Hürmüz Boğazı sorununun boyutunu gerçekten anlayabiliyor muyuz?

Muhtemelen bölgede şu ya da bu nedenle bir sıkıntı çıkması ve Hürmüz’ün kapanması durumunda en önemsiz sorunumuz ham petrolün 150 dolar/varil olması olacaktır.

Petrol piyasaları genelde abartılı haberleri, şaşaalı girişleri çok sever. Sanırım bu piyasanın büyüklüğü, etki gücü ve finansal boyutları nedeniyle ortaya çıkan bir ego refleksi. Hemen her konuyu kendisi ile alakalı görmek ve olmazsa her şeyin sonu gelir havasını yaymak da bizim piyasanın şanındandır. Bazı konularda bu çok gerçek dışıyken, bazı konularda çok da o kadar haksız değildir. Ama bazı konular vardır ki biz “felaket olur” diyorsak az bile söylemiş olabiliyoruz. Bu konulardan birisi de şu sıralar çok konuştuğumuz Hürmüz Boğazı konusu.

Orta Doğu petrollerinin neredeyse tamamı buradan geçerek dünyanın dört bir yanına dağıtılıyor

Aslında Hürmüz Boğazı’nın tek başına çok bir önemi yok. Bizim İstanbul Boğazı gibi manzarasının güzelliği veya Çanakkale Boğazı gibi destanları ile bilinmez. Hatta Panama Kanalı gibi mühendislik projelerinin ya da Malakka Geçidi gibi coğrafi ve lojistik sorunları da yoktur. Ancak öyle bir özelliği vardır ki tek başına Hürmüz’ü listenin başına itmeye yetiyor. Petrol piyasasının olmazsa olmazı Orta Doğu petrollerinin neredeyse tamamı buradan geçerek dünyanın dört bir yanına dağıtılıyor. Son birkaç yıldır da sadece ham petrolle değil, kondensat, LNG ve petrol ürünü ihracatıyla ve Suudi Arabisatan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi tüketim yoğun noktaların ticaretiyle de dünya ticaretinin en önemli noktalarından biri haline geliyor. Aslında mevcut ticaret düzeninde Singapur ve Çin Denizi’nden sonra muhtemelen en önemli ticaret geçidi Hürmüz Boğazı’dır. Bunu sadece nicelik olarak da söylemiyorum, nitelik olarak da bu böyle.

Peki bütün mesele boğazdan geçemeyecek petrolün ya da ürünün yerine konması meselesi mi? Ben son zamanlarda yazılan ve konuşulan yorumları görünce işin bu kadar basitleştirilmesi karşısında biraz üzülüyorum. Olayın boyutlarını daha iyi anlamak için birkaç örnek vereyim. Mesela Mayıs ayında Hürmüz Boğazı’ndan 385 farklı petrol ve siyah ürün taşıyan kirli tanker geçmiş. Dünydaki toplam aktif kirli tanker envanterinin yaklaşık %10’u. Hürmüz’den geçen gemilerin büyük kısmı bir ay içerisinde geri gelemeyecek mesafelere gittiği için son iki ay kaç gemi geçmiş diye bakarsak bu sayının 625’e çıktığını görürüz. Kabaca toplam kirli tanker envanterinin %25’i. Herhangi bir zamanda yaklaşık 50 tanker İran Körfezi sınırları içerisinde bulunmakta. Bazı yoğun zamanlarda ki Basra Limanı’nın yoğunluğu meşhurdur, muhtemelen bu sayı çok daha fazla. Ayrıca yine unutmamak lazım ki bu tankerlerin büyük kısmı VLCC ya da Suezmax sınıfı büyük tankerler.
Bu bilgilerin üzerine şöyle soralım; Eğer bir anda habersiz bir şekilde bir nedenden dolayı Hürmüz kapanır da 50 kadar tanker Körfez içinde sıkışıp kalırsa ne olur? Mesele sadece bölgeden eksilen ham petrol ya da petrol ürününü fiziki olarak yerine koymaktan öteye geçer, bir o kadar da tankeri piyasaya sunmak gerekir ki işte burası imkansız. Belki bölgeden gelmeyen petrol yerine başka yerden petrol bulabilirsiniz – ki aslında teknik olarak bu da imkansız ama yine de imkanlı varsayalım – ama burada hapsolan tankerlerin yerine başka tanker bulmak imkansız olacağı için taşıma maliyetleri inanılmaz bir seviyeye fırlayacaktır. Dünyanın başka yerlerinden tankerlerin kullanılmasının mümkün olduğunu düşünebilirsiniz ancak hem kapasite olarak hem de yekün hacim ihtiyacını düşününce dünyayı domino etkisi şeklinde vuracak bir gemicilik krizi ile karşı karşıya kalırız. Bu kriz sadece petrol piyasasını da vurmaz, muhtemelen tüm gemi taşımacılığını derinden vuracak ve etkileri çok uzun sürecek bir hal alır.

Küresel bir ekonomik çöküşün, hatta küresel bir çatışma ortamının yaşanması kesinlikle kaçınılmaz olur

Aslında işin bu kısmı bile konunun asıl derin sorunu yanında önemsiz kalabilir. Hürmüz’den geçen ham petrolün büyük kısmı Asya’ya, yoğun olarak da Çin ve Hindistan’a gidiyor. Bu iki ülkenin ham petrol arzında yaşayacağı bir sıkıntı veya derin maliyet artışı, zaten ekonomik büyümeye aç küresel ekonomi için en kötü kabusun başlangıcı olur. Her ne kadar ek maliyetleri üreticilerin taşıyacağını varsaysam da İran Körfezi kaynaklı bir arz sıkıntısı ham petrol fiyatlarını maliyeti üreticinin tamamen taşıyamayacağı bir seviyeye çekecektir ki bunun bugün senaryosunu konuşmak bile güç. Burada yazarken bile korkarak yazdığım bir gelişme olarak küresel bir ekonomik çöküşün, hatta küresel bir çatışma ortamının yaşanması kesinlikle kaçınılmaz olur.
Hürmüz’de sorunu kim çıkarırsa çıkarsın ve ilk meşaleyi kim yakarsa yaksın, bundan herkesin etkileneceği çok bariz şekilde ortada. Hürmüz Boğazı meselesini ham petrol fiyatları varil başına 150 ABD Doları olur şekliyle açıklamak bence tam bir basitlik olur. Muhtemelen bölgede şu ya da bu nedenle böyle bir sıkıntı çıkması ve Hürmüz’ün kapanması durumunda en önemsiz sorunumuz ham petrolün 150 dolar/varil olması olacaktır. Kontrollü Arap petrol ambargosu ile bile kaosun boyutunu tarihte yaşamış olan bizler için, o zamandan çok daha endüstriyel ve petrole bağımlı bir dünya ekonomisi için kontrolsüz bir kesintinin sonuçlarının açıklamak için benim lügatım yetersiz kalıyor. İnşallah böyle bir sorun yaşamadan bugünkü sıkıntılar giderilir de tarih kitapları bundan 100 yıl sonra bu tür bir felakete bir isim bulmak zorunda kalmaz. Tabii 100 yıl sonra bu tarih kitaplarını yazacak ve okuyacak insanlar kalırsa.