Petrol fiyatları istese düşer yani?

Son zamanlarda petrol fiyatları düşmek istiyormuş da tutan varmış gibi bir hava estiriliyor. Cem Yılmaz filmindeki “İstese yürür yani?” repliğindeki gibi “Petrol fiyatlari istese düşer yani?” diye soruyorum onlara. Pek tepki alabildiğim söylenemez. Ama yine de bir petrol analisti olarak tekrar herkesin petrol konuşmaya baladığını görmek çok güzel. Sürekli göz önünde olmaya ve en çok merak edilen kişiler olmaya alışmış biz petrolcüler için 2014’ün sonundan beri yaşanan düşük ilgili ortam egolarımızı çok yıpratmıştı. Sağolsun ki petropolitik tekrar devreye girdi de biz petrolcülerin kişilik krizi sona erdi. Kendimizi yine önemli ve herşeyin merkezinde hissetmeye başladığımız dönemlere girmiş bulunuyoruz. Bu konudaki heyecanımı paylaşmadan edemedim.

Bu girişi sarkastik bulanlarınız olacaktır ancak samimiyetimle söylüyorum ki amacım gerçekten müstehzi olmak değil. Geçen ay sonundan beri hala en çok konuşulan konunun OPEC’in aslında ilan etmediği ve kendisinin dahi inanmadığı ‘üretim artışı’ konusu değil mi? OPEC üretim artıracağım demediği halde insanlar öyle bir mistik güç ile sarmalanmışlar ki, kendilerine büyü yapılmış gibi söylenmeyen bir şeyin varlığına sonuna kadar inanmışlar. İşte benim için petrolcülerin egosunu yükseltecek döneme girildiğinin önemli göstergelerinden birisi bu.
OPEC’in kelime oyunları ile dolu basın bildirisinde aslında gönüllü olarak gelmediği yüzde 152’lik üretim kesintisi uyumunun yüzde 100 seviyesinde tutma konusuna ‘uymaya gayret edeceklerine’ dair aldıkları kararın 101 pare top atışı ile kutlanmasına biz bile şaşırdık, bizim bile egomuza fazla geldi. Yani OPEC’e göre biraz gayretle Venezuela’daki krizi sonlandırıp üretimi yukarı çekmek mümkün. Biraz efor ile Nijerya ve Libya’daki ‘force majeure’ durumlarının da sonu gelebilir demek ki.

OPEC toplantısındaki yaygarayı biraz anlayabildik aslında. En nihayetinde Dünya’nın en güçlü birliklerinden birisinin diğer güçlü üreticiler ile alacağı kararın piyasaya bir sihirli değnek değdirmesini beklemek çok da yadırganacak bir durum değil. Piyasada sihirli değneklerin değmesi genelde bir başka felaketi peşinden getirir ama yine de umut fakirin ekmeği olduğu sürece bu konuda çok da katı olamıyoruz.

Ancak geçen günlerde ABD Başkanı Trump ile Rusya Başkanı Putin’in Finlandiya’daki görüşmelerinin ardından tesadüfen düşen petrol fiyatlarının bile bu görüşmeye bağlanmış olması gerçekten efsane oldu. Eskiden ABD ve Rusya liderleri görüştükten sonra ABD Doları’nın ya da faizlerin durumuna bakılırdı ancak olay öyle bir dönemde yaşandı ki herkes bu iki lider ne dedi de fiyatlar düştü diye merak içinde kaldı. Tabi ki gerçekte fiyat düşüşünün bu iki liderin görüşmesi ile hiç alakası yoktu ama olsundu.Lafı bu kadar dolandırdıktan sonra bugünlerde ziyadesiyle merak edilen konuya gelelim o zaman. Ne oldu da ham petrol fiyatları bir düşüş yaşadı? Ya da bu düşüş kalıcı mı? Özetle; İşin aslı nedir? Bunu açıklarken beni şaşkına çeviren bir başka noktaya da değineyim. ICE Brent petrolün fiyatında son on günde yaşanan yüzde 9’luk değer kaybının adının ‘çakılma’ olarak anılması gerçekten harikaydı. Şubat’tan bu yana fiyatların yüzde 28 artışına ‘patlama’ denmezken, bu düşüşe bu yakıştırma çok güzel oldu.Ham petrol fiyatlarında asıl olan istikrarsızlığın tekrar artmış olması.Özünde olan belirsizliğin fazlalaşması. Sanki bundan önce belirsizlik fazlaymış da şimdi her şey daha netmiş gibi görünebilir ama aslında şu anki belirsizlik bundan altı ay öncesine oranla çok daha fazla. Bunun birinci nedeni İran ambargosunun etkisinin hala bilinmez olması. ABD, ambargo konusunda İran’a ve İran ile ticaret yapacak ülkelere ne kadar sert davranacak bilinmiyor. Bununla beraber İran’ın ana müşterisi olan ülkelerden Çin, Hindistan ve Türkiye’nin tavrı da kestirilemiyor. Rusya’nın destek vermez tutumuna rağmen ambargonun işine yarayacağını biliyoruz ama politik kayıpları ne kadar göz ardı edebilir o da kestirilemiyor. Bu belirsizliğin yanında Eylül-Ekim 2018 döneminde Asya’daki rafineri bakım dönemi ile Asya talebinin düşmesi beklendiği için de fiyat Eylül-Ekim 2018 için baskılı iken Kasım-Aralık 2018 için durum hiç net değil.

Genel bir beklenti olarak ABD ham petrolünün Asya’ya, özellikle de Çin tezgah altı rafinerilerine gitmesini bekleyenleri ABD’deki kondensat ve doğalgaz sıvısı altyapı eksikliği çok üzüyor. Altyapı sorunları nedeniyle özellikle Permian’dan gelmesi beklenen ham petrolün ABD’nin ihracat çıkış noktası olan Houston’da maliyeti çok yüksek oluyor. Bizim hesaplamalarımızla WTI Houston–Brent farkı -$1.5/varil üstünde olduğu sürece Atlantik arbitrajı açılmıyor ve ABD petrolünün Asya’ya gitmesi ekonomik olmuyor. Altyapı sorunları neticesinde iyice düşen Cushing stokları nedeniyle WTI Cushing arttıkça, WTI Houston da baskı altında kalıyor ve ABD ihracat hayalleri tökezliyor. Eğer Kasım-Aralık 2018 döneminde, İran ambargosu ile köşeye sıkışan Çin tezgah altı rafinerileri ucuz ABD petrolü de alamazsa bu arz problemi talebi mi kısacak, yoksa talebi başka bir arz kaynağına mı yönlendirecek bilinmiyor.
Bütün bu belirsizlikler içerisinde bütün ekmeğini orta ve uzun vadeli pozisyonlardan yiyen hedge fonlar uzun pozisyonlarını bir azaltıp bir arttırdıkça fiyat eğrisi, eğrinin uzak tarafındaki belirsizlikler nedeniyle yakın tarafında kaldıraç etkisi nedeniyle sürekli bir düzeltme yapıyor. Bunların tamamına yukarıda bahsettiğim önceki yüzde 28’lik yükselmenin peşinden normal olarak gelen tepki satışları da eklenince ‘volatilite’ artmış oluyor. Tabi Nijerya ve Libya’nın durumu, İran’ın Hürmüz tehditleri, Suudi Arabistan ve Rusya’nın üretimi artırma heveslisi açıklamaları piyasanın emin olamaması için gerekli ne kadar şart varsa hepsini sağlıyor. Böylece piyasa nur topu gibi bir belirsizlik doğurmuş oluyor.

Bu belirsizlik de petrolcülerin en sevdiği ortam. ‘Kurt puslu havayı sever’ atasözündeki ‘kurt’ biz oluyoruz bu durumda. ‘Puslu hava’ da mevcut piyasa.

Evet, gördüğünüz gibi petrolcülerin gururu ziyadesiyle okşandı bu sıralar. Kendimizi ‘Yasak Şehir’den dışarı çıkasına izin verilmiş Qing hanedanı Puyi gibi hissediyoruz. Dışarıda kalmamıza da uzun bir süre izin verilecek gibi duruyor. Ben bu aralar, o kadar çok alakasız konunun ham petrol fiyatları ile ilişkilendirildiğini gördüm ki, Dünya Kupası finalinin hafta sonu oynanmasına sevindim. Hafta içi olsaydı, kupayı kimin aldığına göre fiyatın ne yöne gideceği tahminleri de yapılmaya çalışılabilirdi. Her ne kadar bu ilgi hoşumuza gitse de, bu kadar abartmaya gerek yok.

Saygılarımla.