Kırılma noktası

Lafı çok fazla evirip çevirmeden kitabın orta yerinden konuya girelim. 1 Eylül’den geçerli olmak üzere doğal gaz fiyatlarında yapılan yüzde 14,90 oranındaki artış son derece doğru, cesur fakat tek başına yeterli değil.
Doğal gaz ve elektrik fiyatlarıyla ilgili kamuoyunda yapılan tartışmalar ile yazılı ve görsel basındaki analiz ve yorumların neredeyse büyük bölümü ise hem sığ ve piyasa gerçeklerinden uzak hem de ideolojik körlük ve siyasal kaygılarla yapılan gayriciddi söylem düzeyinden öteye geçemiyor.

Tükettiği doğal gazın yaklaşık yüzde 99’unu ithal eden Türkiye, doğal gazda hem ithalat bağımlılığı hem de ithalat fiyatlarındaki dalgalanmalar dolayısıyla attığı her adımda dikkatli hareket etmek durumunda. Ekonomik büyümesine bağlı olarak enerji talebi artan ülkemiz hem sanayi sektörünün desteklenmesi hem de tüketicilerin geçmiş yıllarda yüksek seyreden gaz ithalat fiyatlarından etkilenmemesi için fiyat sübvansiyonlarını etkin olarak kullandı. Bu durum ise birçok kronik sorunun doğmasına ve piyasada bugün yaşadığımız sorunların sürdürülemez hale gelmesine yol açtı.

BOTAŞ’ın, doğal gaz ithalat maliyeti ile iç piyasaya satış fiyatları arasındaki fark geçtiğimiz aylarda neredeyse yarı yarıya olmuştu. Yani 100 birime ithal ettiğimiz gazı 50 birime satar olmuştuk. Bu durum nihai tüketiciler için faydalı olsa da ülke ekonomisi, gaz piyasası, sürdürülebilirlik ve uzun vadeli nihai etkileri açısından bir çok olumsuz sonucu beraberinde getiriyor.

GAZ İTHALATINA YAKLAŞIK 15 MİLYAR DOLAR

Tamamına yakınını ithal ettiğimiz doğal gaz için 2018 yılında ödediğimiz ithalat faturası yaklaşık 15 milyar dolar. Petrol ve gaz fiyatlarındaki artışla birlikte bu rakamın yükselmesi cari açığın en temel nedeni olan enerji ithalat faturasının da yükselmesi anlamına geliyor. Bu nedenle elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir kaynaklara öncelik verilmesi kadar doğal gaz ve petrol tüketiminde verimlilik oldukça önemli. İthal kaynakların verimli kullanılması enerji ithalat faturasının düşürülmesi noktasında oldukça hayati bir öneme sahip.

ENERJİ YOĞUN SEKTÖRLERİ DESTEKLEMEK NE KADAR DOĞRU?

Peki verimlilikten neyi kastediyoruz? Aldığımız ürün ve hizmetlerin serbest piyasa koşullarında fiyatlanması, bu ürün ve hizmetlerin arz-talep dengesine göre gerçek fiyatlarla bizlere ulaşmasını temin eder. Bu ise tüketicilerin ürün fiyatlarına göre tüketim seviyelerini belirleme ve tüketim tercihlerinde bulunmasını sağlar.

Bugün ülkemizde konut tüketicileri sübvanse edilmiş fiyatlarla elektrik ve doğal gaz tüketirken fiyatların gerçek piyasa fiyatlarını yansıtmaması bu kaynakların verimsiz kullanılmasına da yol açıyor. Kış aylarında cafe ve restoranlarda sigara içilen dışarıdaki açık alanların verimsiz bir şekilde ısıtılması, evlerdeki ısıtma sıcaklıklarının optimum seviyelerin üzerinde olması yani konfor sıcaklığımızdan taviz vermememiz, evin tamamının ısıtılması, binalarda ısı yalıtımı uygulamalarının önemsenmemesi enerji tüketimini ve haliyle ithalatı arttıran etmenler.

Gelir seviyesine bakılmaksızın herkesin aynı fiyattan doğal gaz ve elektriği tüketmesi hem verimsiz hem de kamu kaynaklarının israfına yol açıyor. Bu nedenle piyasada sübvansiyonların kaldırılması ve düşük gelir grubunda yer alan gerçek ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza sosyal tarife yoluyla destek verilmesi en doğru yöntem olarak öne çıkıyor.
Gaz fiyatlarının maliyet bazlı olarak fiyatlanarak satılması hem verimli tüketimi teşvik ederken hem de sosyal tarife ile gerçek ihtiyaç sahiplerine destek sağlanmasının önünü açacak aynı zamanda kamu bütçesinde sübvansiyonlardan kaynaklanan milyarlarca dolarlık yükün de azaltılması ve bu kaynakların başka alanlara aktarılmasına imkan verecek.

Sanayi tarafında ise demir-çelik, çimento, cam gibi enerji yoğun sektörler de doğal gazı sübvanse fiyatlardan almakta. Bu ise hem bu sektörlerde verimliliği engellemekte hem de bu sektörlerin sadece düşük enerji fiyatlarıyla yurtdışı pazarlarda rekabet etmesine neden olmaktadır. Yani bu sektörler verimlilik, teknoloji ve katma değerli ürün gibi faktörlere dayalı bir rekabet gücüne dayanmadan tamamen ucuz enerji girdisine dayalı olarak rekabet gücü elde etmekteler.

Bizler sübvanse enerji fiyatları ile bizden demir-çelik, çimento, cam vb ithal eden ülkelerin bu ürün guruplarındaki ihracatını sübvanse ediyor ve kendi kaynaklarımızı verimsiz şekilde harcıyoruz.
Bu nedenle gaz ve elektrik fiyatlarının başta enerji yoğun sektörler olmak üzere sanayi için de piyasa fiyatlarından tedarik edilmesi, kaynakların verimli bir şekilde kullanılması açısından önemli. Sosyal tarifede olduğu gibi sanayide de Türkiye için tespit edilecek katma değeri yüksek, stratejik sektörlere elektrik ve gaz daha düşük fiyatlarla tedarik edilebilir.

Yılın üçüncü çeyreğinde özel sektörün doğal gaz ithalat fiyatı yaklaşık 287 dolar/1000 metreküp seviyesinde gerçekleşirken konut tüketicilerinin gaz fiyatı ise yaklaşık 187 dolar/1000 metreküp seviyelerinde gerçekleşti. OSB’ler için bu rakam 270 dolar/1000 metreküp seviyelerinde oluştu.

BOTAŞ’ın ithalat fiyatlarının 10-15 dolar arasında özel sektörden daha ucuz olduğunu göz önüne aldığımızda bile 1 Eylül’den önce geçerli olan piyasa fiyatları ile ithalat fiyatları arasında 90 dolarlık bir fark mevcuttu.

Son yapılan fiyat artışıyla birlikte konutlara satılan gazın fiyatı yaklaşık 220 dolar/1000 metreküp seviyelerine yükseldi ve böylece 90 dolarlık bu farkın 60 dolar seviyelerine indiğini görüyoruz. Yani konutlar doğal gazı ithalat fiyatının 60 dolar altında kullanıyor.

Bu nedenle doğal gaz fiyatlarında önümüzdeki aylarda artışın devam etmesi ve sübvansiyonların kaldırılması yönünde enerji bürokrasisinin kararlı duruşunun devam etmesi hem ülkemizin kaynaklarının verimli kullanılması hem de piyasanın sağlıklı işlemesi açısından oldukça önemli.

Doğal gaz piyasasında fiyatların maliyet bazlı belirlenerek sübvansiyonların kaldırılması hem verimlilik artışını sağlayacak hem de sosyal tarife uygulaması gibi doğru bir modelle gerçek ihtiyaç sahiplerine destek verilerek bütçe üzerindeki yükün hafifletilmesini de beraberinde getirecektir.

Aynı zamanda 2 yıldır zor bir dönemden geçen özel sektör doğal gaz şirketlerinin serbest piyasa ve eşit koşullarda ticaret yapmalarına da imkan verecektir. Yıllardır üzerinde konuştuğumuz enerji ticaret merkezi olma hedefinin yolu da sağlıklı işleyen, doğru fiyatlamanın yapıldığı bir gaz piyasasına sahip olmaktan geçiyor.

Şunu da unutmamak gerekir ki fiyatların serbest piyasa koşullarında belirlenmesi, sağlayacağı rekabet ortamı ile uzun dönemde fiyatların düşmesini ve tüketicilerin daha uygun fiyatlarla gaz tedarik etmesini sağlayacaktır.