Kaza geliyorum der

Türkiye akaryakıt ve LPG piyasasını genel anlamda değerlendirdiğimizde, iş ve işçi güvenliği konusunda önemli faaliyetler yapıldığını, SEÇ-G’ye önem verildiğini görüyoruz. Özellikle sektörümüzün belli başlı bazı oyuncularının bu konudaki uygulamalarının, Türkiye standartları üzerinde olduğu da söylenebilir.

Ancak, hiçbir şekilde ihmale gelmeyecek bu konunun, bazı yönleri üzerinde özellikle durmak ve farkındalığı arttırmak zorundayız. Çünkü farkındalık yaratmak, tehlikenin önüne geçmenin ilk şartı. Farkındalığın artmasıyla, önlemler ve bu alanda atılacak adımların sıklığı da artacaktır.

Hiç istemezdik ancak Soma faciası, bu farkındalığın artmasına yol açtı. Bu vesileyle Soma’da hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

İstasyonlarda oluşan kazaları/olayları beş ana başlık altında toplamak mümkün. Bunlar müşteriler, depolanan ve satılan ürünün kimyasal özellikleri, ürünün depolama tanklarına boşlatılması, çalışan personel ve yükleniciler. Dolayısıyla uygulanacak SEÇ-G politikaları bu beş ayağı da kapsamalıdır.

Örneğin, tüketicinin güvenliğini sağlamak ve aynı zamanda tüketicinin iş yeri güvenliğini tehlikeye atacak davranışlarda bulunmasını engellemek…

Ya da sunulan ürün ve hizmetlerden kaynaklı güvenlik tehlikelerini bertaraf etmek gibi…

Veya aynı şekilde istasyon çalışanlarının veya ürün nakliyesi yapanların bu tür davranışlarını engellemek…

Ya da iş yerinde yükleniciler tarafından gerçekleştirilen faaliyetlerin tehlikeye yol açmasını engellemek, belki de daha da önemlisi onaylı yüklenici dışında müdahaleye izin verilmemesi gibi…

Tüm bunlar uzun bir zincirin birer halkası konumunda. Maalesef bu halkalardan bir tanesinin çürük ya da kırık olması, zincirin de kırılmasına yol açabiliyor.

Az önce bahsettik, bu işin bir de maliyet kısmı var. İş ve işçi güvenliği, şirket politikalarının içinde mutlaka yer almalı ve bunun için yeterli bütçe ayrılmalı.

Halen bu konuda Devlet tarafından bir takım teşvikler veriliyor. Ancak bunlar yeterli değil. Teşviklerin kapsamı genişletilmeli. Örneğin yurt dışında olduğu gibi iş ve işçi güvenliğine ilişkin eğitim giderleri vergiden düşülebilmeli.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, bazı unsurları nedeniyle özellikle bayiler tarafından eleştirilse de sektörde bu konuya ilişkin bir farkındalık getirdiği de bir gerçek. Ancak her zaman söylediğimiz gibi, kanun çıkarmaktan çok o kanunun uygulanabilir olması ve uygulanması önemli.

İş güvenliği konusunda son yıllarda önemli aşamalar kaydedildi. Yalnızca bu alanda faaliyet gösteren, işi “İş güvenliğini” sağlamak olan yüzlerce firma faaliyette bulunuyor. Ancak burada da özellikle dikkat edilmesi gereken hususlar var. İş güvenliği uzmanlarının sektörel bilgi anlamında donatılması ve kendilerini geliştirmeleri lazım. SEÇ-G hakkındaki genel donanım dışında, çalışılan sektöre ilişkin detaylara hakim olmaları gerekiyor. Örneğin akaryakıt istasyonlarında bodrumların yol açabileceği sorunları bilmesi gibi…

Eğitim SEÇ-G’nin önemli bir parçası. Ancak eğitimin kimin tarafından verildiği ve kapsamı çok önemli. Eğitimli eğitimcilerin yetiştirilmesi şart. Eğitimler, özellikle sektörümüze ilişkin konuları detaylı bir şekilde kapsamalı. Sektöre özel eğitimler tasarlanmalı.
Sektörde faaliyet gösteren dernek ve sendikalarımıza da bu konuda önemli görevler düştüğü kanaatindeyim. Onların da bu konuda ön ayak olması, elini taşın altına koyması şart. Halen yapılan çalışmalar var ancak bunun tüm dernekler tarafından ve sıklıkla yapılması gerekiyor. Bu amaçla çatı bir kuruluş kurulabilir. Bu çatı kuruluş vasıtasıyla SEÇ-G konusunda çalışmalar yapılabilir. Sektör dışı unsurların bilinçlendirilmesi konusunda faaliyetlerde bulunulabilir. Örneğin, istasyonlarda yapılmaması gereken davranışlar konusunda hazırlanacak bir kamu spotunun çok faydalı olabililir.

Denetimler, konunun bir başka ama çok önemli bir boyutu. Bunu da ikiye ayırarak incelememiz gerekiyor. Birincisi sektör oyuncularının kendi kendini denetlemesi. Verilen onca eğitimin geri dönüşlerinin değerlendirilmesi, tatbikatlarla pekiştirilmesi. Diğer boyutu ise kamu denetimi. SEÇ-G konusunda kamu denetimleri son derece sınırlı. Denetim sayısının arttırılması ve kapsamının da farklılaştırılması gerekiyor.

Sektörün en büyük problemlerinden birisi de pompacı olarak tabir ettiğimiz ön saha personellerinin değişiminde yaşanan yüksek sirkülasyon. Bu da ön saha personellerinin eğitiminin önündeki en büyük engel. Bu sorunun çözümü de bu işi yapacak insanların eğitimler sonunda belgelendirilmesinden geçiyor. Böylece bu belgeye sahip olan her hangi bir pompacı, başka bir istasyona geçtiğinde yeniden eğitim almak zorunda kalmayacak ya da bir istasyon belgeli bir pompacı işe alarak, tekrar tekrar aynı eğitimleri vermek zorunluluğundan kurtulacaktır.

Şunu tekrar vurgulamakta fayda var. Türkiye’de istasyon ve tesis alt yapılarında ciddi problemler yok. Ancak insana, insanın iş ve işçi güvenliği konusundaki donanımına/eğitimine de istasyon alt yapısı kadar değer vermek zorundayız.
Önümüzdeki sayıda sektör oyuncularının bu konudaki faaliyetlerini anlatmaya devam edeceğiz.

Maliyetler dikkate alınmalı
Sektörümüzde SEÇ-G faaliyetlerine özellikle bazı oyuncular tarafından önemli yatırımlar yapılıyor. Doğal olarak bunların ortaya çıkardığı bir takım mali yükler de söz konusu. Dolayısıyla, sektörümüz üzerinde gelir gider, kar hesapları yapılırken bu konuyu da hesaplamalara dahil etmek, dikkate almak çok önemli. Zira mali anlamda yaşanılan sıkıntılardan dolayı iş ve işçi güvenliğine ilişkin harcamalarda meydana gelecek kesintiler, telafisi olmayacak sonuçlar doğurabilir.

Mutlaka muhatabı olmalı
SEÇ-G konusunda başarılı olmanın püf noktalarından bir tanesi, tüm organizasyonlarda bu işin bir sorumlusunun olması. Herhangi bir işletmede ya da şirkette buna ilişkin bir birim ve bu işin bir muhatabı mutlaka olmalı. Bu, işlerin daha hızlı ve güvenli yürümesini sağlayabileceği gibi, en küçük olumsuzlukta hesap verilebilirliği de sağlayacaktır.

Veri bankası oluşturulmalı
Mutlaka ama mutlaka yapılması gereken bir şey daha var. İş ve işçi güvenliği konusunda yaşanan ve atlatılan olaylar mutlaka bir veri bankasında toplanmalı ve sektörle paylaşılmalı. Bunun için illa ki marka veya isim vermek gerekmiyor. Özellikle, atlatılan kazalar, yeni kazaların oluşmaması adına alınacak önlemler için çok önemli. Kaza raporlaması yüzde 100 şart. Bir kaza atlatıldığında, bu olayın sebepleri ve nasıl atladığı, tam bir yol gösterici olacaktır.

Yüzde 88’i emniyetsiz davranışlardan
Ülkemizde iş ve işçi güveliği konusunda ilginç bir noktayı sizinle paylaşmak istiyorum. İş kazalarının yüzde 2’si bizim elimizde olmayan afet v.b. nedenlerle oluşuyor. Yüzde 88’i emniyetsiz davranışlar, yani insanların hatalı davranışları, yüzde 10’u ise emniyetsiz durumlardan yani ekipman, çalışılan ortam gibi unsurlardan oluşuyor. Oysa alınan tedbirlerin büyük bir kısmı, yüzde 10’u temsil eden emniyetsiz durumlara ilişkin. Gerek eğitimlerde gerekse denetimlerde emniyetsiz davranışlar yani insan hataları üzerinde daha çok durulmalı.