OPEC stratejisi başarılı mı, başarısız mı?

OPEC’in Kasım 2016’da bazı OPEC üyesi olmayan ülkeler ile vardığı üretim dondurma kararının başarılı olup olmadığı şu an sorgulanmakta. Aslında 2014’ten bu yana yaşanan krizde OPEC’in çok az suçu olsa da eskiden kalan alışkanlıklar ile OPEC’in baş sorumlu tutulduğunu gördük. Suudi Arabistan’ın haklı olarak gösterdiği pazar payı direnci de bazı noktalarda yanlış anlaşıldı. En başta İran ve Rusya’ya karşı giriştikleri bu savaşta ABD’nin İran ambargosunu kaldırma zamanlaması konuşulmazken Suudi Arabistan’ın bu baskının altına sokulması ilginçti ama en nihayetinde petrol piyasasının ve OPEC’ın hamisi durumunda kalmak isteyen Suudi Arabistan için de bu saldırıyı göğüslemekten başka seçenek de yoktu.

 

Asya pazarına yönelme stratejisinde İran ve Rusya’yı kendisine en büyük rakip gören Suudi Arabistan’ın beklemediği darbe ABD’nin stoklarından geldi. Artan iç üretim ile beraber sürekli artan ABD stokları, piyasanın contango halini almasında önemli etken oldu. Çin’in düşük fiyatları fırsata çevirerek stratejik rezervlerini doldurması nedeniyle talebin düşmemesi fiyatların taban seviyeyi görmesini engelledi. Hindistan talebinin güçlü olması da OPEC Körfez üreticileri için iyi bir haberdi.

 

Ancak 2016 sonuna doğru ABD pazarı için rekabet yapmanın çok karlı olmadığı, Avrupa’da ham petrol yerine işlenmiş ürün piyasasında rekabetin mantıklı olduğu üzerine konsensus oluşunca Kasım 2016’da OPEC için üretimi sınırlandırarak fiyatları dengelemek makul bir zemine oturdu. Ancak bunu yaparken ABD stoklarına etki edecek bir yöntem bulunmalıydı. Bunun için çok zekice iki şey yapıldı. Birincisi hafif petrol üreticisi Nijerya’ya üretim sınırı konmadı, ikincisi her ne kadar grubun en çok yara almış üyesi de olsa Venezuela kısıtlamadan muaf tutulmadı. Bu ABD yerli üreticilerini ithal hafif petrole karşı kırılgan tutarken azalan Orta Doğu ham petrol ithalatına denge sağlama amaçlı yerli üretim hafif petrolü ithal ağır petrolle karıştırma imkanlarını kısıtladı. ABD rafinerileri için marjları da ciddi şekilde etkilemiş oldular.

 

OPEC stratejisinden çoğu kişinin beklediği fiyatlarda ani bir yükselmeydi ancak bence beklenmesi gereken volatilitenin düşmesiydi ve başarılı da olundu. ABD ham petrol stokları artıyor gibi görünse de aynı anda piyasaya stratejik rezervlerden satış yapıldığı unutulmamalı ki bence OPEC’in stratejisinin başarılı olduğu stratejik rezervlerin durumundan anlaşılabilir. Mart başından beri yapılan satışlar ile ABD stratejik petrol rezervleri 2007 seviyelerine çekildi ve şimdilik piyasaya 6 milyon varil civarı ham petrol satışı yapıldı. Stratejik rezervlerdeki petrolün çoğunlukla hafif petrol olduğu gerçeği üzerine benim düşündüğüm bu satışların ticari stoklardaki hafif petrole güvenerek yapıldığı ve stoklarda aslında dolaylı bir düşüş olarak okunması gerektiği.

 

 

Herkesin beklentisi, benim beklentime de paralel olan, OPEC’in Mayıs sonundaki toplantısında geçen sene sonu aldığı üretimi kısıtılama kararını aynı şartlarla devam ettireceği. Muhtemelen bir sonraki olağan toplantıya kadar yürürlükte kalacak bir karar alınacak. Burada kilit nokta Asya’da yaz talebinin durumu olacak. Her ne kadar ABD gasoline talebi temel göstergeler üzerinde etkisiz de olsa gördüğümüz şu ki hala fiyatların gidişatı üzerinde etkili. Körfez OPEC ülkeleri ABD satış fiyatlarında resmi satış fiyatlarını yüksek tuttuğu sürece ABD’nin Orta Doğu ithalatı sınırlı kalacak. Ayrıca her ne kadar Dakota Access Boruhattı açılmış olsa da belirli bir kapasite sınırı olduğu için Doğu sahiline akan petrolün ekonomik üst sınırına muhtemelen çok hızlı ulaşılacak. Bu durumda Doğu sahili ve Meksika Körfezi için Nijerya gibi hafif petrol üreticisi Afrika ülkeleri cazip kaynak konumunu koruyacak. Venezuela da Çin dışı ihracat kapasitesini de Avrupa ve Amerika arasında bölüşecek.

 

 

Bütün veriler içerisinde artan ABD üretimi sanki oturmuyor gibi geliyor çünkü aslında gerçekte ABD üretimi açıklandığı kadar artmıyor. EIA üzerinden yapılan bir algı oyunu ile üretim artıyormuş gibi bir durum oluşturuluyor. EIA’nin birkaç ayda bir yaptığı düzeltmeler ile içinden çıktığı ancak piyasada ziyadesiyle yanlış okunan üretim verisi açıklamaları ABD’nin OPEC kararından nasıl bir zarar gördüğünü tam olarak anlamamıza engel olmaya çalışıyor.

 

OPEC’in startejisinin başarısız olduğunu söylemek için bence hiçbir nedenimiz yok. İran’ın içinde bulunduğu durumu da çok iyi analiz eden Suudi Arabistan’ın hesaba katamadığı tek nokta Rus petrolünün Asya pazarında artan gücü oldu ancak burada da her ne kadar “hesaba katamadığı” desem de bundan emin olmadığım bir durum var. İran’dan oluşan boşluğu Rusya dolduruyor ise bu geçen sene sonu Suudi Arabistan ile Rusya arasındaki anlaşmanın açıklanmayan ajandasının olduğunu ve bunun da başarılı olduğunu ortaya koyuyor.

 

BFO-Dubai spreadinin daralması ile Urals petrolü kendisine yeni bir rota bulmuş oluyor. Tanker taşıma fiyatlarının da desteği ile Karadeniz çıkışlı Urals kargolarını Çin ve Hindistan’a gidiyor görüyoruz. İran’ın Hindistan ile yaşadığı gaz sahası geliştirme kaynaklı anlaşmazlığı da Hindistan’ın İran’dan alımlarını azaltma ve düşen BFO-Dubai spreadinin tadını çıkarma şansı yakalamasını sağlıyor. ABD’nin Kuzey Kore ve Suriye ile başlayan Trump sonrası saldırgan tavrı, İran seçimleri sonrası İran’a da sıçrar ve yeni bir ambargo gelirse, Rusya-Suudi Arabistan işbirliği için altın bir çağın oluşmasına gebe olabilir.

 

Libya’nın arz artışı için hala bir tehdit olmaktan çok uzak olması, OPEC için kontrollü bir arz kontrolü de sağlıyor. Arz tarafında hafif petrol için contango oluştururken, orta petrol için backwardation durumunu zorluyor. Bunun etkisini ABD ve ARA bölgesinde artan gasoline stoklarında görebiliyoruz. Hafif ürünler için marjlar düştükçe ileriye dönük fiyat artışı beklentisi de hafif ürünlerde stok opsiyonlarını açık bırakıyor. Rafineri yapısını Avrupa standartlarında gasoil/dizel üretmek için yapılandırmış Suudi Arabistan ve BAE için Asya’ya ham petrol satarken Avrupa ham petrol piyasasında Rusya ile rekabetten kaçmanın çok zekice bir yolunu da bulmuş olduklarını düşünüyorum. Ayrıca ABD rafineri ile de Avrupa’da ciddi bir rekabet avantajı yakalamış oluyorlar. Eğer Kasım’da alınan karar aynen devam eder ve Nijerya ve Libya kısıtlamadan muaf tutulan tek iki üye olarak kalırsa bu durum daha da derinleşir. Ayrıca sınırlı Orta Doğu orta petrol üretimi nedenli backwardation kalan Dubai fiyatları da BFO-Dubai spreadini daha da aşağıya çekerek Kuzey Denizi hafif petrolünün Asya’ya akmasına daha da fazla destek olur. Bu da yine Avrupa’nın Nijerya için cazip kalmasına ve ABD hem petrolünün Avrupa pazarında rekabet ile karşılaşmasına sebep olur. Tabi beklendiği gibi bir E&P operatör ordusunun bir NOC ile rekabeti çok gerçekçi olmadığından ABD’nin ham petrol ihracatı sayesinde yerli üreticileri rahatlatma hedefi de çok etkili olmaz.

 

Bütün bu analizlere baktığımızde OPEC’in başarısız olduğunu söylemek gerçekçi olmaz. Aslında başarının gerçek seviyesini görmek için yaz aylarındaki talebi beklemek gerekiyor. Hindistan talebi iyimser tahminlere göre olur ve Çin kabotaj kısıtlamaları nedeniyle stratejik rezervlerini iç piyasaya sürmekte zorlanırsa OPEC’in başarısı için kutlama zamanı başlar. İran’ın içinde bulunduğu kısırdöngüden çıkamaması durumunda ise bu kutlamaları Suudi Arabistan ve BAE, İransız yapmanın zevkini yaşama şansı bulurlar. Rusya’nın ABD’ye karşı olan mücadelesi de taçlanmış olur.