaya etkisini ben şahsen çok yakından takip etmeye çalışıyorum. Rusya’nın Venezuela’da artan faaliyetleri, Venezuela’nın tamamen Rusya ve Çin’e çalışır halen gelen ağır petrol üretiminin ABD’nin kontrolünden çıkması ve Hindistan rafinerileri üzerinden Avrupa’ya yolunu bulmasının ortaya çıkardığı rahatsızlığın bir yansıması bence IMO kararı. Buna rağmen bu işin devamında ABD’nin Venezuela’ya doğrudan askeri müdahalesi gibi seçeneklerin de ortaya çıkması ile işlerin rengi çok farklı bir hal alabilir. Petrol piyasasında jeopolitiğin önemi kalmadı diyenlere selam olsun.
Saygılarımla
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Bakan Bayraktar, İEF kapsamında önemli temaslarda bulundu22 Kasım 202414:07 “65’ten fazla şehirdeki ağımızla büyümeye devam ediyoruz”22 Kasım 202413:57 Bakan Bayraktar, Gürcistan Birinci Başbakan Yardımcısı Davitashvili ile görüştü22 Kasım 202413:50 Sorokin, Türkiye’nin enerjide merkez ülke olmasının önemini vurguladı22 Kasım 202411:06 ‘İstanbul Energy Forum’ başladı22 Kasım 202410:39