Enerji verimliliği meselesi

Geçtiğimiz hafta Enerji Verimliliği Derneği tarafından düzenlenen etkinlikte enerji verimliliği konusunda kamu, özel ve akademik dünya, görüşlerini paylaşma şansı buldu.

Bu konuya daha önce zaman zaman değinmiştik ancak gözlemlediğime göre hala enerji verimliliği dendiğinde büyük çoğunluğun algılaması, “bina yalıtımı” ve “LED aydınlatma” başlıkları…

Türkiye’deki bina stoku ile kullanıcı profiline göre baktığımızda, özellikle küçük yerleşim bölgelerinde yani gelir seviyesi daha düşük bölgelerde ısınma giderleri bakımından bir hassasiyet var gibi gözüküyor. Üstelik ithal edilen doğal gaz ciddi bir sübvanse ile temin edildiği halde, alternatif ve daha ucuz yakıta yönelim hala ciddi oranda devam ediyor.

Birçok Anadolu şehrine kış aylarında gidildiğinde doğal gaz altyapısının ulaşmasına rağmen kömür ile ısınmanın izlerini görmemek mümkün değil…

Aydınlatma konusu ise farklı bir konu… Öncelikle ev kullanımında aydınlatma maliyeti toplam elektrik gideri içerisinde nispeten küçük bir miktar. Daha büyük ölçekte ticarethane ve sanayi ise zaten bunun hesabını yapıyor ancak ilk yatırımı sebebiyle tereddüt ediyor… Sokak aydınlatmalarında ise -elektrik maliyeti sebebiyle- sanırım bunu düşünen dahi yoktur.

Kısacası hesap maliyete göre etkili oluyor. Enerji fiyatı ucuz ve sübvanse ise kimse verimlilik ile “gerçekten” uğraşmıyor.

Uzun yıllar boyunca talebin fiyat esnekliğinin olmadığı bir piyasa modeli ile evrilmiş bir sanayi modelimiz var. Yani fiyat o kadar uzun yıllar baskılandı ki, aradaki değişimler ya da elektriğin fiyatının yüksek arzının kısıtlı olduğu zamanlarda dahi kimse tüketimini kısmaya alışmadı.

Son dönemde getirilen ve özellikle sanayi üzerine etkisi olan SKTT (Son Kaynak Tedarik Tarifesi) modeli ile spot fiyata endekslenen son tüketim fiyatı ise bu kez spot fiyat üzerinden baskılanarak sanayici açısından yıkıcı etki engellenmiş oldu. Gerçi zaten talebin düşük, üretimin yüksek olduğu bu dönemde kimse fiyatlarda bir yükselme beklemese de, en azından gerek spot fiyat gerekse dengesizlik fiyatına üst sınır konması sebebiyle geçici bir rahatlık durumu var.

Enerji verimliliğindeki ilk kural olan, üretim tesisi ve birincil kaynakları tüketmek yerine kullanımı optimize etme konusundaki en öncül kavramların başında gelen Talep Tarafı Katılımı (Demand Response Management) hala resmi olarak uygulanmıyor. Bunu yerine hala yeni yatırımlardan bahsediyoruz ya da üretim kapasitelerinin devlet garantisine alınması konuları konuşuluyor piyasada…

Oysa yukarıda bahsettiğim etkinliğin açılışında konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Fatih Dönmez açıkça belirtti; en ucuz, yerli ve hızlı kaynağımız enerji verimliliğidir, kuşkusuz…

Bu sebeple, yasal çerçeve acilen hazırlanarak bazı konuların zorunlu hale gelmesi gerekiyor…

  • Baca/Atık ısılarından faydalanmak
  • Elektrikte Talep Tarafı Katılımını -Sanayiciye destek olacak kapasite ödemeleri modeli ile- hayata geçirmek
  • TEİAŞ üzerine gelecek yükü spekülasyon konusu yapılmadan toplam fayda üzerinden hesaplanacak bir formüle dayandırmak
  • Doğal Gazda Talep Tarafı Katılım Modelini BOTAŞ eliyle hayata geçirmek, BOTAŞ’ın belli maliyeti tüketicilere kapasite olarak ödeyip onların esnekliğinden faydalanma opsiyonunun almasını sağlamak
  • Atık yönetimini enerji denklemi içerisinde düzenlemek
  • Aydınlatmada zorunlu LED modeline geçmek, evsel tüketimde teşvik düzenlemeleri yapmak
  • İzolasyon konusunda zorunlu uygulamaya geçmek
  • Tüm bunlar için gereken finansman konusunda kolaylıklar sağlamak

Öncelikli uygulamalar olarak göze çarpıyor…

Enerji Ticaret Merkezi (HUB) Türkiye