Petrol ve gaz devleri ile tosttaki peynir

Sisli bir havada nasıl araba kullanırsınız? Cevabınız büyük bir olasılıkla temkinli ve/veya yavaş kelimelerini içerecektir. Özellikle arama ve üretim sektöründe faaliyet gösteren petrol ve gaz şirketlerinin bugünkü piyasa koşullarında yaptığı veya yapması gereken de bu zaten.

Temel, pencereden komşusu Dursun’a seslenir:

“Ula uşak, ineklerunun arasında pipo, nargile içeni var midur?”
“Ula oyle şey olur mi?”
“Öyleysa ahirun yanayi!”

Petrol ve gaz şirketleri, 2009 Eylül’ünden 2014 Aralık ayına kadar varil başına 70 doların üstünde seyreden petrol fiyatları ve 2009 sonlarından 2015 Mayıs’ına kadar devam eden 2 haneli LNG fiyatları ve ayrıca bu süre zarfında genelde bugünkünden çok daha yüksek olan boru gazı fiyatları dönemlerinde rekor net kar kaydettiler. Aynı şirketler, geçtiğimiz bir buçuk senede petrol fiyatlarının 70 doların aşağısına, LNG fiyatlarının tek haneli rakamlara inmesi ve boru gazı fiyatlarının da düşmesiyle ciddi şekilde sarsılmaya başladı.

Bu gibi durumlarda küçük ve orta ölçekli şirketlerin zor duruma düşmeleri ve hatta kepenk kapamaları normal karşılanmasına rağmen, dev şirketlerin yakınmaları ve durumlarının kötüye gitmesi pek hayra alamet değildir. Size bir kaç örnek vereyim.

81 MİLYAR DOLARLIK KAR

Forbes’ın geleneksel olarak yayınladığı dünyanın halka açık en büyük şirketleri sıralamasında petrol ve gaz şirketleri kan kaybediyor. 2015 yılında ExxonMobil en büyük 2 bin şirket sıralamasında 7. sırada iken bu yıl 9. sıraya indi. PetroChina 8 sıra irtifa kaybederek 17. sıraya indi. ExxonMobil ve PetroChina’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü petrol şirketi Chevron Global 2 bin sıralamasında 17 sıra geriye düştü. Dünyanın en büyük 53. petrol ve gaz şirketi olan Gazprom global sıralamada 26 sıra gerilerken, 75. sıradaki Rosneft 16 sıra kaybetti. En büyük düşüşü gösteren şirket ise 329 sıra gerileyen BP oldu. Bu gerilemelere rağmen en büyük 25 petrol ve gaz şirketinin toplamda 2.6 trilyon dolar satış geliri ve 81 milyar dolar kar kaydettiğini biliyor muydunuz?

Diğer yandan, 2016’nın ilk çeyreğinde ExxonMobil son 10 yıldaki en düşük net karını elde etti. Net karı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 63 düştü. Net geliri ise geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 28 azalarak, 48,7 milyar dolar oldu. Geçen yılın ilk çeyreğinde 2,6 milyar dolar kar açıklayan Chevron bu yılın ilk çeyreğinde tahminlerin üstünde bir rakam (725 milyon dolar) zarar gösterdi. Net geliri de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 32 azalarak, 23,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. ConocoPhillips ve BP de ilk çeyrekte zarar ettiklerini duyurdu. Diğer büyük şirketlerin durumu çok da farklı değil. Daha da kötüsü 26 Nisan’da Standard&Poor’s ExxonMobil’in 1930 yılından beri koruduğu AAA kredi notunu AA+ ya indirdi. Yaş haddinden önümüzdeki sene emekliye ayrılacak olan şirketin CEO’su Tillerson pek iyi anılacağa benzemiyor. Exxon yalnız değil tabiki. ConocoPhillips dahil bir çok büyük petrol şirketinin de kredi notu düşürüldü.

Petrol ve gaz devlerinin bu duruma düşmesini sadece petrol ve gaz fiyatlarında iki senedir gözlenen düşüşe bağlamak doğru olmaz. On küsür yıldır yapageldikleri hataların ve kibirin bedelini ödüyorlar. Niye mi? Biliyorsunuz, dev şirketler aman hissedarlara hoş görünelim, bu yüzden petrol ve gaz rezervlerini arttıralım, ürettiğimizden fazla keşif yapalım, maliyetleri azaltalım, temettü miktarları ve hisse senedi fiyatlarının artmasını sağlayalım, hisse senetlerinin değerinin düşmemesi için gerekirse kendi hisselerimizi alalım, teknoloji ve arge’ye para ve insan gücü ayıracağımıza dış kaynak kullanmaya gidelim ve servis şirketlerini kullanalım gibi bir politika izliyorlardı.

KENDİLERİNİ ALAY KONUSU HALİNE GETİRDİLER

Peki, gerçekte ne oldu? Petrol ve gaz şirketleri hisse senetlerinin getirisi borsa ortalamalarının gerisinde kaldı; teknoloji avantajlarını kaybettiler; servis şirketlerinin hizmet bedelleri artınca maliyetler yükseldi; sadece büyük ve dev petrol sahalarına odaklandıklarından ürettiklerinden fazla rezerv yaratmakta zorlanmaya başladılar. Aç gözlülük yaparak getirisi yüksek ama küçük çaplı projelerden uzak durdular. Başta uzak durdukları kaya gazı ve petrolü sektörüne girmek için değerinin üstünde harcama yaparak kendilerini alay konusu haline getirdiler. Upstream faaliyeti gösterdikleri ülkelerin çoğunda yaptıkları kontrat yapıları genelde kendilerini düşük petrol fiyatlarına karşı korumaya yönelik olduğundan yüksek fiyat ortamında çok büyük para kazanma fırsatını tepmiş oldular. Ulusal petrol şirketleriyle artan rekabet nedeniyle ucuz maliyetli büyük rezervlere ulaşım zorlaştı.

DEV PETROL ŞİRKETLERİNİN YILDIZI KAYMAYA BAŞLAMIŞTI

Yani, evdeki hesabı çarşıya uyduracaklarına çarşıyı evdeki hesaba uydurmaya çalıştılar. Halbuki çarşı eski çarşı değildi ve değişiyordu. Yeni koşullara ayak uydurmak yerine çarşıdaki değişime kulak tıkadılar. Çarşı artık COP21 Paris Anlaşması’nın yarattığı havadan da esinlenerek temiz ve sürdürülebilir enerjinin hayati önem taşıdığının altını çizmeye başlamıştı. Politikacılar ve büyük uluslararası kuruluşlar kirli fosil yakıt kaynaklarının toprak altında kalması gerektiğini ileri sürmeye başlamıştı. Hissedarlar dev şirketleri yenilenebilir enerjiye kaydırma konusunda lobi yapmaya başlamıştı. Bazı büyük finans kurumları ve fonlar hatta ve hatta Rockefeller Trust bile hidrokarbon bazlı şirketlere para akışını kesmekten bahsediyordu. En son G7 Zirvesi’nde küresel ekonominin karbonsuzlaştırılmasını sağlayacak bir enerji sistemine geçiş için 2025 yılına kadar fosil yakıtlara verilen desteklerin durdurulması kararı alınmıştı. Yani nerdeyse kapitalizmin sembolü haline gelmiş olan dev petrol şirketlerinin yıldızı kaymaya başlamıştı.

EN BÜYÜK BUHRANLARIN BİRİNİN İÇİNDEYİZ

Düşük fiyatlar, artan arz ve azalan talep şirketleri masrafları kısmaya itti. 2015 yılında halka açık petrol ve gaz şirketlerin sermaye harcamalarının dünya çapında yaklaşık yüzde 20 düşmesi ve düşüşün bu yıl da devam etmesinin beklenmesi nedeniyle petrol ve gaz sektörünün son 30 yılda maruz kaldığı en büyük buhranların birinin içindeyiz. Petrol ve gaz arama, saha geliştirme ve üretim faaliyetlerini kapsayan upstream sektöründe yatırımların üst üste iki yıl düştüğüne ilk defa tanık oluyoruz. Geçtiğimiz iki yılda sade ve büyük petrol ve gaz şirketlerinin şimdilik rafa kaldırdığı projelerin mali değeri 400 milyar doları geçti. Şirket evlilikleri ve birleşmeler de artık çare olmaktan çıktı.

Düşen petrol ve gaz fiyatları, gelirinin çoğunu petrol ve gaz ihracatından karşılayan birçok ülke için enerji sübvansiyonlarını kaldırmak veya azaltmak için bir vesile yarattı. Uluslararası Para Fonu (IMF)ye göre, 2015 yılında dünya çapında enerji sübvansiyonlarına harcanan para 5.3 trilyon dolar, yani global gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 6.5’uydu. Bu ülkelerde refah yaratmak için kasalarına sürekli el atılan ulusal şirketlerin üstündeki yük sübvansiyonların azaltılması veya kaldırılmasıyla bir nebze azalmış gibi gözüktü. Ancak enerji fiyatlarının beklenenden uzun bir sürece düşük seyretmesi nedeniyle ülkelerin mali dengeleri bozulduğundan ulusal şirketlerin kasalarına daha çok el atılmaya başlandı. Nihayetinde ihracatçı ülkelerdeki ulusal petrol ve gaz şirketleri de isyanları oynamaya başladı. Yatırımlar ertelenir ve hatta bazıları iptal edilirken, şirketler harcamaları azaltmak için her türlü çareye başvurdu. On binlerce kişi işten çıkarıldı. Yetmedi, personele yapılan harcamalar azaltıldı. Taksi yerine toplu ulaşım araçlarını kullanma gibi önlemlerle masraflar kısılmaya çalışıldı. Yetmedi, su parası gitmesin diye ofislerdeki çiçekler kaldırıldı. Hatta tuvaletlerdeki sıcak suyu kesen şirket bile var. Dudağınız uçuklamasın diye şirket ismi vermiyorum. Güler misin, ağlar mısın?

Petrol ve gaz sektörü de dahil olmak üzere enerji sektörü hızlı bir dönüşüm ve yapısal değişim içinde. Bu değişim ve dönüşüme arkasını çeviren şirketler ileride kepenk indirmeye mahkum olacaklardır. Açılan yeni sayfadaki çarklardan birisi üç ana başlıktan oluşacak: Yeni teknoloji geliştirmek, teknolojiyi farklı şekilde kullanmak ve inovasyon. Yaratıcılığın zor anlarda tetiklenerek kaldıraç vazifesi gördüğü ve kriz zamanlarında zirve yaptığı malumunuz. Yeterki üzerinde durulsun.

ARTIK HER ŞEY DİJİTALLEŞİYOR

Dijital teknolojilerdeki gelişmeler ve inovasyon petrol ve gaz sektöründe arama ve üretimden tutun her safhada kendini gösteriyor. Akıllı sensorlar, gerçek zamanlı üretim gözetleme odaları, operatör güvenliği ve malzeme akış takibini arttıran biyometrik data kullanımı, scada vesaire gibi kompleks otomasyon ve kontrol sistemler, verimliliği ve üretkenliği arttırmada gittikçe yaygınlaşmaya başladı. Artık herşey dijitalleşiyor. Örneğin; kaya petrolü ve kaya gazı üretimini arttımak amacıyla nerdeyse her hafta yeni bir patent kaydı yapılıyor. Teknoloji ve inovasyondaki baş döndürücü gelişim doğal olarak etkisini üretim maliyetlerinde hemen gösteriyor. ABD’de Permian baseninde kaya petrolü ortalama üretim maliyetinin 2012 yılındaki 65+ dolardan bugün 40 dolar altına düşmesi bunun en güzel örneği.

Petrol üreticilerinin genel olarak mercek altına aldıkları bir diğer konu elektrikli araç ve batarya teknolojisindeki gelişmelerdir. Öyle ya, bir şekilde bu konuda yapılacak bir devrim yer altındaki petrolün hızla mı yoksa yavaşça mı çıkarılması konusunda bir yol çizecektir. Doğal gazcılar ise çok geniş bir yelpazede muhtemel teknoloji devrimlerine el atmış durumdalar. ExxonMobil-FuelCell Energy işbirliğiyle geliştirilmeye çalışılan elektrik santrallerinde baca gazından yakıt hücreleri yöntemiyle elektrik üretimi, bazı dünya markası büyük şirketlerin NetPower adıyla kurdukları ortak girişimin üzerinde çalıştığı Allam Cycle teknolojisiyle gaz santrallerinden sıfır emisyonlu elektrik üretimi, ticari karbon yakalama ve depolama teknolojileri bunlardan bazıları.

DİJİTAL GELECEĞE YELKEN AÇILDI

Merakınızı hiç gıdıkladı mı bilmem ama dijital bir geleceğe doğru yelken açılmış durumdayız. Bu gelecekteki enerji dünyası karbondioksitin petrol ve gaz sektörüne entegre edildiği elektrik odaklı bir dünya olacak. Diyeceğim o ki, bugünün, dünün yarını olduğunu unutmamak gerekir. Şirketler değişen koşullara adapte olmak zorunda, esnek olmak zorunda ve beklenmedik gelişmelere/tehditlere hazırlıklı olmak zorundadır.

Evet, ama yetmez! Efsane yönetici Lee Iacocca bir şirketi üç sözcükle tanımlamak olanaklıdır der: “insan, ürün ve kar. Önce insan gelir.” Anıta değerini veren taşı değil, yansıtığı insandır sözü vardır ya, bir şirketi şirket yapan da çalışanlarıdır. Geleceğin petrol ve gaz sektöründe kazananlar, teknoloji ve inavosyan yapıp, insan sermayesini en iyi değerlendirenler ve bu sermayeye gereken değeri verenler olacaktır. Aksi takdirde tosttaki peynir gibi yavaş yavaş eriyip gidecekler.