Enerjide politika önceliği olarak petrol

Türkiye’de enerji sektöründe çalışan hemen herkesin üzerinde mutabık olduğu ve burada da sık sık değindiğim konulardan birisi enerjide dışa bağımlılık ve buna bağlı oluşan enerji ithalat faturası. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın en önemli politika önceliği olan dışa bağımlılığı azaltıcı politika uygulamalarında YEKA’lar ve yerli kömür stratejilerinde kısa zamanda önemli ve başarılı sonuçlar elde edildi. Bununla birlikte enerji yatırımlarının doğası gereği 3-5 yıllık zaman dilimlerinde hayata geçen yatırımlar olmasından dolayı bu başarılı stratejilerin amaçlanan etkileri 2020’lerden sonra görülmeye başlayacak.

Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, ekonomi üzerindeki risk ve etkilerinin ortadan kaldırılması açısından bağımlılık ile enerji ithalatını oluşturan kalemlerin detaylı bir analizi ile bu kalemlerdeki trend değişimlerinin yarattığı ve yaratacağı etkilerinin iyi analiz edilmesi soruna kalıcı etkin çözümler bulunması açısından oldukça büyük önem arz ediyor.

Elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir kaynakların hızlı ve etkin şekilde sisteme alınmasını sağlamaya dönük adımlar başta rüzgar, güneş, hidroelektrik, jeotermal ve yerli kömürde başarılı sonuçlar veriyor. Özellikle 2020’den sonra son 2 yılda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın attığı ve atmaya devam ettiği başarılı adımların sonuçlarını çok daha net şekilde göreceğiz.

ENERJİ İTHALATI TEKRAR ARTIŞ TRENDİNDE

Bununla birlikte 2014 ortasından itibaren hızlı bir düşüş trendine giren petrol ve gaz fiyatlarının etkisiyle önemli bir düşüş yaşanan enerji ithalat faturasının tekrar artışa geçtiğini görüyoruz. Burada petrol fiyatlarının 50-55 dolar bandına yükselmesinden çok daha önemli iki etken öne çıkıyor. Bunların ilki Türkiye’nin ham petrol, rafine petrol ürünleri ve gaz ithalatında yaşanan hızlı artış. İkinci önemli etken ise döviz kurlarındaki artış.

Nitekim 2017 Ocak-Kasım dönemini kapsayan 11 aylık verilere baktığımızda Türkiye’nin 11 aylık enerji ithalat faturasının 33,3 milyar dolara, net enerji ithalatının ise 29,3 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. (Tablo:1)

Aralık ayı da ilave edildiğinde enerji ithalatında 2015 seviyelerine dönülmüş olacak. Döviz kurları, talep artışı ile petrol fiyatlarında trendin bu şekilde devam etmesi halinde 2018 yılında da enerji ithalat faturasının yükselmeye devam edeceği görülüyor. (Tablo:2)

HAM PETROL VE RAFİNE EDİLMİŞ ÜRÜN İTHALATI UYARI VERİYOR

Türkiye’nin yerli petrol üretiminin toplam talebe (ham petrol + rafine petrol ürünleri) oranı 2015 yılında yüzde 5,3 iken bu oran 2017’nin 10 aylık döneminde yüzde 4,8’e kadar geriledi. 2005 yılında ise bu oran yüzde 6,7 olmuştu.

Türkiye’nin 2005 yılında 651 bin varil/gün olan ortalama toplam petrol ve petrol ürünleri talebi 2016 yılında 994 bin varil/gün seviyesine yükselirken bu rakam 2017’nin 10 aylık döneminde ise 1 milyon 37 bin varil/güne çıktı. (Tablo:3)

Bir diğer ifadeyle Türkiye’nin günlük ortalama toplam petrol talebi 12 yılda yüzde 59,3 arttı.
Toplam petrol talebindeki artış, düşük yurt içi üretim nedeniyle toplam petrol ve petrol ürünleri ithalatında da artışa neden oldu. Türkiye’nin 2005 yılında 565 bin varil/gün olan ortalama toplam petrol ithalatı 2016 yılında 913 bin varil/güne, 2017’nin 10 aylık döneminde ise 944 bin varil/gün seviyesine yükseldi. (Tablo:3) Türkiye’nin günlük ortalama toplam petrol ithalatında 12 yıldaki artış ise yüzde 66,8. Türkiye’nin toplam petrol ithalat artışı toplam petrol talebindeki artışın üstünde seyrediyor.

Toplam petrol ve petrol ürünleri talep artışı ürünler bazında incelendiğinde motorin, LPG, ham petrol, nafta ve jet yakıtı talebin hızlı arttığı kalemler. Hızlı ekonomik büyüme, artan altyapı yatırımları, akaryakıt fiyatlarına bağlı olarak dizel ve LPG’li araçların tercih edilmesi, havacılık sektöründeki hızlı büyümeye bağlı olarak jet yakıt talebinde artış ve petrokimya ürünlerindeki talep artışı bu ürün gruplarındaki artışta etkili oluyor.

Talepteki artış Türkiye’deki rafinerilerin yüzde 100 kapasite kullanım oranına ulaşmasını beraberinde getirirken buna bağlı olarak ham petrol ithalatı da hızla artarak rekor seviyelere yükseldi. Şuan ki veriler ışığında önümüzdeki yıllarda toplam petrol talebi ve ithalat artışının güçlü seyredeceği ve trendin devam edeceği tahmin ediliyor.

PETROLDE YURTİÇİ ARAMA-ÜRETİM FAALİYETLERİ ARTTIRILMALI

2005 yılında Türkiye’nin ortalama petrol üretimi 43 bin varil/gün olurken bu rakam 2016 yılı ve 2017’nin 10 aylık döneminde 49 bin varil/gün olarak gerçekleşti. 2005 yılında Türkiye’de toplam 89 adet petrol arama + üretim+ tespit kuyusu açılırken bu rakam 2010 yılında 207’ye yükseldikten sonra düşüşe geçti. 2014 sonrası petrol fiyatlarındaki büyük düşüş nedeniyle arama-üretim yatırımlarındaki azalmasıyla birlikte 2014’te 188 adet olan bu sayı 2015 yılında 62’ye geriledi. 2016 yılında ise 44 adete kadar gerileyen sondaj sayısının 2017 yılında fiyatlardaki toparlanmaya bağlı olarak yılı 80 adet seviyelerinde tamamlayacağı tahmin ediliyor.
Türkiye’nin hızla artan petrol ithalatı, petrol fiyatlarındaki toparlanma ile döviz kurlarında yukarı yönlü hareketlerin Türkiye’nin enerji ithalat faturası ve ekonomik göstergeleri üzerinde önemli bir risk unsuru olmaması için yurtiçi petrol ve gaz üretiminin arttırılması gerekiyor. Bunun yolu ise yurt içi arama-üretim yatırımlarının arttırılmasından geçiyor.

TPAO’nun arama-üretim faaliyetlerinin arttırılması kadar yerli ve yabancı upstream şirketlerinin yatırımlarını arttıracak teşviklerin ve faaliyetleri hızlandıracak mevzuat düzenlemelerin yapılması oldukça önemli. Burada upstream yatırımları için ekonomik teşvikler ile belirli süre ve fiyat aralığı için geçerli olmak üzere uluslararası petrol fiyatlarının üzerinde bir alım fiyatı desteği verilmesi düşen upstream faaliyetlerinin ve dolayısıyla orta ve uzun vadede yurtiçi üretimin arttırılmasının de önünü açacaktır.

YENİ SONDAJ GEMİSİ ÖNEMLİ BİR FIRSAT

Türkiye’de petrol ve gaz arama-üretim faaliyetleri ağırlıklı olarak karada yapılmış açık deniz faaliyetleri ise gerektiği kadar yapılamamıştır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Berat Albayrak’ın yoğun gayretleri ile bu boşluğun doldurması için Türkiye’nin ilk açık deniz sondaj gemisi geçtiğimiz aylarda satın alındı. Türkiye’nin başta Doğu Akdeniz olmak üzere son yıllarda önemli gaz yataklarının keşfedildiği sahalara komşu olan kendi ve KKTC’ye ait olan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırları içinde arama-üretim faaliyetlerinin yapılabilmesi sondaj gemisi Deepsea Metro 2 Türkiye açısından tarihi ve büyük bir fırsatı da beraberinde getiriyor. 31 Aralık’ta Türkiye’ye gelen geminin bu yılın ilk yarısı içinde Doğu Akdeniz’deki ilk sondajını yapması planlanıyor.

Türkiye Doğu Akdeniz’deki ilk sondajlarında muhtemelen yakın sahalarda bulunan önemli gaz yataklarının çevresindeki ve bölgesel jeopolitik nedenlerden ötürü doğal gaz emarelerinin yüksek olduğu sahaları tercih edecektir. Türkiye’nin bölge ülkelerine benzer şekilde ekonomik açıdan çıkarılabilir muhtemel büyük rezerv keşifleri hem ekonomik hem de bölgesel ilişkilerde açısından elini güçlendirici ve çok önemli bir gelişme olacaktır.
Bununla birlikte hem Doğu Akdeniz hem de Karadeniz’de yapılacak diğer açık deniz sondaj faaliyetlerinde yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı sadece gaz değil petrol emarelerinin güçlü olduğu sahalara da odaklanılması oldukça önemli olacak.

Buna ek olarak Türkiye’nin açık deniz bölgelerinde TPAO’ya verilen sahaların aynı zamanda yerli ve yabancı yatırımcılara açılması da olumlu sonuçlar doğurabilir. Ayrıca TPAO’nun gerek karar alma gerekse yatırım süreçlerinde çok daha hızlı davranabilmesine olanak tanıyacak yapıya kavuşturulması sektörün beklentileri arasında.
Son olarak şunu belirtmekte fayda var; Türkiye’nin yerli petrol ve gaz kaynaklarını bulup çıkarması aynı zamanda önümüzdeki 10 yıllarda enerji depolama ve yenilenebilir enerjiye bağlı olarak gerçekleşecek enerji dönüşümü sonrasındaki dönemde önemi ve ekonomik değeri giderek azalacak hidrokarbon kaynaklarından zaman kaybetmeden en yüksek oranda faydalanılması açısından da önemli olacak.